ANTAKYA/HATAY
(15-17 Şubat)
“Vîranlarınyascısıbayguşlara döndüm
Gördüm de hâzanında bu cennet gibi yurdu
Gül devrini bilseydim onun, bülbülü olurdum,
Yârab beni evvel getireydin, ne olurdu…?”
Mehmet Akif Ersoy
Antakya Lisesinde Edebiyat öğretmenliği yapan Ali İlmi Fani Beyrut’taki Akif’i Antakya’ya davet eder. Davete icabet eden Akif Antakya da bir müddet kalır.
Bir grup arkadaşıyla Asi Nehrinin kıyısında gezerken Ali İlmi Fani Efendi; “Üstadım Antakya için bir şiirlütfeder misiniz, hatıranız olur” dedi.Akif akan Asi Nehrine bakar, daha sonra da kışlada ve resmi binalarındaki sallanan Fransız bayraklarına görünce çok üzülür. Ardından yukardaki dörtlüğü söyler. 31 Ağustos 1935 yılında dostlarına veda ederek Antakya’dan ayrılır. Ana vatana İstanbul’a geldikten bir müddet sonra da (1936) vefat eder.
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak şehir buluşmaları bağlamında Doğu ve Güneydoğu illerimiz başta olmak üzere imkân nispetinde tüm illerimizi ziyaret etmek istiyoruz. Değerli Başkanımızın başkanlığında yerine göre bir veya iki Başkan Yrd. Bir Din İşleri Yüksek Kurul üyesi, en az dört Genel Müdür, bir müşavir, eğitim uzmanları basın müşaviri ve ekibi ile birlikte yaklaşık 18 kişi civarında bir ekiple beraber illerimizi ziyaret ediyoruz. Bu bağlamdan olmak üzere Şırnak, Muş, Urfa derken şimdi de medeniyetlerin kesiştiği, farklı din ve dillerin bulunduğu/konuşulduğu, muhacirlere ev sahipliği yapan kadim şehirlerimizden Antakya’ya gittik.
Havaalanından şehir merkezine giderken meşhur Amik Ovası dikkatimi çekti. Ovanın verimliliği bakınca anlaşılmakta. Ova hakkında şoföre sorduğumda yılda üç ürünün alındığından bahsetti. Fakat bu kadar verimli topraklarımızın sorumsuzca kullanılmasına çok üzüldüm. Maalesef tüm şehirlerimizde olduğu gibi Hatay’da da o güzelim verimli topraklarımız heder ediliyor. Üzerine kamu binaları da dâhil yeni yerleşime açılmaktadır. Sadece Amik Ovası mı? Diğer verimli topraklarımız da imara açılmaktadır. Yetkililerimizden rica ediyorum! Birileri bu cinayeti durdursun.  
Nihayet kalacağımız otele geldik. Otelimize yerleştikten sonra toparlanıp doğruca minaresini gördüğüm merkezdeki camiye gittim. Camiye giderken tarihi köprünün üzerinden geçtim. Akşam namazını kıldıktan sonra cami hakkında biraz bilgi edindim. Kesin belli olmamakla beraber Caminin Mumlüklüler tarafından yapıldığı söylenmektedir. Dikdörtgen tipindeki cami oldukça mütevazı…
Kaldığımız otelin çapraz karşısında eski Hatay Cumhuriyet Meclis binası, arkasında Cumhurbaşkanı’nın kaldığı lojman var. Var olmasına var da nasıl oldu? Ne zaman olduysa tarihi o binalar özel şahsa geçmiş. Yakın tarihe kadar sinema olarak kullanılan bina şimdi de “Saray Künefeci” olarak hizmet görmektedir.
Bu yetmiyormuş gibi biblo gibi estetik ve güzel tarihi binaların hemen ardına koca bir otel yapılmış. Otel tarihi iki güzelim binayı gölgelemiş. Otelin yıkılacağını duyunca sevindim. Sevindim ama sevincim kursağımda kaldı. Çünkü onun yerine polis evi yapılacakmış…
Sarayın karşısında 1935 yılında Fransızlar tarafından yapılan şimdi ise Belediye Meclis binası olarak kullanılan tarihi bir bina daha var.
Konu buraya gelmişken şehirdeki etnik yapı hakkında da kısa belgi vermek isterim. Edindiğim şifahi bilgiye göre; müstakil bir köye sahip olan Ermeniler, hiçbir zulüm, haksızlık ve ayrımcılığa tabi tutulmayan, havralarına rahat gidip gelebilen 50-60 civarında Yahudi, gene en ufak ayrımcılığa ve haksızlığa maruz kalmadan yaşamlarını sürdüren, kiliselerine rahat gidip gelen 1000-1500 civarında Hristiyan, şehrin toplam nüfusuna göre %30 civarında Nuseyri (Alevi) ve birçok Arap kardeşlerimiz yaşamaktadır.
Fransızlar şehri terk ettikten sonra yapılan referandum sonunda Antakya Türkiye’nin toprağı oldu. (1939)
Hatay/Antakya’nın tam ortasından Asi Nehri geçiyor. Nehrin suyu Suriye’den çıkıp, Ak-Deniz’e dökülmektedir. Asi Nehri’ne niçin asi nehri dendiğini merak ettim. Öğrendim ki, normalde nehirler Kuzey’den Güney’e akarmış,bu nehir ise Güney’den Kuzey’e, orada da tekrar Güney’e (Ak-Denize) akıyormuşbundan dolayı “Asi Nehri” denmiş.
A-Hatay il müftümüzle Başkanlık Özel Kalem Müdürlüğümüzün müşterek organize ettiği buluşma; gittiğimiz hemen her ilde olduğu gibi çalışmalarımıza önce ilimizin mülki amiri valimizi ziyaret ederek başladık.

B-Müftülük personellimizle yaptığımız buluşmada İl müftümüz Hamdi Kavillioğlu; 1 milyon 500 bin nüfuslu Hatay’da 450 bin Suriyelinin yaşadığını söyledi. Bütün Suriyeli kardeşlerimizi misafir olarak kabul edip, tüm personelimizle dini eğitimleri dâhil elimizden gelen her türlü yardımı yapıyoruz dedi.
Hatay genelinde 2092 personelimizle 1073 camide görev yaptıklarını,14’ü hafızlık olmak koşuluyla 672 Kuran kursunda yaklaşık 19 bin talebemiz eğitim görüyor. Yılda ortalama 200 talebemiz hafız oluyor. Hapishane dâhil olmak şartıyla kırk vaizimizle görev ifa ettiklerini söyledi. Tüm bu hizmetleri verirken karşılaştıklarıbir takım sıkıntılardan bahsetti.
Oturumu yürüten Başkan Yrd. Osman Tıraşçı hoca, önce Genel Müdürlerine sırayla verdiği sözün ardından, Hatay müftülüğümüzde görev yapan kardeşlerimizi dinledik. Konuşmaları özenle dinleyen Genel Müdürlerimiz kendi alanlara giren kısımlarla ilgili not alarak, gerekiyorsa orada cevap veriyor, yoksa eğer geldikten sonra Kurumda gerekli çalışmaları yapıp,ilgililere dönüş yapıyorlar. Cezaevi vaizimizin cezaevinde görev yapacak arkadaşlarımızın dini eğitimle beraber, psikolojik ve sosyolojik eğitim de almalarının gerektiğini söylemesi toplantıdaki herkesin dikkatini çekti.
Toplantının sonuna doğru valilik ziyaretinden gelen Başkanımız da görev ve sorumluluklarımız hakkında kısa açıklamada bulundu.

 
C-Cuma günü Antakya’nın sembolü, hak ve hakikatin doğrulayıcısı, şehadeti esnasında Cennetteki makamını görüp kendine kötülük yapanlara dahi bağışlanma dileyecek kadar merhametli, Hz. İsa’nın öğretilerini kabul etmede gecikmeyen, başkalarının da inanması için feda-i can eden, tevhid inancının mümessillerinden HABÎBÜNNECCÂR adına yapılan Camide; Din İşleri Yüksek Kurul başkan vekili Cenksu Üçer hoca vaaz ederken, Başkanımızda hutbe okuyup namaz kıldırdı. Diğer Görevlilerimizden bazıları da değişik camilerde vaaz edip hutbeler okudular.

D-Cumartesi sabah namazında namaz öncesi Habîbunneccâr caminde Fetih suresi okundu. Namazdan sonra da askerlerimiz başta olmak üzere ülkemizin, birlik beraberlik ve güvenliği için Başkanımız etkin ve güzel bir dua etti.

E-Grubumuzdan bir grup arkadaşla ordumuzun harekât merkezini ziyaret ettik. Bilindiği gibi şu anda ülkemizin olduğu kadar tüm dünyanın merak ettiği karargâhı görüp komutanımızı dinleme imkânı bulduk. İkinci Ordu Komutanımız Korgeneral İsmail Metin Temel heyetimizi mutlu eden fevkalade güzel bilgiler verdi. “Rahat olun iş bitti.” diyerek hepimizi rahatlattı. Afrin’i avuçlarının içi gibi bildiklerini söyledikten sonra; eğer hava muhalefeti el verirse çok kısa sürede Afrin’i alabileceklerini söyledi. Özellikle ölenin de öldürenin de Müslüman olmasına çok üzüldüğünü, bu yüzden sivillere zarar vermemek için kılı kırk yardıklarına dikkat çekti. Morallerinin çok iyi olduğunu toplumsal duyarlılığın Kıbrıs Barış Harekâtından daha üstün olduğuna dikkat çekti. Bu durumun askerinden komutanına bizleri çok motive ettiğini söyledi. Bir taraftan bizlere bu ve benzeri bilgileri verirken bir taraftan da iki ekrandan iki İHA (İnsansız Hava Aracı)’ndaki görüntüleri izliyordu.
Başkanımız da kendilerine her daim dua ettiğimizi, camilerde fetih suresi okuduğumuzu belirtti. Afrin’i Lübnan’ın Beyrut şehrine benzeterek, burada yaşayanların zengin Suriyelilerin yaşadığını, her türlü zevk sefanın yaşandığından bahsetti. Daha da ilginci yedi yıldır devam eden savaşa rağmen şimdiye kadar bir kurşun dahi sıkılmadığından bahsetti. Teröristlerle yabancıların beraberce şehri organize ettiklerinden bahsetti.
Verdiği çok önemli bilgiden biride; bizim orayı alamayacağımızı, almak istememiz halinde de çok zayiat vereceğimize inanıyorlarmış. Batılılar tarafından yapılan tünellerin doksan cm kalınlığında olduğunu belirtti. Birçok yabancı teröristlerin olduğunu söyledi. ÖSO konusunda da ilginç açıklamalarda bulundu…
Burada dengelerin çok çabuk değiştiğine dikkat çeken komutanımız, yarın Suriye birlikleri Afrin’e gelir bayraklarını dikerlerse hiç şaşırmayın dedi.
Biraz da mahcup olarak ailesi hakkında bilgi verdi. Bir hizmet için gittiği Ankara’da evine uğradığını hanımının yemek yemesi konusunda ısrar etmesine rağmen, yemeğe kalmadığını ancak bir elma alıp geri görevinin başına döndüğünü söyledi. Ameliyat olacak oğlunun yanında bulunmak istediğinde oğlu; “babacığım askerlerini bırakıp gelirsen ameliyat olmam. Lütfen gelme. Orada size ihtiyaç vardır.” demiş… “Biz ancak işimizi yapıyoruz. Bunun dışında karar verecek olanlar siyasetçilerdir.” dedi. 28 Şubat aklıma geldi. Her üst düzey komutan müstakil bir siyasetçi gibi davranıyordu. Rahmetli Erbakan Hocaya az hakaret etmedeler… nereden nereye
Ayrılırken komutan; kendilerini ziyaretimizden çok hoşnut olduklarını ifade etti. Hem onlar hem de bizler olup bitenlerden, yapılan açıklamalardan memnun olarak ayrıldık.
 

F-09.02.2018 Cuma günü Afrin’de Zeytin Dalı operasyonunda 22 yaşında şehit olan Sergen Pamukçu’nun taziye çadırına ziyaretinde bulunduk. Kuran okuyup, dua ettik. Hediye ettiğimiz Kuran ve Bayrağın ardından ayrıldık.

G-Daha sonra Reyhanlı’da 31 Ocak 2018’de yani Zeytin Dalı Harekâtının ilk günlerinde evine bomba düşerek oğlunun ayağını parçalayarak, 17 yaşındaki kızını şehit eden Avlar ailesini ziyaret ettik.Atılan bombanın yetmiş santimlik sütunu parçalayarak oğlunun ayaklarını parçalayarak, kızını şehit ettiğini diğer kızının ise burnunun dahi kanamadığını ifade etti.
Şehit olduğu günden bu güne bir an olsun yalnız bırakılmayan aile, kendine gösterilen ilgiden son derce memnun. Başkanımızın tesellisinden de ayrıca mutlu oldu. Kuran okuyup, dua ettikten ve Kuran ile bayrak hediye ettikten sonra oradan ayrıldık.
On üçü köylere kırkı Reyhan’ın içine olmak şartıyla elli üç füze/bomba atılmış. Dört şehit yirmi beş de yaralanan olmuş
https://diyanet.gov.tr/00000000-0000-0000-0000-000000000000/2018/2/17/b0fa56c7-39a9-4660-a48c-71bdf624d0c0/1/1200/800/diyanet-isleri-baskani-erbas-universite-ogrencilerine-konferans-verdi.jpg
Ğ-Kaldığımız Narin Hotelin salonunda Hatay’daki Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve kanaat önderleriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Diyanet İşleri Başkanımızın sıcak ve samimi açıklamalarının ardından, söz alan temsilciler, birbirinden güzel açılamalarda bulundular. Özellikle söz alan iki Nuseyri (Alevi) dedesinin söyledikleri dikkat çekiciydi. Onlardan biri her sabah namazını Habîbünneccâr caminde kıldığını, kendilerinin Esed ve yandaşları gibi görülmemeleri gerektiğini söyledi. Bir diğeri de; “Ne söyleyebilirim ki, söylediklerinizi uygularsanız/yaparsak yeterde artar bile.” dedi. 
H-Bir diğer etkinliğimiz de Hatay din görevlilerine verilen konferanstı. Kültür merkezi konferans salonunda verilen konferansa Hatay’da görev yapan erkek ve bayan hocalarımız katıldı.
Hatırlatmayı uygun bulduğum bir husus daha var. Bu şehir buluşmamıza Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Huriye Martı hocamız da katıldı. Geldiği günden itibaren Hanım Efendiyle beraber bayan din görevlisi hocalarımızla değişik faaliyetlerde bulunan Huriye Hocamız da bu toplantıya katıldı.
 

İ-Diyanet İşleri Başkanımız KYK (Kredi Yurtlar Kurumu)’da üniversite gençlerine bir konferans verdi. Gençliğin önemi üzerinde duran Başkanımız, genç sahabelerden verdiği örneklerle gençlerimizin okumaları ve çok çalışmaları gerektiği üzerinde durdu.
 

İki gün içerisinde toplumun birçok kesimiyle bir şekilde ilgi ve ilişki kurmaya çalıştık. Hatay müftümüz ev sahipliğinde yaptığımız bu ziyaret devlet millet kaynaşmasının güzel bir örneği oldu.
Ahmet BELADA
Başkanlık Müşaviri