Nevşehir ve yöresi bir çok türkmen aşiretlerinin yerleşerek yurt edindikleri Anadolu'nun kadim kentlerinden biridir. Nevşehir'de yerleşik hayata geçerek yurt edinen  bu Türkmenlerin en önemlisi şüphesiz Oğuzların Beydilli boyuna mensup Boynuinceli aşiretleridir.

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'da Oğuzların Beydilli boyuna mensup Boynuinceli aşiretindendir...

 

Boynuinceli

Danişmendli Türkmenlerinin ilk tahririnde görünmeyen Boynuinceli aşireti, 1659 tarihinde yapılan tahrirde iki cemaat halinde 59 hane ve 2 mücerred nüfusa sahip olarak kaydedilmiştir. Daha sonra çıkarılan tahrir suretlerinde nüfusları ile ilgili olağan dışı bir değişiklik görülmemektedir. Bununla birlikte, 1718 yılında yapılan sayımlarda eski rakamlara ek olarak 123 adet defter harici reaya kaydedilmiştir. Bu husus, aşirete mensup bazı ailelerin yerleşik hayat geçmesi veya Erzurum taraflarına hatta İran sınırına doğru göç etmesi ile ilgili olmalıdır.

Rum Evi Danişmendlilerinin boybeyi Boynuinceli aşiretinden çıktığı için tahrirlerde veya resmi yazışmalarda bölgedeki aşiretler Boynuinceli'ye tabi olarak kaydedilmiştir. Bundan dolayı her ne kadar Danişmendli Türkmeni oldukları ve Boynuincelilerin de Danişmendlilere tabiliği vurgulanmaya devam etse de, gerek mukata'a olarak ayrılmaları gerekse bölgede istikrarlı bir hayat sürmeleri sayesinde Danişmendli adı giderek yerini Boynuinceli adına bırakmıştır. Nitekim 1718 yılında yapılan tahrirde aşiretler Boynuinceli mukata'ası adı altında kaydedilmiştir.

1728/1729 senesinde, Boynuinceli aşiretinin iktisadi bakımdan güçlü ailelerinin Nevşehir'e iskan olunmaları tenbih olunmuş fakat geride kalanların vergi yüklerinin artmaması için vergilerini eski aşiretleri ile birlikte vermeleri bildirilmişti. Aşiretlerin Nevşehir'e yerleşme hususunda gönülsüz davranmalarına rağmen geniş muafiyetler getirilmesi sayesinde çevrede bulunan diğer Türkmen grupları gibi Boynuinceli aşiretine mensup 800 hane Nevşehir'e yerleşmiştir. Onlara taş evler yapmaları ve yaz ve kış Nevşehir'den ayrılmamaları tenbih olunurken, ziraatle meşgul olacaklar için çiftlik yerleri gösterilmesi, hayvancılık ile uğraşacakların ise çobanlara hayvanlarını güttürmeleri ve şehrin dışına çıkarılmamaları bildirilmişti. Boynu-incelilerin Nevşehir'e yerleşmeyen kollarına ise şehrin yakınlarındaki harabe ve boş köylerin tahsis edilerek yerleşmelerinin sağlanması tenbih olunmuştu.

Niğde kazasına bağlı olan Arapsun köyü, Karavezir Silahtar Mehmet Paşa'nın kurduğu vakıflar sayesinde hızlı bir gelişme gösterirken, çevredeki Türkmen aşiretleri, Arapsun'a (Gül-şehir'e) gelerek yerleşmeye başlamışlardı. Bunlar arasında Boynuinceli aşiretine mensup haneler de bulunuyordu.

XX. yüzyıl başlarında Boynuinceli aşiretine mensup 200-300 çadırlık bir grup Silifke kazasında konar-göçer hayatı sürdürmeye devam ediyorlardı. A.R.Yalgın'ın tespitlerine göre onlar yazın Yüğlükdağ eteklerinde kışları ise Kızkulesi civarında (sahilde) bulunan Boynuinceli Türkmenlerinin bir kolu'da Karakeşli oymağı adını taşıyordu. M.Eröz'ün tespitlerine göre Erdemli (Mersin) bölgesinde konar-göçerlik eden Boynuinceliler yaklaşık 400 çadır nüfusa sahip olup, Şahbazlıuşağı, Gaffarlı-uşağı, Gızılalıuşağı, Sarıbeyoğluuşağı, Sarıoğlanlıuşağı, Hacıalıuşağı, Kerimuşağı, Dolan ve Gözarauşağı oymaklarına bölünmüş ve aşiret mensuplarının bir bölümü yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeye başlamıştı.

-----------------------------------------------------------------------------------
Orta Asya'dan gelip Anadolu'yu yurt tutan 230 oymak, 1500'u aşiret ve 5800'ü de cemaat olmak üzere 7230 dolayında Türkmen oymak, aşiret ve cemaat bulunmaktadır. Nevşehir ve Kırşehir yöresini yurt tutmuş irili ufaklı 450 Türkmen aşiretinden biride Oğuzların bozok koluna mensup Beydili boyudur. Dulkadirli Beyliğini teşkil eden cemaatlerin çoğunluğu Bayat, Avşar ve Beydili boylarında idi. 1520 - 1570 tarihlerinde Beydili, aralarında Ceridlerin de olduğu bir çok obayı barındırmaktadır.

Anadolu'ya geldikten sonra şimdiki Şanlıurfa’nın Karacadağ yöresinde ilk önce Akkoyunlu devletine, daha sonra da Dulkadir beyliğine bağlı olan Beydilli, Bozulus'un 1613'de dağılması üzerine, bir kolu Gaziantep, Maraş, Kayseri üzerinden, diğer bir kolu da Toroslardan Adana, Karaman, Aksaray’ı takip ederek Nevşehir ve Kırşehir merkez olmak üzere tekrar Orta Anadolu'ya ulaşmışlardır.

Yerleşik düzene geçmiş hâlkın şikâyetleri üzerine 1690-1691 yılında Beydili boyu, bütün obaları ile birlikte şimdiki Suriye bölgesine sürülmüşlerdir. Rakka bölgesindeki köyleri harap eden yağmacı Tay ve Urban Araplarına karşı Anadolu'daki Beydili obalarını Belih ırmağının Harran altındaki Akça-Kale'den Rakka'ya kadar uzanan bölgeye yerleştiren Osmanlı, Beydili ile diğer bir çok oymakları da Urfa'nın doğusundaki Colab ırmağı kıyıları ile Boz-âbad ve Urfa'nın diğer bölgelerine yerleştirdi. Böylece kendisine boyun eğmeyen bu Türkmenlerden kurtulmuş oldu.

Musacalu, Cerid, Avşar, Köşekli, Boynuinceli ve Karacayurt Türkmen oymakları da bunlar arasındaydı. Devlet sert ve ciddi tedbirler almasına rağmen, bütün bu oymaklar aynı yıl içerisinde Anadolu'ya geri kaçtılar. Çünkü bu bölgeler, Türk oymaklarının yerleşebileceği Anadolu'daki serin yaylaların coğrafi yapısında bir yer değildi. Toprağı verimsiz kuru ve susuz olduğu gibi, kavurucu çöl sıcaklarının hüküm sürdüğü bir yerdi. Rakka bölgesi Arap kabileleriyle Türkmenler arasında geçen savaş türküleriyle dolu olduğu gibi, Türkmen oymaklarının adeta bir sürgün yeri idi.

Bu sürgünde en büyük ızdırabı Beydili ve ona bağlı oymaklar çekmiştir. Yine bu olaya dair acı hatıralar, Nevşehir ve Kırşehir başta olmak üzere tüm bu yörede hâla yaşatılmaktadır. Aşağıdaki türkü bunun acı bir kanıtıdır.
 

1696'da ikinci kez Rakka'ya sürgün edilen Türkmenler, şimdiki Suriye çöllerinin sıcağına dayanamayıp tekrar Anadolu`ya geri kaçtılar. Rakka beylerbeyi Ahmed Paşa Türkmenlerle baş edemeyince görevinden alındı ve Bozok-Çorum sancak beyliğine atandı. Rakka valiliğine Başkomutan payesi verilen Anadolu müfettişi Yusuf Paşa tayin edildi.

Yusuf Paşa, büyük bir askeri birlikle yerlerini terk eden Türkmenleri Rakka'ya geri göndermek için harekete geçti. Yusuf Paşa, Kadıoğlu namıyla bilinen Kürtlerden Bektaş Bey'in oğlunu Türkmenlere gönderip Rakka'- ya iskan giderlerse ne ala, gitmezlerse padişahtan gelen ferman gereği hepsinin kılıçtan geçirileceğini bildirdi.

Rakka'ya iskan edilmeyi reddeden Beydililer düzenli Osmanlı ordusunun üzerlerine geldiğini görünce direnmek için isyan ettiler. Yusuf Paşa'nın kuvvetleriyle savaştılar. Beydiliye destek veren Mamali aşiret reisi Deveci Ali ile Paylı namıyla bilinen Rişvanli Halil Bey'in arasına nifak sokan Yusuf Paşa, Payli Halil Bey'e Mamali aşiret reisi Deveci Ali'yi tuzağa düşürtüp öldürttü. İç çekişmelerden zayıf düşen Beydili aşireti Yusuf Paşa'ya yenildi. Türkmen aşiretleri arasında yaşayan Ozan Budala bu olayı şöyle dile getirmiştir.

Ali Beyim on batman gürz atardı 

Kurd Karaca bir orduya yeterdi 

Cerid Bekir al kanlara katardı 

Nice alayları yardı Beğdili.

Suluca Karahöyük belli yurtlan 

Aldı beni Beğdili'nin dertleri 

Çöle düştü Beğdili'nin kurtları 

Rakka çölünün kurdu Beğdili.

Taylı uğrun uğrun çaldı kalemi 

Urbanoglu Yusuf Paşa gulamı 

Beğdili'nin name tuttu alemi 

Zorunan Rakka'ya vardi Beğdili

Budala'm der ne olacak hâlimiz 

Ara yerde telef oldu elimiz 

Bundan sonra Rakka'dır yolumuz 

Rakka'ya sürgün oldu Beğdili.

Şiirde adları geçenlerin dışında, bu dönemde Beydili içindeki obaların başında tespit edebildiğimiz şu beyler bulunuyordu. Firuz Bey oğlu Şahin Bey, Cafer Bey, Kenan Bey, Kurd Bey, Ömer Bey, Hasan Bey, Murtaza Bey, Ganem Bey, Karakoyunlu Battal Bey. İsyanın elebaşıları olduğu bildirilen otuz Türkmen beyi idam edildi. İdam edilenler arasında Şahin Bey'in olduğunu şık Süleyman şu mısralarla dile getirmektedir.

Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir 

Sâf tutmuş ordusu emrine hazır 

Bağlandı derbentler bulundu kusur 

Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Duman almış şu görünen dağları 

Zalim kırmış goncaları gülleri 

İpe gitti obaların beyleri

Uyan Şahin Beyim dön bak ardına 

Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Hilibaz feleğin bize mi kasti 

Aslana sığarmı tilkinin postu

Aşiret direği kara gün dostu

Uyan Şahin Beyim dön bak ardına 

Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Rakka'dan Colab'a döküldük yola 

Kesilen kelleler gelmiyor dile 

Suçumuz ne idi sürüldük çöle

Bazı Türkmen beylerini yanına çeken Yusuf Paşa, Beydilileri önüne katarak mal, yiyecek ve davarlarıyla birlikte tekrar Rakka'ya sürgün eyledi. Halk bu konuda şöyle bir destan anlatır.

Türkmen beyleri kılıçtan geçirilmiştir. Bu sırada kocası öldürülen Beydili aşiret reisinin hanımı üçüz oğlan doğurmuştur. Çocukların öldürüleceğinden endişe duyan kadın, sürgüne gitmeden önce çocukları dağdaki bir mağaraya götürür bırakır. Bir kaş yıl sonra Beydili aşireti sürgünden eski yurtlarına döner. Kadın, hizmetçisi kadınla birlikte çocukları bıraktığı mağaraya gider, gördüğü manzara karşısında gözlerine inanamaz. Üç oğlu da ellerinin baş parmağını emerek sıhhatli bir şekilde yaşamaktadır. Çocukların kimler tarafından korunup beslendiğini öğrenmek isteyen kadın, bir kenara gizlenir beklemeye başlar. Gün batarken bir kurt ağzında yiyecekle gelir ve çocukları besler. Üç oğlunu alıp çadırına dönen ana, karayağız kıllı oğluna Kurd Karaca, İnce uzun sırım gibi oğluna Cerid, kafası iri boynu ince oğluna da Boynuince diye isim verir. Daha sonra Türkmen obaları içinde bu üç kardeşin obaları, 'Boynuinceli', 

‘Karacakurd' ve 'Cerid' olarak anılır.

Boynuinceli (Boynuincelü), Boynuincelüler: Aksaray Sancağı, Sıvas, Kırşehri, Konya, Karaman, Bozkır Kazası (Beğşehri Sancağı), Koçhisar Kazası (Aksaray Sancağı), Adana, Maraş, Nevşehir, Develi, Ilgaz Kazası (Kengıri Sancağı),Niğde, Danişmendlü (Danişmendlü-i Sağir) Kazası (Niğde Sancağı). Konar-Göçer Türkman Yörükanı Taifesinden. Danişmendli Türkman taifesinden Boynuinceli Aşiretinin yaylakları Develi ve Erciyes kazalarında olup, kışlakları Aksaray ve Kırşehir Sancakları idi. Boynuinceliler Kabilesi, kendi halinde kâr-ü kisb ile meşgul ve ekseri okur-yazar Haccülharemeyn ve zikudret kimseler olduklarına binaen, Nevşehir’de yerleştirilmişlerdir. Boynuincelilerden Nevşehirde sakin olanlar, Karacakürd ve Herekli ve Sadıklı ve Savcılı ve nefs-i Boynuinceli oymakları ve bunlardan maada on adet oymaktır. Onsekiz cemaatı vardır.

BOYNUİNCELİ OYMAĞI

Boynuinceli oymağı, Herikli, Karacakürt, Deller(Deliler), Sıdıklı(Sadıklı), Savcılı, Karacalı, Kelemenli, Kurutlu (Kurtlu), Kızılhalilli cemaatlerinden oluşur.

Bu oymak için “Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler(*)” adlı yapıtta, “Rumi 1140 Mahalli İskan Fermanı’yla Aksaray Sancağı, Sivas, Kırşehri, Konya, Karaman, Bozkır Kazası(Beğşehri Sancağı), Hacıbektaş Kazası (Kırşehri Sancağı), Koçhisar Kazası (Aksaray Sancağı), Adana, Maraş , Nevşehir Kazası (Niğde Sancağı), Develi, Ilgaz Kazası (Kengiri-Çankırı) Sancağı, Niğde, Danişmendlü (Danişmendlü-i Sağir) Kazası (Niğde Sancağı)’na yerleştirilmiş olup, konar göçer Türkman Yörükani taifesindendir.” denmektedir.
 

Boynuinceli

Danişmendli Türkmenlerinin ilk tahririnde görünmeyen Boynuinceli aşireti, 1659 tarihinde yapılan tahrirde iki cemaat halinde 59 hane ve 2 mücerred nüfusa sahip olarak kaydedilmiştir. Daha sonra çıkarılan tahrir suretlerinde nüfusları ile ilgili olağan dışı bir değişiklik görülmemektedir. Bununla birlikte, 1718 yılında yapılan sayımlarda eski rakamlara ek olarak 123 adet defter harici reaya kaydedilmiştir. Bu husus, aşirete mensup bazı ailelerin yerleşik hayat geçmesi veya Erzurum taraflarına hatta İran sınırına doğru göç etmesi ile ilgili olmalıdır.

Rum Evi Danişmendlilerinin boybeyi Boynuinceli aşiretinden çıktığı için tahrirlerde veya resmi yazışmalarda bölgedeki aşiretler Boynuinceli'ye tabi olarak kaydedilmiştir. Bundan dolayı her ne kadar Danişmendli Türkmeni oldukları ve Boynuincelilerin de Danişmendlilere tabiliği vurgulanmaya devam etse de, gerek mukata'a olarak ayrılmaları gerekse bölgede istikrarlı bir hayat sürmeleri sayesinde Danişmendli adı giderek yerini Boynuinceli adına bırakmıştır. Nitekim 1718 yılında yapılan tahrirde aşiretler Boynuinceli mukata'ası adı altında kaydedilmiştir.

1728/1729 senesinde, Boynuinceli aşiretinin iktisadi bakımdan güçlü ailelerinin Nevşehir'e iskan olunmaları tenbih olunmuş fakat geride kalanların vergi yüklerinin artmaması için vergilerini eski aşiretleri ile birlikte vermeleri bildirilmişti. Aşiretlerin Nevşehir'e yerleşme hususunda gönülsüz davranmalarına rağmen geniş muafiyetler getirilmesi sayesinde çevrede bulunan diğer Türkmen grupları gibi Boynuinceli aşiretine mensup 800 hane Nevşehir'e yerleşmiştir. Onlara taş evler yapmaları ve yaz ve kış Nevşehir'den ayrılmamaları tenbih olunurken, ziraatle meşgul olacaklar için çiftlik yerleri gösterilmesi, hayvancılık ile uğraşacakların ise çobanlara hayvanlarını güttürmeleri ve şehrin dışına çıkarılmamaları bildirilmişti. Boynu-incelilerin Nevşehir'e yerleşmeyen kollarına ise şehrin yakınlarındaki harabe ve boş köylerin tahsis edilerek yerleşmelerinin sağlanması tenbih olunmuştu.

Niğde kazasına bağlı olan Arapsun köyü, Karavezir Silahtar Mehmet Paşa'nın kurduğu vakıflar sayesinde hızlı bir gelişme gösterirken, çevredeki Türkmen aşiretleri, Arapsun'a (Gül-şehir'e) gelerek yerleşmeye başlamışlardı. Bunlar arasında Boynuinceli aşiretine mensup haneler de bulunuyordu.

XX. yüzyıl başlarında Boynuinceli aşiretine mensup 200-300 çadırlık bir grup Silifke kazasında konar-göçer hayatı sürdürmeye devam ediyorlardı. A.R.Yalgın'ın tespitlerine göre onlar yazın Yüğlükdağ eteklerinde kışları ise Kızkulesi civarında (sahilde) bulunan Boynuinceli Türkmenlerinin bir kolu'da Karakeşli oymağı adını taşıyordu. M.Eröz'ün tespitlerine göre Erdemli (Mersin) bölgesinde konar-göçerlik eden Boynuinceliler yaklaşık 400 çadır nüfusa sahip olup, Şahbazlıuşağı, Gaffarlı-uşağı, Gızılalıuşağı, Sarıbeyoğluuşağı, Sarıoğlanlıuşağı, Hacıalıuşağı, Kerimuşağı, Dolan ve Gözarauşağı oymaklarına bölünmüş ve aşiret mensuplarının bir bölümü yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeye başlamıştı.

HERİKLİ CEMAATİ

Cevdet TÜRKAY’ ın hazırladığı ve geniş bir araştırmaya dayanan “Başbakanlık Arşivi ve Belgelerine göre OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA OYMAK, AŞİRET ve CEMAATLER(*)” adlı yapıtın 417. sayfasında, Herikli, Herekli, Herekeli, Herecli Cemaati başlığı altında yer alan bilgilere göre Herikli Cemaati’nin; Kırşehri, Karaman, Konya, Aksaray, Kayseri, Malatya, Kütahya, Bozok(Yozgat), Aydın, Halep, Adana, Sivas, Hacıbektaş Kazası(Kırşehri Sancağı), Arabsun (Gülşehir), Afyon, Tokat, Nevşehir, İzmir ve Van’a yerleştirildikleri, ayrıca hepsinin de Danişmentli aşiretine mensup Türkmen taifesinden oldukları belirtilmektedir. Araştırmamız sonucunda Danişmentli aşiretinin, Boynuinceli oymağına, Boynuinceli oymağının da Oğuz kollarından Bozoklar’ın Yıldızhan (Beğdili boyu) koluna bağlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Nevşehir'in il olması için nüfus oluşturma çabaları içerisinde farklı aşiretleri görüyoruz. Bunlar içerisinde Heriklileri, Nevşehir'e iskan edilen Boynuinceli Türkmenleri arasında görüyoruz. Bunlardan durumu iyi olanlar kasabaya diğerleri ise Eyup-İli'ne (1727 yılı) yerleştirildi.

Herikliler, Nevşehir merkezde 79 hane ile iskan oldular (1727-30). Ayrıca çevrede 16 köy kurdular. Bu köyler, Hacıbektaş ilçesine bağlı Karaburna, Karaburç, Kırıklı (Şahinler) ,Kızıklı (Yeşilli), Köşektaş, Kızılağıl, Kayaaltı ,Cağşak , Kozaklı ilçesine bağlı Kalaycık, Abdi, Karayağlık (Boğaziçi), Gerce, İmran (kısmen) , Aylı (kısmen), Halaka (kısmen, yeni adı Dörtyol) Gülşehir ilçesine bağlı Karahöyük, Hacılar , Sığırlı (Yeşilyurt) , Yüksekli köyleridir. 

Onlardan bir kısmının bu iskan sırasında çevre illerde de yayıldıklarını tahmin edebiliriz. Kırıkkale'nin Delice ilçesine bağlı Herikli köyünü bu dağılanlar kurmuş olmalıdır.

Nevşehir'de yerleşen bu Heriklile'rin buraya Sis bölgesinden göç ederek geldiklerini anlıyoruz. Bölgede yaptığımız çalışmada Herikli büyüklerinden Ali Bey, bundan 250 yıl önce Kozan'dan geldiklerini dedelerinden duyduğunu söylemişti. Diğer Herikliler de bu düşünceye katılıyorlar. Böylece Nevşehir'de iskan edilen Heriklilerin Sis'ten alınıp Boynuinceliler'e dahil edildiğini anlıyoruz.

Sicillerde Kayseri yöresinde de Heriklilere rastlanmaktadır. Bunlardan bazı bölüklerin burada yerleştiği tahmin olunabilir.

Adı geçen yapıtın 63. sayfasında (arşiv kayıtlarından alınmış şekliyle), “Danişmentli Türkmen taifesinden Boynuinceli oymağının yaylakları Develi ve Erciyes Dağı civarı, kışlakları Aksaray, Hacıbektaş kazası, Kırşehir sancakları idi. Boynuınceliler oymağı, kendi hallerinde kar-ü kısb(*) ile meşgul ve ekserisi okur yazar, haccül haremeyn ve zikudret kimesnelerdi. Binaen Nevşehir’e yerleştirilmişlerdi. Boynuinceliler’den Nevşehir’e sakin olanlar (yerleştirilen), Karacakürt ve Herikli ve Savcılı ve Sadıklı ve Nefsiboynuinceli oymakları ve bunlardan maade on adet oymak ve onsekiz cemaat vardır.” denilmektedir.
 

Bekdik

1582 yılında yapılan Danişmendli tahririnde Bekdikler görünmemektedir. Bununla birlikte aynı tarihlerde Aksaray toprağında Bekdik adıyla bir köy bulunmaktadır. Bir taraftan Konya'da bulunan Celaleddin Türbesi evkafına dahil olan bu köy diğer taraftan tımar olarak tasarruf ediliyordu. Tahrir esnasında ise yerlerini gizlediklerinden hasılları tam olarak tespit olunamamıştı. 1530 tarihinde ise Kırşehir toprağında Varsak aşiretine bağlı olan bir Bekdik aşireti görünmektedir. Danişmendlilerin Kırşehir-Aksaray arasındaki bölgeye geldiklerinde görülmeye başlayan Bekdikler, Kırşehir bölgesindeki Bekdikler olmalıdır.

Bekdikler, 1656 tarihinde 20 hane vergi nüfusu ile Kırşehir-Nevşehir-Aksaray bölgesinde bulunan Rum Evi Danişmendlileri içinde idiler. Ancak onların 53 hanesinin de defter harici kaldığı yani tahrir esnasında yerlerinde bulunmadığı görülmektedir. Takip eden yıllarda nüfusunda 5 hanelik bir azalma görülen Bekdiklerin 1713 yılından biraz önce Maraş'a iskan olundukları ve buradaki Bektutiye Medresesi'ne vakıf reayası yazıldıkları tespit olunmaktadır. Ancak onlar iskan mahallini terk ederek Aksaray taraflarına göç etmişlerdir. Burada yapılan tahrirlerde Bekdikler, mukata'aya bağlanarak vergilerini Bektutiye medresesine ödemeyi talep etmişlerdir. İhtimal ki vakfa ödedikleri vergiler daha az idi. Çünkü, onların bu dönemde nüfuslarında ve iktisadi güçlerinde meydana gelen zayıflama yüzünden vergi ödemeye tahammüllerinin kalmadığı tespit olunmaktadır.

Kara Bekdik diye de anılan bu cemaat, 1722 senesinde Ereğli ile Karapınar arasında bulunan Hortu Hanı adlı mahalle iskan olunup her bir haneye ziraat sahası tahsis edilmiş, bölgede bulunan Yenice ve Ağaçlı köyleri de uzun yıllar boş kaldığından Bekdiklerin arazilerine ilhak olunmuştur. Buna rağmen Bek-diklerin, Maraş'ta bulunan Bektutiye Medresesi'nin reayası olduklarını ileri sürerek iskan mahallini terk etmeye ve konar-göçerliğe yeniden dönmeye çalıştıkları tespit olunmaktadır. Onların bu yoldaki talepleri merkezi yönetim tarafından kesin olarak reddedilmiş ve bölgedeki idarecilere iskan mahallini terk ettirmemek üzere kati tenbihler yapılmıştır.

Bekdiklerin bir kolunun ise Nevşehir'e iskan olunduğu ve Bekdik adıyla bir mahalle meydana getirdiği tespit olunmaktadır.

A.R.Yalgın XX. yüzyılın başlarında Türkmenler arasında yaptığı seyahat esnasında Ereğli yakınlarında konar-göçerlik eden Bekdik oymaklarına rastlamıştı. Ulukışla'dan geçen tren yolu boyunca çok sık görülen Bekdik Türkmenleri "Derimevi" denilen çadırlarda oturuyorlardı. Aşiretin yaylakları Hasandağı'nda idi. Yalgın, aşiretler arasında kaldığı süre içinde onların Nevşehir'e iskan olan kollan hakkında aşiret ileri gelenlerinden bilgi almıştı. Anlaşılıyor ki, aşiret mensupları kan akrabaları hakkında resmi olmayan fakat gerçeği de az çok yansıtan hikayeleri taşıyorlardı.
 

Karacakürd Türkmenleri

Karacakürd adının içinde "kürd" sözcüğü bulunmasına rağmen tıpkı Kürd Mihmadlı aşireti gibi Türkmen oldukları hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Çünkü, Karaca adı oldukça yaygın bir isim olmakla beraber aşiretlerin isim almalarında kethüda, boybeyi gibi aşiret önderlerinin etkili olduğu bilinmektedir. Bunlar da muhtemelen "Karacakürd" unvanlı bir kethüda tarafından idare olunmuşlardı.

Öte yandan resmi vesikalarda bunlara Türkmen diye hitap edilirken, vesikaların hiç birinde adı geçen aşiretin Kürt olduğuna dair herhangi kayıt hatta bir ima dahi bulunmamaktadır. Günümüzde bu aşiret tarafından kurulan köylerde yaşayanların hiçbir suretle Kürt olmadıkları, Türkmen tipinin belirgin özelliklerini taşıdıkları görülmektedir. Keza, Karacakürdler arasındaki Türkmenlik şuuru, saha araştırmaları esnasında Z.Korkmaz'ın da dikkatini çekmişti.

Danişmendlilerin ilk tahririnde görülmeyen Karacakürd cemaati 1656 yılında 67 hane 1 bennak olarak yazılmışlardı. Takip eden yıllarda nüfuslarında çok az bir azalma görülmekle beraber bu dikkati çekecek boyutta değildir.

Karacakürd cemaatinde hane başına ortalama 220 koyun düşmekteydi. Bu rakam zaman içinde 275 koyuna kadar yükselmiştir ki onların ekonomik yönden güçlü olduklarını göstermektedir. Keza, hemen her evde en az bir deve bulunmaktaydı. Onlar, hayvancılığın yanı sıra develer ile taşımacılık da yapıyorlardı.

Karacakürd aşireti Nevşehir'in ilk iskanı sırasında 59 hane olarak buraya yerleşmişlerdir. Gülşehir kasabasında ise Mahkeme mahallesine bir hane yerleşmişti. Günümüzde Kırşehir ile Nevşehir arasında bulunan Hasanlar, Başköy, Büyük Burunağıl, Küçükburunağıl, Kıran, Geycek, Gümüşkünbet, Dalakçı, Köpekliler, İnaç, Tepesidelik, Akçaağıl, Rahme, Susuz, Karaçalı, Kabaca, Gücükkavak, Asma, Karadam, Çiğdem, Çatalağaç, Avcı, Aliyeğenli, Aydoğmuş, Karaboğaz, Saraycık, Kuru-ağıl, Ecikağıl, Obruk, Yeniyapan, Sadık ve Tataryeğenağa köyleri Karcakürd aşireti tarafından meskundur.
 

Salarlı

Bozuluş Türkmenleri içinde 81 hane vergi nüfusu ile tespit olunan Salarlı aşiretinin bir koluna da Gerger ve Kahta kazasında konar-göçerlik eden Türkmen aşiretleri arasında tesadüf olunmaktadır. Onların, Danişmendli Türkmenlerinin ilk tahririnde yer almamış olmaları Bozuluş Türkmenlerinin Orta Anadolu'ya gelmesinden sonra ana kütleden koparak Danişmendlilerin içine karıştığı kanaatini uyandırmaktadır.

1656 yılında yapılan sayımlarda ise 64 hane 13 bennak olarak kaydedilmişti. Takip eden yıllarda nüfuslarının 61 haneye düştüğü görülmektedir. Bu arada 1660/61 yılında yapılan vergi tashihleri esnasında aşiretin sahip olduğu toplam koyun miktarına 2900 adet artış yapıldığı tespit olunmaktadır. Buna mukabil ilk tahrire nazaran bennak sayısı da 8'e düşmüştür.

Rum Evi Danişmendlilerine bağlı kalan Salarlı aşireti, nüfusunda belirgin bir artış olmamasına rağmen Büyük ve Küçük Salarlı adıyla iki cemaate bölünmüştü. Ancak, tahrir esnasında bulunmayan haneler için vergi salmdığına bakarak nüfuslarında artış olduğunu savunmak da mümkündür. Bununla birlikte aşiret içindeki bölünmenin nüfusa bağlı olarak ortaya çıktığını söylemek güçtür.

Büyük ve Küçük Salarlı cemaatleri toplam 208 hane ile Nevşehir'e, 30 hane ile Gülşehir'e yerleşmiştir.
 

Sanlı

Dulkadir ve Bozuluş Türkmenleri içinde de bulunan Sarılı aşireti Danişmendlilerin ilk tahririnde görünmemektedir. 1656 yılında yapılan tahrirde 20 neferen vergi nüfusuna sahip bulanan Sanlı aşiretinin takip eden yıllarda yapılan işlemlerde nüfusunda önemli bir değişiklik olmadığı görülmektedir.

Sarılı cemaati Danişmendliler içine muhtemelen Bozuluş Türkmenlerine dahil olan cemaatten bölünerek katılmıştır. Çünkü onların, Nusaybin taraflarındaki iskan sahalarını terk ederek kiminin Kerkük taraflarına kiminin ise Orta Anadolu'ya geldiği tespit olunmaktadır. Nusaybin'deki yerlerini terk ederek Orta Anadolu'ya gelen Sarılı aşiretine mensup aileler, Gülşehir kazasında Kalecik, Kale-i Şemseddin, Kara Fakihli ve Ufak Eşekli köylerine yerleşmişlerdi. Danişmendli Türkmenlerinin içine karışanlar da bunların akrabaları olmalıdır.

Savcılı

İlk tahrirde görünmeyen Savcılı aşireti, 1656 tarihinde yapılan tahrirde 28 hane ve 5 bennakten oluşan toplam 33 vergi nüfusuna sahipti. Takip eden yıllarda nüfuslarını korumakla beraber 1659 tarihinde yapılan vergi tashihleri esnasında koyunlarına 2000 adet zam yapıldığı tespit olunmaktadır.

Savcılı aşireti 174 ev ile Nevşehir'e yerleşmiştir. Öte yandan Üzeyr kazasında bir Savcılı cemaati bulunmaktaydı.

Sıddıklı

Danişmendlilerin ilk tahririnde görülmeyen Sıddıklı aşireti 1656 yılında yapılan tahrirde 30 hane 4 bennak nüfusa sahip bulunuyordu. Onlar, Rum Evi sakini Danişmendliler içinde kalmışlardı. Takip eden yıllarda nüfusunda fazla dikkati çeken bir değişiklik gözlenmemektedir. Ancak 1717/18 yılında yapılan yoklamalarda defter harici kalan reaya göze çarpmaktadır.

Gülşehir'e yerleşen Türkmenler arasında Sıddıklı cemaati de buluyordu.
 

Şerefli

İlk tahrirde görülmeyen Şerefli aşireti 1656 yılında yapılan tahrirde 110 hane vergi nüfusu ile Danişmendli Türkmenleri içinde en kalabalık topluluklardan biri idi. Bunlar arasına başka aşiretlere mensup konar-göçerler de karışmıştı. Bu cemaatin bir mahallesi Küçük Şerefli adını taşıyordu. Daha sonra yapılan sayımlarda nüfusunda bir değişme görülmemekle birlikte sahip oldukları koyun miktarında 4500 adet artış meydana gelmiş ve 18080 adede yükselmişti. Bu rakam 1703 yılında ise 20630 koyuna ulaşmıştı.

Şerefli aşireti 1711'de muhtemelen aralarında meydana gelen bir anlaşmazlık yüzünden Büyük ve Küçük Şerefli olarak iki cemaate bölünmüşlerdi. Nitekim, Büyük Şerefli cemaatine mensup bazı kişiler, kan davası bahanesi ile Kayseri yakınlarında Ta-gar adlı mevkide bulunan Küçük Şerefli cemaatini basmış, bir kız ve bir kadını öldürüp, bir kadını yaraladıktan sonra kaçmışlardı.

Şerefli aşiretine mensup bazı kişiler, eşkıyalık yapmaya başladıkları için bunlar topyekün kaldırılarak Rakka'ya iskana gönderilmiştir. Rakka'da Kelkek nahiyesine iskan ettirilen aşiretin iskan mahallinden bir adım bile dışarı çıkarılması kesin olarak yasaklanmıştı. Buna rağmen Şerefli aşireti iskan mahallini terk ederek Kayseri, Karaman, Kırşehir ve Koçhisar taraflarına dağılmışlar, etrafa yine zarar vermeye başlamışlardı. Bazı aileler ise Boynuinceli aşireti içine karışmıştı. Merkezi yönetim bunların "yerlerinde bir kişi dahi kalmayarak" Rakka'ya gönderilmesini tenbih etti.

Koçhisar toprağına yerleşen Şerefli aşireti mensupları ise 1752 senesinde, Karahöyük adlı köyün ekinlerinin arasına hayvanlarını salarak zarar verdikleri, köyün suyunu kesip köylülere türlü eziyetler ettikleri yolundaki şikayetler üzerine bu tür fiilleri yapmamaları için 15000 akçe nezre bağlanmışlardı. Ancak onlar sözlerinde durmadıkları gibi Boynuinceli mukata'asına bağlı Kurutlu aşireti ile kavgaya tutuşmuşlar ve dört saat çatışmışlardı. Bu yüzden onların Kıbrıs'a sürülmesi için tenbih yapıldı.

Aydın Evi Danişmendlileri içinde bulunan Şerefli cemaati ise Çölabad nahiyesinde İsmail Öyüğü, Yayalar, Kobaçlı/Kayaçlı, Göçerli, Akçin/Akçain, Böke, Doğanlı, Karalar, Deçili, Salihler, Pampul, İrti, Memlas? ve Kızkapan köylerine iskan olunmuşlar, yerlerini terk etmemeleri için de nezre bağlanmışlardı.

Şerefli aşiretinin bir kolu 85 ev ile Nevşehir'e, 4 hanesi ise Gülşehir'e yerleşmişti.
 

Kütüklü

İlk tahrirde 83 hane vergi nüfusu ile kayd olunan Kütüklü cemaati 1659 tarihinde 11 bennak vergi nüfusu vardı. Onlar, Küşne cemaati ile birlikte defter harici kalmışlardı. 1717/18 yılında ise 6 hanenin ortalama 100 koyun sahibi olduğu görülmektedir.

Kütüklü cemaati Nevşehir'e 35 ev ile iskan olunmuştur.
 

Kürd Mihmadlı

Dulkadir, Yeni İl, Bozuluş ve Bozok bölgesi Türkmenleri arasında görülen Kürd Mihmadlı aşireti, Danişmendli Türkmenleri içine de Dulkadir ulusundan koparak katılmış olmalıdır. Çünkü, Bozuluş ve Bozok bölgesindeki kolların Dulkadirlilere mensup olduğu açıktır. Keza, Yeni il Türkmenleri arasında görülen Kürd Mihmadlı cemaati de Dulkadir Türkmenlerinden Dokuz taifesine mensuptu.

Danişmendlilerin ilk tahririnde biri Hacılar mahallesi (oymağı) adıyla olmak üzere 4 cemaatte toplam 141 vergi nüfusuna sahip bulunuyordu. 1656 yılında yapılan tahrirde iki cemaatte toplam 195 vergi nüfusuna ulaşmışlardı. Bu durum Danişmendlilerin yer değiştirmesi sırasında onların nüfus güçlerini koruduklarını göstermektedir. Takip eden yıllarda nüfuslarında fazla değişiklik görülmeyen aşiretin Büyük ve Küçük Kürd Mihmadlı olarak ikiye bölündüğü ve bir mahallesinin de Hacı Osman adını taşıdığı görülmektedir. Onlardan Küçük Kürd Mihmadlı aşireti Kuşadası'na yerleşmişti. 1717/18 yılında yapılan bir tahrirde ise onların ekserisi yerinde bulunmadığından koyun ve develerini saymak mümkün" olamamış bu yüzden eski mallarına kıyas olunarak vergi salınmıştı.

Kürd Mihmadlı aşireti hem Rum Evi hem de Aydın Evi Danişmendlileri arasında ikiye bölünmüştü.

Kürd Mihmadlı aşiretinin vergi meseleleri yüzünden zaman zaman sıkıntı çektikleri tespit olunmaktadır. Bu cümleden olarak, 1616/17 yılında bazı aşiret mensuplarının vergilerini eksik ödemeye çalıştıkları görülmektedir.

1704/5 senesinde Kitişoğlu Ebubekir kendisi vergi veremediği gibi aşiret mensuplarına da engel olduğu için merkezi yönetim tarafından uyarılmış; eğer vergi vermeme hususunda inat ederlerse içlerinden üç kişinin Kütahya kalesine haps olunmaları tenbih olunmuştu.

Bununla birlikte, Kitişoğlu'nun malikane uhdesine geçen Küçük Kürd Mihmadlı mukata'ası (Büyük ve Küçük Selmanlı, Karamanlı, Gölegir aşiretleri de dahil) onun aşırı vergi talepleri ve halka çeşitli eziyetleri yüzünden geri alınmıştı.

Fakat Kitişoğlu, Rakka iskanından firar eden Çepni aşiretinden Kantemiroğlu Halil ile birlikte aşirete baskısı devam etmişti.

Rum Evi sakini Kürd Mihmadlı aşiretine mensup bazı ailelerin Nevşehir'e yerleştiği tespit olunmaktadır.
 

Kurutlu

Danişmendlilerin ilk tahrirlerinde görülmeyen Kurutlu aşireti, 1656 tarihinde 155 neferen vergi nüfusuna sahip bulunuyordu. Bunlardan 37'si bennak idi. Nüfusu kalabalık olmasına rağmen hane başına ortalama 100 koyun düşmekteydi. Deve ise ortalama iki hanede bir adet bulunuyordu. Deve sahibi ailelerin taşımacılık ile de meşgul oldukları tespit olunmaktadır. Takip eden yıllarda nüfusunda azalma gözlemlenen aşiretin yavaş yavaş bölgede yerleşik hayata geçmiş olması muhtemeledir.

Kurutlu aşireti Rum Evi Danişmendlileri arasında bulunuyordu. Aşiretin bir kolu Ada Kurutlusu diğer bir kolu ise Ebu Derda Mahallesi/Oymağı adını taşıyordu. Sonuncusunun adını kethüdalarından aldığı açıktır. Bunlardan bazı aileler Nevşehir'e iskan olunurken bazı aileler ise Gülşehir'e yerleşmiştir.
 

Kırıklı

Kırıklı cemaatinin adına sadece Orta Anadolu'da yapılan tahrirlerde tesadüf edilmektedir. Bu esnada 29 neferen vergi nüfusuna sahipti. Öte yandan, Bozok Livasında Belviran ve Kuzgun mezra'alarında ziraat eden bir Kırıklı cemaatinin yanı sıra Adana livasında Dündarlı taifesine, Dulkadir Türkmenleri arasında ise Çimeli taifesine bağlı olarak birer adet Kırıklı cemaati tespit olunmaktadır. Danişmendli Türkmenleri içinde yer alanlar, bunların akrabaları olmalıdır.
 

İcikli

İcikli imlası ile okuduğumuz bu cemaat Dulkadir Türkmenlerine bağlı Eymür taifesi içinde bulunan ve aynı imla ile yazılmış olan aşiretin bir kolu olmalıdır. Danişmendli Türkmenleri içinde 1656 yılında 19 neferen vergi nüfusuna sahipti. Takip eden yıllarda nüfusunda değişme görünmemekle beraber, Danişmendliler ile ilgili vesikalarda nerelere iskan olduğu hususunda kayıtlara tesadüf edilememiştir.

 

Herikli

Danişmendlilerin ilk tahririnde görülmeyen Herikli cemaati, Danişmendliler arasına Dulkadirli Türkmenlerinden koparak katılmış olmalıdır. Bunlar, 1656 yılında yapılan tahrirde 38 hane 2 bennak nüfusa sahipti. 1718 yılında yapılan sayımlarda ise 46 vergi nüfusu görülmektedir. İlk tahrire nazaran iktisadi bakımdan güçlendikleri ve deve ve koyun sayısı bakımında kayda değer bir servete ulaştıkları görülmektedir. Buna göre, hane başına ortalama 5 deve ve 300 civarında koyun düşmekteydi. Herikli aşiretinden Hasan Beğ, güvenilir bir kişi olduğundan tahrir esnasında eminlere yardımcı olmaktaydı.

Herikli aşireti, Boynuinceli mukata'asına bağlı olarak Rum evi Danişmendlileri içinde kalmıştır. Onlar Nevşehir'in iskanı esnasında kalabalık bir kütle halinde buraya yerleşerek kendi adları ile bir de mahalle meydana getirmişlerdir. Öte yandan Gülşehir kazasının ilk iskanında da Herikli aşiretine mensup bazı aileler görülmektir.