Orta Anadolu’nun şirin mi şirin bir köyünde öğretmenim
Yanımda Karslı bir öğretmen arkadaş var
İyi anlaşıyoruz
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor, onun oturduğu ev köyün merkezinde, benim ki ise dışında.
Gece saat 23.00 kadar onun evinde oturuyor, bu saatten sonra ben ayrılıp evime gidiyorum…
Sohbetlerimiz çoğunlukla okul, çocuklar, dersler, anılar, bilimsel gelişmeler, bulmacalar bir de çözmek için çanla başla çalıştığımız ‘Rubik Küp’ üzerine oluyor.
Adeta hiç boş vaktimiz yok
O da ben de 3 yıllık öğretmenleriz
Henüz doğu görevini de yapmamıştık
Konuşmalarımız bazen bu konu üzerinde de yoğunlaşıyor
Acaba doğuda hangi şehrin, hangi ilçenin, hangi köyüne gideceğiz?
Gideceğimizi köyün yolu, elektriği, suyu olacak mı? Pazara gidecekleri vasıtaları olacak mı?
Bunlardan bizi en çok korkutan, yolu olmayan, aracı bulunmayan köyler… Köyde kapalı kalmaktan, ilçeye bile gidememekten çok korkuyoruz…
Hatta
Duyduklarımıza dayanarak doğuda görev yapan arkadaşların iki, üç, dört saat yürüdüğü, yürüyerek ilçe ya da il merkezine gittikleri üzerine konuşuyoruz…
Şu anda görev yaptığımız köyün vasıta sorunu yok, köye gün aşırı bir minibüs geliyor, ilçeye gitmek isteyenler bu minibüslere biniyor...
Fakat
'Ya gideceğimiz köyün minibüsü yoksa, dışardan da gelmiyorsa, o zaman ne yapacağız?' diye de kara kara düşünüyoruz...
Bir gün arkadaşıma; ‘Var mısın ana yola kadar yürümeye? Hem bizim için bir alıştırma olur, hem de doğuya gittiğimiz zaman daha az sıkıntı çekeriz’ dedim…
Arkadaş da kabul etti
Bir cumartesi yola çıktık. Hani derler ya; ‘kadersiz oğlan gece nişanlısını görmeye gitmiş, o gece ay erken doğmuş’ Bizimki de aynen bu hesap… Yola çıktık yarım saat geçti geçmedi, inceden bir yağmur başlamasın mı? Hem de ‘ahmak ıslatan’ cinsinden…
Geri dönmedik, kararlı bir şekilde yürümeye devam ettik, bir saat sonra ikimizde ıslanmıştık, nerdeyse iç çamaşırlarımıza kadar… Geri dönmeye imkân yok, gitmeye de… Bir taraftan gülüyor, hasta olmamak için dua ediyor, bir taraftan da acı acı düşünüyoruz, daha 3 saatlik yolumuz var…
Her halde şans bizde yana olmalı ki, uzaktan bir taksinin geldiğini gördük, el kaldırdık, adam zaten bizim durumumuzu anlamış, duracakmış… Taksiye bindik, yarım saat sonra da ilçeye vardık…
Zorladık ama taksici para almadı, bizi sevmiş olmalıydı…
Bundan sonra ne yürümekten, ne doğuda ki gideceğimiz köyün yolundan, vasıtalarından, zorluklarından hiç söz etmedik…
Bu olay bize bir ders olmuştu
Kendimizi tamamen öğrencelerimize verdik
Görevimize yoğunlaştık…