Fransa Kraliyet Sarayı tarafından görevlendirilen Fransız seyyah Charles Texier ve Paul Lucas'ın Kapadokya gezi ve incelemelerinde yer alan yazı ve seyahatnamesi Avrupa'yı ilk kez bölgeye tanıştıran kişiler olmuştur.

Fransa Kralı XIV. Louis adına Anadolu'yu keşfe gelen Paul Lucas, Kapadokya'yı ziyaret ettikten sonra 1720'lerde yazdığı anılarında Kapadokya'dan bahsederken; "Bildiğim tek şey Avrupa'da bundan daha tuhaf, daha esrarlı bir anıt bulunmadığı..." sözleri ile duyduğu şaşkınlıktan bahsederken, kendisinden tam 150 yıl sonra bölgeye gelen Charles Texier de"Dünyanın hiçbir yerinde böylesine sürekli ve düşsel bir tabi olayın varlığını duymadım." diyerek gördükleri karşısında duyduğu hayranlığı anlatıyordu. 

Fransa Kraliyet Sarayı tarafından Akdeniz ülkelerine geziler yapmakla görevlendirilen Paul Lucas, Kapadokya bölgesini seyahatnamesinde yakın dönem Avrupa'sına tanıtan ilk kişidir. Doğu ülkelerinde, incelemeler yapmak üzere Fransa Kralı XIV. Louis tarafından görevlendirilen Paul Lucas, 1705 yılının Ağustos ayında, Ankara’dan Kayseri’ye giderken, Nevşehir'in Avanos ve Ürgüp ilçelerine geldiğinde hayretler içinde kalır.

Bölgenin adeta bir masal ülkesini andıran jeolojik yapısı, özellikle içinde insanların yaşadığı ilginç kaya mekanları, kiliseler ve içlerinin renkli dünyası onu şaşkına çevirir.

Lucas, memleketine döndükten sonra, gezi notlarını iki ciltlik bir seyahatname halinde 1712’de Paris'te yayınlar, Kapadokya bölgesinde gördüklerini, biraz hayal gücünü de katarak oldukça abartılı bir anlatımla tasvir etmiştir:

Kızılırmağın karşı kıyısındaki eski yapı kalıntılarını gördüğümde, inanılmaz bir şaşkınlığa düştüm. Bunlar çok sayıda hiç görülmemiş piramitlerdi. Hepsinin içinde güzel bir kapısı, yukarı çıkmak için güzel bir merdiveni ve tüm odaların aydınlanmasını sağlamak için büyük pencereleri vardı. Tek bir kaya kütlesinin içine üst üste oyulmuş birçok daireden oluşuyorlardı. Bunların sayısı iki ya da üç yüz değil, iki binden fazlaydı. İlk önce bu piramitlerin eski keşişlere ait konutlar olabileceğini düşündüm. Gördüğüm bu şekiller bana keşişlerin başlıklarını anımsattı. Fakat daha sonra başka değişik şekillerinde olduğunu fark ettim.

Paul Lucas
Bölgeden 1714 yılında ikinci geçişinde de bu peri bacalarını "yok olmuş antik bir şehrin mezarlığı" olarak nitelendirdi. Bunun üzerine Kral XIV. Louis’in sarayında büyük bir skandal patladı ve Paul Lucas’ın yalancılık hastalığına (mithomanie) yakalandığına inanmaya başladılar, hatta bunun için İstanbul’daki Fransız Büyükelçisi Comte Desalleurs’tan bu yöreye gidip Paul Lucas’ın doğruyu söyleyip söylemediğini araştırmasını istedi. Comte Desalleurs, olayın doğru olduğunu ve binlerce piramit şeklinde olgunun varolduğunu doğruladı. Seyahatname yayınlandığında Avrupa kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştı. Gravürlerde görülen Ürgüp ve çevresi, o günün Avrupası için oldukça uzak bir diyardır. Üstelik Lucas’ın yöre hakkında verdiği bilgiler, Kapadokya konusunda antik kaynaklarda geçenlere de uymamaktadır. Paul Lucas’ın bu fantastik tasviri Batıda büyük ilgi çekmiş ancak bazılarına inandırıcı gelmemiş ve şüphe ile karşılanmıştır. Alman yazar C.M. Wieland (1733-1814) eleştirilerini şu cümlelerle dile getirmiştir:

Herhangi eski bir yazarın kitabında veya seyahatnamesinde en ufak bir bahsine rastlamadığımız bu denli çok sayıda ev biçiminde oyulmuş piramitlerin varlığına inanmak bana imkansızlıkla eşdeğer geliyor.

C.M. Wieland
Ürgüp ve çevresinin daha gerçekçi tanıtımı ise bölgeye Lucas’tan yaklaşık 130 yıl sonra gelen Fransız seyyah Charles Texier’e aittir. Fransa Hükümeti tarafından Anadolu’da araştırmalar yapmakla görevlendirilen bu ünlü mimar, 1833 ve 1837 yıllarındaki seyahatleri sırasında Kapadokya bölgesinide ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Daha sonra Anadolu’daki gezi ve incelemelerinin sonuçlarını altı ciltlik "Description de I’Asie Mineure..." adlı anıtsal eserinde gravür ve planlarıyla birlikte yayınlarken Lucas’tan sonra bölgeye, Avrupalı seyyahlar 19. Yüzyılda daha çok bilimsel amaçlarla araştırmalar yapmaya gelmişler ve bu değişik jeolojik yapı karşısında şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir.

"...Doğa, hiçbir zaman kendini bir yabancının gözlerine böylesine olağanüstü bir şekilde sergilememiştir. Dünyanın hiçbir bölgesinde böylesine sürekli ve daha düşsel bir tabii olay var olduğunu duymadım."

İngiliz Seyyah W.F. Ainsworth, volkanik vadinin gerçek dışı görünümünü şöyle aktarır:

"Nehir boyunca uzanan bir vadiden geçtikten sonra, kendimizi birden bire sonsuz bir karmaşa halinde çevreleyen koni ve sütun biçimli kayalardan oluşan bir ormanda bulduk. Çok eski ve büyük bir kentin harabelerini geziyor gibiydik. Bazı koniler üstte büyük ve şekilsiz kaya parçaları taşıyordu."

1837 yılı Temmuz’unda bölgeye gelen ünlü İngiliz jeologlarından W.J. Hamilton "Kelimeler bu olağanüstü yörenin görünümünü anlatmaya yetmemektedir." diyerek Texier’in görünüşüne katılmaktadır.

1838 Ekim’inde Prusyalı ünlü Feldmareşal Moltke, Kayseri’den Nevşehir’e giderken Ürgüp’e uğramış; "Dimdik ve mağaralarla garip bir şekilde oyuk oyuk olmuş bir kayalığın üzerindeki eski bir kale, kasabanın tepesinden bakıyordu. Ürgüp’ün evleri taştan, son derece zarif yapılmıştır... Ürgüp’ün arkasındaki yayla bağlarla örtülüdür ve derin vadilerle bölünmüştür. Bunların yamaçlarında eski duvar kağıtlarda görülen resimler gibi garip kaleler yükselir" diyerek yörenin karakteristik dokusuna dikkat çekmektedir.

Texier’in 1862’de yayınlanan "asie Mineure" adlı kitabında kaya kiliseleri ile ilgili bilgiler daha geniş bir şekilde yer alır. 1864’te ise İngiliz mimar R.P. Pullan ile birlikte yayınladığı Bizans mimarisi ile ilgili eserde Ürgüp ve çevresindeki kaya kiliseleri de ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır.

Bilimsel araştırmalar ve yayınlar 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Kapadokya bölgesinin fiziki yapısının analizi ve tarihi kaynaklarının tanıtılması A.D. Mordtmann, W.M. Ramsey, J.R.S. Sterret ve Ch. Texier gibi bilim adamları tarafından gerçekleştirilmiştir. 1907-1912 yıllarında G. de Jerphanion’ın Kapadokya Kaya Kiliseleri adlı anıtsal eser; kaya kiliseleri, manastırlar ve içindeki duvar fresklerini sanat tarihi açısından sistematik şekilde ele alan ilk büyük çalışmadır.

1958’de Fransız Nicole Thierry ve Catherine Jolivet rahip Jerphanion’un incelenmesinde bulunmayan kiliseleri neşrederek Kapadokyanın bugünkü şöhretine erişmesine yardımcı olmuştur.

Charles Félix Marie Texier’nin Bizans Mimarisi adlı kitabından Kapadokya anıtları

Asıl adı Félix Marie Charles Texier olan Fransız tarihçi, mimar ve arkeoloğu Texier, 1843 yılında geldiği Anadolu'da Nevşehir Kapadokya bölgesini incelemiştir.

Charles, gezdiği yöreleri zamanının teknik koşulları gereği fotoğraflayamadığından gravürler ile tanıtmaya çalışmıştır. Kapadokya yöresine ait yedi gravürü olduğu bilinmektedir. Bölgenin en eski gravürleri de bunlardır.

Texier’in bir tespiti de eski adı “Nissa” ya da “Muşkara” olan Nevşehir’in tarihsel yerleşimi ile ilgilidir. Texier, kitabında, Nissa’da Selçuklular döneminde XII. yüzyıl sonlarında bölgede yaşayan halkın yavaş yavaş başka şehirlere göç ettiğinden söz etmektedir.

Ürgüp ve Göreme'nin daha en sağlıklı tanıtımını yine bir Fransız olan Paul Lucas'tan yaklaşık 130 yıl sonra bölgeye gelen Charles Texier yapmıştır. Altı ciltlik "Description de L'Asie Mineure..." adlı kitabında gravür ve bölge planlarını yayınlamıştır Texier, kitabında Kapadokya yöresi için "...Doğa, hiçbir zaman kendini bir yabancının gözlerine böylesine olağanüstü bir şekilde sergilememiştir. Dünyanın hiçbir bölgesinde böylesine sürekli ve daha düşsel bir tabii olay var olduğunu duymadım." demektedir.

Texier'in bu dev eseri, yayınlanır yayınlanmaz dünyada büyük yankı yapmıştır. İçeriği bakımından özelikle Anadolu'yu ilgilendirmesi sebebiyle Türk aydınlarının da dikkatini çekmiş ve daha Milli Mücadele devam ederken, Ali Suat Bey (1869-1932) tarafından Osmanlıcaya tercüme edilmiştir. Eser, Ali Suat Beyin Osmanlıca çevirisi esas alınarak Kâzım Yaşar Kopraman tarafından Yeni Türk Alfabesine aktarılmıştır. Yeni Türk Alfabesine aktarılan eser, Musa Yıldız tarafından Fransızca orijinal metinle de karşılaştırılarak sadeleştirilmiş ve atlanan yerler Fransızcadan çevrilmiştir. 2002 yılında, Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulunun katkıları ve Kültür Bakanlığı işbirliğiyle Ankara’da Enformasyon ve Dokumantasyon Hizmetleri Vakfı tarafından 3 cilt hâlinde yayımlanmıştır.

Bizans mimarisi üzerine çalışan ilk araştırmacılardan biri olan Fransız arkeolog, mimar ve gezgin Charles Félix Marie Texier’nin Bizans Mimarisi adlı kitabından Kapadokya anıtları. Kaya kiliseleri ve kaya mezarları çizimleri, 1864

Kapadokya Ürgüp yakınlarında kayaya oyulmuş Hıristiyan mezarı.

Kapadokya Ürgüp yakınlarındaki kayaya oyulmuş kilisenin girişi.

Yararlanılan Kaynaklar

Wikipedia

Faruk Güçlü 20.05.2017 Hak Gazetesi

Musa Yıldız Çevirisi ile Charles Texier, Küçük Asya, Ankara 2002, I, XI-XII