Yıllar yılları kovalıyor. İnanın kaçanda kovalayan da zamandır. Bu döngüye seyirci kalan insan bir hatıra almak ya da zamana bir kayıt düşmek için uğraşıp duruyor. Zamanın ise hiçbir şey umurunda olmuyor. O sadece bir nehir gibi akıp gidiyor. Ben 58. Baharımı görmeye hazırlanıyorum.
Bıldırki (Geçen yıl)otların çiçeklerin yani nebatatın (Tüm bitkilerin) büyük çoğunluğu dağlarda, kırlarda ölmüş geçmişi gösterirken, Biilin (Bu yıl) yeşillikleri doğaya merhaba demeye hazırlanıyorlar. Güneşli tepelerin duldalarında (Rüzgâr almayan korunaklı yer) hayat döngüsü yosunumsuları, güney yerlerinde öncü çiğdemler çoktan çıkmışlardır. Birçok bahar çiçeği henüz yavru olduğu için hangisinin ne olduğu henüz bilinmez. Keçi dikenleri çok özel olduklarından tanınabiliyorlar. Lâkin Pembiş otunun mavi çiçekleri de görülmektedir.
Vadilerde kır menekşeleri çıkmak üzeredir. Bu özel çiçekler; Mütevazı duruşlarıyla ve kendine has kokularıyla, güzellikleriyle çiçekler dünyasının en önde gelenlerinden sayılırlar. Oysa kır menekşelerinin 10-15 gün çiçeklenme süreleri vardır. Karacaoğlan’a, şarkılara konu olan bu çiçeği sahaflara meraklı olan insanlarımız daha iyi bilirler. Okudukları kitapların arasına konan bir kır menekşesi zaman döngüsünden alınmış bir hatırayı temsil eder. Kitaplarım arasında 1950’li yılların baharlarından kalma bir menekşem bulunmaktadır.
Yeni tanıştığım bir arkadaşla sohbet ederken; “Mor menekşeyi duydum, şiirini okudum fakat o çiçeği henüz görmedim” Demişti. Oysa Nar Vadisinden, top gibi tohumlarından getirerek bahçemde devamlı geçiş yerime yakın bir tarafa ekmiştim. Nevbahar gelip giderken hep gözüm takılır bakarım. Emekli olmazdan önce bende bu güzel çiçeği yıllarca göremedim.
Osmanlıdan kalma bir sahaf geleneğinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Yöremizde bulunan sarıçiçek, hani Refik Başaran’ın türküsünde geçen sarıçiçek kitapların arasında kurutulurmuş. Yapı itibarıyla zehirli olan bu çiçek sayesinde güve ve küflenme görülmezmiş. Bu çiçeğin açmasına da az bir zaman kalmıştır. Güneşli tepeler, geniş vadiler, düzlükler ve hatta mahalle araları gibi pek çeşitli habitata sahiptir.
Demek ki kitaplar önceden çiçek bahçesi gibiydi. Bir gül yaprağı, gelincik, mazı yaprakları, hercai menekşe, tefarik, özel hatırası olan ağaç yaprakları kitap çiçekliklerinde gördüğüm güzelliklerdi. Kim bilir benim bilmediğim ne güzellikler vardır. Lâkin o günlerde kitap her açıdan kıymetliydi. Okunuyordu. Dostlar arasında gidip gelip birçok evi, birçok insanı ziyaret ediyor, bilgi, hatıra ve nice güzellikler sunuyordu.
Baharın ilerlemesiyle çiçeklerin büyümesi her geçen gün hızlanmaktadır. Kayısı, badem ve erikler ilk uyanan ağaçlar olduğu için birçok zaman Nevbahar’ın soğuklarından nasibini alıp, tomurcuklarını dondururlar. İnsanlar donmasın diye ağaç gövdelerine kar yığarlar. Soğuk gökyüzünden geldiği için tomurcukları vurur.
Eski takvimlere göre zemheri yeni bitti ama Mart dokuzları başladı. Mart dokuzu, dokuzunun dokuzu ve onunda dokuzu… Tabi bu arada kaz kavuran, kaynanayı kazana atan, gibi namlı günler henüz gelecek. Mart dokuzları bittiği zaman ise, kırkikindiler başlar. Topraklar bahar yağmurlarına doyar. Doyar diyoruz ama bu yağmurların sınır çizme huyu da var. Bir bağ yağmur alırken yanandaki bağ kuru kalmaktadır. Dolu da bu mevsimde görülür. Soğuklardan kurtulan ağaç meyveleri daha çağla iken zararlara uğraya bilir.
Göçmen kuşların gelmesi baharın gelmesi demektir. Nevşehir’de ise kırlangıçların gelmesi soğukların temelli bittiği anlamını da taşımaktadır. Çocukluğumda göçmen kuşların Nevşehir üzerinden geçtiğini çok görmüştüm. Şimdileri görülmüyor ama görmek için Avanos ve Gülşehir kırsallarına gitmek ve onları doya doya seyredip seslerini dinlemek gerçekten dinlendirici bir etkinliktir.
Çıkın kırlara, Nevbahar’ın taze havasını ciğerlerinize çekin. Çiğdemleri, kır menekşelerini, papatya habitatlarını görün. Dağlarda gördüğünüz ada çayları endemiktir. Yani yöremize has bitkilerdir. Tanıyın, çocuklarınıza tanıtın. Doğanın uyanmasındaki güzelliklere şahit olun. Bu sizleri zaten hızlı geçen hayatınızda nefes aldırıp dinlendirecektir. Ayrıca aileniz ve dostlarınızla akıp giden, durmayan ve durdurulamayan zamandan hatıra parçaları kazandıracaktır. Unutmayın zaman bir nehirdir. Ondan faydalananlara iyiliği dokunur. Ya değilse hiçbir şey zamanın umurunda değildir.
Ha unuttum. Doğanın biz insanlara devamlı bir hediyesi vardır. Küçük bir çağla, bir yeme otu, şifalı bir bitki ya da güzel bir çiçek, her şeyden evvel sağlıklı bir nefes. Nice güzel baharlara, sağlıcakla kalın.