BAŞKANLIK SARAYI

   Tek yanlı diplomasinin terki ile daimi elçilikler teati edilirken: Devlet-i Âlî’nin şerefi ile mütenasip araziler seçilmiş, üzerlerine ihtişamlı sefarethaneler inşa edilmiştir. Lozan’da bunlar Ankara Hükümetine devredilmiş, kazanımlarımız da titizlikle korunarak günümüze taşınmıştır.                                                                                   Gel gelelim Türkiye Cumhuriyeti olarak, Osmanlı vârisi imajını sarsacak şekilde Avrupa’lının bilinçaltına işlemiş olan korku refleksini küçümsemeye çeviren, meselâ çarpık kentleşme gibi açıklarımız vardı. Ülkemize gelen yabancı diplomatlar; Esenboğa’dan şehre akan yol boyunca koyunları köpekleri, enikleri, cücükleri, isi, pisi, çöpüyle, çamuruyla... Sokağı belirsiz, çıkmazı belirsiz gecekondular ve barakalarıyla dev bir köy gibi görünen başkent karşısında memnuniyet şokuna uğruyor, havaya giriyorlardı. Ankara gibi en düzenli kentimizdeki bu alçaltıcı tablodan kentsel dönüşüm uygulamaları sayesinde kurtulduk.                                                                                         Sevgili gençler Devletlerarası siyasette her söz, kılı kırk yarılarak söylenir. Protokolde her bir hareket ve davranış bir mânâ ifade eder. Her bir objenin, eşyanın ve yapının bir işlevi vardır. Herkesin önünde diz çöktüğü kişi veya ruhanî sanılan Papa: Anıtkabir’de yerlere kadar eğilmek zorunda kalmıştır. Bu bir imaj gösterisidir. Dünyada antik piramitler hariç Anıtkabir’den büyük mezar yoktur. Ak Saray tartışmalarına balıklama dalanların, en yoksul günlerimizde yapılan ve akıl almaz harcamalara mal olan bu ağaçsız, gölgesiz, taş yapıyı niye konuşmazlar?                                                                                                     Sevgili gençler bu konuyu kavramak için öncelikle internette bir gezintiye çıkmalısınız. Lütfen dünya devlet başkanlık saraylarına bir göz atınız.  Japonya’dan Brezilya’ya, Belçika’dan Romanya’ya, haritada yerini gösteremeyeceğiniz Monako’dan San Marino’ya, Vatikan’a Liechtenstein’a… Bakın adamlar nasıl binalara sahipler.  CNN, Der Spiegel gibi tetikçilerin ülkelerindeki ve Pensilvanya’daki mollanın muhteşem sarayına bakarak, aslında bizimkini gerekliliği bir yana, aslında geç kalınmış bir proje olduğunu görün.                                  Bina önce TBMM için tasarlanmıştı. Keşke bu niyet bozulmasa ve yapı Meclis’e tahsis edilseydi. Hatta  kendisine katılacak olan Kuzey Irak, Kuzey Suriye, ve Kuzey Kıbrıs ile bütünleşen Büyük Türkiye Devleti’nin şanına layık,  daha fonksiyonel ve daha muhteşem bir başkanlık sarayı yapılmış olsaydı…                                                                  Tartışmalardaki ruhsat polemiği, estetiği, yer seçimi, ağaçların kesilmesi gibi konular zevzekliğin; maliyeti ise züğürtlüğün ilgi alanına girer. Harcanan paranın yapılan işe değip değmediği, karşılığının alınıp alınmadığı tartışılabilir. Yolsuzluk iddialarına gelince; ispatı müddeiye düşer.  İthamını ispatlayamayan, iftiracıdır.         ’Milletin parası çarçur ediliyor.’’ İddiasında bulunanlar; Kemalizm’in ticari sektör haline getirilip bu ülkede yıllardır devenin havutuyla yutulmasına neden kör kalırlar? Ulus ve Samsun Anıtları gibi sanat eseri olan bir kaçı hariç; beşinci sınıf heykellere, benzemez rölyeflere, estetikten uzak fabrikasyon büstlere, yakıştırma resimlere, tablolara, rozetlere v.s. akıtılan katrilyonlar hususunda ne düşünürler?                                                                                                        Sevgili gençler! Bütün tartışmaların arkasında; yaklaşan seçim öncesi, karıştırma hazırlıkları ve Gezi eylemlerini darbeye tahvil etmek isteyen mâlum gûruh vardır. Fırsat arama ve, yeniden  provakasyonlar için malzeme toplamaya başladılar. Bunlar:’’Biz Lâikçilik’siz olamayız, Biz Avrupasız olamayız. Biz Esad’sız olamayız. Sisi’siz olamayız. İMF’siz asla, İsrail’siz kat’a olamayız. Hâsılı, BİZ ADAM OLMAYIZ..’’ Diyen, uzaktan kumanda ile yönetilen bir avuç mütegâllibedir. Kinle, ihtirasla, fitne ile yoğruldular. Anlamak istemedikleri, her daim yabancısı oldukları, Millet’e ve onun sert iradesine çarptılar. Gene toslayacak, gene yüz geri edecekler.. Eteklerindeki taşlar, gene kendi kafalarını yaracak, kervan ise  yoluna devam edecektir.