Yazıya başladım.
Birkaç cümle yazdıktan sonra yazdıklarımdan memnun kalmamış olacağım ki sildim, yeni baştan yazmaya çalıştım.
Gerekçe ‘ciddi bir yazı’ olmaması
Toplum olarak ciddiliğe bayılıyoruz.
Ciddi olsun da ne olursa olsun.
Ciddi olmayanları kaale almayız. Bize ciddi söz, ciddi tavır, mümkünse ciddi kişilik olacak.
Ciddi olmadığı zaman, biz de onu ciddiye almayız. Sanki ‘ciddi olmayan’ tavırlar bize göre değil.
Ciddi konuşacak.
Ciddi duracak.
Pek az gülecek, mümkünse hiç gülmeyecek.
Ortada komik bir şey olduğu zaman ise gülmemek için kendini sıkacak, başaramazsa ufak bir tebessümle işi geçiştirecek.
Ya tersi olursa…
Hayır!
Olamaması gerekir, olamaz.
Yapılan gözlemler bize bu konuda çok fazla umut vermiyor. Bu kadar ciddiliği seven bir toplum olmamıza rağmen ne ciddiliği, ne de tabir-i caizse ‘sululuğu’ başarabiliyoruz.
Her ikisinde de yarım
Her ikisinde de başarısızız.
Yani ne olduğumuz gibi ne de göründüğümüz gibi olmayı tam anlamıyla başarmış değiliz.
Güzel düşünüyor
Güzel söylüyor
Uygulamaya geldiğimizde ise düşündüklerimiz ve söylediklerimizin dışında şeyler yapıyoruz.
Demek ki bu da bir özellik
Bu da ayrı bir yapı
Bu bizim farklılığımız.
Diğer milletlerle ‘farklı dünyalarımız’ var. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, onların bize benzemediklerini, bizden farklı olduklarını göreceksiniz.
İnsanlar makine
Robot
Ya da akıllı telefon gibi ‘ruhtan’ sıyrılmış ya da hiç ruhu olmamış gibi halleri var.
Bize hiç benzemiyorlar.
Korkalım mı?
Elbette hayır!
Duygusal olmak, hassas olmak, esnek olmak bizi biz yapan özelliklerdir.
Biz kendi özelliklerimiz ile var olacağız, tersi ile değil…