Okulların açılmasını heyecanla bekler, bir gün önceden hazırlıklara başlardık.
Bu durumdan anne ve babamızın pek haberi olmazdı, onlar günlük iş telaşlarına devam ederdi.
Son günün gecesi hiç uyumaz, erkenden kalkar, kahvaltımızı yapar, formalarımızı giyer, erkenden yola düşerdik. Elimizde sadece 40 sayfalık bir defter ile bir karakalem bulunur, öğretmenlerimizin istediği malzemeleri bunlara yazardık.
Dersler ilk günden başlardı, hemen konulara girilmez, öğretmenler kendilerini tanıtır, derslerde hangi çalışmalar yapacağını anlatır, çoğunlukla da bizlerle şakalaşırdı.
Daha okul disiplini ilk günden başlardı, sanki dersler yapılıyormuş gibi teneffüslere çıkar, teneffüslerin bitiminde de derslere girilirdi.
O kısa teneffüslerde arkadaşlarımız ile oyunlara devam ederdik, tabii ki oyunlarımız bitmeden içeri zili çalar, bizler oyunu bırakır sınıflara koşar, öbür teneffüste oyuna kaldığımız yerden devam ederdik.
Okumayı severdik, birbirimize kitap alır verir, okuduktan sonra kitabı heyecanla anlatır, diğer arkadaşlarımızın da o kitabı okumasını sağlardık.
Hele resimli romanlara bayılırdık, kızlar daha çok fotoroman okur, bizler de Amerikan çizgi romanları...
Öğretmenlerimiz bunların zararlı olduğunu söyler, bizi daha çok ciddi kitaplara yöneltmeye çalışırdı, fakat bunda da başarılı oldukları pek söylenemezdi.
Okul heyecanı hiç bitmezdi, okul çıkışı kitapçılara koşulur, ders kitapları ve araç gereçler temin edilmeye çalışılırdı. Kitapçılar ana baba günü gibi karmakarışık olur, satıcılar tükenmez bir enerjiyle bizim isteklerimizi karşılamaya çalışırdı.
Kitap alımından sonra kitap ve defterlerin kaplama işi başlardı, bunda anne, baba ve aile büyüklerinin yardımını alırdık.
Tüm bu koşuşturmalar ilk üç gün içinde yapılır, sonra dersler başlar, normal prosedür devam ederdi.
Öğretmenler konulara hemen girmez, ağırdan alır, daha çok dersleri bize sevdirmeye çalışırlardı.
Tüm bunlar olurken kimi yoksul öğrenciler bu koşuşturmanın dışında kalmaz, kimi zaman öğretmenlerimiz, kimi zaman da zengin veliler bunları gözetir, onların ihtiyacı olan malzemeleri temin etme yoluna giderlerdi.
Yokluk ve fakirlik yaygındı, buna rağmen umutsuz değildik. Birbirimizi incitmemeye çalışır, hiçbir arkadaşımızı dışlamazdık. Yaramaz arkadaşlarımız bile bu kurala uyardı.
Tüm bu süreçte hareketin merkezinde bizler bulunur, anne ve babamızı bizler harekete geçirir, onların bu süreçte yer almalarını sağlardık.
Buna rağmen okulla ilgili velilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.
Bu günleri bizler yaşadık
Mutlu muyduk?
Tüm yokluğa ve yoksulluğa rağmen; evet…