Yaşam

Kanlı darbenin üzerinden 44 yıl geçti! Nevşehir'de 12 Eylül'de Neler Yaşandı?

Bugün Günlerden 12 Eylül! Bundan tam 44 yıl geriye gidiyor ve 1980 yılı Nevşehir’ine dönüyoruz… Peki, 12 Eylül'de Nevşehir'de Neler Yaşandı?

Türkiye demokrasi tarihinin kara lekesi 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 44 yıl geçti.

O tarihte doğanlar bugün 44 yaşına girdi. Peki, Demokrasi tarihinin kara lekesi olarak Türk siyasi tarihine geçen 12 Eylül 1980 askeri darbesinde Nevşehir'de neler yaşandı...







Terör örgütü maşaları hainler ve malum dış mihraklarıyla birlikte tam 44 yıl öncesi bugün oynadığı oyunu tekrar raflarından çıkardı ve Dün Sağcı - Solcu diye kışkırtarak bölmeye çalıştığı cennet vatanımız Türkiye'yi şimdi dış güdümlü Fetö, pkk ,ypg gibi isimleri farklı ama amaçları aynı olan çeşitli terör örgütlerini kukla olarak kullanarak ülkemiz, devletimiz ve milletimiz üzerinde oyun oynamaya çalışıyor.

Açıkcası Türkiye'yi bölmek parçalamak ve büyümesini gelişmesini istemeyen malum hain terör örgütü ve malum dış çevreler Türk - Kürt , Sağcı - Solcu , Alevi - Sünni en son Fetö terör örgütü ile birlikte hain planlarını vizyona sokmaya çalışıyor.

Ama çok şükür nasıl ki sağcı solcu diye kutuplaştırılmaya çalışılan halkımız şimdi kol kola yürüyor ve kardeşçe demokratik olarak siyasetini yapıyorsa tarihten ders alıp onca acıyı yaşayan bu aziz milletimiz cennet vatanında birlikte kardeşçe yaşamaya devam edecek ve bu alçakca oyunlara asla fırsat vermeyeceklerdir.

Son sözü her zaman olduğu gibi yine Milletimiz vermiştir ve Milli İrade Kurtuluş mücadelesinde canıyla kanıyla vatan bayrağına uğruna verdiği al renkleri, daha sonrasında da tarih en son 15 Temmuz 2016 yı gösterdiğinde tankların önüne gövdesini koyarak "Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Millet Tek Devlet" anlayışından asla taviz vermeyeceğini dosta düşmana tüm Dünya!ya göstermişti.



SUİKAST ANI

Nevşehir'in yetiştirdiği önemli Siyasilerimizden Değerli hukukçu hemşehrimiz Av. Mehmet Zeki Tekiner, 11 Şubat 1980 tarihinde evinin bahçesinde uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtulmasından sadece 4 ay kadar sonra, bu kez 17 Haziran 1980 sabahı Ürgüp’e gitmek üzere yola çıkar. Bu sırada takip edildiklerini fark eden taksi şoförü Tekiner’i uyarır ve yöreyi iyi bilmesi sayesinde izlerini kaybettirirler. Öğleden sonra Nevşehir’e dönen Tekiner saat beş sularında CHP Nevşehir Merkez İlçe Yöneticisi olan ve aynı zamanda bir bakkal dükkânı işleten Nevşehirli esnaf Yavuz Yükselbaba’nın dükkânına gider.

Dükkânda o sırada üç arkadaşının yanı sıra dokuz ve on beş yaşında iki de çocuk vardır. Dükkânın en arka tarafına oturan Tekiner arkadaşlarıyla sohbete başlar. Yakındaki kahvehaneden çay istenir ancak her zamankinin aksine birkaç kez istenen çay bir türlü gelmez. Bu esnada içeri iki kişi girer ve dükkân sahibi Yavuz Yükselbaba’ya “Sigara” diye bağırarak silahlarını çıkarır. Tetikçilerden Mehmet Onur Miman Tekiner’e ateş ederken, diğer tetikçi Uğur Coşkun olaya müdahale etmek isteyen Yükselbaba’nın başına iki, göğsüne bir el ateş eder. Oturmakta olan Tekiner’in ilk kurşun göğsüne isabet eder, yere düşmesinin ardından her iki bacağına ve kasığına olmak üzere üç isabet daha alır. Yavuz Yükselbaba o anda hayatını kaybeder. Ellerinde silahlarıyla şehir merkezinde bulunan bakkal dükkânından çıkan tetikçiler yürüyerek olay yerinden uzaklaşırlar. Olay ikisi çocuk dört kişinin gözleri önünde gerçekleşir. Yaralı olan Tekiner yürüyerek dükkândan çıkar ve olayın görgü şahitlerinden bir tanık tarafından Nevşehir Devlet Hastanesi’ne götürülür.

Kurşun Kalbine Gelir...

Tekiner, “Dikkatli ol, ölmediğimi anlarlarsa takip ederler ve yine gelirler. Bunlar beni ilk vuran kişiler” diyerek tanığı uyarır. Hastaneye vardıklarında üst kata yürüyerek çıkar ve sedyeye yatar. Günlerden salı'dır, hafta içi ve saat 18:00 olmasına karşın hastanede genel cerrah yoktur ve Tekiner’e ilk müdahaleyi bir kadın doğum doktoru yapar. Ancak Mehmet Zeki Tekiner, vücuduna isabet eden dört kurşundan bir tanesinin kalbine denk gelmesi ve aşırı kan kaybetmesi nedeniyle kurtarılamaz.

TEKİNER’İ KORURKEN HAYATINI KAYBEDEN BAKKAL YÜKSELBABA

Olayın 9 yaşındaki görgü tanığı, amcası Yavuz Yükselbaba’nın kanlar içindeki cesedinin uzun süre, üzeri bile örtülmeden yerde beklediğine ve kim olduğu bilinmeyen sivil bir aracın gelerek cesedi battaniyeye sararak götürdüğüne şahit olur.

Olay günü iddialara göre Nevşehir emniyetindeki bir başkomiser, polis ekibini “yanlış” yönlendirir, tetikçilerin aslında gittikleri yönün aksine, tam ters yöne, Göre yoluna kaçtıkları bilgisini verir. Tetikçiler dört gün şehir merkezinde kiraladıkları evde saklanır daha sonra arabayla alınarak Kayseri’ye kaçırılır.

100’ÜN ÜZERİNDE MİLLETVEKİLİ VE SENATÖR CENAZE İÇİN NEVŞEHİR'E GELİR

Cenazesi 18 Haziran 1980 günü, Tekiner ve Yükselbaba’nın cenaze namazları Nevşehir Kurşunlu Cami’de kılınacak, Yükselbaba Nevşehir’de defnedilecek ve Tekiner’in naaşı Meclis Töreni yapılmak ve Ankara’da defnedilmek üzere yola çıkarılacaktır. O gün CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve 100’ün üzerinde milletvekili ve senatör cenaze için Nevşehir’e gelir ve CHP örgütü tarafından İçişleri Bakanlığı’na bir gün öncesinden cenaze törenine katılım ile ilgili bilgi verilir. Nevşehir’e gelen konvoy şehre girer girmez otobüslere doğru sözlü saldırılar ve ardından bir taş yağmuru başlar. Otobüslerin camları kırılmış ancak kimse olaylara müdahale etmemiştir. Otobüsler bu halde cenazeleri almak üzere hastanenin önüne gelir, bekleyen kalabalığa Genel Başkan Bülent Ecevit bir konuşma yapar. Ecevit konuşmasında tüm Nevşehirlilere başsağlığı diler ve Zeki Tekiner’in; Türk halkının mutluluğu uğrunda, barış uğrunda, özgürlük uğrunda verdiği mücadeleden yıldırmak isteyenlerin saldırısına uğradığını belirtir.

Ecevit, “Ulusun bir bölümünü düşman ilan edenler, kendi ulusunun insanlarını öldürtenler bu ulusun dostları olamazlar… Biz ölülerimizin başında bile kinden, intikamdan söz etmeyiz. Yüreğimiz kanasa da ağlarken kimseye düşmanlık gütmeyiz. En yaslı günümüzde de düşmanlıkların kurbanı olan sevgili arkadaşlarımızın cenazeleri başında da ancak dostluk çağrısında, sevgi çağrısında bulunuruz. Çünkü biz insan severiz. Çünkü biz Türk ulusunu severiz...” der.

Ecevit’in konuşmasının sona ermesinden sonra cenazeler, cenaze namazının kılınması için camiye götürülmek üzere omuzlara alınır. Kortej, Atatürk Caddesi’ne çıktığında, ara sokakta 50-60 kişilik bir grupla karşılaşır. Grubun bulunduğu sokağın tam karşısında, inşaat halinde olan yedi katlı bir binadan ve onun karşısındaki TEK(Eski Türkiye Elektirk Kurumu) binasının çatısından cenaze konvoyuna otomatik silahlarla çapraz ateş açılır, bir yandan da taşlı sopalı saldırı yeniden başlar. Olayda, Beşi milletvekili olmak üzere dokuz kişi yaralanır.

Çatışma sırasında Muş Milletvekili Burhan Garip Şavlı kalçasından ve Gençlik Kolları Genel Sekreteri Mustafa Kemal Tekin ayağından kurşunla, Milletvekillerinden Burhan Ecemiş, Hayri Mumcuoğlu ve Mukbil Abay taş ve darp sonucu yaralanır, Yücel Akıncı ise sırtına aldığı darbe sonucu omuru kırılarak bir çukura atılır.

O güne tanıklık edenler, infial sırasında cenazenin acısını daha da derinleştiren bir başka tabloyla karşı karşıya gelirler. Tekiner’in Türk Bayrağı’na sarılı naşı, 20 dakika kadar yerde kalır ve çapraz ateşe tutulan tabuta 13 kurşun isabet eder. Ecevit gördüğü manzara karşısında bağırır: “Vurun, beni de vurun...”

AKŞAM SAATLERİ OLMASINA KARŞIN HASTANEDE SADECE DİŞ HEKİMİ VARDI

Saldırılar sırasında yaralananlar Nevşehir Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünde hastanede hafta içi ve öğle saatleri olmasına karşın, diş hekimi haricinde doktor bulunamaz. Bunun üzerine yaralılar bir araca bindirilerek Ankara’ya gönderilmek istenir, şehrin çıkışında yaralıları taşıyan araca da taşlı saldırılar devam eder.

Ecevit olayları anlatmak ve Başbakanı aramak üzere vilayete geldiğinde telefonların da çalışmadığı görülür. Anlaşılan, Nevşehir’in diğer kentlerle bağlantısı tamamen kesilmiştir. Bir süre sonra telefon hattı açılır, ancak bu kez de Başbakan Ankara’da bir türlü bulunamaz. Ecevit, Başbakan Demirel’in özel kalem müdürüne Nevşehir’de can güvenliği olmadığını, beş milletvekilinin yaralandığını ve buraya yeterli devlet desteği gelmeden Nevşehir’i terk etmeyeceğini bildirir. Bir saat geçmesine karşın Başbakanlık’tan bir haber gelmeyince Ecevit, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’i arar ve bu görüşme sonrasında Kayseri Hava İndirme Tugayı’ndan 500 komando Nevşehir’e gönderilir.

ECEVİT: “DEVLET NEVŞEHİR’DE İNŞA EDİLENE KADAR BURADAYIZ”

Aradan bir buçuk saat geçtikten sonra Başbakan Ankara’da bulunabilir ve Ecevit mevcut durumu kendisine aktarır. Telefonu alan Nevşehir Valisi ise olayların abartıldığını söyleyince Ecevit tekrar telefonu alıp, Valinin bu teşhisleriyle burada can güvenliğinin sağlanamayacağını belirtir. Başbakan’a “Nevşehir’de devlet yoktur. Buradaki Vali asayişi sağlayamamaktadır. Nevşehir’den devletin inşası sağlanana kadar ben CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve milletvekillerim Nevşehir’i terketmeyeceğiz” çıkışını yapmıştır.

Bu sırada bir grup partili camiye giderek cenaze namazlarının kılınmasını sağlar. Yavuz Yükselbaba defnedildikten ve şehirde güvenlik sağlandıktan sonra milletvekilleriyle birlikte Tekiner’in ailesi saat 19.20’de Nevşehir’den ayrılır. Civar illerden cenazeye katılanlar geri dönmek için garaja gittiklerinde otobüs bulamaz, otobüs sahiplerinin tehdit edilerek halkı taşımaları engellenir.

ZEKİ TEKİNER'İN 42. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

Tüm bu olayların ardından Nevşehir Emniyet Müdürü Haydar Tek 17 kişinin yakalandığını duyurur ancak yakalanan kişilerin Ordu’dan çalışmak için gelen mevsimlik işçiler olduğu anlaşılır.

Ecevit'in o konuşması:
 

19 Haziran 1980’de Mehmet Zeki Tekiner’in cenazesi için ilk tören yoğun güvenlik önlemleri altında Ankara’da CHP Genel Merkezi’nin önünde saat 10.30’da yapılır. Çevre Sokak’tan Cinnah Caddesi’ne kadar hınca hınç dolu olan partililere Ecevit burada da bir konuşma yapar:

“Nevşehir CHP İl Başkanı değerli ve yürekli arkadaşımız Zeki Tekiner’i yitirmiş bulunuyoruz. Kendisi uzun yıllar, bir CHP’li olarak, Kurucu Meclis üyesi olarak, Milletvekili olarak, İl Başkanı olarak Türkiye’de özgürlüğün yaşaması, demokrasinin güçlenmesi ve ülkemize barış gelmesi için mücadele verdi. Ve bunlar uğrunda sonunda Zeki Tekiner canını verdi. Allahtan kendisine rahmet dilerim. Zeki Tekiner’i öldürenler, bir anayı evladından yoksun bıraktılar, bir anayı da eşinden yoksun bıraktılar, üç küçük yavruyu babalarından yoksun bıraktılar. Ailelerini, bir aileyi değerli evlatlarından yoksun bıraktılar. Nevşehirlileri ise kendilerinin özgürlüğü için, insanca yaşamak hakkı için ve Nevşehirlilerin, Türk halkının can güvenliği için uğraş veren yürekli bir hemşerilerinden ayırdılar. Zeki Tekinerimizi ve onun değerli mücadele arkadaşı, partili arkadaşı, partili arkadaşımız Yavuz Yükselbaba’yı da öldürdüler. Onları öldürenlerle birlik olanlar dün, cenazelerin kaldırılmasına bile engel olmak istediler. Türk bayrağına sarılı tabutlar üstüne ve onları camiye taşıyanların üstüne ateş açtılar. Milletvekillerimiz, senatörlerimiz ve bir gencimiz yaralandı…

Düşman uluslar bile birbirlerinin cenazesine olsun saygı gösterirler. Dün Nevşehir’de cenaze töreninde yaratılmak istenen durum, işgal altındaki ülkelerinde bile görülmeyecek durumdu. Kendi milletinin bir bölümüne düşmanlık ilan edenler milliyetçi olamazlar. Kendi dindaşlarının cenazesine ateş edenler dindar olamazlar…”

Ecevit’in bu konuşmasının ardından CHP Genel Merkezi’nden TBMM’ye büyük bir cenaze korteji polis korumaları eşliğinde yürür, saat 11.00’daki Meclis Töreni’ne CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve Cumhuriyetçi Güven Partisi Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu dışında diğer parti temsilcileri ve Başbakan Süleyman Demirel katılmaz. Törenin ardından Tekiner’in naaşı Ankara Cebeci Mezarlığı’nda defnedilir.

Tarih Not Düştü:
 

12 Eylül tarihin üzerine düşmüş kara bir lekedir. Aradan 43 yıl geçmesine rağmen bir çok insanımız için acısını dün gibi yaşadığımız 12 Eylül’ü unutmamız ve unutturmamız gerekir.

İşte kısaca özetleyecek olursak o tarihlerde Nevşehir de bir çok aileler ya evlatlarını ya çocuklarını kaybettiler kimi mezara giderken kimi hapsaneye kimi hastaneye gidecek ve o günlerin izlerini ömür boyu taşıyacaklardı.

Bu vesile ile o dönemde hayatlarını kaybeden Tüm Ülkücü ve Sol görüşlü bütün vatandaşlarımızla birlikte o dönemin CHP Nevşehir İl Başkanı Zeki Tekiner’i ve yine masum bakkal Yavuz Yükselbaba'yı da rahmetle anıyoruz.

Ayrıca Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve yüzlerce dava arkadaşının yargılandığı bu kara günde, hayatlarını kaybeden tüm değerlerimizi şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyoruz.

Allah bir daha o günleri asla yaşatmasın ....
 

Ve unutulmasın ki; Artık yüce Milletimiz herşeyin farkında ve uyandı...

'Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır!'

Bu Ülkeyi Bölmeye Kimsenin Gücü Yetmeyecek"


Ve Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların son bulmasını diliyoruz...



Foto:Metin Yıldırım Arşivi