ÇAĞDAŞ AZERBAYCAN ŞİİRİNDE COĞRAFİ ÖGELER

ÇAĞDAŞ AZERBAYCAN ŞİİRİNDE COĞRAFİ ÖGELER

 

Dr Emrullah Güney

Sosyal Alanlar Eğitimi,

Coğrafya bilimi profesörü

emrullahguney@gmail.com

Azerbaycan, XX. Yüzyılda canlı bir ekin, yayın ortamında bulunmuştur. Dünya savaşları arasında başlayan canlılık, özellikle Böyük Vatan Muharebesi’nden (1940-45) sonra daha da gelişmiştir. Birçok şair duygulu şiirler yazarak “diller ezberi” olmuştur. Eğitimin yaygınlaşması, köylere dek okulların açılmasıyla okuyan – yazan bir kütle ortaya çıkmış, Baku, Sumgayıt, Guba, Nahcivan, Hankendi, Astara, Lenkeran ve Gence gibi büyük kültür odakları yanında, Kief, Harkov, Moskova gibi kentlerde üst düzey eğitimlerini sürdüren genç şairler , ülkelerine döndükten sonra derin özlemlerle duygulu yurt güzellemeleri yazmışlardır.

Semed Vurgun, bir güzellemeler ustasıdır. O’nun Azerbaycan şiirini ,Odlar Yurdu destanını bilmeyen yoktur ülkede. Diller ezberidir o ünlü şiir. . Büyük şair vatanının dağına, bayırına da vurgundur.

Çoh keçmişem bu dağlardan,

Durna gözlü bulaglardan;

Eşitmişem uzaglardan

Sakit ahan arazları;

Sınamışam dostu, yarı…

 

El bilir ki sen menimsen,

Yurdum, yuvam, meskenimsen!

Anam, doğma vetenimsen!

Ayrılarmı könül candan ?

Azerbaycan, Azerbaycan !

 

Men bir uşag, sen bir ana,

Odur ki , bağlıyam sana:

Hankı semte, hankı yana

Hey uçsam da yuvam sensen,

Elim, günüm, obam sensen!

 

Feget senden gen düşende,

Ayrılıg menden düşende,

Saçlarıma den düşende

Boğar aylar, iller meni,

Gınamasın eller meni.

 

Dağlarının başı gardır,

Ağ örpeyin buludlardır.

Böyük bir keçmişin vardır;

Bilinmeyir yaşın senin,

Neler çekmiş başın senin.

 

 

 

 

 

Düşdün uğursuz dillere,

Nes aylara, nes illere.

Nesillerden nesillere

Keçen bir şöhretin vardır;

Oğlun, gızın behtiyardır…

 

Hey bahıram bu düzelere,

Ala gözlü gündüzlere;

Gara hallı ağ üzlere

Könül ister şe’r yaza;

Gençleşirem yaza-yaza…

 

Bir terefin behr-i-Hazer,

Yaşılbaş sonalar gezer;

Heyalım dolanar gezer

Gah Muganı, gah Eldarı,

Menzil uzag, ömür yarı !

 

Sıra dağlar, gen dereler,

Ürek açan menzereler…

Ceyran gaçar, cüyür meler,

Ne çohdur oylağın senin!

Aranın, yaylağın senin.

 

Keç bu dağdan, bu arandan,

Astaradan, Lenkerandan.

Afrikadan, Hindistandan

Gonag gelir bize guşlar,

Zülm elinden gurtulmuşlar…

 

Bu yerlerde limon sarı,

Eyir, salır budagları;

Dağlarının dumağ garı

Yaranmışdır garlı gışdan,

Bir sengerdir yaranışdan.

 

Lenkeranın gülü reng-reng,

Yurdumuzun gızları tek.

Demle çayı, tök ver görek,

Anamın dilber gelini !

Yadlara açma elini.

 

Sarı sünbül bizim çörek,

Pambığımız çiçek çiçek,

Her üzümden bir şire çek

Seher-seher açgarına

Güvvet olsun gollarına.

 

Min Gazahda köhlen ata,

Yalmanına yata-yata,

At gan-tere bata-bata,

Göy yaylaglar beline galh,

Kepez dağdan Göy göle bah!

 

Ey azad gün, azad insan,

Doyunca iç bu bahardan!

Bizim hallı halçalardan

Ser çinarlar kölgesine,

Algış güneş ölkesine !

 

Könlüm keçir Garabağdan,

Gah bu dağdan, gah o dağdan;

Ahşam üstü goy uzagdan

Havalansın Hanın sesi

Garabağın şikestesi.

 

Gözel Veten! Me’nan derin,

Beşiyisen gözelerin!

Aşıg deyer serin-serin,

Sen güneşin gucağısan

Şe’r, senet ocağısan.

 

Ölmez könül, ölmez eser,

Nizamiler, Füzuliler!

Elin gelem, sinen defter,

De gelsin her neyin vardır,

Deyilen söz yadigardır.

 

Bir dön bizim Bakıya bah,

Sahilleri çırag-çırag,

Burugların haygırarag

Ne’re salır boz çöllere,

İşıglanır her dağ, dere,

 

Nazlandıgca serin külek

Sahillere sine gerek,

Bizim Bakı-bizim ürek!

İşıgdadır güvvet sözü,

Seherlerin Ülker gözü.

 

Gözel Veten! O gün ki sen

Al bayraglı bir seherden

İlham aldın…yarandım men.

Gülür torpag, gülür insan

Goca Şergin gapısısan!

 

 

 

Vatan şairi, güzellemeler ustası Semed Vurgun, Azerbaycan’ın birçok güzelliğini şiirleştirmiştir.

 

 

Dün ohudum şe’rini, düşdü yadıma

Gülümser dövranı bizim dağların.

Ohudum ki, yohdur sizin yaylada

Gülü, gülüstanı bizim dağların.

 

Bilmem gac esridir, yaranmış durar,

Cansız cesedlere dirilik gurar,

Seher irişince bir neğme urar

Şehbazı, terlanı bizim dağların.

 

Elvan çiçekleri saralmaz, solmaz,

Bahdıgca onlara gönüller doymaz,

Çeşmeler başından heç eksik olmaz

Zurna-balabanı bizim dağların.

 

Etrafı taladır, ceyran yuvası,

Ruhları mest eder serin havası.

Sizin yerde olmaz onun sefası,

Cennetdir her yanı bizim dağların.

 

Yesemenler, gül reyhanlar ocağı,

Bizim dağlar bir tebabet gucağı,

Dişleri gönyeden soyug bulağı,

Genişdir meydanı bizim dağların.

 

Bir-birinden gözel vardır meşesi,

Ses versen ses salar her yana sesi.

Gazanar her kesden sevinc hevesi

Çölü, biyabanı bizim dağların.

 

Şeh düşer otların üste geceden,

Doymag olmaz orda horuz-beçeden,

Deyesi gurular galın keçeden

Derdlerin dermanı bizim dağların

 

Goyun, guzu bir-birine garışar,

Gulplu gazanlardan gatıglar daşar.

Beyle heyatiçre yüzden çoh yaşar

Zehmetkeş dehganı bizim dağların.

 

Beslediyi kök guzulardan keser,

Bollug içre ömür sürer serbeser.

Boynun eyib çeşmelerden su içer

Maralı, ceyranı bizim dağların.

 

Hırdaca-hırdaca yağar yağışlar,

Heste Vurgun bu dövranı algışlar.

Möhterem gareler meni bağışlar,

Cavandır yazanı bizim dağların.

 

Samur Çayı, Azerbaycan coğrafyasının güzelliklerinden biridir.

 

Aylar, iller ilham alır bu füsunkar gözelden,

Bir tamaşa yaranmışdır onun boyu ezelden.

Bugün menem Samur çayın sahilinde dayanıb

Bu canana öz sinemden söz dastanı düzelden.

 

Garlı  dağlar gucağındanşırıl-şırıl süzülen,

Çemenlerin ayağına inci kimi düzülen,

Sahillerde güzgü kimi şefeg salan büsatın

Sağlığında söz tutarag söz deyirem indi men !

 

Samur çayı salam verir bizim ağır ellere,

Öz suyunu şerbet kimi o paylayır çöllere;

Dümsükleyib tebieti yuhusundan oyadır,

Algış onun yahasında tarih yazan ellere !

 

Samur çayı bu dağların eteyinden keçende,

Gayaların ayağını gılınc kimi biçende,

Şirin olur yol söhbeti, yol ocağı, yol üstü

Ağır eller dağ döşünden gışlaglara köçende.

1939

Tofig Mütellibov, ülkesinin göllerini şiirleştirmiş.

Sularına bahın siz bir,

Tovuz guşu leleyidir.

Gızıl güneş üreyidir

Azerbaycan göllerinin.

 

Üzerinde gızıl tülü,

Sinesinde mavi gülü.

Maralıdır “Maral göl”ü

Azerbaycan göllerinin.

 

“Mehman göl”ü mehman galar,

“Ağ göl”ü ağ örpek salar.

Suları min neğme çalar

Azerbaycan göllerinin.

 

Sındırmayın, aynası var,

Yaşılbaşlı sonası var

“Göy göl” kimi anası var,

Azerbaycan göllerinin.

Resul Rza, yurdunun toprağına güzelleme yazmış.

Men torpağam, meni ateş yandırmaz;

Terkibimde kömürüm var,

Külüm var.

Men baharam çemen-çemen

Çiçeyim var, gülüm var.

Men küleyem, esmesem

Kim biler ki, men varam.

Men buludam, sehraları susuz görüb,

Ağlaram.

Men üreyem, döyünmesem

Ölerem.

Men insanam,

Sade insan elinin

Yaratdığı ne’metlerele öyünmesem,

Ölerem.

Men ışığam-garanlığın genimi.

Men insanam,

Daşıyıram gelbimde

Dünyaların sevincini, gemini.

Marag dolu gözem men,

Bahmaya bilmerem.

Garlı dağdan süzülen bir çayam men,

Ahmaya bilmerem.

Men insanam,

Vetenim var, elim var.

En böyük hegigeti,

Azaldığı, mehebbeti, nifreti-

Söylemeye gadir olan

Dilim var.

Men bir granitem ki,

Her parçamda duyulur

Berkliyim,

Döyüşlerde berkliyim,

Ülfetde kövrekliyim.

Men insanam, ülfetsiz-

Ölerem.

Mehebbetsiz, nifretsiz-

Ölerem.

Men bulağam,

Tapşırıgla ahmıram.

Men heyatam,

Hemişe yoldayam;

Nefesdeyem, arzudayam.

 

 

Bahışdayam, ürekdeyem, goldayam.

Men torpağam, ne’metimi, varımı

Zehmet seven insanlarla bölerem.

Men üreyem, döyünmesem

Ölerem.

1963.

Hüseyn Hüseynzade Aman Ağrı şiiriyle güzellemede yerini alıyor.

Aman, ağrı, üreyimden yapışma,

Orda şer garışır, orda dan atır.

Sevinci hesabsız, kederi sonsuz,

Biri hesret çekir, biri naz satır.

 

Arzudur, emeldir, goldur, ganaddır,

Kükreyib çağlayan canlı heyatdır,

Geceli-gündüzlü bir kainatdır,

Gahdan güneş doğur, gahdan ay batır.

 

Orda gerar tutub Hüseynin özü,

Aranı, yaylağı, deresi, düzü.

Zal gızı Gülnazın bitmemiş sözü,

Dilgemin yaralı dastanı yatır.

Mikail Müşfig, Kafkas Dağlarına türkü yakmış.

Bu dağlar, göylerde oynayan bu dağlar,

Bağrında filizler gaynayan bu dağlar…

Buludlar regs eder bunların başında,

Döşünde guruldar çayların ne’resi:

Herzümrüd yamacı, her yaşıl deresi,

Min cövher gizlenmiş en kiçik daşında.

Hep sensin deyimli olanım, olmazım,

Gafgazım, Gafgazım, gazanclı Gafgazım.

 

Bu yüksek dağların nögsan var nesinde,

Gaynarken me’denler ateşli köksünde.

Nefti var, gazı var, boranı, garı var.

Şenlenir zavodda, fabrikde her kesi

Bakının buhtası, Tiflisin Zagesi.

Sabunçu uğuldar, Riyonges guruldar,

İsterim bunlarla çınlasın avazım,

Gafgazım, Gafgazım, gazanclı Gafgazım.

 

Meşeler, o lepir görmeyen meşeler,

Kimseye gönlünü vermeyen meşeler…

Çelikden mişarlar gözleyir, deyimli?!.

Al kemer Tahalım bunların beline,

Gürcüstan söyleyir . her daşgın selimi,

Alınız, veriniz çarhların eline,

Olmasın kimseden minnetim, niyazım,

Gafgazım, Gafgazım, gazanclı Gafgazım.

 

Sardıgca dağları voltlarla güneşler,

Altında halgımız bir yeyer, bir işler.

Bir zaman gelecek, her yerin olacag

Aleme hoş gelen rengbereng bir dekor.

Haçadil atların demirden olacag,

Kolhozun sürdükce zemide traktor,

Şişecek Kür çayım, coşacag Arazım,

Gafgazım, Gafgazım, gazanclı Gafgazım.

 

Ey bu genc dağların bigerar yolçusu,

Ganadlan! Çalındı yükseliş borsu.

Ey cenub terlanı, döyünsün üreyin,

Yılmadan havadan bu alı dağlara,

Deresi, tepesi bahalı dağlara.

Bir sabah olarken gızıldan direyin,

Seslenib duracag elinde  şen sazım,

Gafgazım, Gafgazım, gazanclı Gafgazım.

1930

Memmed İsmayıl, şiirlerini Ümidden Asılan Gılınclar adlı kitabında toplamış. Terter çayını dillendiriyor.

Derelerden göz eyleyer,

Bir sözünü yüz eyleyer.

Babaların gözeliyle

Çekdiyi misaldı, Terter.

 

Benzeri var ağ buluda,

Laleleri buta-buta,

Çiçeklere güzgü tutar,

Arılara baldı, Teter.

 

Salam verdik, salam aldıg,

Sahilinde bine saldıg.

Ömür keçdi, biz gocaldıg,-

Yene cavan galdı Terter !

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Müzeffer Şükür de ülkesine vurgun şair.

Gırağına namerd gelir,

Araz, yol verme, yol verme!

Satıb gör neçe merd gelir,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Araz deyib gan ağlayır,

Yalandan sine dağlayır,

Yol kesib bere bağlayır,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Heber tut esli, soyundan,

Gurddur, seçilmir goyundan,

Yanarsan keçse suyundan,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Yadı özüne güldürüb,

Namerdliyini bildirib,

Bu tayda gardaş öldürüb,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Vetendaşı, veten deyil,

Sene gurban geden deyil.

Göyeresi bir den deyil,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Hal sorub kavran eylemez,

Gelb alıb, yara teylemez !

El açsan yardım eylemez,

Araz, yol verme, yol verme !

 

Ovçuya ov hürküdendi,

Yanğısı da bürküdendi,

Veten deyib cib güdendi.

Araz, yol verme, yol verme !

 

Dünen merde tele gurdu,

Bu gün neçe üze durdu,

Satıbdı bu boyda yurdu,

Araz, yol verme, yol verme !

1988

İzmir, Ege Denizi’ne; Baku, Hazar Denizi’ne bakar. İki güzel belde arasında uzanan hoş diyara Anadolu denir. Refik Zeka Hendan iki kardeş şehre Gözel İzmir, Gözel Bakı diyerek bir türkü yakmış.

Sevincimiz aşdı, daşdı,

Heyalımız dağlar aşdı,

Gardaşlarım, gardaşlaşdı

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Hezer sevincden ağladı,

Araz Kür kimi çağladı

Ömürlük peyman bağladı

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Sesledi Dede Gorgudu

Ulusun gopuzu, udu,

Rüzgarlar, sularohudu

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Yol uzanar, ömür güler

Geder sıtmalı bürgüler,

Öter ganadlı türküler

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Çınladı saz, dindi kaman,

Amandır, görmesin duman

İki gözüm-iki liman

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Yazaydı Füzulu şe’r,

Goşaydı neğme Üzeyir,

Biri-birine benzeyir

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Bu ne gündür, bu ne haydır,

Ulduzlar alay-alaydır,

Biri güneş, biri aydır

Gözel İzmir, gözel Bakı.

 

Yabançılar darılmasın,

Doğma bağlar gırılmasın,

Bu dünyada ayrılmasın

Gözel İzmir, gözel Bakı.

1985

Memmed Rahim, İlisu’yu şiirleştirmiş. Şifalı sıcak sulara ve o yöreye bir güzelleme…

Dağların goynunda heyli zamandır

Nazlı gelin kimi yatır İlisu.

Üfügler hüsnüne aparır hesed,

Gül, çiçek etrine batır İlisu.

 

Üzünü bir defe gören bend olur,

Dost üçün her zaman suyu gend olur.

Meşeler goynuna gerdenbend olur,

Asimana kemend atır İlisu.

 

Gözellikde onun tapılmaz tayı,

Hüsnüne mat goyur ulduz, ayı.

Seadet olalı igbaldan payı

Geşenkce böyüyür, artır İlisu.

 

Heyat neğmesini bulaglar deyir,

Ana laylasını şiş dağlar deyir,

Rahim kimi eziz gonaglar deyir:

Şirin muradına çatır İlisu…

Nebi Hezri, Göy Gölde uçan kepenek şiirinde güzel Azerbaycan’dan bir yöreyi güzellemeyle şiirleştiriyor. Bitkiyi börtü böcekten ayırmak olmaz. Su, orman, kelebek…Yan yana…

Kepeze gün doğub…

                   Yerde , göyde nur…

 

Meşeler sirr dolu

                Bir heyal kimi.

Bu nedir?

Göy gölde

          Kepenek uçur

Sonsuz mavilikde

                Ağ bir hal kimi.

Uçur uca-uca

                 Göy gatlarında

O ağ kepenek,

Zirveye bir günlük.

                 Gonag, kepenek.

…meşeler boylandı

                 Yaşıl gatarla,

Yel esdi,

Saf sular

İpek geyindi.

Uçur ağ kepenek,

                Uçur vügarla,

Ele bil Göy göle

               Gonacag indi.

Uçur,

Ele uçur,

Ganadlanır ki,

Onuntek zerifdir,

                  Titrekdir  Göy göl.

Beyaz kepeneyim

                  Ele sanır ki,

Bir sonsuz, bir mavi

Çiçekdir

Göy göl !

1971

Cabir Novruz, Kuzgun Denizi de denilen Hazar’ı şiirleştiriyor.

O menim Hezerimdir,

Dilimde ezberimdir.

Mavi suyu su deyil,

Neğmemdir, eserimdir.

 

Her damcısı le’ldimi?

Dalgası lelekdimi?

O göyden gözeldimi?

Göy ondan göyçekdimi?

 

Adı dillerde gezer,

Yaşı ulu yaşımdır.

Menimle erzi gezen

Heyanım, sirdaşımdır.

 

O sevdamın ezeli,

O sevgimin özüdür.

Deryaların gözeli,

Denizlerin gözüdür.

 

Yenilmez, meğrur galam,

Polad köksüm, elimdir.

Menden yadigar galan

En canlı heykelimdir.

1956

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hikmet Ziya, ormanların güzellemesini söylüyor şiirinde.

Dağa galhar,

Düzden keçer meşeler.

Her ağaca

Bir don biçer meşeler.

Yamyaşıl reng

Meşelerin rengidir.

Her bir meşe

Ağaclardan sergidir.

Kaynaklarını Kuzeydoğu Anadolu yaylalarından alan, Gürcüstan’dan geçen,  Hazar Denizi’ne ulaşan Kür çayı…Deli Kür olarak da bilinir, Kura olarak da. Coğrafyacı Memmed Araz, Kür üstünde tek ağac şiirinde  yörenin türküsünü söylüyor.

Kür üstünde tek ağacdı,

Sağı-solu düzen idi.

Küleklerin enderine-dönderine

Dözen idi.

Sinesinde od soyudan,

Buz eriden gücü vardı.

Bahışları üfüglerin

Ters üzünü ohuyardı.

Neğmesinde Kür harayı,

Nefesinde Muğan düzü.

Ömür boyu ohuduğu kitab idi

                  Muğan düzü.

Söz yolunda fehle idi

         Eli gabar, çiyni gabar.

Şum yerinden yığılmışdı misraları

            Damar – damar.

O, şe’rinin, şe’ri onun özü idi,

             Esli idi,

Berkliyi de,

Sertliyi de

                Merdliyine teslim idi.

Danışanda deyerdin ki:

Kürsü onun gatarıdı,

Yer şarının bu gütbünden

           O gütbüne aparırdı.

Yol gedende deyerdin ki:

Güneşecen gedecekdi,

Öz gelbinin tufanında

          Tek başına avar çekdi.

Üreyinde itirdiyi

         Sesi gezdi son anında,

Eridi ses,

          Geyb oldu ses

                 Üreyinin vulkanında.

Sesleyeni itirdi ses,

Dönüb getdi Kür üstüne.

Gondu gerib bülbül kimi

               Boynu bükük gül üstüne.

Gördü hemen mecra boyu

                Hezin hezin öten su var:

Tenhalaşan ağacların

          Gefil sınmag gorhusu var…

1980

Eliağa Kürçaylı, vatan şiirini yazmış. O ki, şair bir istemiş, vatanı ona bin vermiştir. Cömertliğe övgü dizilmez mi?

Men senden bir yaşıl budag istedim,

Sen mene hehş etdin zümrüd meşeler.

Men senden kiçik bir otag istedim,

Sen mene behş etdin dilber küşeler.

 

Men senden adice heyat istedim,

Sen meni çıhardın min-min sehere.

Men senden kiçik bir ganad istedim,

Sen meni uçurdun enginliklere.

 

Men senden bir deste çiçek istedim,

Menimçün dörd fesli yaz eledin sen.

Men senden ilhamlı ürek istedim,

Sen mene teb verdin milyon ürekden.

 

Men senden kiçik bir sevinc istedim,

Sen mene behş etdin büttöv seadet,

Men senden bir parça bürünc istedim, ///////////////////////////////////////////////

Sen mene behş etdin hezine, dövlet.

 

Men senden istedim açıg bir alıh

Sen mene behş etdin ezamet, vügar,

Men de başı açıg, ayağı yalın

Yolunda can goysam, yene az olar.

 

Bekle buna göre ezemetlisen-

Neyin var vermisen esirgemeden !

Sen bir ana kimi sehavetlisen,

Anam Azerbaycan, Veten, can Veten !

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Behtiyar Vahabzade, tabiatı sorguya çekiyor şiirinde.

Ey ana tebiet, neçin, niye

Gülün budağında tikan bitirdin?

Bulağın gözünü gotur keçiye,

Bulanıg suyunu ceyrana verdin?

 

Gülün hesretile bülbül ağladı,

Üç ay naleçekdi, gara bağladı.

Gül açılan zaman, tebiet, neden

Bülbülün gözünü kor eyledin sen?

 

Ürekler tanıdı hökmünü derdin

Yahşını yahşıya tuş getirmedin.

Leylini Mecnuna, Zeynebi Zeyde,

Baharın odunu gışa  vermedin.

 

Güneşin başına yer dolansa da

Güneş bunu bilmir, de bu ne işdir/

Ay, günün eşgile daim yansa da

Onunla bir defe görüşmemişdir.

 

Ey ana tebiet, de, neçin, niye

Gülün budağında tikan bitirdin?

Bulağın gözünü gotur keçiye,

Bulanıg suyunu ceyrana verdin?

1957,mayıs.

Yararlanılan Kaynaklar

Köçerli F. B. 1981. Azerbaycan Edebiyatı. 2. Elm Neşriyatı. Bakı

Abdullayev C M. 1988. Azerbaycan Sovet Edebiyatı. Maarif Neşriyatı. Bakı

Rza R. 1988. Men Torpağam. Gençlik. Bakı

Mütellibov T. 1976. Senin Hetirine. Gençlik. Bakı

Vahabzade B. 1990. Lirika. Azerbaycan Dövlet Neşriyatı. Bakı

Vurgun S. 1986. Seçilmiş Eserleri. Şe’rler, Poemalar. Azerbaycan Dövlet Neşriyatı. Bakı

Kürçaylı E. 1989. Seçilmiş Eserleri. Azerbaycan Dövlet Neşriyatı. Bakı

Araz M. 1983. Dünya Senin, Dünya Menim. Yazıçı. Bakı

Hezri N. 1989. Torpag Sene And İçirem. Yazıçı. Bakı

Ziya H. 1988. Vetenim Menim. Genclik. Bakı

Novruz C. 1987. Ulu Dünya Heyifsen. Yazıçı. Bakı

Hendan R Z. 1987. Yurdum, Ulusum. Yazıçı. Bakı

İsmayıl M. 1990. Ümidden Asılan Gılınclar. Yazıçı. Bakı

Hüseynzade H. 1975. Seçilmiş Eserleri. Azerbaycan Dövlet Neşriyatı. Bakı

Müşfig M. 1988. Heyat Sevgisi. Yazıçı. Bakı