CAMİ SEVGİSİ VE BİR ÇOCUK

Küçüktü

Dedesinin onu dizlerine oturtup dini bilgiler vermesi, onları ezberletmesi, onda camiye karşı bir sevgi doğurmuştu.

Her fırsatta camiye gidiyor, büyüklerin arasına oturuyor, büyük adam edasıyla namazını kılıyor, büyüklerin konuşmalarını dinliyor, konuşulanlardan zevk alıyor, sonra da aynı hızla eve dönüyordu.

Her zaman camiye gidemiyordu

Fırsat bulduğu zaman evlerine pek de uzak olmayan camiye gitmeyi ihmal etmiyordu.

Bir gün

Gene bir fırsatını buldu ve camiye gitti

Henüz çok erkendi

Caminin içinde gezindi, etrafı inceledi, sanki okuyacakmış gibi uzun uzun Arapça yazıları seyre daldı, mihrabın önüne geldi, sanki hocaymış da namaz kıldırıyormuş gibi durdu, minberin birkaç basamağına çıktı, geri indi. Gitti caminin bir köşesine ayaklarını uzatarak oturdu, namaz vaktinin gelmesini sessizce beklemeye başladı.

Bir süre sonra insanlar tek tük gelmeye başladılar, gelenler sessizce ilerliyor, mihraba yakın yere geçip oturuyor, ağızlarında ya bir dua ya da bir süre mırıldanıyorlardı.

İçeri girenlerden biri, ayağını uzatarak oturmuş olan çocuğa doğru yöneldi.

Ayakları ile çocuğun ayağına sertçe vurarak ‘toplan’ diye bağırdı.

Canı yanmıştı

Hemen ayaklarını çekti

O, bağırmaya devam ediyordu;

‘Burası cami, ya edebinle otur ya da defolup git!’

Kimseden ses çıkmıyor, çocuk ile adamın arasında olanları izliyorlardı.

Çocuk yavaşça ayağa kalktı, gözleri dolu dolu olmuştu, çevreye baktı, kimse kendisine sahip çıkmıyordu, utandı, ne yapacağını bilemedi, büyük bir suç işlemiş gibi eziliyor, sıkılıyor, ne yapacağını bilmiyordu.

Yavaş yavaş kapıya doğru yöneldi

Kapıyı açtı

Çıktı gitti

Eve gitmedi, köyün içine daldı, uzun süre dolaştı, içindeki burukluğu atamıyor, kendisine yapılanları kabul etmiyordu. Camide ayaklarını uzatıp oturmanın suç olduğunu bilmiyor, ‘bilsem hiç yapar mıydım?’ diye mütemadiyen tekrarlayıp duruyordu.

Ertesi gün camiye gitmedi, daha ertesi gün de gitmedi

Birkaç kere gitmek istedi, caminin önüne vardı, cesaret edemeyip geri döndü…

Günler günleri, aylar ayları, yıllar da yılları kovaladı

Gitmedi

Bir daha camiye gitmedi

En son camiye gittiğinde yetmiş yaşına gelmişti, o günleri düşünüyor, üzülmekten kendini alamıyor

Bir pişmanlık gelip göğsünün tüm ortasına oturuyordu