CILAVUZ KÖY ENSTİTÜSÜ ve TEVFİK İLERİ
Erzurum-Kars Platosunda, Ardahan yöresinde, ilkokulu bitirmiş çocuklara ortaöğretim olanağı sağlayan, meslek kazandıran bir eğitim ocağıydı Cılavuz Köy Enstitüsü.
Köy okulları eğitmen bekliyordu: Yoktu.
Köy okulları öğretmen bekliyordu: Yoktu.
En yakında Erzurum Muallim Mektebi mezunu gençler köylerde görev yapmak istemiyorlardı. Trabzon Öğretmen Okulu'nu bitiren gençler de daima ilçe merkezinde, il merkezine yakın köylerde çalışmak istiyorlardı.
Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç bu sorunla ilgili toplantılar yaptılar. Herkesin görüşünü aldılar. Ne yapılabilirdi ?
Bir Türkiye haritasını açıp da bakarsanız, Köy enstitülerinin ülke coğrafyasının sonsuzluğunda nasıl ideal bir dağılış gösterdiğini anlarsınız.
Doğuda Van Gölü kıyılarındaa Ernis'ten, batıda İzmir'de Kızılçullu'ya...21 Meşale...
Akdeniz sahilinde Aksu'dan , Karadeniz kıyısında Beşikdüzü'ne...
Köy Enstitüleri Yasası TBMM'nden 17 Nisan 1940 günü çıktı.
Altyapısını zaten Köy Eğitmen Kursu adıyla kurmuştu Enstitüler...
Köy enstitüleri bin yıldır ihmal edilmiş Anadolu için bir rönesans idi. Bir humanizma etkinliği idi. Dersler, uygulamalar ülkemiz için iyimser bir gelecek umudu yaratıyordu.
Susuz Cılavuz Köy Enstitüsü de Ardahan Yaylası için bir umuttu. Köyden gelen çocuklar eğitilecek ve köyüne Cumhuriyet'i yaşatmak için yollanacaktı.
Cılavuz Köy Enstitüsü
Dersler yanında bal üretiliyordu. Diger 20 Enstitü'nün öğrencileri sabah kahvaltısında bal yiyebiliyordu. Bunu Cılavuz öğrencilerinin kovanlardan sağdığı bal sağlıyordu.
Enstitülerde kahvaltıda kaşar peyniri yiyebiliyordu öğrenciler. Bunu da Cılavuz'un öğrencileri üretiyordu ve okul yönetimi bunları diger 20 enstitüye gönderiyordu.
Fakat, daha 10 yıl dolmadan, Enstitü düşmanları harekete geçtiler. Yanarcayı söndürmekti amaçları. Çünkü daha 2. Dünya Savaşı'nın sona erdiği yıl, mezun olan genç eğitimciler köylüyü uyandırmağa başlamıştı. Eşraf, mütegallibe rahatsızdı. Eskisi gibi köylüyü rahatça sömüremeyeceklerinin bilincindeydiler. Elbet, siyasal ortam da uygundu. TBMM'nde artık onların sözcüleri etkin olmağa başlamıştı.
Vanlı toprak ağası, sayısız köy sahibi bir feodal kalıntısı olan Kinyas Kartal, bir görüşmede şunları söylemişti : '' Köy muhtarlarının mühürleri bende dururdu. İstediğim zaman kullanırdım. Meclis'e kim girecek benim işaretime bakılırdı. 1946'dan sonra köylere tayin edilen muallimler herşeyi değiştirmeğe başladı. Köylü benim sözümü, buyruğumu dinlememeğe başladılar. Tahkikat yaptırdım. Köylüyü aleyhime çevirenler hep Köy Enstitüsü mezunu gençlerdi. Bu durumu Menderes'e anlattım. Eğer bu böyle devam ederse, Van'dan DP mebus çıkaramaz dedim. Adnan Bey sözüme değer verdi. Sonrası malum. ''
Tek Parti döneminin son hükümetinde CHP'li Maarif Vekili olan Reşat Şemseddin Sirer, Köy Enstitülerine ilk darbeyi vurdu. Çünkü İsmail Hakkı Tonguç'u rakip olarak görüyor, Yücel'in başarılarını kıskanıyordu. Sirer, köy enstitülerini klasik muallim mektebi- öğretmen okulu haline getirdi. Yönetmelikler değiştirildi, uygulamalar kaldırıldı, başarılı yöneticiler ve öğretmenler etkisizleştirildi, kütühanelerde ''temizlik'' yapıldı ve '' Mucize yarım kaldı.''
DP Hükümetinde ilk Maarif Vekili Avni Bşman idi. İyi bir eğitimciydi. Dil bilirdi, çeviri eserleri vardı. '' Cumhuriyet'in en başarılı Maarif Vekili Hasan Ali Yücel'dir'', diyebilen bir kabine üyesine Menderes elbette dayanamazdı. Nitekim, Avni Başman sadece 70 gün kaldı hükümette ve istifa etti.
Sonra Nuri Özsan vekaleten kısa bir süre kaldı koltukta.
1950'lerin en büyük tahribatı başlıyordu: 11 Ağustos 1950 günü Mühendis Tevfik İleri atandı Maarif Vekilliği'ne. Ve ilk işi köy enstitülerine ''son'' vermek oldu. Sirer'in başlattığı yıkımı sürdürdü. 1951'de klasik öğretmen okulları programı uygulamaya konuldu. Birkaç yıl içinde köy kökenli aydın kuşağını yetiştiren bu ocaklar tümüyle etkisizleştirildi.
Mühendis Maarif Vekili Tevfik İleri
Biz şimdi dönelim Cılavuz Köy Enstitüsü'ne.
Yeni Maarif Vekili Tevfik İleri inceleme gezisine çıkmıştır. Yanında müsteşarı, DP mebuslarıyla Susuz İlçesi'ne uğrar. Köy Enstitüsü'nde öğretmenleri toplar, onlara ''hamasi nutuk'' atar.
'' Maarif sistemi içinde köy enstitüsü gibi ucube bir sistem yer alamaz. Kapatıyorum bu mektepleri. Ben hesap hendese mütehassısı bir mühendis olarak hiçbir faydsını göremiyorum bunların. Şimdi beni iyi dinleyin ! Hemen şimdi istidalarınızı yazın, verin, nereyi istiyorsanız sizi oraya tayin edeceğim.''
Öğretmenler donar kalırlar. Susuz'un soğuğuna alışıktırlar, fakat bir Maarif Vekili'nin böyle konuşmasından dehşete kapılırlar. Birbirlerinden habersizmiş gibi, bazı eğitimciler dilekçelerini takdim ederler . Tevfik Bey müsteşarı Cahit Okurer'e buyruk verir; dilekçeler bir dosyada koruma altına alınır. Soyadı İleri olan bu mühendis, eğitimcilerin elini bile sıkma, vedalaşma gereği duymadan Ankara'ya döner.
Kimi öğretmenler gerçekten de 10, 15 gün içinde Cılavuz Köy Enstitüsü'nden ayrılırlar. Okul tümüyle kapanmaz. Hala direnen, başladıkları çalışmayı sürdürme ülküsüne sahip eğitimciler vardır elbette. Tüm yurtta olduğu gibi. Fakat Enstitü'de eski şevk, çalışma isteği kalmamıştır.
Bir Maarif Vekili, kendi okuluna bunu yapar mı?
Türk maarif tarihinde yaşanmıştır bu olay.
Mühendis Tevfik İleri unutulmayacak bir sima olarak eğitimcilerin düşüncesinde yer almaktadır.
........................
Ürgüp. 27 Kasım 2024