ÇÖPLÜK
Belediye , yerel yönetim deneyimi olmayan ellere geçmişti.
Güzelim belde pırçık pırçık ediliyordu.
Göğsüne, böğrüne hançer sokuluyordu.
Yüz yıllık, ikiyüz yıllık yapılar İreyis’in keyfine göre, ortadan kaldırılıyordu.
İreyis’ten kimse hesap soramıyordu. Ali kıran, baş kesen…
Peribacalarının arasına çöp dökmeğe başlamıştı Belediye.
Her gün,kamyon kamyon.
Buradan, yörede pek ünlü bir şifalı su kaynağına da geçiş vardı.
Çöpler çevreye öyle koku yayıyordu ki; turistler gelmez olmuştu buradaki peribacalarına.
Çöpler çevreye öyle koku yayıyordu ki, şifalı sudan içmek isteyenler buradan geçmez olmuşlardı. Yolu uzatarak, ötelerden ulaşıyorlardı kaynağa.
Öğretmenler , aralarında yarenlik ederken , çöplük konusu açıldı.
Kaymakamlık’a, Valilik’e dilekçe vermişlerdi; sonuç yoktu.
Ne yapmalı, ne etmeli ?
Öğretmen Halil Bey, tesbihini çekerken, tane tane konuştu:
“ Çevreye duyarlı bir televizyon kanalı var. Telefon edelim, gelsinler.”
Tapucu Bekir Bey umutsuzdu.
“ Geldiler diyelim. Film de çektiler. Yayınladılar da. Sonuç ne?”
“………………”
Sonunda, telefon etme kararı çıktı.
Bir hafta sonra, iki minibüs dolusu televizyoncu çıkıp geldiler.
Öğretmen Sinan Bey, konukları karşıladı.”Mihmandarlık” onun üstünde kalmıştı.
Fakat, gelenlerin ivmesi yoktu.
Tadına vara vara kasabayı, çevreyi gezmek istediler.
Anı eşyaları almak istiyorlardı. Ve ünlü şaraplardan şişe şişe.
Hiç kimse de para vermek istemiyordu.
“ Eeee” Beldenizi tanıtacağız yav. Hediyeniz olsun artık !”
Mihmandarları hayretler içinde kaldı;
çevre bozulmasını, mimari çevre koruma
anlayışını dile getiriyor; program yapımcıları esniyordu.
Akşam oldu.
Konuklar acıkmıştı.
Öğretmenler zaten ay sonunu zor getiriyordu.
Konuklara şölen verecek halde değildiler.
Tam o sırada İreyis çıkıp geldi.
Önceden tanışıyor olmalıydılar. Baylarla, filiz gibi kızlarla kucaklaşıp öpüştüler.
İreyis ,Öğretmen rehberin yüzüne hiç bakmadı. Orada mı, değil mi, önemsemedi.
“ Hadi bakalım,” dedi İreyis. “Gasabamızın etli, gıymalı pidesi sizleri bekliyor.”
Rehber Öğretmen Sinan Bey orada kalakaldı.
“ Nere gidersiniz? Çevresel bozulma, doğal anıtların yıkımı ne oldu?”
“………………..”
Program yapımcıları, kameraman , sürücüler sırıttılar ayrılırken.
İreyis’in ardına takılıp gittiler.
…………………….
Bir ay sonra, Öğretmenler Kulübü’nde bir araya gelmişti eğitimciler,
ilçe mülki yönetim amirliği üyeleri.
Tam o sırada, bir tv kanalında, kasabanın adı anıldı.
Herkes yarenliği kesti, gözler televizyon ekranına çevrildi.
Tanıdılar konuşanı.
Çevresel sorunları dile getirmek için buraya gelen adamdı.
Tadına vara vara konuşuyordu,iştahla:
“ Sayın seyirciler, turistik bir kasabamızın mucizeler yaratan Belediye Başkanını tanıyacaksınız birazdan. Biz konukseverliğine hayran kaldık. Kasaba halkı, ne kadar şanslı böyle bir yerel yönetici başlarında olduğu için. Onun heykelini dikseler yeridir. Öte yandan, bazı bozguncular, müfteriler Başkan Bey’i yıpratmak için çeşitli kampanyalar düzenlemişler. Bunların asılsız olduğu, Başkan Bey’in sağlığını hiçe sayarak beldesi için gecesini gündüzüne katarak çalıştığı tarafımızca da gözlenmiştir. Ne mutlu ki, Anadolu’nun ortasında, turistik bir beldede, harabelerden mamureler yaratan böyle bir Başkan Bey var.”
Kamera zum yaptı.
Beldenin ünlü etli pidesi fırından yeni çıkmış, serin havada buğulanıyordu.
Yanında Topuz Dağı-Tekke Dağı yükseltilerinde, Başköy, Aksalur kırlarında yayılan koyunların sütünden, yoğurdundan yapılmış ayranlar…
Çöplük nerde kaldı?
Ne çöplüğü!.. Öyle bir yer yoktu ki…