Dün Kayıp, Yarın Belirsiz

                    DÜN KAYIP, YARIN BELİRSİZ…
   Oldum olası süslü laflardan hoşlanırız.
   Hem anlatırken, hem dinlerken süslü laflar karşısında içimiz açılır. Sade anlatım, sade ifadeler bize kuru gelir, heyecan vermez, bizi coşturmaz, alıp bir yerlere götürmez.
   Hele süslü laflarının yanında biraz espri, biraz ilginçlik varsa, işte o zaman sohbete doyum olmaz. Saatlerce konuşur, saatlerce sohbet edebiliriz. Hep böyle yerleri tercih eder, diğer yerlere ise soğuk bakarız.
   Neden?
   Hayatın gerçekleri bizi sıkar, kuru gelir, manasız kalır, hatta zaman kaybıdır.
   Hele bu gerçekler olumsuz bir konu üzerine ise hiç çekilmez olan o ortamdan hemen uzaklaşmak ister, bir daha da kolay kolay böyle ortamların yanından geçmeyiz.
   Niçin?
   Hep böyle gördüğümüz, böyle yaşadığımız için mi? 
   Hayır!
   Anladığım kadarı ile bu işin temelinde ‘çalışmak’ eyleminin algı ve uygulaması yatmaktadır.
   Çalışmak bize zor gelmektedir.
   Bize garanti olan, meşakkatli olmayan, çabuk sonuç alınan uygulamalar gerekir. Uzun süren, araştırma-inceleme isteyen, hemen sonuç alınamayan, rekabete dayalı olan çalışmalar bize göre değildir.
   Örneğin dil öğrenmek, araştırma yapmak, yeni icatlar üzerinde çalışmak vb. oldum olası bizim işimiz değildir.
   Onun için Türkçenin dışında dil bilenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
   Onun için teknoloji gelişmez.
   Onun için icat ve keşiflerde adımız geçmez.
   Onun için muasır medeniyete uluşmak imkânını bulamadık.
   Bu işin en ilginç olan yanı ise hala bu hastalığın farkında olmayışımızdır.
   Tüm bunlardan sonra süslü laflar sevilmez mi?
   İlginç olan, esprili olan şeylerden uzak durulabilir mi?
   Onun için sukut gümüş, söz altındır.
   Onun için kendimizi geliştiremedik, ilerleyemedik, muasır medeniyete yaklaşamadık.
   Bireysel ve toplumsal disiplini, çalışma disiplinini, başarma azmimizi geliştiremedik.
   Diğer uluslar dev adımlar atarken, kendi cüce adımlarımızın abartılması ile yaşar hale geldik.
   Üreten değil, tüketen toplumun ana unsuru olduk. Üretmek bize ağır, tüketmek ise cazip geldi.
   Dün kaçtı, bu günde yokuz, yarın ise belirsiz.
   Geriye kalan tek söz ise; Allah yardımcımız olsun.