EMEĞE DEĞER VERMEK BUDUR

EMEĞE DEĞER VERMEK BUDUR

2023 yılında çıkmış bir  dünya atlası.

Nerede yayımlanmış ? Almanya’da, Frankfurt’ta.

Olağanüstü güzel, sert ciltli, en nitelikli kağıda basılmış.Renkli.  Harita sever birisi vurulabilir, sevdalanabilir.

Almanya’da basılmış olsa da,  İngilizce.

Ergani’de bir lisede görevli coğrafya eğitmeni Orhan Sevgi her sayfayı tek tek inceliyor. Elinde kalem, ajandasına notlar alıyor.

                                      ……………………………..

‘’ Orhan Bey, gösterdiğin ilgi bizi pek memnun ediyor. Bizim haylaz Burhan, ilkokulu bile bitiremez derken, bir de baktık, Lise’de sizin öğrenciniz olmuş. Bana bir mektubu gelmişti . Seni öğüyordu. Sağolasın ! ‘’

‘’ Görevimiz Ahmet Ağa, işimiz bu. ‘’

‘’ Anladım, derse girmek için hazırlanıyorsun. Ben Almanya’da öğrendim dakik olmak ne demek . Vaktini almayayım. Akşama bizim eve buyur, bekliyoruz, biliyorsun, değil mi ? ‘’

Sılaya dönmüş gurbetçi Ahmet Ağa, Lise’de öğretmenleri ziyaret edip, oğlu Burhan’n durumunu öğreniyordu.

Söylediği son söz coğrafya eğitmeni Orhan Bey’i düşündürdü.

‘’ Sana bir sürprizim de var. Hoşuna gidecek ! ‘’

                                           ……………………………….

Evin önünde Frankfurt plakalı, göz kamaştırıcı bir Audi duruyordu.

Demek, gurbette işçi Ahmet Ağa’nın evi burasıydı.

Kapıyı tıklattı. Bekliyorlarmış. Lise’de öğrenci Burhan, ortaokulda okuyan Selvi , annelerinin yanında duruyorlardı. Ahmet Ağa, genç eğitmeni sevgiyle kucakladı. Ailenin diğer bireyleri de saygıyla elini sıktılar.

Söyleşi güzel başladı, sürdü gitti.

Gurbetin sıkıntıları, özlemler…

Para her şey demek değil.  Euro iyi.Durmadan yükseliyor. Enflasyona karşı korumalı.Karşılığı TL olunca mutluluk veriyor.  Bu ülkede nice eğitimli insan o denli yüksek gelire sahip değil. Ne vali, ne kaymakam, ne yargıç, ne savcı, ne mimar, ne mühendis.

Aileler parçalanmış durumda. 1995’den bu yana Frankfurt’ta bir otomobil fabrikasında işçi. Tek başına orada , Ömür geçip gidiyor. . Ailenin üç bireyi de Ergani’de yaşıyor.

Koca bir masa hazır salonda.

Binbir çerez, meyve…Pasta, pağoça, börek, çörek, kek… Belli ki, beldenin sevilen öğretmeni için hiçbir masraftan kaçınılmamış.

Bir yandan çerezleri değerlendirdiler, bir yandan da Ahmet Ağa’nın çalıştığı ortamda çektiği fotoğrafları projektörle duvara yansıtıp seyrettiler.

‘’ Memleketin her yerinden arkadaşlarım var. Bizim ilçeden de. En sevdiğim , en güvendiğim arkadaşlarım Nevşehirli iki kardeş. Onlara çok imrenirim. İkisinin de ailesi tam kadro Frankfurt’ta çünkü.’’

Bir an, Cennet hanımla gözgöze geldiler. Gözleri yaşarmış…

‘’ Sonra Niksar’dan, Akseki’den, Şebinkarahisar’dan, Kulu’dan, Kula’dan, Emirdağ’dan, Beytüşşebab’tan, Bayburt’tan , Van’dan da arkadaşlarım var. En zor günlerimizde daima birbirimize destek olmuşuzdur.’’

Coğrafya eğitmeni Orhan Bey’in aklı ‘’sürpriz’’de.

Acaba nedir ?

Söyleşinin sonu yok…Onca çerez, börek, demli çay…Geceyarısı oldu.Dışarda gürültüler azaldı.Herkes evine çekildi.

‘’ Bana müsaade ! Her şey için teşekkür ederim. Güzel söyleştik.’’

Çocuklar ders çalıştıktan sonra uykuya çekilmişlerdi.

Ahmet Ağa, elinde bir kutu ile geldi.

‘’ Bizim fabrikaya yakın muazzam bir basımevi var. Belki 150 yıldır sadece atlas basıyormuş.Yolumun üzeri. Ürünlerinin tanıtımını duvarlarda  cam dolaplarda yapıyorlar. Dünyanın her yerine atlas gönderiyorlarmış. Adamlardaki ciddiyete bak! İnsan hayran kalıyor. Çocuklarım için de bu atlastan aldım. Oğlanın mektubunu okuyunca gözyaşlarımı tutamadım. Dedim, bir tane de Orhan Bey için alayım. Eminim, işinize yarayacaktır. Seveceksiniz.’’

Kucaklaştılar.

‘’ Çok teşekkür ederim. Anlayışlı, aydın bir emekçisin. Sılaya kesin dönüş yaptıktan sonra , inşallah daha sık görüşeceğiz. Elbette, çok işime yarayacak, her gün inceleyeceğim bu atlası, derslerimde kullanacağım.  Yararlanacağım.‘’

Cennet Hanım, bir paket hazırlamıştı, eline tutuşturdu.

‘’ Ergani’de bekar yaşıyormuşsun Hoca bey. Oğlum söyledi. Birkaç parça börek, çörek koydum, ‘’ dedi.

                                          …………………………….

Coğrafya eğitmeni Orhan Sevgi evine vardı. Paketi açtı : DIERCKE ATLAS…Parmak izi bırakmak istemezcesine sayfaları çevirmeğe başladı. Daha ilk sayfalarda anladı ki, o güne dek bu nitelikte bir esere, bir atlasa sahip olmamıştı.

Sayfaları çevirdi. GD Avrupa, Yunanistan, Ege Denizi, Anadolu, Önasya (Yakındoğu-Ortadoğu )…

Orada durdu. Dikkatle inceledi.

Yanlışlıklar gördü. Tek tek yazdı.

Ankara –Yozgat_Sıvas Demiryolu belirtilmemişti.

Ulukışla-Kayseri demiryolu bağlantısı yoktu.

Cilician Gates, batıya Burdur ile Antalya arasına yazılmıştı.

Syrian Gates ise Gülek Boğazı üzerine denk düşmüştü.

Elazığ ile Tatvan ve Van-Kotur demiryolu gösterilmemişti.

Trabzon-Zigana Geçidi-Bayburt-Erzurum-Ağrı-Tebriz karayolu yer almamıştı.

Bandırma ile Balıkesir arasında demiryolu çizilmemişti.

Kars-Tiflis-Baku Demiryolu gösterilmemişti.

Samsun-Hopa Karadeniz Sahil yolu yer almamıştı.

Coğrafya eğitmeni Orhan Bey, bilgisayarını açtı. Atlasta firmanın mail adresi vardı. Aldığı notları İngilizce olarak bildirdi.Yurttaşlık görevini yerine getirmiş aydın bir eğitimcinin gönül rahatlığıyla yatıp uyudu.

………………….

Bir ay kadar bir zaman geçti.

Orhan Bey atlası her gün kullanıyordu, fakat, yazdığı, ilettiği mektubu unutmuştu.

PTT dağıtıcısı bir gün, öğretmenler odasında otururken bir mektup getirdi. Zarfın üzerinde DIERCKE firmasının amblemini görünce , anladı.

Firmanın yetkilisi, Atlasa gösterdiği ilgiye teşekkür ediyor, yeni baskıda yanlışlıkların düzeltileceğini belirtiyordu.

Bir de ricaları vardı : Türkiye’de bir bankadan IBAN istiyorlardı. Yaptığı ‘’düzeltmeler’’ için emek vermiş, vakit ayırmış, Türkiye haritasının güncellenmesi (updating) için çalışmıştı ya.

………………………..

Bu yazıyı , ülkemizin yayıncılarına, kitabevi sahiplerine, te’lif bedeli ödememek için binbir dereden su taşıyan, bahane üstüne bahane icadeden yayıncılara  ithaf ediyorum. ‘’ Artık ilk,orta,lise,üniversite öğretmenleri, öğrencileri kitap almıyor. Milyonlar bağlıyoruz, bankada dursa faiziyle zengin oluruz, bin adet basılan kitap 10 yılda tükenmiyor. Artık memur da, esnaf da kitap almıyor. Köylü zaten okumuyor. Bakanlıklar da çok cimri, hiç yardımcı olmuyor,’’ diye sızlanan, sürekli şikayet eden, fakat bu arada Frankfurt’tan Tokyo’ya, Kanada’dan İsveç’e kitap fuarlarını ziyaret etmekten geri kalmayan sayın yayınevi yetkililerine İTHAF EDİYORUM. Gittikleri ülkelerde yalnız kitap satışlarıyla ilgilenmekle yetinmesinler, emeğe değer vermek nasıl oluyormuş; onu da araştırıp öğrensinler…

                                                  ……………………………