FİLİSTİNDE KAYNAYAN SUYUN HİKAYESi

FİLİSTİNDE KAYNAYAN SUYUN HİKAYESi

Kurbağa deneyini bir çoğumuz duymuşuzdur, olay kısaca şöyle: Bir kurbağayı kaynayan su kabına atarsanız çılgınca zıplayarak kaptan çıkmaya çalışır. Fakat eğer onu normal bir suya koyar ve suyun bulunduğu kabı yavaşça ısıtırsanız, suyun içinde usluca oturacak. su yavaşça ısındıkça, kurbağa rahat bir uyuşukluk haline geçecektir. 

Tıpkı bu kurbağa deneyinde olduğu gibi İsrail’in filistin'i yavaş yavaş yok etmeye çalıştığını, tarihi gidişatı izlediğimiz zaman net bir şekilde görebiliriz.

1516 Kudüs ve Filistin Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine girer.

1878 de yapılan nüfus sayımına göre bu coğrafyada 386.000 müslüman nüfus yaşarken 14.000 Yahudi nüfusu vardı.

1896 yılında gazeteci olan Theodor Herzl'in önderliğinde, dünyaya yayılan Yahudilerin tekrar Filistin'de toplanıp bir devlet kurması için çalışmalara başlandı. Hedefleri gerçekleştirmek amacıyla, Avrupa'da örgütler kuruldu, fonlar oluşturuldu. Toplanan paralarla Filistin'de yaşayan Araplardan geniş topraklar satın alındı çünkü Yahudi inancında en kutsal Şehir Kudüs’tü. Küdüs tarihte İsrail krallığının başkentiydi. 

Yani kabın altındaki ateş yavaşça ve kimselere fark ettirilmeden yakıldı.

1914 yılından sonra Filistin'deki Araplardan geniş topraklar satın alıp yerleşmeye başladılar. Kimse bunu bir tehdit olarak algılamadı, Hatta bu sessiz işgali kimse fark etmedi. Yahudiler, Araplara göre daha eğitimlilerdi ve azınlıkta oldukları için Araplarla iyi geçiniyor tehdit olarak görülmüyorlardı.

1917 yılında, İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour Rothschild'e yazdığı mektupla "Yahudilerin Filistin'de yurt kurmalarını desteklediğini" bildirdi. "Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır’’ Bu bildiri kısa sürede bütün yahudiler arasında yayıldı ve o dönem dünyada vatansızlar olarak bilinen Yahudiler için bir umut ışığı oldu.

Kimse o dönem böyle bir bu coğrafyada bir Yahudi devletinin kurulmasına imkan ve ihtimal vermiyordu. Bir vizyoner hariç Mustafa Kemal Paşa O dönem hala Osmanlı İmparatorluğu topraklarında bulunan bu topraklarda ingilizlerin bir devlet kurmak hayalinde olduklarını 17 Eylül 1917’de bir telgrafla Enver Paşaya bildiriyor ve tedbir alınması gerektiğini anlatıyordu. 

Gereken tedbirler alınmadı 9 Aralık 1917 tarihinde Kudüs İngiliz ordularının eline geçti. Arkasından sırasıyla Nablus, Hayfa, Akka ve 21 Şubat 1918'de Eriha'nın Osmanlı Devleti elinden çıkması ile Filistin topraklarının önemli kısımları kaybedildi. 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi. Bu çekilmeyle İngiliz kontrolündeki bölgede yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine çıktı.

İkinci dünya savaşının başlamasıyla birlikte özellikle Avrupa'da bulunan yahudiler savaştan ve nazi zulmünden kaçarak Filistine geldiler. Bu göç dalgasıyla birlikte bölgenin demografik yapısı tamamen değişmiş Arap ve yahudiler arasındaki ilk çatışmaların fitili ateşlenmişti.

Isınan su artık kaynamaya başlamıştır.

BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU