GÖKSUN'DA KAFKASYA İNSANI
1 Ağustos 1977.
Danıştay kararları uygulanmış. Zara, Kadışehri dönemi sona ermiş. Nifli kasaba avukatı Ali Naili Erdem, hukuk tanımaz bir tavırla, davayı kazandığımız halde, bizi eski görev yerimize, Ürgüp'e göndermeyerek, ne denli ''adil'' bir bakan olduğunu göstermişti.
5 Haziran seçimlerinden sonra kurulan Ecevit Hükümeti'nin Ulusal Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ ( Erken gidişine en çok yandığım aydın eğitimci, Köy Enstitülü ) bizi yeniden Ürgüp Lisesi'ne atamış.
Gidip Kadışehri'nden dosyamı alıp Yozgat Eğitim Müdürlüğü'ne uğramışım. 1958'den MGO 'dan arkadaşım Mustafa Korkut , müdür yardımcısı makamında. Gayet resmi. İlahiyatçı. Kadışehri Ortaokulu Müdürü Refik Kavut bu fakiri şikayet etmiş. Ecevit hükümetinin düşmesi beklenmiş ki, benim savunmamı istiyorlar. Zehir zemberek bir yazı yazıyorum. Ne savunması ! Saldırı... Mustafa' yla vedalaşıp, temmuzun son günü otomobilime binip Ürgüp yollarına düşüyorum. Kelebek camını açmışım. Bozkır yanıyor. Ne gam ! Özgürlük türküleriyle yola devam. Sarıkaya'da bir sıcak hamam sefası. Hava sıcak olsa da, şifalı suların verdiği rahatlama...Boğazlıyan, Himmetdede, Devebağırtan Yokuşu ve şu görünen akarsu Kızılırmak...Akşama Ürgüp'teyim, yuvama erişiyorum; eşim, dünya güzeli oğullarım...Nazilli'den kayınbiraderim Hatem Ünlü gelmiş. Benim ertesi gün Adıyaman'a gideceğimi öğrenince yüzü kararıyor. '' Ben geldim, sen kaçıyorsun,'' diyor. Sitem ediyor. Haklı, ama, çook önceden belirlenmiş bir gezi programı bu, değiştiremem.
..........................
Önce Nevşehir İl Eğitim Müdürlüğü'ne gidip atama kararnamemi , Kadışehri Ortaokulu'ndan aldığım '' Maaş Nakil İlmühaberi''ni teslim ediyorum. Ortaokuldan arkadaşım Narlı Mehmet Kurugöllü o dairede memur. Beni hararetle kutluyor. Yapılacak başka işim yok artık Nevşehir'de. Ürgüp Lisesi Sosyal Bilgiler-Coğrafya öğretmeni olarak ders vereceğim yeni dönemde.
Arkadaşım Türkçe Öğretmeni Kaya Mustafa da Yeşilhisar, Kaman Savcılıyenice ortaokullarından sonra Ürgüp Lisesi'ne dönüyor. Katmerli mutluluk. Birlikteyiz artık.
..............................
1977 yılının 1 Ağustosu'nda Türkiye'de Hükümet var mıydı ? Evet, Demirel Hükümeti o gün TBMM'nde güven oylamasıyla göreve başlayacaktı. Almayabilirdi de. Tedirgin bir ortam. Kararsızlık var .
Akaryakıt dağıtım firmaları tetikte. Güvenoyunun sonucunu bekliyorlar. Tek bir bıyrukla dağıtım başlayabiliir de, durdurulabilir de . Ülkemi felç edecek kumanda merkezlerine bakın.
Otomobilimin deposunda taa Bozok Yaylası yollarında harcanan benzinin kalıntısı var.
Ürgüp- İncesu-Kayseri-Ponarbaşı- Göksun...Yetiyor. Sonra...
Göksun'da bir canlılık, bir hareket, bir bereket...Ne oluyor. Göksun'da pazar kuruluyor. Tepeler gibi yığılmış mısır koçanları, üzümler küfe,sepet,zembillerde; rengarenk...
Pazar güzellemesi iyi hoş da, gönlüm hoş değil; nahoş...
Kalmışım naçar. Netmeli, neylemeli.
Apak yüzlü, geniş alınlı, giyim kuşamı pek mütevazı pirü pak bir koca , dikkatimi çekiyor. Yanına gelen gençler büyük saygı gösteriyorlar ona. Ellerini kavuşturup bekliyorlar. Yaşlı adam onlara yumuş buyuruyor. Kulak kabartıyorum. Ne dediklerini anlamıyorum.
'' Amca bu konuştuğunuz lisanın adı nedir ? '' diyoorum saygıyla.
Bir an duruyor. Yüzü aydınlanıyor. Sakalını sıvazlıyor, güzel çini göğü gözleri ışıklı.
'' Yavrum biz Kafkas göçmeniyiz. Kabardeyiz. Göksun'un Çağlayan köyü halkıyız,'' diyor güzel bir Türkçeyle. Ve ekliyor.
'' Bize Muhacirin-i Çerakese derdi Osmanlı kayıt memurları.''
Birden gözlerim yaşarıyor. Eşimin babası da aynı ifadeyi kullanırdı. Sanki akrabalarımla buluşmuş gibi oldum. Saygıyla eğildim.
'' Ürgüp Nüfus Memuru da sizle hısım,'' dedim. '' Eşimin babası, fakat ben sizin dilinizi öğrenemedim.'' dedim.
Gülümsedi. Anlayışlı insan.
'' Yavrum, seninle sohbet gözel de, senin bir sıkıntın var. Söyle de bir çaresini bulalım.''
İyileşecek sayrının hekim ayağına gelirmiş.
'' Son menzilim Adıyaman. Orada bir meslekdaşımla, öğretmen dostumla buluşacağım. Bu sabah Ürgüp'ten yola çıktım. Arabamdaki benzin beni buraya kadar getirdi. Bitti. Hiçbir yerde akaryakıt satılmıyordu. Petrol istasyonları durdurmuşlar satışı.''
Hemen, başını dikip çevresine seslendi:
'' Şamil, Murat, Hacı, gelin buraya evlatlarım.''
Gelen gençlere yine Kafkas diliyle anlattı. Onlar dağıldılar çevreye, insanların arasında gözden yitip gittiler. Bu davranış beni titretti. Tutnmasam kendimi, ağlayacaktım.
'' Derd ettiğin şeye bak yavrum, '' dedi yaşlı adam. Anladı, sırtımı tapışladı.
Çeyrek saat içinde üç delikanlı ellerinde bidonlarla geldiler. Birinin elinde çinko huni var. Otomobilimin deposuna boşalttılar benzini. Tamam artık, yola çıkabilirim.
O sevinç, şaşkınlık içinde fotograflarını çekmeyi unutmuşum. Adlarını kaydedebilirdim o iyi insanların. Arabamda teyp de vardı, kamera da. Aradan bunca yıl geçti, hala yanarım.
Ve o iyiliği asla unutmadım.
Vedalaştım o yaşlı Kafkas insanıyla; kucaklaştık. Gençlere teşekkür ettim.
'' Yolun açık olsun öğretmen ! Seni pek sevdik. Bizi unutma !'' dedi. Sesinde gurur, mutluluk tınısı...
'' Unutur muyum ! '' diyorum. ''Belki bir gün yine yollarımız kesişir,'' diyorum direksiyon başına geçerken.
Düştüm yollara yollara...Aştım belleri belleri... Göksun Ovasından sonra çam kokulu dağların tehlikeli dönemeçleri, Döngel Mağarası önünden , Maraş üzerinden ... 1970'de orada görev yapmıştım. Koca Maraş büyüdükçe büyümüş. Vakit yok uzun uzun gezip dolaşacak. Güneş batmadan ulaşmalıyım artık...Pazarcık, Gölbaşı, akşama Adıyaman...Sevgili arkadaşım ressam Mehmet Erbil'in Gölyeri Mahallesi'ndeki evlerinde mutlu bir kavuşma, yarenlik...
...........................
5 Aralık 2024
Ürgüp