Bu olay gerçektir ve yaşanmıştır
Olay, toplu alımların yapıldığı bir kamu kurumunda meydana gelir.
Kurumda çalışanlar ağız birliği eder;
‘Alımını yaptığı her ürünü tartıda eksik gösterecek, kayıt dışı kalan fazlalık satılacak, bu işte birlik olan memurlar arasında pay edilecektir’
Böyle karar alırlar
El birliği ile işe başlarlar
Vatandaşın malını kırptıkça kırparlar
5 olanı 4, 10 olanı 8 olarak kaydederler
Yaptıkları her alımdan sonra ellerini ovuşturarak bölüşecekleri paranın hayali ile tatlı düşler kurmaya başlarlar.
Olay gizlidir
Kimsenin haberi yoktur
Her şeyi kanuna uygun yapılmaktadır
Alım sezonu biter
Kayıtlarda görünen ile ambarda bulunan ürün farkı 5 000 tona yakındır.
Bu farkı paraya çevirirler
Parayı da kendi aralarında pay ederler
Kimisi ev alır, kimi araba
Kimi ev eşyasını yeniler, kimi güney sahillerinde tatile çıkarak düşlerini gerçekleştirir.
Her şey ‘tereyağından kıl çeker gibi’ yapılmış, kimse bir şey hissetmemiştir.
Olayın her hangi bir şahidi de yoktur
Bunlardan araba alan şahıs, şehirden köyüne doğru giderken korkunç bir kaza yapar.
Araba taklalar atar
Hurda yığınına dönen arabadan zorlukla çıkar, ölmemiş fakat sakat kalmıştır. Uzun süre hastanenin yoğun bakım ünitesinde yatar, bir türlü düzelemez.
Düşünür; birden yaptığı hırsızlık aklına gelir, yaptıklarını gören olmamış, hırsızlık ortaya çıkmamıştır.
Fakat olayın bir şahidi vardır;
Allah!
Birden irkilir, hayatı ve yaptıkları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer.
Ne kadar yanıldığını anlar
Gözlerinden yaşlar sicim gibi inmeye başlar
‘Ben ne yaptım?’ sözleri ağzından dökülmeye başlar.
Af dilemeye utanır
Yaptığının pişmanlığı ile kıvrandıkça kıvranır
‘Keşke yapmasaydım!’ diye sayıklamaya başlar, rüyalarında binlerce insanın peşine düştüğünü, onlardan kaçamadığını görür, korku ile uyanır.
Kâbuslar peşini bırakmaz
Yaptığı günah ayağına dolanmış, elinde olanı da kaybetmiş, üstelik sakat da kalmıştır.
Başı öne eğilmiş, gözlerinin feri sönmüş, yaşama sevincini kaybetmiş bir halde hastaneden çıkar.
O, yaşayan bir cenazedir artık…