1969...Adana mebusu idi Dr Suphi Baykam. İstifa etti ve Hastaş Holding'in patronu oldu. Büyük bir kampanya ile, Halktan Halka sloganıyla kamuoyunda destek arayışına girdi. Vaadleri parlaktı: Fabrikalar açacak, eczacılık, diş hekimliği yüksek okulları kuracak, üye olan herkesi ev sahibi yapacaktı. İnandık. O yıl 750 TL aylıkla MTA Enstitüsü Genel Direktörlüğü'nde Yüksek Prospektörlük Kursuna devama başladım. Hastaş Holding beni heyecanlandırmıştı. Daha 22 yaşında, geleceğe iyimser duygularla bakan fakülte mezunu genç bir adamım. Üyelik için 1000 TL gerekiyordu, aylığımın tamamı yetmedi, 250 TL'yi köy öğretmeni babam verdi., Sonra Hastaş Holding'in balon olduğu, üyeleri aldattığı ortaya çıktı. Fakat, demek ki akıllanmamıştık , adı sanırım CEYTAŞ olan bir iplik dokuma, entegre tesisleri için bir hisseyi de yine 1000 TL vererek aldım ve bile bile kandırıldım. Güya Ceyhan'da fabrika kuruluyordu ve Çukurova'nın pamuğunu değerlendirecek fabrika tamamlanmak üzereydi. Denilebilir ki 1000 +1000 Tl büyük para değil...1969 yılında Ankara'da 100 metrekarelik dairelerin 40 bin TL olduğunu düşünürsek, o stajyer delikanlı için 2 bin TL'nin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır.
HASTAŞ HOLDİNG patronu Dr Suphi Baykam rahmetli olmuştur da, bugün Baykam ailesinin maddi varlığı nedir? Benim gibi kaç kişi kandırılmış, iyi niyeti suistimal edilmiştir. Üzerinde durulması gereken bir konudur bu. Ve merak ediyorum. Aradan 46 yıl geçtiği için bu vahşi kapitalist sistemin mağdurları, yani bizler, yani hisse senedi alan ve güya müşteri değil, şirkete ortak olanlar ne durumdadırlar. Yasalar, yönetmelikler neden bu tür aldatmaların, kandırmaların, sahtekarlıkların önüne geçememekte, mağdurların hakkını aramamaktadır?
Ve bir soru: Zaman aşımına uğramış mıdır HASTAŞ HOLDİNG kandırması, aldatması? AB üyesi bir ülkede böyle bir sahtecilik sonuçsuz kalır mı?
Son söz: Ben 2 bin TL'mi helal etmiyorum...