İGBO YAHUDİLERİ!
Yahudi tarihi çok inişli çıkışlıdır. Kendilerine özgü tutumlarından dolayı tarih boyunca bulundukları hemen her yerde huzursuzluk çıkartıp nankörlük yaptılar. Azgınlıklarından olacak ki, bir türlü beladan kurtulamıyorlar. Herkese yaptıkları saygısızlığı, Firavunun zulmünden kurtaran Yüce Yaratıcı ve Hz. Musa’ya dahi yaptılar.
Bu gayr-ı ahlaki tutumlarından olacak ki, asırlarca vatansız yaşadılar. Zulüm üstüne zulüm gördüler. Dövüldüler, sövüldüler, sürgün edildiler. Hiçbir zaman yaşadıklarından ders almadılar. Bırakın ders almayı her defasında azgınlıkları arttıkça arttı. Kendinden olmayanları mütemadiyen aşağıladılar. Kötülediler. Tahrif olan kutsal kitapları Tevrat’ı temel alarak ‘öteki’ olarak gördükleri herkesi öldürmeyi, köle olarak kullanmayı kendilerinde hak gördüler.
Dünyanın her ülkesine dağılmış durumdalar. Son olarak kalabalık bir topluluk olarak Almanya’da bir araya geldiler. Orada da çıkarttıkları huzursuzluktan dolayı Hitler, altı milyon Yahudi’yi muhtelif şekilde öldürdü.
Altı yüz yıl müddetince dünyaya huzur getiren Osmanlının zayıflamasıyla beraber İngilizler, diğer Batılıların müsamahakâr tutum ve destekleriyle Avrupalı Yahudiler başta olmak üzere 1917’den itibaren Filistin topraklarına göçe başladılar. Onlar geldikçe o bölgede terör olayları arttı. 1948’e gelindiğinde haksız ve hukuksuz bir şekilde gasp ettikleri Filistin’de İsrail adında bir devlet sahibi oldular.
Dünyada tek tip Yahudi yok. Farklı isimlerle anılmaktadırlar. Bunlar Avrupa, Romalılardan kaçıp Kuzey Afrika üzerinden İberya/İspanya yarımadasına yerleşen Sefarad, ağırlıklı olarak Habeşistan’da bulunan Falaşa Yahudileri gibi. İddia edildiği gibi -varsa eğer- bir de Nijerya’nın Biafra bölgesinde yaşadıkları söylenen İgbo Yahudileri var.
İGBO YAHUDİLERİ! İslam tarihinde şöyle bir olay geçer. Gölgenin arzulandığı, soğuk suyun iştah kabarttığı, sebze ve meyvelerin arzulandığı bir mevsimde uzun bir sefere çıkılacağı haberi geldi. Cihat yolculuğunun uzunluğundan olacak ki Allah’ın Resul’ü önceden haber verdi. Herkes ona göre hazırlık yapsın. Bazı sahabeler, ha şimdi ha sonra hazırlanırım/yetişirim derken orduyu kaçırdı.
İslam ordusu seferden dönünce Efendimiz, cihada katılmayanları tek tek dinledi. Münafıklar savaşa katılmadıklarına dair abuk-sabuk bahane uydururlar. Sahabelerden bazıları da neden gitmediklerini dost doğru anlattı. Onlar, Hilal, Mürare ve Kab b. Malik’ti. Bu üç sahabe, Hz. Muhammed tarafından bazı haklardan mahrum bırakıldı. Kab b. Malik diğerlerine göre en genç olanıydı. Bu yüzden ona uygulanan ceza da farklıydı.
Bütün genişliğine rağmen dar gelen dünyada, kimsenin selam verip-almadığı, hanımına dahi yaklaşamadığı bir sırada Gassan Meliki gönderdiği bir ulakla Kab b. Malik’e; “Duydum ki Efendin seni ter etmiş. Her türlü imtiyazla seni Gassan’a davet ediyorum” der. Kab b. Malik’te diyerek elçiyi başından savuşturur.
Kab’ın dediği gibi Ortadoğu’daki hırsız ve gasıp bir avuç Yahudi özelde Ortadoğu’nun genelde dünyanın başına zaten bela olarak yetiyor da artıyor bile. Dünya ikinci bir belayı/Yahudi devletini kaldıramaz.
Biafra/İgbo halkı, geçmişte bağımsızlıkla ilgili mücadele etmiş. Şimdilerde tekrar kımıldamaya başladılar. Anlaşılan Nijerya’nın başına bela olacaklar.
Hz. Yakup’un oğlu Gad’ın soyundan geldiğine inanıp, kaybolan Yahudiler olduklarını iddia ediyorlar. Nijerya’nın Biafra bölgesinde yaşıyorlar. Müstakil devlet kurma çabaları var.
İgbo Yahudilerinin uluslararası Yahudi toplumlarıyla entegrasyonları zayıftır. İsrail anayasa mahkemesi, İgbo Yhudi cemaatini, İsrail’e göç etmelerini kolaylaştıracak şekilde bir Yahudi topluluğu olarak tanımamıştır.
İgboların liderliğini 1967’li yıllarda Anglikan inancına sahip bir aileden dünyaya gelen Nnamdi Okwu Kanu yürütüyor. Kanu, yirmili yaşlarında Londra’ya gitti. Orada iletişim okudu. Mezuniyeti sonrasında “Radio Biafra” adında bir radyo istasyonu kurdu. Önceleri Martın Luther King ve Mahatma Gandhi tarzında barışçıl mesajlar vermeye çalıştı. Radyoda ki protesto çağrısı dünyanın en önemli yayın organları vasıtasıyla tüm dünyaya duyuruldu. Nijerya devleti yaptıklarından dolayı onu vatana ihanetle suçladı. Hareketini de terör örgütü olarak ilan etti.
Kanu, Yahudilere vatan arayan, bu yüzden Osmanlının bütün düyunu umumiye borçlarını tekeffül eden, buna karşılık II. Abdülhamit’ten Filistin’de kurabiye büyüklüğünde toprak isteyen Siyonist Theodol Herzl’i örnek almaya çalıştı. Ne var ki, Osmanlı Âli Devleti, Nijerya hükümetinin Kanu’ya yaptığını Hezl’e yapamadı. Herzl’i terörist ilan etmediği gibi, Avrupa’da rahat örgütlenme imkânı sağladı. O da kendine tanınan bu fırsatı çok iyi değerlendirdi…
Siyonist İsrail devletinde evi bulunan Kanu, ısrarla oraya gitmeyeceğini, halkı ile kendi topraklarında/Nijerya’da yaşayacağını söylüyor. Her ne kadar öyle dese de sık sık İsrail’e gidip gelmekten, Tel Aviv üniversitesinde konferans vermekten de geri kalmamaktadır.
Kanu, 2015 yılında yargılandı. 19 ay tutuklu kaldı. Yargılanma esnasında mahkemeye Yahudilerin başın giydiği ‘kipa’ ve omuzlarına attıkları ‘tallet’ ile geldi. Aldığı cezadan, ödediği 800.000 dolar kefaletle kurtuldu.
Yukarda da ifade ettiğim gibi Nijerya hükümeti rahat durmadığı için tekrar tutuklayarak idamla cezalandırdı. O da bir yolunu bulup kaçtı. Ardından dünyayı dolaşmaya, davasını anlatmaya çalıştı. Tel Aviv üniversitesinde konferanslar verdi. Nijerya güçleriyle zaman zaman çatışmaya giren, Amerika’dan silah talebinde bulunan Kanu, kendini barışçıl bir örgütün lideri olarak tanımlamaktadır.
Knesset üyeleriyle bir araya geldi ve Biafra’nın bağımsızlığı için referandum yapılması talebinde bulundu.
18 Haziran 2021’de Kenya’ya döndü. Döndüğünde hastaydı. İngiliz pasaportu taşıdığından Kenya hükümeti ülkelerinde ölmesi halinde sıkıntı yaşayacağını düşünerek Nijerya’ya teslim etti.
Biafra bölgesinde yaklaşık 30-35 milyon insan yaşamaktadır. Bunun da 10-15 bininin Yahudi olduğu iddia edilmektedir.
Bölge halkı tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti. 1967 yılında başlayan ve dört yıl süren iç savaş/çatışma sonunda yaklaşık 1,5 milyonun üzerinde Biafralı öldü. Diğer taraftan ilan ettikleri bağımsızlıkları da geçersiz sayıldı. Nijerya’nın yanı sıra dönemin başat devleti İngiltere ve diğer batılı devletler de bölgenin bağımsızlığına sıcak bakmadı.
Nnamdi Kanu’nun konuşma metnini yazan Rachel Navasu; “Misyonerler İgbo halkının Yahudilikle bağlantısını gizlemeyi başardılar ve hatta dinlerinden utandırdılar (…) oysa halkımız, korkusuzca dinlerinin gergini yerine getirmek, dinlerine göre yargılanmak istiyorlar” diyor. Yerel dine inanan bölge halkından epeyce bir kısmı Hristiyan oldu.
Bugün itibariyle tüm dünya, özellikle Filistin’de yaşanan soykırımla beraber, Yahudilerin neme-nem insan olduğunu gayet iyi biliyor/görüyor. Onlar zayıf olduklarında munis, güçlendiklerinde ise oldukça acımasız bir topluluktur. Bunlar, kibirli, egoist ve hatta narsis bir millettir.
Kendilerini Yehova’nın imtiyazlı kulları sayan Yahudiler, her fırsatta ve her yerde ayrıcalıklı olduklarını ihsas etmekteler. Ahmet Belada