Ekosistemde her şeyin temel yapı taşı atomdur. Atom; bir elementin tüm özelliklerini gösteren, en küçük parçasıdır; ortasında çekirdek, etrafında elektronlar vardır. Elektronların bir yönde düzenli hareketliliği, günümüzün en önemli kaynağı olan elektrik enerjisinin üretilmesini sağlamaktadır. Elektrik; kendini ısı, ışık, mekanik, manyetik, fizyolojik, kimyasal vb. şekilde gösteren bir enerji çeşididir. İnsan biyolojisi de, sodyum potasyum dengesine bağlı olarak elektrik üreten, elektrokimyasal bir yapıya sahiptir.

Prof. Edgar L. Larkin makalesinde; elektriğin hayatın kendisi olduğunu, insan vücudunun bir batarya gibi çalıştığını ve elektrik ürettiğini belirtmektedir. Sağlıklı olmak, insan vücudunun düzenli elektrik üretmesi ile mümkündür. İnsan vücudu, bir batarya / sinir ağları da, bağlantıları sağlayan kablolardır. Hücre dışında sodyum, hücre içinde de potasyum seviyesi yüksektir; hücre uyarıldığında içeriye sodyum geçişi ile elektrolit dengesi değişmekte ve potansiyel fark, yani elektriksel bir kuvvet meydana gelmektedir [1].

Prof. Steven M. Simasko araştırmasına göre; bir hücrenin dışındaki yük ile içerisindeki yük arasındaki potansiyel fark, yaklaşık 50 miliVolt’tur. Vücuttaki trilyonlarca hücrenin ürettiği elektrik enerjisinin toplam gücü ise, yaklaşık 40 Watt’tır. İnsan vücudu yaşam fonksiyonlarını yerine getirebilmek için elektrokimyasal bir enerji sistemine sahiptir. Vücudun elektrikle iletişimini ve etkileşimini sağlayan bölüm sinir sistemidir [2].

İnsanın elektriksel olarak biyolojisi; hem elektrokimyasal nitelikli hücresel bir batarya, hem de elektrik sinyallerini vücuda ileten iletken bir sinir ağı sistemidir. Bu sistem; baskın ve sistematik dış etkenli elektrik kaynaklı alanlara karşı tepki vermekte ve biyolojik (psikolojik / fiziki) sağlığı etkileyebilmektedir. Elektriksel alanlar; sabit batarya kaynaklı “elektrik alanı” ve akım taşıyan hat kaynaklı “elektromanyetik alandır”.   

Elektriksel alanlar, temel itibarıyla gerilim/akım türevlidir; akımın akışını sağlayan potansiyel fark, elektriksel kuvvettir / voltajdır. Bu perspektiften bakıldığında; büyük voltaj değerinin alanı, daha küçük voltajlı devrenin alanını etkileyecektir. Öğreğin; dış kaynak 50 V (volt) biyolojik kaynak 50 mV (milivolt), orantı kurulduğunda dış kaynağın 1000 kat daha baskın ve etkileyen olduğu görülecektir. Aynı örnek mıknatıs betimlemesi ile yapıldığında, etki değeri 1000 birim ve 1 birim olan iki mıknatısın etkileşimi düşünüldüğünde baskın olan taraf zayıf olan alanı etkileyecektir.

Etkilenme süresi uzun aralıklarla olsa dahi; nasıl ki, damlayan bir çeşme, su kabını “t” zaman sonra doldurur ve taşırır ise; dış kaynaklı baskın değerli elektriksel bir alana maruz kalan bedenin, “nöro-alan kapasite” seviyesi dolup taşabilmektedir.

Sonuç olarak; insan düşük voltajlı elektrikli bir sistemdir / telefon bataryası bile yaklaşık 5 V değeriyle, biyolojik voltajın 100 kat üzerindedir. Frekans, manyetik radyasyon gibi diğer etkenler gündeme getirilmese dahi; sadece elektriksel alan etkileşimi karşısında, insan biyolojisinin zafiyeti görülmektedir. Bu bağlamda bebekler, elektriksel alanlardan uzak tutulmalıdır. Çocuklara da yaş durumuna bağlı olarak elektriksel alan etkili cihazlar, süreli olarak verilmelidir. Yetişkinler ise, ihtiyaç ölçüsünde elektrikli cihaz ve makinaları gerektiği kadar kullanmalıdır.

Zira; dış elektriksel alanlara ve özellikle manyetik alana sınır değerlerin üzerinde maruz kalmak, en basit ifadeyle “biyolojik dumura” yol açabilmekte; yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, stres, vb. olumsuzluklar görülebilmektedir.

[1]. https://thinktech.stm.com.tr/tr/insan-vucudu-artik-batarya#:~:text=

[2]. https://www.elektrikport.com/universite/insan-vucudunda-elektrik-uretimi-1-bolum/12014#ad-image-

Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir-2024; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.