İRAN DİYE BİR ‘DEVLET’

İRAN DİYE BİR ‘DEVLET’
   İran, Türklerden tam 100 sene önce İslamiyet’i kabul etti.
   İslamiyet’in kabulü ile yaşadıkları heyecanı çok çabuk atarak, İslam’a eski putperestlik inançlarını ilave etmekten çekinmediler.
   7. Yüzyılın ortalarında İslamiyet’i kabul eden İran, ne tam anlamıyla İslamiyet’i anladı ne de eski putperest inançlarını bıraktı, aynı anda ikisini birden yürütmeye çalıştılar.
   İran, İslamiyet’i kabul etmelerine rağmen, eski imparatorlukları Sasani Devleti'ni yıkan Araplara ve diğer Müslümanlara hoşgörü ile bakmamışlardır.
   İslam’ı anlamaktan, onu geliştirmeye çalışmaktan daha çok, onu eski inançları ile harmanlamış, adeta sapkın akımların filizleneceği bir ortamın oluşmasına zemin hazırlamıştır.
   Tüm bunların sonucunda geliştirdikleri 'Şia' düşüncesine dört elle sarılmışlar, onu pazarlamanın yollarını aramışlar, bunu da nice acı ve gözyaşlarına rağmen yapmaktan çekinmemişlerdir.
   Bu akım Müslüman dünyasının içine bomba gibi düşmüş, kaos, fitne, iç savaş hiç gündemden düşmemiştir.
   İranlılardan 100 sene sonra Müslüman olan Türkler, İslam’ın sancaktarlığını üstlenmiş, önce çevresine, sonra daha uzak diyarlara Allah’ın kelamını ulaştırma cabası ve mücadelesi içinde olmuşlardır hep.
    Gönülden ve samimi bir şekilde İslam’a hizmet eden Selçuklu ve Osmanlı devleti, bu mücadelesinin karşısında kendisi gibi İslam olduğunu iddia eden İran’ı bulmuştur…
   Türkler, Hindistan, Rusya, Anadolu, Suriye, Irak, mısır, Bulgaristan ve tüm Doğu Avrupa ülkelerinde İslam’ın yayılması ve tanıtılması için kimi zaman barışçı, kimi zaman savaşarak, İslam’a çağrı yaparken, bu İran devletinin İslam’ı yaymak amacıyla tek bir seferi dahi olmamıştır.
   İran, Türkiye'de bölücü anlayışa sahip pkk terör örgütünü bile sırf çıkarları için desteklemekten çekinmemiş, bunu yaparken bile iki yüzlü tavrını sürdürmüştür...
   Bugün hala bu anlayışını sürdürmektedir.
   Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husileri, Irak’ta Mukteda es-Sadr yanlılarını, kimi ülkelerdeki kendi azınlık taraftarlarını karışıklık ve isyan çıkarmak için kullanmakta, Şia inancının ihraç edilmesi çabasına sürdürmektedir.
   Bunların İsrail karşıtlığı da yalandır, İsrail’e tam 320 füze fırlattığını iddia etmiş, fakat tek bir İsraillinin burnu bile kanamamıştır.
   Ya füze atması yalandır, ya da İsrail karşıtlığı.
   Sonuç olarak İran, hep İslam devletlerini ve Müslüman toplumlarını hedef almış, onları zayıflatarak, karışıklık çıkararak, yıpratarak kendi etki alanını geliştirmek peşinde koşmuş hala da koşmaktadır.