IRMAK BALIĞI

IRMAK BALIĞI

1850’lerden başlayarak Kafkasya’dan Karadeniz kıyılarına yüzbinlerce insan geçti.

Çarlık Rusyasının egemenliğinde yaşamak istemeyen insanlar.

Bırakıp güzel dağlarını, yaylalarını, balçıklı düzlerini… Kaçtılar, can havliyle…

Kovanlarından bal sağamadan, gözalan donlu taylarının büyüdüğünü göremeden…

Göç ettiler…Gözyaşlarıyla… Ağladıklarını birbirlerine göstermek istemeyenler gözyaşlarını içlerine akıttılar.

Çürük çarık teknelerle, sallarla, bulabildikleri su üstünde yüzen her şeyle…

Pek çoğu battı bunların. Pek az insan kurtuldu.

Gemilerde ölenler de denize bırakılıyordu.Kefensiz…

İnsanlar, denize bıraktıkları yakınlarının,

gözleri önünde balıklara yem olduğunu görüyorlardı.

Bu nedenle Anadolu’ya sığınan ,adlarına “Muhacirin-i Çerakese” denen Kafkas insanı balıktan nefret etti. Balık yerse, ölmüş yakınının etini çiğnemiş gibi olacağını düşündü,  sofrasına koymadı onu. Aç kaldı da, yine yemedi.

Muhacirin-i Çerakese.

Tesbih Ağa torunu Ahmet Ünlü Ürgüp’te Nüfus Memuru.

Soyadıyla bilen çıkmaz. Föterli Çerkez Ahmet Bey.

Rakı içmeden günü geçmez. Şakacı, muzip, espri yapmayı,

                                           insanlara takılmayı sever,nüktedan.

Rakının yanında ne gider? Et, balık…

Fakat, Çerkez kökenlidir; balık yememesi gerekir.

Bir Pazar günü, Ürgüp memurları tuttukları jeepe bindiler ,

Ulaşlı, Çökek içinden geçerek , Kızılırmak koyağına indiler.

Herkesin tüfeği vardı. Sarıhıdır kayalıklarına dağıldılar.

Bağlar bozulmuş, ancak başak üzümler kalmıştı.

Ballanmış tadıyla üzümleri yiyen keklikler su içmeğe Kızılırmak’a geliyorlardı. Öğlene doğru tüfek sesleri artmıştı.

Fakat, hayret bir şey… Çerkez Ahmet Bey bugün tüfeğine yüz vermiyor.

Tetik düşürmüyor. Oysa iyi bir avcı olduğunu herkes biliyor.

Ne var ki, Ürgüp Ortamektebinde hademe Cemal ile iki gün önceden anlaşmış. Balıkları o tutacak, Ahmet Bey de eline olta alacak,

                             sanki balıkları kendi tutmuş gibi  gösterecek dostlarına.

Tatlı bir güz güneşinde,öğle vakti,  avcılar acıkmış olarak ırmak kıyısına geldiler.

Ellerinde , çantalarında deste deste keklikler, güvercinler…Kanları damlıyor…

Amasyalı Çerkez Şamil Bey Ürgüp Ziraat Bankası müdürü…

Baktı, Ahmet Bey balığı tutmuş, pullarını sıyırmış, içini yarıp temizlemiş, bağ omurcalarının kütüğü üstünde kızartıyor.

Ahmet Bey biraderim,” dedi. “ Hani,  biz Çerkezler balık yemezdik.”

Sigarasının dumanı gözüne girdiğinden, Şamil Beye bakmadan , anında yanıt verdi.

Canım , Karadeniz balığını yemeyiz. Amma bu Kızılırmak’ın yayın balığı.

 O ayrı, bu ayrı.”