KAYSERİLİ İŞ ADAMI NUH NACİ YAZGAN BEY ve NAFİA VEKİLİ ALİ ÇETİNKAYA

KAYSERİLİ İŞ ADAMI NUH NACİ YAZGAN BEY ve NAFİA VEKİLİ ALİ ÇETİNKAYA

Ayvalık'ta kumandandır Afyonkarahisarlı Yarbay Ali Bey. İzmir'den sonra kuzeye doğru genişleyen Yunan işgaline karşı Ayvalık'ta ilk kurşunu sıkan Türk subayıdır. Yaşamı toz duman, barut kokuları içinde geçiyor.Meclis-i Mebusan'da iken 16 Mart 1920 günü Britanya sömürgenlerince yakalanıp Malta'ya götürülüyor.

Malta sürgünü sona eriyor, 23 Nisan 1920'de TBMM açılınca Afyon mebusu olarak girer. İstiklal Mahkemelerinde görevlendirilir (Üç Aliler Divanı). Atatürk'ün en güvendiği politikacılardan biri olur. Nafia Vekili olarak görev yapar. Radyonun önemini anlar ve Ankara'da, İstanbul'da radyo yayınlarını başlatır. Demir ağlarla örmede Anadolu'yu, ön planda cansiperane çalışır. Devletin milyonlarına hükmeder.

Ali Bey'in dürüstlüğü dillere destandır. Müteahhitlerin korktuğu adamdır. Bir demiryolu köprüsü bitmiştir, Devlet'e teslim etmeden önce bizzat Çetinkaya'nın gözleri önünde denenir. Müteahhit tam köprünün altında durur, tren yukardan geçer. Eğer yapı çürükse köprü çökecektir ve yapan baş sorumlu ölecektir.

'' Bir yaz günü, Nuh Naci Beyle, Fenerbahçe'deki, ilk görenlerde, fildişinden yapılmış sanısı uyandıracak kadar zarif mermer köşkünün, bir Kayseri taban halısı yayılmış gibisine renkli çiçeklerle nakışlı bahçesinde, bülbül kafesinden farksız, güllerin alevi, sarmaşıkların zümrüdüyle örtülü kameriyede oturuyorduk.

Deniz, deniz değil, siyim siyim yağan, ama ibrişim iplikleri, billur damlaları gözle görülmeyen bir mavi yağmurun biriktirip serdiği, ipiltiler içinde bir mavi atlastı sanki. Koyda enginlerin köpüklerinden rüzgarların usta ellerinde dokunmuşcasına, kar yelkenli kotralar uyuyor, kotraların serenlerine tüneyen martılar kanat dinlendiriyorlardı.

Önümüzdeki sahil yolunun, bizim yakaya düşen tretuarında, kollarına iki hanım girmiş, felçli, sol ayağını, iyiden iyiye sürüyen bir adamın geçirildiğini gördük. Naci Bey, ''Abuu!'' diyerek yekindi kapıya doğru. Beni de çağırdı peşisıra.

İki hanımın arasında yalpalayan, büzgü ipi kopmuş, bir kese ağzı gibi gevşek dudaklarının iki yanından salyaları süzülüp akan inmeli adam, İstiklal Mahkemelerinin ünlü Başkanı, Cumhuriyet hükümetlerinin ilk kuruluş, duruluş dönemlerinin, Ulaştırma, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya idi. Yanındaki hanımlardan biri eşi, öbürü de kızıymış ; refakatçılarından teslim aldık hastayı. getirdik, kameriyeye oturttuk. Görünüm acıklıydı. Milli Mücadele'nin o hareketli, heybetli şöhretinde ne ''Çetin'' lik, ne ''Kaya''lık kalmıştı.

Biraz soluklandıktan sonra hanımlar müsaade istediler. Naci Bey, nereye gideceklerini sordu. Biraz ileride, koca çınarın hemen yanındaki durağı işaret ettiler. Tramvaya bineceklerini söylediler.

Naci Bey, şoförünü çağırdı. Beyefendi'yi ve Hanımefendiler'i götür, emrini verdi.

Hanımlara : Ne zaman arabaya ihtiyaçları ve bir müşkülleri olursa, telefonlarını bekleyeceğini ekledi sözlerine.

Biz, bu insanı uğurlarken, Ali Çetinkaya'nın eski kabine arkadaşlarından biri, lüks bir arabayla geldi, bitişikteki köşkün önünde durdu. Arabanın kapısını açan ve kendisini iki büklüm selamlayan şoförü umursamadan, önce göbeği, sonra da kendisi girdi köşkünün kapısından içeri.

Naci Bey, kapı komşusu, sabık Bakan'ın cemazüyülevvelini uzun uzun sayıp dökmüş, O, lüks arabalarda caka satarken ömür boyu elleri temiz kalmış bir Milli Mücadele kahramanının sonu böyle illetli halde, itiş kakış tramvaya binmek mi olmalıydı, demiş ve gözyaşlarını tutamamıştı.''

Bu yazıyı SELAM KAYSERİLİ kitabından aktardım. Yazarı Türkçe Öğretmeni Muharrem Barut. Kayseri'de görev yaparken Nuh Naci Yazgan Bey'i tanıyor. Onun yaptırdığı Köylü Yurdu'nu yönetiyor. Bir İstanbul gezisinde Onun köşküne uğruyor ve bu olaya tanık oluyor.

Günümüzde devlet olanaklarıyla mal mülk sahibi olanlarla İstiklal Harbimizin yiğit komutanlarını, barış döneminde önemli görevler üstlenmiş politikacıları karşılaştırmak gerekiyor. Devletin milyonlarına hükmeden Ali Çetinkaya sonraları ne duruma düşmüştür ? Bu anlatı bize düşünmek için ipuçları veriyor. Demir ağlarla örülen anayurdun kimlerin elinde yüceldiğini de böylece anlamış oluyoruz.

........................

30 Eylül 2019. Ürgüp