Nebi Xezri
(Bakı , 1924-2007 )
Nebi Hezri 1924 yılında Bakü’nün Hırdalan köyünde doğmuştur. Babasının adı Elekber’dir. Orta öğrenimini doğduğu köyde yapmış, ancak tahsilini muharebeden sonra devam ettirebilmiştir. 1974 yılında Leninqrad Üniversitesi’nde, Moskova’da M. Gorki adına Edebiyat Fakültesi’nde tahsilini devam ettirmiştir.
1950 yılında “Çiçeklenen Arzular” adlı ilk kitabını yayınlamıştır.
“Sülh Ekserleri” (1951) adlı ikinci kitabı ve “Temiz Ürek” (1955), “Salkım Söyüdler” (1957), “Güneşin bacısı”, “Sumgayıt Sahifeleri”, destanları; çalışan insanların geçimleri, aileleri, duygu ve düşünceleri konularının lirik-epik çalışmalarıdır.
“Veten ve Gurbet” (1959), “Kim Meni Hatırlasa” (1960), “Deniz, Köy, Mehebbet” (1965), “Hatireler Çığırıyla” (1966), “Avropa Hatireleri” (1970) kitaplarında vatan sevgisi ve doğa coşkusu temel konuları oluşturmaktadır.
“Partiyalı Poeziyanın” N. Xezri’nin edebi çalışmalarındaki en belirgin örneği ise Sov. İkp. XXVI. Kurultayı ve Azerbaycan komünistlerinin XXX. Kurultayı öncesinde toplanılmış “İnam” destanıdır. “İnam” ve “Güneşin bacısı” adlı eserler çok övgüler almıştır. Her iki eserin esas kahramanı sadece işçilik yapan, pamuk tarlalarının zavallı kızı Sevil, onun iş arkadaşı ve kızkardeşi olan Terlan Hüseynova’dır.
“Torpağa Sancılan Qılınç”, “Şehidler ve Şahidler”, “Qem Defteri” sosyal konularla yakın alakalı eserleridir.
N. Hezri edebi çalışmalarda faal olduğu gibi, sosyal-siyasi hayatta da aynı derecede katlımcıdır. Azerbaycan’ın Harici Ülkelerle Dostluq ve Manevi Elaqe Cemiyyeti Reyaset Heyeti’nin başkanı olarak, milli edebiyat ve maneviyatı dış ülkelere de tebliğ eder.
N.Hezri aynı zamanda usta bir mütercimdir. A.S Puşkin, M.Y. Lermontov, Ş. Petefi, O. Tumayan, A. Tvardovski, D. Quramişvili ve daha bir dizi şairlerin eserlerini Azerbaycan Türkçesine tercüme etmiştir.
N.Hezri’nin şiirleri Moskova’da, diğer (eski) Sovyet topluluklarında ve dış ülkelerde yayınlanmıştır.
N.Hezri’nin “Deniz Zirveden Başlanır” eseri 1973 yıl SSRİ, “İnam” adlı eseri ise 1982 yılı Respublika Devlet Mükafatı ile onurlandırılmıştır.
Nebi Hezri 15 Ocak 2007 günü dünyasını değiştirmiştir.
Başlıca Eserleri: Seçilmiş Eserleri (iki cilt), B. 1973-1974; Dereler, B. 1970; İller ve Sahiller, B. 1969; İnam, B. 1982; Son İllerin Setirleri, B. 1975; Ulduz Karvanı, B. 1979; Ummandan Damlalar (makale, hikaye, nesirler, piyesler) B. 1979
………………………………………
Not : Azerbaycan Türkçesinde x harfi h (kh) sesi verir.
………………………………………
Kaynakça:
- Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarihi. Bakı, 1988.
- Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarihi. 2 ciltte, 2. cilt Bakı, 1967.
- Edebi Proses-76-80. Bakı, 1978-91.
ZİRVELERİN AĞ YADDAŞI
Çinar Kölgesinde Üreyimden Hahişim
Bah bêle ağaca
söykenim birden,
Bahım köy cemene,
Ağ buluda men.
Sen dinçel ebedi
Döyüntülerden,
Govuşum ebedi
bir sukuta men.
Sen gördün menimle
sêvinc, gem, ürek,
Birke yollarımız
Çetin; çetindir.
Yox sene vefasız
dêmerem ürek,
Bu bekle sonunçu
sedaretindir.
Dêmerem şimşektek
alışdı, söndü,
Dêmerem partladı
üreyim menim.
Dêyerem şefegli
güneşe döndü
Üfügde parladı
üreyim menim!
Söykenib ağaca
dayanım o gün,
O son gışımı da
görüm bahartek.
Külek vıyıldasın,
yarpag tökülsün,
Durub ayag üstde
galım çinartek.
Budag şaggıltısı
titretsin yeri,-
Doğma ağacımdan
şax sındı bekle!
Susan üreyimin
döyüntüleri
Çinarın köksünde
çırpındı belke!
1984
Nizami Yolu
Ürekler yollarda
güneştek yanır,
Yollar da ucadır,
yollar da ulu.
Tarixler goynundan
bir yol uzanır
Nizami yolu!
Doguldu talêyi
êlin baxtından.
Dünya axın – axın
Genceye geldi.
Şahlar da ênerek
şahlıg taxtından
Şairler şahına
secdeye geldi.
Üfüg yol kimidir-
yolun sonu yox!
Uzanıp
Mêhriban-mêhriban o yol,
Tebiet almışdır
onu goynuna.
Kiçik bir addımdan
başlanan o yol,
Çevrilib bir xalgın
talê yoluna.
Şairler,
Diz çökek
Biz de o yola,
Heremiz
Yol üstde
bir çinar olag!
Bir bax, ulduzlarda
gözler görüşür,
Ulduzlar-işıglı
bir karvan kimi.
Êle bil o yolun
eksidir düşüb
Kainat goynuna
kehkeşan kimi.
Elinde esa
müdrik bir goca
Kêçir gite -gite
doğma yoluyla.
Danışır o bu gün yêne
esrin ogluyla!
Ona gulan asır
bütün insanlıg,
Dileyir beşere
O mêhribanlıg!
Dillenir,
Narahat, üreyi dolu-
Özüdür-
o gür ses,-
Azerbaycanın.
Mügeddes torpagın
Mügeddes oğlu!
Galın gatlarından
kêçib zamanın
Gelbi kainatda
güneştek yanır,
Tarihler goynundan
bir yol uzanır,
Ebediyyet yolu-
Nizami yolu!
1984
Altmış İlim
Altmış kavrandır
altmış ilim,
Esrin buludları
başı üstedir
Yel almış karvandır
altmış ilim,
Zaman sehrasına
düzülüb gêdir.
İlham gelişine
hesretde galdım,
Her sözüm
Söhbetim
yêrindeydimi?
Zamanın bir derya
vaxtını aldım,
Zamana bir getre
xêyrim deydimi?!
Esrime gavuşdu
altmış ilim,
Ömrümün yolları
asan yol dêyil.
Altmış yoxuşdu
Altmış ilim,
Her yoxuş zirveye
Çatan yol dêyil.
Her kesin êşgitek
olsun ömrü de,
Kêçmir çox yaşamag
menim könlümden.
Alıb illerimden
uzun ömrü de,
Gısa misralara
tapşırmışam men.
Êle uca dağlar
gördüm dünyada,
Gayalar gaş kimi
çatma-çatmadı
Gêtdiyim zirveye
gelbim çatsa da
Gêtdiyim zirveye
elim çatmadı.
Sêvgidir gelbimin
ilk hegigeti,
O da gür çay olub
axdı ganıma.
Böyük cinayetmiş
dost xeyaneti,
O da yazılıbmış
menim alnıma.
Altmış bahardır
altmış ilim,
Êle aylarım var
gışlar don biçib.
Altmiş çinardır
Altmış ilim,
Rişesi torpağa
gelbimden kêçib.
Dar günde, xoş günde
çağırır Veten
Çekinme yollarda
sert tufanlardan.
Yaxşı ki, Vetençin
ölüme gêden
Çoxdur Veten-dêye
bağıranlardan.
İnamla suvarag
yêr üzerini,
Goy insan ucalsın
ê’timadıyla.
Dağıdag namerdlik
köprülerini,
Saraylar ucaldag
merdlik adıyla.
Bir kitab yazıdır,
yazılı dünya,
Xêyre xoşbextliye
yazın, yazını
Kiçik düymecikden
asılı dünya,
Zekada goy tapsın
öz xilasını.
Men dövre , zamana
secde etdim ki,
O menim gelbimde
çağlayan gandır
Men bir mêhribana
secde etdim ki,
O ilk mêhribanım
Azerbaycandır!
Altmış şimşekdir
altmış ilim,
Haçan çaxıb getdi
duya bilmedim.
Dêyin-mübarekdir
altmış ilim,
Dêyim:-men cahana
nahag gelmedim!
Bilirsen Ne Geder
Ömre hökmrandır
saat da, an da,
Çekilir tarıma
eseblerimiz
…Küylü meclisleri
ömre yazanda
Bilirsen ne geder
gocalırıg biz!
Kêçsek bulag-bulag
göy derelerden
Çaylara govuşub
ummanlaşarıg.
…Uzun iclasları
silsek ömürden
Bilirsen ne geder
cavanlaşarıg.
1984
Gan Tezyigi
-Bestir gan-gan dêdin,
a gan tezyigi,
Bumu senin ehdin,
a gan tezyigi.
O geder tezyigler
êtdin mene sen,
Men dözdüm, indi de sen dözmelisen
-Sene gülden ağır bir söz dêdimmi!
Oldug bir-birinden
xebersiz kimi.
-Men senden xebersiz?
Bu nêce sözdür?
Sen menden xebersiz oldun, bu düzdür.
Be’zen haray çekdim…
sen gulag asdın?
Şê’ri gelemle yox, ganınla yazdın.
-Êle arzu da sen
dilek de sensen,
Êle gan da sensen,
ürek de sensen.
-Hamının yêrine
derd-gem çekende
Bilmedin düşersen, derd-geme sen de.
O geder yadları
sen doğma saydın,
Bari özünçün de
bir yaşayaydın!
-Çoxdan olub yarı
Ömrün yolları,
İnsaf et bari
-İnsaf gözleyirsen
menden bu gün sen!
Birinci insafsız êle özünsen!
-Êh menim günahım
azmıdır meyer,
Bir de ki, kêçene güzeşt dêyerler.
İller ne tez ötdü!...
-Hele gêc dêyil!
İndi sen özünçün
Öz gedrinin bil!
Seninle doğuldum axı, alemde,
Seninle dünyadan gêdeceyem de.
1984
Kendde Doğulanlara
Kend küsdü – dêmeli,
şeherden umur,
Şeherin mayası
kendde yoğrulub.
Kendde doğulanlar
şehere cumur,
Unudur şeher de
kendde doğulub.
Uzanır doğmaca
yollarla izler.
Beli, dönüklüyün
üzü soyugdur,
Şeherden ayrıldın
kend seni gözler,
Kendden ayrıldınmı-
şeher de yoxdur.
1985
Nêce Geribedir Gelbin İsteyi
Dağlardan buludlar
laybalay gopur,
Düşür xatiremin
sirli izine,
Yaz günü ürekden
bir haray gopur:
Menim gencliyimi
gaytarın mene!
Bir ömrün ateşli
sehrasındakı
Susmuş gülüşleri
gaytarın mene!
Yuxuyla hegiget arasındakı
Uzag görüşleri
gaytarın mene!
Zaman yavaşıdır addımlarını,
Men iller atından
asan düşmerem.
Bir aylı gêcenin intizarını
Yüz rahat gündüze men deyişmerem.
Cahanın xeyala
dönen ilinden
Sêvgi gucsun meni
doğma gol kimi.
Bir cığır uzansın
gonşu êvinden,
Kêçsin talêyimden
Sirli yol kimi.
Çağlayan tufanlı
denizim olsun,
Açım üfüglerin
nur kitabını.
Son şê’rin sêvinci
goy sizin olsun,
Gaytarın ilk şê’rin
İlk ezabını,
Dövrün ağ defteri
varaglansa da,
Yazaydıg o ulu defteri bir de.
Feget, gaytarmayın
mene dünyada
Etdiyim bir dünya
sehvleri bir de.
Nêce geribedir
gelbin isteyi,
Nêce arzu doğur
heyat yolunda.
Eger gaytarsanız
Mene gencliyi,
Axı, gocalıg da
dönecek onda.
Yêne günler kêçsin
goy birem-birem,
Yaşayım gış çağı
bahar çağı men.
Dünyada gencliyi
bir de isterem,
Bir de istemerem
gocalığı men!
1985
Şimşekler Yağanda Yağışlar Kimi
Sonsuz üfüglere
açdım gelbimi,
Vêrdim insanlıgla
ürek-üreye.
Be’zen êle gelir,
teyyare kimi
Haçansa, hardansa
uçmuşam göye.
Doğdu menim üçün
güneş de yêrden,
Zirveler gördüm ki,
sal buzlar teki.
..Men uçub kêçirem
seyyarelerden,
Önümde talêler
ulduzlar teki.
Pembe buludlarda
nur elçim-elçim,
Göyler xalısından
goy güller derim.
Menim ümidimdir
sema beledçim,
Sêven üreklerdir
sernişinlerim.
Meğrur enginliye
dostam, sirdaşam,
Baxmışam her dağa,
çaya min defe,
Zöhre ulduzunda
gonag galmışam,
Men deyib gelmişem
Aya min defe.
Yalnız sonsuzluğa
goşmuram ki, men,
Bürclerden – bürclere
yoller salıram.
Saatdan – saata
uçmuram ki, men,
Esrden – esre
ganad çalıram.
Ne geder tufanlar
haglayıb meni.
Gütbler uzanıb
ağ gışlar kimi.
Kim dêyer yolumdan
saxlayıb meni,
Şimşekler yağanda
yağışlar kimi,
Yalnız dumanları
gucmuram ki, men,
Her ulduz garşımda
nurlu odadır.
Giteden, giteye
uçmuram ki, men,
Yolum kainatdan-
kainatadır.
Her günüm - zamanın
gerinesidir,
Dême ulduz kimi
söneceyem men.
Mügeddes limanım
yêr küresidir,
İndice toprağa
êneceyem men.
1985
Var Ol Mehebbet
İller govuşsa da
Kedere-geme,
En böyük mehebbet
müdrik sêvgidir.
Yaxşı ki, görüşdük
ümid yolunda.
Her gün vuruluram
öz sêvgilime,
Her gün de sanıram
bu ilk sêvgidir!
Var ol, ilk mehebbet
ömrün sonunda!
1985
Adsız Gebirler
Salam vêr hörmetle
daşlara bir-bir,
Sen dême daşlara
adsız gebirler!
O böyük yaddaşdır,
yad daş dêyildir,
Yatır gebirlerde
ne geder sirler.
Gebirler,
Kederle
mürgüleyirler.
Göy otlar üstünden
esen külekdir,
Burada çiçek saysız
başdaşı tekdir,
Üfügde güneşin
zerrin şırımı…
Adsız daşlar altda
yatan ürekdir,
Ürek de dünyada
adsız olarmı!
1985
Elvida Dêyirem
Elvida dêyerem
sene, a zirve,
Alıb ucalığı
yêr üzü senden.
Kaş gelbim
Ağ nura
döne, a zirve
Cahana sepile
senin köksünden.
Elvida dêyerem
sene, ay külek,
Sen döndün menimçün
hörmete, ada.
Seslen yêr üzünde
yêne, ay külek,
Sanım ki, çırpınır
gelbim dünyada.
Elvida dêyerem
sene, ay deniz,
Doğmasan xoş mehin,
buzlu garında,
Kaş gelbim
dalğatek
dine, ay deniz,
Meni yaşadasan
tufanlarınla.
Elvida dêyerem
sene, ay sema,
Varsan elçatmayan
duyğular kimi.
Kaş gelbim gelblere
êne, ay sema
Êne mavi-mavi
Yuxular kimi.
Elvida dêyerem
sene, ay Güneş,
Yandım ateşinden
Od almag üçün.
Kaş gelbim
Senintek
sene, ay Güneş,
Tezeden dünyaya
Doğulmag üçün
Sene üz tuturam
ay ana torpag,
Bu gün torpag oğlu
sabah torpağam.
Elvida dêmerem
tek sene, torpag,
Goynunda ebedi uyuyacağam.
1985
Sirdir İnsanlar
Susmayan dünyanın
hay-harayıdır,
Hele açılmamış
sirdir insanlar.
Sêvinc insanların
ayrı payıdır,
Feget , birge çekir
derdi insanlar.
1985
Köhne Dost - Teze Düşmen
Düşmenimin dostu menim
düşmenimdir. Fransız Meseli
Gezeb şimşek çaxır
ateşle, odla,
Nolar,
Vêrmesen de buna fikir sen.
Her şêyi dêyirdin
onda sükutla,
İndi danışırsan-
hêç ne demirsen.
Her ayım çağlayan
gür çaydı mene,
Her ilim ümmandı,
coşğun lepeli.
Onda kederin de
doğmaydı mene,
İndi sêvincin de
mene yad gelir.
Uludur dostlugda
var olan dünya,
Baxma ki, şimşekler
üstünde çaxmış.
Yalan üzerinde
gurulan dünya
Êle yalanla da
dağılacagmış!
Satgınlıg-ne geder
evler uçurdu,
Baxıram,
Tutmur da acığım sene,
Yedikce gelbini
paxıllıg gurdu,
Bilsen, nêce gelir
yazığım sene!
Dost üçün
Çinartek
yayda biterem,
Onunla birgeyem
men toyda, yadsa.
Men dönmez düşmene
secde êderem,
Men hörmet êtmerem
satılan dosta.
Êybi yox,
Könlümden silinmez adın,
Aparmaz ağ güne
gara yalan da.
Sen ki, dost olanda
meni duymadın,
Belke de duyarsan
düşmen alanda!
1985
Abide İnsan
Dövrümüzün böyük mimarı
M.E Hüseynoba ithaf
Yay kimi tarıma
çekilmiş dünya
Tikir de, gurur da…
meğrur dayanır.
Adice pencere dêyilmiş dünya,
Milyon pencerede
milyon nur yanır.
Ezelden nebzini tutub cahanın-
Goydun binasını yüz – yüz binanın.
Uludur, kim elin
yoluyla gêtse:
Xalgın ucaldıgca sen ucalırsan.
Birce êv-
eger ki,
ebediyetse,
Sen ki, min êv tikib şeher salırsan.
Senet – ilhamındır
söz ê-tibarın,
Ucalıg arzunda, dileyindedir.
Torpagdan baş alan
daş binaların,
Temeli o zerif
üreyindedir.
Êle tağlar tikdin torpaglar üste,
Durdu göy gurşağı o tağlar üste.
Durur ezemetle meğrur binalar,
Senetin sêvinci
dünya gederdir.
Güneşli binalar,
Büllür binalar
Gelbinle ucalan abidelerdir.
Gerek meslekiyçin yol gêde insan,
İnsan – abidedir,
abide – insan!
1985
Sönmüş Yanğının Alovları
O nêce dehşetdi,
nêce felaket-
O yanğın üreye.
gubar salandı.
Oda tutuşdugca
ulu bir me’bed
Ulduz garsalandı,
ay garsalandı.
Arzular yanırdı
o alovlarda,
Ümidler üstüne
bulud çökürdü.
Dünen oxuyurdu
daş da, duvar da,
Bu gün daş – duvar da
Haray çekirdi.
Keder yaşa döndü
gemli gözlerde,
Ağır güsse êndi
Yêr küresine.
Sanki coşdu birden
susan sesler de,
Goşuldu odların
dehşet sesine.
Êle bil töküldü
Göy xıncım-xıncım,
Sınıb felaketin
od gılıncından.
Gıratın nalından
gopan gığılcım,
Söndümü yanğının
Gığılcımından?
Bu gün yêr derdliydi,
göy müzderibdi,
Bu gün Aşıg Gerib
daha geribdi.
Gezib yêddi gözel
Uzag êlleri
Felaket önünde
dehşetle durdu.
Regs êden ellermi
alov dilleri?-
Bu gün yêrden, göyden
İmdad umurdu.
Tutuldu üreyim
asiman kimi,
Gapgara iz düşdü
Me’bed yêrine.
Alovlar – sayrışan
kehkeşan kimi
Gondu kainatın
üfüglerine.
Od yatdı…
Söndümü
Onun yanğısı?
Her yana hay çatdı
Opêra yandı!
Onun üreklere
düşen çıngısı
Tutuşub dübare,
dübare yandı.
Senet toxumları
yêne bitecek,
Bitecek
Mügeddes
Gül – çiçek kimi.
Topragdan yanğının
İzi gêdecek,
Feget üreklerden
iz gêdecekmi?
1985
Tebessümün Galdı Dünyada
Amerikalı Samanta Smit’in
Facieli Ölümüne
Sen yêrden,
Sen göyden
heyat umanda
Nêce gefil geldi
ölüm, Samanta!
Nêce facieydi
göy gatlarında.
Duydug biz dehşetin
od acısını.
Ah çeken doğmaca
övladlarım da
Êle bil itirdi
öz bacısını.
Sanki sefeg söndü
bulud içinde
Bed xeber
Ne yaman,
iti gelendi!
Durdu nevelerim
sükut içinde
Titrek kirpiklerde
yaş gilelendi.
3 Sif. 1077
Çökermi cahana
yay gününde gış!
Batdı göydelenler
boz dumanlara
Ağ êvi çilğayıb
gara fikir ki…
Beşeri ölüme aparanlara
Bir uşag ölümü
axı nedir ki!
Senin torpağın da,
senin seman da,
Vefasız çıxdımı
sene, Samanta!
Sen geldin, bu êle
biz seni gördük.
Burda çiçek açdı
tebessümlerin.
Senin gayğıların
yaşından böyük,
Senin müdrikliyin
yaşından derin,
Söyledin: – saf olsun
üfüglerimiz,
Gırğınlar gelmesin
felaket kimi.
Uşagın dêdiyi
Hagigeti biz
Gorudug en ulu
Hegiget kimi.
Susdu bir anlığa
perişan dünya,
Axı dost itiren
asan ovunmur.
Üstünde buludlar
çaxnşan dünya,
Bir gız itirdi ki.
üreyi büllür.
Uçdu mavi gölün
beyaz sonası,
Êle haray çekdi
çay da, ümman da.
Sendin gelen esrin
meğrur anası,
Bir ana azaldı
Axı , cahanda
doğma Samanta!
Galdı kainatda
sesin, sözün de,
Çekilsin beşerin
nigaran günü.
Sen gêtdin…
Amma ki,
dünya üzünde,
Goydun bir dünyalıg
tebessümünü.
Galmasın balalar
cahanda nakam,
Nurlu arzularla
bezeyek yêri!
Tebessüm – ümiddir,
tebessüm – inam.
Goruyag dünyada
tebessümleri!
Zeka toxumları
goy açsın çiçek,
Beşer secde gılsın
İçdiyi anda,
Galsın ömürlerde
gülümseyerek
Mêhriban Samanta,
Doğma Samanta!
1985
Ağrılar
-Ağrılar… Her günüm
Ağır bir zülüm.
-Ne geder ömür var
Êle zülüm var!
-Ölüm axtarıram,
Ucuz bir ölüm
-Meyer yêr üzünde
Ucuz ölüm var?
Meyer ucuz ömür
sürdün cahanda
Bu gün ucuz ölüm
Axtarasan da?
1986
Tebessüm
-Ürekden
Mêh kimi
esdi tebessüm,
Çökdü dodaglara, hopdu sözlere.
-Tebessüm isterem
isti tebessüm.
-O ürek nurudur
gonur gözlere.
Tebessüm gülüşe
kiçik bacıdır
Gelbin mêhribanlıg
êhtiyacıdır.
1986
Yuxuda Layla Êşidirdim…
Dalğalar gonmuşdu
göyün üzüne
Büllur kehkeşanlar
gatar – gatardı.
Başımı goymuşdum
ayın köksüne,
Zöhre ulduzuna
elim çatırdı.
Bakire üfügler
benzer xeyela
Yêrlerde yalan yox,
göylerde riya.
Layla êşidirdim
êle bir layla,
Tezeden gelirdim
sanki dünyaya.
Cahan bêşiyimdi,
kainat anam,
Nolar bu yuxudan
men oyanmasam?
1986
Men Sêvgini Gezmedim
Men sêvgini gezmedim,
Men sêvgini gözledim,
Ümidimi kesmedim,
gözledim,
O gelmedi küsmedim,
gözledim.
Êle gözlesem de men
O geldi gözlenmeden.
Men tapmadım sêvgini,
O, özü tapdı meni!
Goynundan
tufanların
Kêç mêhriban-mêhriban,
Bir nê’metdir, êy insan,
Dünya üzünde sêvgi,
Sêvmek bacaranların
Yaşar özünde sêvgi.
1986
Odlarda Doğulan…
Kêçib asta – asta
dağı, dereni,
Belke tez gelecek
gözlediyim gün…
Dostlar!
Men ölende
yandırın meni
Odlarda doğulan
odlarda sönsün.
Gayıgdım,
Men üzdüm
Araz, Kür boyu
Gülleydim
açılıb deydim hedefe.
Onsuz da yanmışdım
men ömür boyu
Goy yanım dünyada
sonuncu defe.
Nigaran – nigaran
geldim cahana,
Bildim nigaranlıg
ta ölünce var.
Feget yêr üzünde
ondan o yana –
Ne keder,
Ne azab
ne işgence var.
Külümden bir çimdik
sepin Xezere,
Çêvrilsin Xezerde
ağ lepelere.
Gêyimim beyazdan,
maviden olsun
Her dalğa goy menim
abidem olsun!
Külümden bir çimdik
Araza atın,
Arazla elçatmaz
dünyama çatım
Êle bir dünya ki—
ora telesdim.
Dünyamı görmekçin
dünyanı gezdim.
Kepeze bir çimdik
sepin külümden
Goy güneş yanında
zirveleşim men.
Güneşden doğulan
bir zerre kimi
Galım yêr üzünde
xatire kimi.
Dostlar,
unutmayın ürek dêyeni,
Bu dünya tezedir,
bu dünya gedim.
Dostlar,
Men ölende
yandırın meni.
Odlarla gelmişdim
Odlarla gêdim!
1986
Ocag Tüstülenir…
Neler pıçıldayır
alov dilleri,
Yêne burum – burum
Tüstü burulur
Uzag xatireler
gayıdır gêri,
Ocag tüstülenir…
fikir durulur.
İlk sêvgi…
İlk görüş…
Ay düşüb suya…
Sahil gumlarında
İzler derindir.
Sen ne vefalısan,
Dünya, a dünya!
Ocag tüstülenir…
Tüstü şirindir.
İlk küsü…
İlk hicran…
Sonra ilk riya-
Sedaret insanın
zerrin tacıdır.
Sirli, suallısan,
Dünya, a dünya!
Ocag tüstülenir…
Tüstü acıdır.
Gêce… Garlı dağlar
gêtmiş yuxuya,
Hardasa gışların
Saxı sınırdı.
Sen ne me’nalısan,
Dünya, a dünya!
Artıg ocag sönmüş…
ürek yanırdı…
1986
Gözelin Ölümü Gözel Olarmış
C.Cabbarlı’nın Gelini
Fatma Xanıma
O baxır nigaran
Güneşe, Aya
Sirli duyğulardan
ürekde iz var:
“Gözel getirmisen
Meni dünyaya,
Tebiet, sen meni
gözel de apar!”
-Êy gohum, toya gel!
-Êy dost, toya gel!
Gülüşler üzlerde çiçek açırdı
Ömründe ber-bezek
taxmayan gözel
Bu gün güneş kimi
şefeg saçırdı.
Toy idi…
O, durub
el götürende
Cahanı çil-çırag içinde gördü,
O, bu cür oynayıb
gelin gelende
O, meger bu gün de
gelin köçürdü?
Oynadı eriyle,
süzdü gızıyla
Gülüşler, çepikler
tutdu alemi.
Göyerçin ellerin
Çırpıntısıyla
O uçdu dünyadan
göyerçin kimi.
Tebiet, ne böyük
sirlerin varmış,
Gözelin ölümü
Gözel olarmış!
1987
Ne Üçün, Niye
İller,
Êle kêçer,
Xeyala döner,
Ömre gedem goyar
Xeyala döner
vida çağları.
Bir gün bêl büküler,
Suala döner,
Gêder boy-buxunun
nida çağları.
O nedir?
Calanır
gêceye gündüz?
O dinen sukutdur,
Susan sedadır.
O nedir,
Üfügde
çıxır üzbeüz?
O, gêden görüşdür,
Gelen vidadır!
Bir ürek susanda
Ah çeker göyler,
Sanki yêtimleşer
sêvgi, mehebbet.
Bir bêyin donanda
meşegget êyler,
İlahi, tebiet
Dahi tebiet!
Her an ebediyyet
serheddi kimi,
Zaman haray çeken
müdrik ozandır!
Gol-boyun göpürem
sêvinci, gemi-
Gêden güllü bahar,
Gelen xezandır.
…Bir insan
Köç êtdi
yêr küresinden,
Cahanda şimşekler
hiddetle çaxsın!
Az galdı
Bu beşer
Zelzelesinden
Denizler çay olub
Zirveye axsın.
1986
Hegiget ve Yalan
Yalan hegigetle gol-boyun oldu,
Dünya faciesi hemin gün oldu.
Yalan ki, hegiget cildine girdi,
Sedaget insana arxa çêvirdi.
Deyer bir-birine
ulduzlar deyer,
Yalan hegigeti aldatsa eger.
Uzag karvan gelir,
Garşısına çıx,
Gör kim mekrlidir,
kim gelbi açıg!
Hegigetin donu
Gövsi – güzêhdir,
Yalanın gêyimi zağlı zirêhdir.
Yalan irişerek
baş eyen olur,
Hegiget – uşag tek küseyen olur.
Çıxdı hegigetin
Yanar gılıncı,
Tökdü yalan üste odlu gığılcım.
Yalan birce anda
kül oldu söndü,
Feget hegigetse
hêykele döndü.
4 Sif. 1077
Êşit, insan oğlu
unutma sen de,
Yalan bite biler kül içinden de,
Cücerib can atar-
O yêne bir gün,
Hegiget – hêykele sepilmek üçün.
1987
Bibioğlum
Bu neydi anların sonsuz köçünde,
Gêce calanmışdı gündüze, gördüm,
Bizim mö’cüzeli dünya üzünde,
Bu gün men özüm de mö’cüze gördüm
Birden gur şeherde
çıxdı garşıma,
Özüm de bilmedim bu nêce sirdi?
Üsür papağını goyub başına,
O, gêder – gelmezden varıb gelirdi.
Êle bil ênirdi nur dağlarından,
Sema mavi – mavi alaçıg kimi.
Tebessüm gizlenib dadaglarında,
Tebessüm açmamış tumurcug kimi
Axı, bu il çatdı
Bir ömrün sonu,
O yudu yaşlarla gözlerimizi.
Torpağa tapşırdıg yayda biz onu
O ise dünyaya tapşırdı bizi.
Belke dayanmayıb hele de karvan
Gêdir xatire tek
yêrle, göyle o?
Ciddi baxışları tutgun, nigaran,
Nêce mêhribandı öz zehmiyle o.
Dünyanın kederi onun gemiydi
Feget çox düşünüb az danışardı.
O ki, derin axan çaylar kimiydi
O gelbden çağlayıb
Gelben daşardı.
Doğmadır gırışı
tunc sifetinin,
Baxışlar sükutla
kêyfimi sordu.
Bu anda “Avrora” sigarêtinin
Goxusu êle bil üzüme vurdu.
İller silkelendi
öz temelinden
Nisgil de, keder de
Bu gürbetde var.
Nurlu baxışları tutdu elimden
Gözlerde nesihet,
Vesiyyet de var.
Gözlerle ne müdrik
sözler dêyirdi!
O mene ürek de, direk de vêrdi.
Bildim niye geldin
ay bibioğlum,
Geldin ki gürbetde ürekli olum!
Soldu tebessümler
eyildikçe gün,
Xeyaltek harasa
o uçdu yêne.
Belke de bir daha gayıtmag üçün
O gêder – gelmeze govuşdu yêne.
Galdı göyler mavi
alaçıg kimi,
Bir de ki, tebessüm-
tumurcug kimi.
1986 – 1987 Pekin – Bakı.
İlk Cinayet
Riyanı – zülmetin
ziyası saydım,
Min bir cilde girdi
lakin cinayet!
Dünyada men ganun
yazan olsaydım,
Yalanı – yazardım
ilkin cinayet!
1987
Çinar Ömrü
Çinarla dil açdı
söz de, ilham da
Yarpaglar üstümde
gızıllı kölge.
Bir çinar ömrünü
yaşamasam da,
Bir çinar sesinde
yaşadım belke.
1987
O günden…
Sêyr êle,
Sirlidir
Dağlar bu gün de.
Dağlarda bir gara
Mağara durur.
Yazda da, gışda da
Onun üstünde
Buludlar ağara – ağara durur.
Sen kêçib zamanın
Sert gerişinden
Göz açdın beşerin
Oğlan yaşında.
Bir ana gelbinin
Odlu êşginden
Doğuldun bir yanar
Tongal başında.
Toxundu ilk defe
Gözlere odlar,
Sanki çiçek sepdi
Üzlere odlar.
Sirli nida geldi
Göy gatlarından
Ayın şefeginde yudular seni.
Zümrüd çemenlerin
Göy otlarından
Bir yumşag beleye
Tutdular seni.
Yêrde gığılcımlar,
Göyde ulduzlar,
Sanki bir-birine
Deydi ulduzlar.
Emdi ter dodaglar
Ana döşünden,
Beyaz süd sêlleri axdı cahanda.
Öz hayat sesinle
Gışgıranda sen,
Yuxudan gêcenin
Özü oyandı.
Sene layla dêdi
Mêhriban ana,
Gözünde şefegi
Ateşin, odun.
Gelib kêşmekêşli
Dünya goynuna
O gêce odlarla
Goşa uyudun.
Düşdü gayalara
Bir gara kölge
Senin başın üstde
İldırım çaxdı.
O günden gelbinde
Al ganla birge
Alovlar çağladı,
Ateşler axdı.
Parlayıb ateşli
Ehtiras kimi,
Alovlu tufanlar
Goparan oldun,
O günden ateşi
Bir miras kimi
Esrden esre
Aparan oldun.
1987 – 1988
Çekin Gara Elleri
Dostum, gardaşım Yusuf Hesirliye
Sinemde döyünür bu yêrin gelbi,
Eyilmez dağlara bir de baş eyim.
Vagifin üreyi,
Üzêyrin gelbi
Menim üreyimdir, menim talêyim.
Esmesin hicranın
gara yêlleri
Çekin Garabağdan gara elleri!
Guzêyden çaylara göz yaşı sızır,
Gezeb dalğaları axır yollara.
Yurdumun xan gızı,
mêhriban gızı,
Natevan nigaran baxır yollara,
Axmasın vadinin
gara selleri,
Çekin Garabağdan gara elleri.
Dar günde sınanar neslin güruru,
Gêyret- hegigetin müreddesidir.
Fikretin xeyalı-
zirveler nuru,
Bülbülün neğmesi dağlar sesidir.
Bir de men görmeyim
gara illeri,
Çekin Garabağdan gara elleri.
Kükreyib gezebden od töker gışım,
Golumdan berk tutsun gardaşım gerek.
Garışsa yad êle
birce garışım
Özüm de torpağa garışım gerek.
Çekin bu torpagdan
gara elleri,
Çekin Garabağdan gara elleri.
1988
* * *
Sanıram göylerden
Axan nuram men,
Zirveye baş goyub
Yata bilmirem.
Bütöv bir ömürdür.
Hêy uçuram men,
Feget öz-özüme
Çata bilmirem.
Uçuram, ganadım
Fikrimle, duyğum-
Özüme bir dağdır
Menim öz dağım!
Êle hêy axtarır
Dünyada insan,
Gezir hegigetin
bakir sözüyçün.
Cahanın
Sirrini açsa da insan,
İnsan sirr galırmış
Özü özüyçün.
1988
Yarım Addımlıgda
Dê, nedir tapdığın
Senin cahanda,
Bir ümid,
Bir keder,
Bir nigaranlıg.
İşıglı dünyaya
Sen göz açanda
Yarım adddımlıgda
Durdu garanlıg.
Ne idi umduğun
axı, heyatda
Belke yollarına
Çıxdı hegiget?
Xoşbextlik gezirsen
Sen addım-addım
Yarım addımlıgdan
Kêçir seadet.
Buz ürekler gördün,
Özün yanarken,
Sen êy mêhribanlıg,
İsit dünyanı!
Ömrün addımını
Sonsuz sanarken,
Yarım addımlıgda
Ölüm dayanır.
1988
* * *
Ümid yollarında
Gördüm bela men,
Günler-
Lalelerde
Gara xal kimi.
İnam gözlerile
Baxtım her kese;
Geldim cavab tapım
Min suala men-
Amma nedense,
Yaşadım
Cavabsız
Bir sual kimi.
1988
At, Övlad ve Torpag
(Halg Revayeti)
Bu revayeti mene danışmış müdrik alim
dostum Mireli Seyidova minnetdaram
Xeyal uzag-uzag
illere vardı,
Çaparlar yollarda
duman gopartdı.
Çatdı hökmdardan
Xagana xeber:
-Gözel ağ atını
Sen mene gönder!
“Ağ atı vêrekmi?
At, ki ganaddır.”
Geldi meslehete
Êl deste-deste.
Xagan çox düşündü,
O, geme batdı.
Dêdi: Gan düşmesin
bir atın üstde.
İl kêçdi…
Buludlar
Dağları sardı,
Çaparlar yollarda
Duman gopardı.
Çatdı hökmdardan
Xagana xeber:
-Ortancıl oğlunu
Sen mene gönder!
Menim goşunumda
eskerlik êtsin,
Yox, yox ağ atıma
mêhterlik etsin!
“Övladdan el çekek?
Övlad muraddır!”
Geldi meslehete
Êl deste-deste.
Xagan çox düşündü,
O, geme batdı.
Dêdi: Gan düşmesin
Bir oğul üstde!
Dünyaya nur saçan
Êrken bahardı,
Çaparlar yollarda
Duman gopardı:
-Daha darlıg êdir
Burda yer mene
Gonşu torpagları
Xagan, vêr mene!
“Yadlar hakim olsun
Yurdunda senin?”
Geldi meslehete
Êl deste-deste
-Vêcsiz torpaglardır
Goy vêrek getsin,
Kol-kos da bitmeyir
O şoran düzde.
Vaxt kêçdi,-
sükutlu degigelerle
Xagan öz yêrinden
Galxdı kederle:
-Ağ atı vêdim ki,
men at taparam.
Övladı vêrdim ki,
övlad taparam.
Men torpag tapmaram
Feget dünyada,
Niye toprağımı
Men vêrim yada?
Torpag menim dêyil-
Xalgındır torpag,
Ancag edaletin,
Haggıdır torpag.
Babamdan bu torpag
Mene mirasdır,
Bu torpag üstünde
ölsem de azdır.
Gel, düşmen
yasını
Görecek alem,
Sene özün boyda
torpag vêrerem!
Çaparlar hövlnak
gêri çapdılar.
…Yadlar o torpagda
Gebir tapdılar.
1988
* * *
Şefegler üfügde zer leçek kimi-
Dağdan topa-topa
buludlar axır.
Dünen gar yağırdı
ağ çiçek kimi,
Bu günse ağ çiçek
gar kimi yağır.
Her fesil tazedir her dilek üçün
Ömrün dağ yolunu
Tek çıxıram men,
Dünen darıxırdım
Ağ çiçek üçün
Bu gün ağ gar üçün darıxıram men.
1988
İki Ganadlı Düşünce
-Buludlar üstümden
karvantek axır,
Baxıram mêşeye,
dağa,
çaya men.
Be’zen de olur ki,
yadımdan çıxır
Ne üçün gelmişdim
Bu dünyaya men.
-Doğrudan sen yêri,
göyü unutdun?
Axı, sen bir esrin arzu-kamısan!
Eğer bilirsense
neyi unutdun,
Dêmeli, heç neyi
unutmamısan?
1985
Sün’i Ürek
Biz yêr küresine
haray salmışıg,
Bizim êşgimizle
göyler de dindi.
Sün’i pêyklere
biz alışmışıg,
Sün’i üreklere
alışag indi?!
Ulu hegigetdir
parlamag, sönmek
Ömrümüz ne geder
uzun olsa da.
Axı, sinesinde
ürek döyünmek
Yaşamag dêyildir
hele dünyada,
Şê’rim ki, ucaldıb
meni ürekle,
Mene ağrısıyla-
o mügeddesdir.
Yüz il istemirem
Sün’i ürekle
Mene öz gelbimle
bir gün de besdir.
1985
Zirvelerin Ağ Yaddaşı…
Axşam nuru
Zirvelerde
gızıllanır seher kimi,
Şahdağına salam dêdim,
o sesimi êşitdimi?
Kimler ona salam vêrib,
kimler ondan salam alıb,
Gelen kesler,
Gêden kesler,
hêç göresen yadda galıb?
Onları öz sinesinde
saxlayırmı dağ yaddaşı?
Garlı-garlı
zirvelerin
ağ yaddaşı.
Mügeddesdir yêr üzünde
meğrurluğu, ucalığı,
Belke êle dağ yaddaşı
êdib onu yaddaş dağı?
Esrlerin esrlere
xatiresi Şahdağımdır,
Yêrin göye dağ vügarlı
Abidesi Şahdağımdır.
1985
İLLERDEN ESEN YÊLLER
Ê’tiraf
Ne mülkü mal mene çerx verse memnunam,
Ne mülkü maldan avare gılsa mehzunam.
Füzuli
Sêvmedim dünyada gızıl-gümüşü,
Dêdim ki, servetim ê’tibarımdır.
Gözel sêvgilimin şirin gülüşü
Menim dövletimdir, menim varımdır.
Sêvmedim dünyada şanı, şöhreti,
Onları heyatda efsane sandım.
Bax, hemin dêdiyim varı, dövleti
Öz ürek ganımla özüm gazandım.
Axtarıb gezerem könül yarımı,
Gezerem ömrümün baharı kimi.
İstese sêvgilim göz yaşlarımı
Düzerem boynuna mirvari kimi.
Dünya gulag assın goy yaxşı-yaxşı,
Sêvgi sêvincimdir, sêvgi gemimdir.
Bir ala gözlünün odlu baxışı
Menim cennetimdir, cehennemimdir.
Goca bir dağam ki başı garlıyam,
Dême zirvemdeki o duman nedir?
Bütün varlılardan daha varlıyam,
Dövletim mehebbet, varım sêvgidir.
1958
Êşg ve Sedaget
Mende Mecnundan füzün aşıglıg iste’dadı var,
Aşıg-ı sadıg menem Mecnunun ancag adı var.
Füzuli
Çêşmeli dağlardan, sulu dağlardan
Kêçdim mehebbetin dağı sinemde.
İki renk yaradıb gördüm ki, dövran-
Garası sinemde, ağı sinemde.
Êşge üreyimi pervane saydım,
Gêtdim yana-yana dünya üzünden.
Men özüm min defe ağlamasaydım
Lêysan yağardımı Lêyli gözünden?
Be’zen yollarıma çökdü garanlıg,
Aya, ulduzlara açdım derdimi.
Eger sêvmeseydim Mecnundan artıg
Mecnunum bu geder sêvilerdimi?
Êşgin o çağlayan, coşan denizi
Gör nêce derindir, nêce derindir!
Dêdim: sedagetdir mehebbet özü,
Dêdim: mehebbet de sadiglerindir.
Toxundu ateşler güle, yandı ki,
Sêvgini zarafat canan olmasın!
Füzuli ah çekib bele yandı ki,
Bir de onun kimi yanan olmasın!
1958
Menim Üreyim
Könülde min gemim vardır ki,
Pünhan eylemek olmaz.
Füzuli
Her payız derdimi pıçıldayarag
Tökülür ağacdan sapsarı yarpag.
Dinle, o hesretle seslenen govag
Menim üreyimdir, menim üreyim.
Mehebbet sonsuzdur, ömürse gısa,
Ne olar, sedaget ebedi galsa!
Kimin üreyinde bir têl gırılsa
Menim üreyimdir, menim üreyim.
Üzlerde, gözlerde sêvgi oxunur,
Mehebbet ürekden üreye gonur.
Gözeler gözünde o ateş, o nur,
Menim üreyimdir, menim üreyim.
Bulağam, suyumdan doyunca için,
Çemenem, mêhriban-mêhriban kêçin.
Min çiçek içinden bir lale sêçin-
Menim üreyimdir, menim üreyim.
Şairin gelbinde min bir dilek var,
Çeleng toxumağa gül var, çiçek var.
Ne geder dünyada sêven ürek var
Menim üreyimdir, menim üreyim.
1958
Bura Muğandır
D. Kürçaylıya
Çemenler yamyaşıl, dereler gözel,
Êle bil dünyada her yêrden evvel
Seher bura gelir elinde meş’el,
Bura zülmet boğan, güneş doğandır,
Bura Muğandır!
Zehmetle yoğrulmuş onu mayası,
Min esrin êşgidir sözü, me’nası,
Ağ-ağ tayalardır dağı, gayası,
Sonsuz zemileri derin ümmandır,
Bura Muğandır!
Onun ilk arzusu, muradı Kürdür,
O, bir gartaldırsa, ganadı Kürdür.
Onun anası Kür, övladı Kürdür.
O, hem gezeblidir, hem mêhribandır,
Bura Muğandır!
Doğur gış seheri, susur çöl-bayır,
Baharın özü de burda gışlayır…
Dünyanın gışları onu xoşlayır,
Min êlden gelene bir aşiyandır,
Bura Muğandır!
Burda coşğun kêçen her insan ömrü
Andırır Xezere tökülen Kürü,
Obaşdan düzlere yayılan sürü
Êle bil dağlara galxan düşmandır,
Bura Muğandır!
Yağdıgca düzlere nur kucag-gucag,
O gözü dumanlı cêyrana bir bax,
Hansı şairise xatırlayarag:
“Meni bir de yazın…” dêyir haçandır,
Bura Muğandır!
Heyat ona vêrib bütün rengini,
Söyüdlü çayların ilk ahengini.
Çemenin sonsuzu, göyün engini
Ona tebietden bir ermağandır,
Bura Muğandır!
Xoş olar üreyin ümmanı varsa,
Sêvinci, şadlığı duyanı varsa…
Kimin Muğan boyda Muğanı varsa
Dêsin ki, sehra yox, o bir cahandır.
Adı Muğandır!
1959
Gözleyir Bizi
Ağarır dağların sinesi garla,
Tebiet govuşur teze baharla,
Gelirik, gêdirik xoş arzularla,
Dilekler, ümidler izleyir bizi,
Kim ise hardasa gözleyir bizi.
O belke bilmeyir be’zen hardayıg,
Sanır ki, çox uzag bir diyardayıg,
Sêvgiye çağıran ilk bahardayıg,
Gelbinde duyğutek besleyir bizi,
Kim ise, hardasa gözleyir bizi.
Söyüdler başını sallar müntezir,
Cığırlar müntezir, yollar müntezir…
Açılmış mêhriban gollar, müntezir,
Özüne en eziz dost dêyir bizi,
Kim ise hardasa gözleyir bizi.
Sabah görüşürük biz güle-güle,
Kêçirik yolları vêrib el-ele.
Yaxşı ki, bêledir tebiet, bêle,
O, heyat êşgidir sesleyir bizi,
Hemişe, her yêrde gözleyir bizi.
1959
Çinar ve Men
“Çinardan na çoh yazırsan
deye mene sual veren oxucuma.”
Men Çinar adiyla
Neğme dêyirem,
O neğme êşgine sinemi yardım.
Dêyirem,
bilirsen, men ne dêyirem?
Çinarsız özümü yêtim sayardım.
Kêçib körpeliyim kölgeliyinden,
Min yol el êylemiş
budaglar kimi.
Ne vaxt ki, çinarı düşünürem men
Özüm ucalıram
bir çinar kimi.
Gence çinarını
Gördüm bu anda,
Böyük Nizamımız burda dinibdir .
O, Mecnun êşgile alovlananda
Çinar kölkesinde serinlenibdir.
Çinarsız bir bulag
bulag dêyil ki,
Çinar mağarlıdır, çinar toyludur.
Menim torpağımda
nahag dêyil ki,
Dêyirler:- İgidler çinar boyludur.
Galxdıgca tarlada
çölde, çemende
Serin küleklerden xumarlanırlar.
Yayda kölgeliye gızlar gelende
Çinarlar ne geder vügarlanırlar.
O susar mükedder,
insan olmasa,
Axı neğmesi de insanlarındır!
Çinar solub geder insan olmasa,
Onun kölgesi de insanlarındır!
O min neğmelidir, min alemlidir,
Me’na var çinarın şair dilinde.
Araz kenarında
çinar gemlidir,
Çinar mêhribandır
Kür sahilinde.
Beli, Araz dedim…
Çinarlı Araz…
Ağac da insan tek intizardadır.
Araz, gışlı Araz
Baharlı araz...
Çinar ordadırsa, gözü burdadır.
Dayandım… Sahili sêyr êledim men,
Yêne de kederler gelbimi sardı.
Çinar bacarsaydı, suların üstden
Yaşıl neheng kimi addımlayardı.
Çinar hem cavandır, hemdeki, goca,
O susmaz ne axşam ne de ki, seher,
Sumgayıt düşende sehra boyunca
Çinarlar birinci köçüb geldiler.
Bêle dêyirler ki, Mingeçêvirde
Özül de çinarla bir goyulubdur.
Bugünkü şeherin galxdığı yêrde
En evvel çinarçın yêr goyulubdur.
Men aldım cahandan
Arzu da, kam da
Dolaşdım çinarın adı dilimde.
Men çinar altında doğulmasam da,
İsterem o bitsin son menzilimde.
Yataram… Budaglar destebedeste…
Onunla yataram axır çağımda.
O haçan seslense
başımın üstde
Sanaram gayıtmış uşaglığım da.
Sanaram, tezeden doğulmuşam men
Tezeden bağlıyam ana toprağa,
Sanaram bir serin
yêl olmuşam men,
Neğmemle gonmuşam yaşlı budağa
Seslensin çinarım neğmeler kimi
Gel, baxma sen ona
kenardan, êy dost!
Sen indi bildinmi, indi bildinmi,
Niye çox yazıram
çinardan, êy dost?!
1961
Karvangıran
Êle ki, dogmuşdur o parlak ulduz,
Göylerden sêhrli
Nur çilemişdir,
Sarban oyanarag yorgun, yuxusuz:
-Çıxdı dan ulduzu, gêdek - dêmişdir.
Zülmetli yolların düşüb ağına
Bêlece düzülmüş sıraya karvan.
Govuşub gêcenin garanlığına,
Bilmeyib hêç gêdir haraya karvan…
Gêce uzandıgca,
Gara bir gêce,
Karvanlar düzlere haray salıbdır.
O ulduz göylerden gülümsedikce
Karvanlar zülmetde azıb galıbdır.
O uzag zamanlar,
Uzag zamanlar
Yolları gah zülmet, gah da borandır.
Karvan dağılanda bilmiş ki, onlar
O dan ulduzu yox, Karvangırandır.
İnsanın ömrü de kavrana benzer,
Sêvgi yollarında
İnsan da sêvgide bir işıg gezer,
Gah parlag, gah sönük yanar ulduzlar.
Mehebbet gelende ilk bahar kimi
Seni öz arzuma çırag bilmişem.
O yollarda azan
yolçular kimi
Seni Dan ulduzu nahag bilmişem.
Sönmez duyğuların üfüglerinde
Hemişe parlayan ümid, arzudur.
Her parlag ulduza, yêr üzerinde,
Gelin, dêmeyek ki
Dan ulduzudur.
1962
6 Sif. 1077
Penceremi Döyür Çinar…
Gışdır… Yağır bayırda gar…
Ağ gêyinib dere, düzen.
Penceremi döyür çinar.
Dêyir çinar:
- Burax , gelim, gızınım men!
Yaydır… Êvde bir isti var,
Bir isti var,
Gel göresen!...
Penceremi döyür çinar,
Dêyir çinar:
-Çıx, serinlen kölgemde sen!...
1962
Son Bahar
Göyden sepelenir gucag – gucag nur,
Güneş mehebbetle isidir yêri.
Payız günlerinde êle gün olur
Bahar sanırsan ki, gayıdır gêri
Yamyaşıl bezenir düzler, yamaclar,
Köçeri guş olur gem de, keder de.
Bahar nefesini duyan ağaclar
Görürsen tezeden çiçekleyir de.
Sanki neğme dêyir ilk bahar sene,
Göy de dumanlardan naxış – naxışıdır.
Amma ki, dağlara düşen gar sene
Sakit pıçıldayır: garşıda gışdır!
İnsan da bêledir: mêhriban meğrur…
İsinir güneşden ömrün illeri.
Gocalıg gününde êle gün olur,
Genclik sanırsan ki, gayıdır gêri.
Tezeden gül açan yamaçlar kimi
Sêvince çêvrilir gem de, keder de.
Bahara govuşan ağaclar kimi
Mehebbet tezeden çiçekleyer de.
Sanki neğme dêyir ilk bahar sene,
Ürek arzulardan naxış – naxışdır.
Amma ki, saçlara yağan gar sene
Sakit pıçıldayır: garşıda gışdır.
1962
Durnalar Gayıdanda
Bahar yuxusundan oyadır yêri,
Artıg könül sıxmır çen de, duman da
Durnalar gayıdanda.
Ne geder arzular gayıdır gêri
Durnalar gayıdanda
Bahar yêr üzünün sêvinc ayıdır,
Bulaglar gaynayır êle bil ganda.
Durnalar gayıdanda
Çiçekler gayıdır, güller gayıdır
Durnalar gayıdanda
Açır gözlerini dağın lalesi,
Nergiz de üzüne gülür aranda.
Durnalar gayıdanda
Gayıdır çayların şagrar neğmesi
Durnalar gayıdanda.
Bu gün bir canlıyam, sabah torpağam,
Gör neler düşünür insan cahanda
Durnalar gayıdanda
Êle bil dünyaya gayıdacağam
Durnalar gayıdanda
Her bahar gayıdanda!
1962
Gêcikmiş Mektub
Merhum dostum Hesen Necefzade’ye
Dünen torpag onu aldı goynuna,
Yêne yêr üzünden köçdü bir nefer.
Dünyadan telesen insan oğluna
Gêcikmiş bir mektub geldi bu seher.
Mektub… Yapışganlı, möhürlü mektub…
Mektub milyon – milyon mektublar kimi.
Ömrü sahibinden ömürlü mektub
Sanki fikre gêtdi sözü var kimi.
Gözledi gözleri yol çeke – çeke,
Kimse el vurmadı… Bu nêce sirdi?
Şadlıg getirerdi dünen o belke,
Bu gün keder üstden keder getirdi.
Onun kêçdiyi yol uzun yollardı,
Onun sarağında, dê, kim galıbdır?
Dünen o mektubun sahibi vardı,
O bu gün nêce de yêtim galıbdır.
Gün kêçib… Gözleyir mektub yazan da,
Onun üreyini şübheler yêyir.
Düşünür belke de êle bu anda:
“Cavab vermeyirse, dêmek sêvmeyir”.
Mektub da yaşayır… Deyişir zaman…
Her setir ürekden gelen soragdır.
Uyuyur torpagda,
Uyuyur insan,
Ancag o mektubda hele de sağdır.
1962
Uçmag Üçün
Ay kêçir, il kêçir, coşur arzular,
Oluram yüz êlde, yüz diyarda men,
Gelbimde geribe nisgilim var,
Haçandır uçmuram yuxularda men.
Yuxular… yuxular… O günler hanı?
Êle ki, göz yumdum, nêce uçardım.
Sanki dolaşardım bütün dünyanı,
Men nêce uçardım, nêce uçardım!
Yuxular- en şirin bir xeyal kimi…
Sirli bir heyatdır yuxu heyatda.
Be’zen ucaldıgca men gartal kimi
Mêşeler galardı ayağım altda.
Aldıgca goynuna duyğular meni,
Gışı çıxarmamış yayda olmuşam.
Êle aparıb ki, yuxular meni
Men hele ulduzda, ayda olmuşam.
Yêne isterem ki, uçum göylere ,
Ömrün yay gününden bahara gêdim.
Gayıdıb bir kere, yalnız bir kere
Uşaglıg dêdiyim diyara gêdim.
Mene ganad vêrin, üfüg gösterin,
Çatım uşaglığın sahillerine.
Ganad vêrmeseniz, bir yuxu vêrin,
Uçum, uçmag üçün uçum men yêne… 1962
İste
Öz meğrur êşgimde temennasızam,
Bir damla istesem,
Bir ümman iste…
Men ki, bir dünyalıg baharam, yazam,
Birce gül istesem,
Gülüstan iste.
Mene ulduz boyda işıg vêr dêsem,
Sen menden
Güneşli asiman iste,
Haçan bir saatlıg görüş istesem,
Sen bütün ömrümü
Ermağan iste.
1966
Mavidir…
Bu gün hêç bilmirem
Ne üçün,
Neden
Sema da mavidir,
Torpag da mavi.
Görürem dünyanı başga rengde men,
Ağac da mavidir
Yarpag da mavi.
Esir haradansa serin külekler,
Dağdan mavi-mavi
Duman sürünür.
Mavi kepenekler,
Mavi çiçekler
Mavi çemenlerde geşeng görünür.
Sulara yêl deyir,
Sular titreyir,
Yêrin de menimtek büyük sirri var.
Sanki efsanevi neğmeler dêyir,
Mavi sahillere
Mavi dalğalar.
Rengi bambaşgadır
Çölün, düzün de,
Mavi şefeglerdir çilenen yêre.
Uçur göy üzünde
Bu mavi günde
Mavi teyyareler maviliklere.
Men belke bilirem
Ne üçün,
Neden
Dünyanın gündüzü mavileşibdir?
Belke de sen mavi
Gêyindiyinden
Yêr üzü,
Göy üzü
Mavileşibdir.
Êle bil senintek bezenib alem
Sema da, torpag da
Sanki mavidir!
Belke xoşbextlerin xoşbexti menem,
Belke seadetin rengi mavidir?
1967
Senin Üçün
Garlı bir zirve olsan,
Ağ buludun olaram.
Derin xeyala dalsan,
Men sükutun olaram.
Çemen olsan eger sen,
Serin yağış çilerem.
Eger denize dönsen,
Sahile çevrilerem.
Govmuşam derdi, gemi,
Xoşbextin ilki menem.
Seslensen
Neğme kimi,
Sözlerin bil ki, menem!
Meni susdursa zaman,
Seni özüm sanaram.
Seher kimi oyansan,
Güneş kimi yanaram.
1967
Ağ Çiçek
Seher çağı
Göy mêşeden
derdik seni, ağ çiçek…
Beyaz-beyaz
Varaglara
Serdik seni ağ çiçek!
Birden-bire
Ağ ellerde
tezeleşdin, ağ çiçek.
Ağ ellerde
Êle bil ki,
ağ ateşdin, ağ çiçek.
Gördüm seni
Bu gün başga
bir çemende, ağ çiçek
Ağ ellerin
Herareti
yoxmu sende, ağ çiçek?
Soyug-soyug
Boylanırsan,
söyle, nêçin, ağ çiçek?
Dê, sendemi
Hesretlisen
ağ ellerçin, ağ çiçek?!
1967
Sakit Setirler
İnsanlar sêviler,
Sêver dünyada:
Ümidler ömürçün meğrur ganaddır,
Sêvgi bir kiçicik
Gelbe sığsa da
Belke sêvgi özü bir kainatdır.
Onun üfügleri
O geder derin,
Onun arzuları gönül varıdır,
Belke o şefegli, nurlu gözlerin
Hemin kainatın
Ulduzlarıdır.
Üreye bağlanan
Cığırda, izde
Tapar ahengini ömrün iglimi.
Her teze duyğunu
Öz gelbimizde
Açırıg teze bir planêt kimi.
Kêçirik ümidle
Yol aça-aça,
Gözlerik en nurlu
Sabahımızı.
Dünyanın mehebbet sarayındaca
Tale özü kesib nigahımızı…
Alar gucağına
Bahar-yaz meni,
Meni senin êşgin
Ganadlandırar
Tropik isti de yandırmaz meni,
Senin
Soyugluğun
Meni yandırar.
Arzumuz doğulur
Aydın seherle,
Oxşarı çağlayan çaylara olur.
Bizim görüşümüz
Degigelerle,
Bizim ayrılıgsa aylarla olur
Sen güneş,
Men ise başı garlı dağ,
Sınır şimşeklerden
Göy çilik-çilik.
Biz ki, bir-birinden
Uzag da olsag
Biz ki, bir-birinden
Ayrı dêyilik.
Görüşdük,
Dalğalar axdı sahile…
Dinledin,
Danışdım aram-aram men.
Dêdim ki, xoşbextem,
Çünki seninle
Êyni bir küçeden addımlaram men.
İl kêçdi,
Dalğalar deydi sahile…
Her sensiz günümü il sayıram men.
Dêyirem: xoşbextem,
Çünki seninle
Êyni şeherdece yaşayıram men.
İl kêçer…
Dalğalar vurar sahile…
Sanaram êşginle uçan guşam men.
Dêyerem xoşbextem,
Çünki seninle
Êyni planêtde doğulmuşam men.
1967
Ayrı Sahillerin Êyni Dalğası
Ömrün her iline
Bir ümman dêdim,
Niye uzag salodı bu iller bizi?!
Bir az sen telessen,
Men gêcikseydim,
Belke ayırmazdı sahiller bizi.
Yaxın bir sêvginin
Uzag nidası
Üreyi şimşektek odlayıb kêçir.
Ayrı sahillerin êyni dalğası
Doğma gelbimizden odlayıb kêçir.
Gêce şirin-şirin mürgüleyende,
Sêyr êder ay seni, kahkeşan seni,
Men seher küleye
“Esme” dêyende
Kim ise oyadar yuxudan seni.
Goşa kêçersiniz…
Yaxın gelmerem.
Men yoxam…
yanında ne zaman o var.
Gözümü galdırıb baxa bilmerem,
O ise
İstese
El de galdırar.
Kêçirsen, guş olub ganadlanıram,
Amma, ucalmağa
Üfüg çatmayır.
Seni meleklere melek sanıram,
O ise ganuni
Bir arvad sayır.
Baxar gibteylemi sizi her gören,
Ya diner yêr ile
Sema da birge?
Birge döyünmeyen ürekler, gören,
Nêce addımlayır dünyada birge?
Gêcikmiş arzular aşıb-daşanda
Baxaram
Könlümden al ganlar axar…
Ganunsuz bir nikah ganunlaşanda
Ganuni mehebbet
Kenardan baxar…
1967
7 Sif. 1077
Tekce Ümid Galsın
İstesen
Sükuta bürünsün cahan,
Hêç ne yox,
Al menden gülüşlerini…
Al menden ömrümde
Ebedi galan
O anı
O anı
Görüşlerini.
İstesen goy olsun!
Ne danış, ne din!
Al indi o eziz günleri menden,
İstesen bir sabah mene vêrdiyin
Sedaget andını
Al, gêri, menden!
İstesen, al menden
Düşende kölge,
Yaşıl mêşelerin pıçıltısını.
Bizimçin darıxan
Sahille birge
Al menden denizin parıltısını.
Feget soyug baxma,
Sen gênden, gözel!
Sensiz
Güneşsizdir
Bu göy, bu torpag,
Her şêyi
Her şêyi
Al menden, gözel!
Tekce ümid galsın
goy mende ancag.
Ümid-
bir dünyalıg sükut içinde
Bir dünyaya deyen
Gülüşlerindir.
Ümid-
bir şimşekdir
bulud içinde,
O anı-
Ebedi
Görüşlerindir.
1967
Göy Gölde Uçan Kepenek
Kepeze gün doğub…
Yêrde, göyde nur…
Mêşeler sirr dolu
bir xeyal kimi.
Bu nedir?
Göy gölde
kepenek uçur
Sonsuz mavilikde
ağ bir xal kimi.
Uçur uca-uca
göy gatlarında
O ağ kepenek
Zirveye bir günlük
gonar, kepenek.
…Mêşeler boylandı
yaşıl gatarla,
Yêl esdi,
Saf sular
İpek gêyindi
Uçur ağ kepenek
uçur vügurla,
Êle bil Göy göle
gonacag indi.
Uçur
Êle uçur,
Ganadlanır ki,
Onuntek zerifdir,
titrekdir Göy göl.
Beyaz kepeneyim
êle sanır ki,
Bir sonsuz, bir mavi
Çiçekdir
Göy göl!
1971
Bir An ve Ebediyyet
Mikayıl Müşfize
Zamanın betninden
bir an doğuldu,
O anda
Cahanda
insan doğuldu.
Bir an:
Gülüş vêrdi
ona dünyada,
Anasız galdığı
Ana dünyada.
Bir an:
-Yıxılarsan,-
dillendi-dayan!
-Şê’r yaz,
Şairsen!-
Bir an söyledi,
Şê’rle gelbini
İnsan söyledi!
Fikirler yol êtdi
dumanlar kimi,
Çağladı üreyi
ümmanlar kimi.
Bir an
Sevinc olub
axdı ömrüne.
Bir an
Şimşek olub
çaxdı ömrüne
Zamandan
Bir an da
gırıldı, düşdü.
Yêrlerle,
Göylerle
O son görüşdü.
O an
Gurğuşunlu bir nida kimi,
Dünene
Bu güne
elvida kimi!
O solan ulduzdu,
saralan aydı!
O an- nêce sonsuz…
nêce gısaydı!
Dünyaca,
Heyatca
yaşa, ay insan,
Adınla
Bir meğrur
senet doğuldu.
Bir şimşek
Ömrünü
yaşayan insan
Bir güneş ömürlü
hegiget oldu! 1974
Menim Limanım
Heyat telatümlü
Ümman kimidir,
Ulduzlu yollarla
Kêçen karvanım,
Ömrüm deryalara
Çıxan gemidir,
Meni doğma kendim-
Menim limanım!
Ora telesirem
Gışla, baharla,
Mêhriban küleyi
Neğmedir mene.
Menim orda susur
Esen tufanım.
Bağımdan
Ucalan
Goşa çinarla
Sanki anam kimi
El êdir mene
Menim doğma kendim,
Menim limanım!
Zülmetde
Seçilmez
Cığır da, iz de.
Görüşdür ümidim
Sorağım menim.
Yanır öz ulduzum,
Öz kehkeşanım!
Gözüm sahildedir,
Özüm denizde;
Êvimin işığı
Mayağım menim.
Menim doğma kendim
Menim limanım!
Uzagda bir ile
Çêvriler her gün,
Gelbim “gayıt” dêye
Êle car çeker,
Coşan tufanlardan
Çağlar ümmanım.
Ümidle gözleyen
Sahiller üçün
Arzu lövberlerim
İntizar çeker!
Hanı doğma kendim
Hanı limanım!
Uzag şefeglerden
Gayıtdım yêne,
Yoluma şefegler
Düşdü zer kimi,
Çekildi üfügden
Hesret dumanım.
Baş goyub mêhriban
Sahillerine,
Uyudum
Mürgülü
Gemiler kimi,
Menim doğma kendim-
Menim limanım
Seheri
Oyandım,
Seslendi alem,
Aldı duyğularım
Meni yêrimden.
Yêne yêlken açdı
Arzum, gümanım.
Bu nedir?
Limansız
Dura bilmirem,
Yaşaya bilmirem
Ümmansız da men,
Sağ ol, doğma kendim.
Sağ ol, limanım!
Menim Xırdalanım,
Menim limanım!
1977
Çiçek Lêysanı
Hêç bêle sêhrli
Lêysan olarmı?
Bêle de etirli
Lêysan olarmı?
Çiçek lêysanı…
Çiçekler parlayır
Ulduzlar sanı,
Min renge boyayır
Düzü-dünyanı
Çiçek lêysanı.
Axır güllü sêller
Bağçada, bağda.
Gopan ne tufandır
Aranda, dağda?
Çiçek tufanı…
Çiçek lêysanı…
Sen yağ ki, bir daha
Görek lêysanı,
Nurlu tufanında
İsit insanı,
Çiçek lêysanı.
1977
Bizim Sehvlerimiz
Her sehvim
Üfügden baxan bir ulduz,
Güneşde sönmez o
Dumanda batmaz,
Uzagdan görüner sehvimiz, efsus,
Düzeltmek isterik, ömür de çatmaz.
Bu geder sehvlerim
Bes hardan gelib?
Yığsan damla – damla
Ümman olacag
Yaxşı neyim varsa
Dostlardan gelib,
Sehvim özümündür dünyada ancag.
Mêhriban kesleri
Dindir, danışdır,
Gadirleş heyatda
Gedir bilerek,
Dostlarçın yanlış da
Êle naxışdır,
Sehvleri düşmenden
Sorasan gerek.
Talê yollarından
Adladığca sen,
Sedaget, mehebet, bir düğün nedir?
Êle düşmenlerin
Gücü de be’zen
Sehvleri vaxtında
Görmeyindedir.
Arzu göylerinde-
Ümid zirvesi,
Zekadan tökülmüş temeli yêrde.
Sehvler ömürlerin
Gızmar küresi,
Odlarda berkiyer iradeler de.
Geriye ax desen,
Çaylar axarmı?
Hamıya me’lümdür
Bu hikmet, bu sirr,
Sehvler müdrikliye
Gêden cığırmı,
Sehvler cavanlıgından
Gelen ses midir?
Şerikim olmasın
Bu yolda kimse,
Gızıl güneşem de,
Gümüş garam da.
Men öz sehvlerimçin
Cavabdêhemse,
Men öz sehvlerime minnetdaram da. 1977
Birlikde ve Ayrılıgda
Hêyret gözlerile
Cahana baxdıg,
Yêr ulduz – ulduzdu.
Göy ulduz – ulduz…
…Bir dağdan
Çağlayıb
Axan bulagdıg,
Hepemiz bir çaya
Govuşdug, efsus!
Êşgi, mehebbeti
Biz uca tutdug,
Anbaan bir doğma
Ömre calandıg.
…Biz êyni zirvede
Êyni buluddug,
Esdi sert külekler
Biz haçalandıg.
Arzular-
Elçatmaz
O dağlar kimi,
Bir êşgin
Hem gışı,
Baharı bizik.
…Bir kökden ucalan
Budaglar kimi
Heyatda hem birge,
Hem ayrı bizik!
Ümidle cahana
Geldi insanlar,
İnsanlar – mehebet, sêvgi, yaşıdı,
Dünyada
Talêyi
Êyni olanlar
Bes nêçin göresen
Ayrı yaşadı?...
1978
Kölge Kimi
O yêridi başgasının arxasınca
Kölge kimi.
O dillendi özgesinin garasınca
Kölge kimi.
Ucalanla ucaldı o
Kölge kimi.
Alçalanla alçaldı o
Kölge kimi
Dili yoxdu danışsın o,
Odu yoxdu alışsın o.
Doğulanda ümid kimi o doğuldu,
Ümid soldu
Kölge oldu?
Bu dünyada kölgenin ki, izi galmaz,
Kölge olan başgasına kölge salmaz.
O vidasız köçüb gêtdi yêr üzünden,
Êle bil ki, yuxu imiş
Kölge kimi.
Birce anda uçub gêtdi yêr üzünden
Êle bil ki, hêç yox imiş
Kölge kimi.
Düşündükçe duyğulardan gopdu tufan,
Durdu gezeb nidalarım
cerge kimi!
Kainata güneş kimi gelen insan
Yaşamasın goy heyatda
Kölge kimi.
1984
İlan… İnsan… Zeher…
Nêce düşünmüşem
Men zaman – zaman,
Hordasa bir ilan
çalacag meni.
Kêçib bağımızın
cığırlarından
Dêmişem çalacag
Bes hacag meni?
Od yağıb, êynekle
Baxan gözünden,
Gözler gorxu olub
Yadımda galıb.
Bir yol ayağımın
kêçib üstünden
Buz kimi soyuğu
canımda galıb.
Gelir yuxuma da
Gızıl bir ilan,
Gııvrılıb çalmağa
Hazır bir ilan!
Gelbimi illere
vêrdim heyatda,
Oldu istim menim,
Soyuğum menim.
Êle ejdahalar
Gördüm heyatda
Daha ilanlardan
yox, gorxum menim!
8 Sif. 1077
Beli, tebietin
bêle sirri var,
Bunu kim bilmeyir,
Bu ki, bir hagdır:
İlde bir yol çıxır
ilan gabıgdan.
Feget birce günde,
Dünya üzünde-
Deriden – gabıgdan
Min yol çıxanlar
Garşıma çıxdı,
Onların dişinde
yalan zeheri,
Yalandır yanında
ilan zeheri!
Biri te’rif dêyib
Senin adına,
Biri de “şefgetle”
Üstünde esib.
Biri yastıg goyub
Başın altına,
Biri de pambıgla
êle baş kesib .
Yüngül te’riflerin
ağırdır derdi,
Şirin te’rif özü
acı zeherdir.
Tutmasın gelbimi
dumanlar menim
Dillenen narahat sözümmü oldu?
Her defe çaldıgca
ilanlar meni
Üreyim zehere
dözümlü oldu.
Goy yêne ömrümden
Ötüşsün iler,
İller gol da vêrir
ganad da vêrir.
Axı, insanları
öldüren zeher
Axı, insanlara
heyat da vêrir!
1984
Belke de Özümem Özüme Gedim
Belke de özümem
özüme gedim.
Dêmedim bu sirri
men ki, hêç kese,
Sanki ömür boyu
gelbimde menim
Sükutla bağırtı
vêrib ses – sese.
Geldi duyğuların
garışıg sesi,
Sêvincle baş – başa
uyudu dehşet.
Dehşetdir sükutun
gışgırıg sesi,
Bir de gışgırığın
sükutu dehşet!
Susuzlug – yan – yana
durdu denizle,
İşıgla üz – üze gördüm zülmeti.
Sükut bağırdı ki, açma nifreti!
Bağırtı susdu ki,
açma nifreti!
İnsan susduğunu heyat danışdı-
Duyğular
Ürekde galmadı feget.
Sêvgini – gözlerin
hesreti açdı,
Nifreti – sêvgiye
çılğın sedaget.
1984
Yuxular – İkinci Ömür
İller tufanlıdır,
anlarsa sessiz…
Dünya öz sirrini
dêmir ki, dêmir.
Sanki iki ömür
yaşayırıg biz,
Bize yuxulardır ikinci ömür.
Gelbimde o geder
arzular var ki,
Êle bil menimdir
yêr de, sema da,
Sabah nêce olar
nêce olar ki,
Men yuxu görmeyim
bir de dünyada,
Ayrılıg gılıncı
sıyrılıb belke,
Anları su kimi
içeceyem men.
Hegiget dünyadan
ayrılıb belke,
Yuxu dünyasına
köçeceyem men.
Goy olsun, ne geder
bu çetin olsa,
Karvanı gürurla
sürmek isterem.
Onda yuxu görmek
gismetim olsa
Birinci ömrümü
görmek isterem.
1984
Otlar Üstde Yatan Uşag
Zümrüd otlar üstde
bir uşag yatır
Onunla göy mêşe
göy torpag yatır.
Yaşıl çilçıragdır
söyüd budağı,
Bu gün başı üstden
asılıb onun.
Uşag öz bağrına
basıb torpağı
Torpag da köksüne
gısılıb onun.
Odur, göy üfügde
Bir gartal süzür,
Torpag da,
Uşag da
yaz çağındadır.
Onun gucağında
dünyanın özü,
Özü de dünyanın gucağındadır,
Gêniş gollarını
açarag yatır,
Yaşıl otlar üstde
Bir uşag yatır.
Diksiner bu anda
ildırım çaxsa,
Dönüb yêr küresi
sirr küresine.
Eger yêr küresi
ona dayagsa
O da bir dayagdır
yer küresine.
Laleler üstüne
gaçıb yêriyir:
-Yêr oğlu, sen bizi
der, gorxma – dêyir.
Yatır göy çemende
O cavan İnsan,
Durub kêşiyinde
Mêşe de, dağ da.
Eger o uşağı
yêrden ayırsan
Galacag sabahsız
yêr de, uşag da.
Goy güneş dünyada
ümidle yansın,
Harr sesi giteden
giteye çatır.
Goy bütün yatanlar
rahat oyansın!
…Bu gün göy çemende
bir uşag yatır.
Yêr oğlu dünyanı
gucarag yatır.
1984
Erik Çiçekleriydi…
Men bu yêre gelende
erik çiçekleriydi.
Elvan sükutuyla o,
elvan neğme dêyirdi.
Torpağın başı üstde
çehrayi çetri vardı.
Çiçeklerin êle bil
şirin bal etri vardı.
Erik durdu gürurla,
çehrayıydi, ağdı o,
Göz – göz çiçeklerile
sözlü – sözlü baxdı o,
Bu günse göy çemene
ateş paylayır erik.
Anıram o, xeyala
çêvrilen çiçekleri,
Yêllerin ellerile
sovrulan çiçekleri.
Sağ ol, helelik,
erik.
Sene vida dêmirem-
Dêyirem: görüşerik.
…Öz yumrucug,
Tumurcug
yarpaglarıyla mene
Erik el êleyirdi.
Men bu yêre gelende
Erik çiçekleriydi…
Burda baharla birge,
Birden – bire gêriye
Uşaglıg döndü belke,
Gül açdı erik kimi.
Erik – teberrik kimi!
1984
Be’zen
Be’zen zirvedeki
bulud kimiyem,
İndice düzlere
êneceyem men
Be’zen deredeki
Sükut kimiyem,
İndice tufana
döneceyem men.
Be’zen denizdeki bir damlayam da,
Tufandan güdretli bir dalğayam da.
Be’zen dağdan axan
şelaleyem men!
Torpagdan bitmemiş
bir laleyem men.
Be’zen goca gışam,
cavanca yazam,
Garam, damlalarım
sêle çatmayıb.
Be’zen milyon ilden
yanan ulduzam,
İşığım torpağa
hele çatmayıb.
1985
Sabaha Baxarken…
Dayanır üz – üze
işıgla zülmet,
Yatır bir ürekde
sêvgi ve nifret-
Dünya bergerardır
tezadlar üstde.
İnsan ömründendir.
söz de, güdret de,
Sonsuz bir tarix de-
ebediyyet de
Durur saniyeler,
saatlar üstde.
Gorusun goy beşer
öz gürurunu!
Êyni heraretle
sepir nurunu
Güneş de mehkumlar,
azadlar üstde,
Olsun bed emeller
goy xıncım – xıncım,
Alınsın celladdan
cellad gılıncı,
Çekilsin gılınclar
celladlar üste.
Heyatda bir ana
gelbi susanda,
Bir ana güneşi
yanır cahanda;
Ebedi nur saçır
övladlar üste.
Baxsın geleceye
her nurlu düha,
Goy uçsun insanlıg
meğrur sabaha
Mehebbet adlanan
ganadlar üste.
1985
ŞÜBHE İLE SÖHBET
-Besdir, ümid ile baxdın sabaha!
-Axı nêyleyirem ümidsiz ömrü?
-Kimse senden ötrü darıxmır daha,
-Men ki, darıxıram kimseden ötrü.
-Kimse seslemeyir dünyada seni,
-Kimise dünyada sesleyirem men.
-Kimse gözlemeyir dünyada seni,
-Söyle, nece sirdir bu sirr dünyada?
-Gelbimin sesine gerek ses verem!
-Axı, seni kimse sevmir dünyada,
-Kimise dünyada men ki, sevirem!
1985
HEMİN EYVAN
Bir vaxt
O eyvanda
Bir gız baxırdı,
Onun secdesine
ênerdi göyler.
Daşgın şelaletek
axar, axardı.
Gapgara hörükler –
uzun hörükler…
Bu gün o eyvandan
Bir xeyal baxır…
Göresen illerin
insafı var mı?
Uzag bir zamandan –
bir xeyal baxır,
Xeyalın saçları
heç ağararmı?
1985
HEYECANLI YUXU
… Bir cêyran göründü
Yaşıl talada
Ürkek baxışlarla
dayandı, baxdı.
Barıt goxuyurdu
yêr de, hava da,
Sanki gefil gülle
açılacagdı.
—Hardasan?
Ay ovçu!
El saxla!
Dayan!
… Oyandım.
Bedenim
tir - tir esirdi.
Ömür – gün yoldaşım
baxdı nigaran :
—Niye gışgırırdın?
Ne olub? – Dedi.
—Bir cêyran görürdüm…
Alagöz cêyran…
—Cêyran? Çox yaxşıdır o, yuxuda ki…
—Bilirsen?
Tetiyi çekmişdi insan…
Göresen o gülle
açılmadı ki?
1980
9 Sif. 1077
ÖLÜM DÊMEYİN Kİ, DEHŞETLE GELİR
Ölüm dêmeyin ki,
Dehşetle gelir,
Men onu mêhriban – mêhriban gördüm
Dêmeyin soyugdur
ölümün eli,
Yanarag üzüme
toxunan gördüm.
Geldi alnımdakı
mirvari terle,
Sanki sukutuyla
ürek verdi o.
Êle bil sehrli
tebessümlerle
Harasa, ucaya
sesleyirdi o.
… Birden buza deydi
êle bil elim,
Ömrün yağıb kêçen
garıdır belke?
Dêmeyin dehşetdir,
ezabdır ölüm,
Ölüm en ağrısız
ağrıdır belke?!
1980
Dünyaya Güneştek Nur
Yayan İnsan
Dünyaya
Güneştek
nur yayan insan,
Vaxt olur
Üfügde
ulduztek axır.
İlleri min dostla
adlayan insan
Ölümle döyüşe
tekbetek çıxır
Bu gözle görünmez
sirli döyüşdü –
İnsan bu döyüşü harda görmüşdü?
İnsan da,
Ölüm de
baxdı, gülüşdü…
Gülüşden
Üreye
bir şübhe düşdü.
—Ölüm, belke ölmek
dehşet deyildir.
Gelmişik… Gedirik…
Bu ki, bir hagdır.
Torpağa gömülmek
dehşet dêyildir.
Dehşet diri – diri
ölü olmagdır!
Êle ki, can aldım,
Meger ucaldın?
Yêridin şaxtayla,
esdin külekle…
Ölüm, êle bildin
gelebe çaldın,
Ölüm, öleceksen
ölümsüzlükle!..
… Yox! Nece?
Ölüm de
öle bilermi?
Belke bir üşütme
düşdü canına?..
Nece fikirleşdi,
O gemli – gemli,
Sonra gılıncını
Goydu gınına!..
1981
Tebriz Bayatıları
Harayladım tebrizi,
Sıxdı hicran, derd bizi.
Biz yuxuda görüşdük,
Ayırdı seher bizi.
Gar yağıbdır dizecem,
Bu düzden o düzecen,
Gelblerde körpü olum –
Uzanım Tebrizecen.
Hicran – Kaman çalandı,
İller esre çalandı.
Ha getdim – Tebriz deye,
Yollarım haçalandı.
Tebriz nağılım menim!
Eli çıraglı menim!
Sen ey yolların kimi
Golları bağlım menim.
Ezizim, ay ezizim,
Tebrizim, ay Tebrizim.
Gısmetimiz görüş yox,
Niye hicrandır bizim?
Tebriz, barım – baharım.
Gül deyilsen, goparım.
Torpağından bir ovuc
Ver, genceye aparım.
Çınarlar baş – başadır,
Bu yer dahi yaşadır.
Xaganiyle nizami,
Bir vetende goşadır!
1983
Bilsem Geleceyem Dünyaya
Bir De…
Êle geribedir
söz de, fikir de…
Bu nece duyğudur
gelbim de bu an?
…Bilsem geleceyem
dünyaya bir de
İsterdim
Göz yumub
Gêdim dünyadan.
…Görürem,
Gar olur
Yağan yağışlar.
İl gışa calanır
bahar çağından…
Yumağa çevrilib
dostlar, tanışlar
Derin bir kederin
ağırlığından.
Belke bir ümmandım
damlaya döndüm,
Kimese ferehdir
kiminse derdi.
Düşmen ferehini
görüb düşündüm:
Axır düşmenlere
Sevinc de verdim.
Derdin özünde de
yaşayır gurur.
Eger ağlasa da
O için – için!
Hamıdan kenarda
Bir gözel durur,
Ah çekir
Elçatmaz
Mehebbetiyçin
…Görürem torpagdan
çinarlanıram,
Aya ulduzlara
yol alıram men.
Oğul şöhretile vugarlanıram.
Neveler boyunda
ucalıram men!
Sözler talelere
axır aramla,
Sen yêne ellerin
Göz üreyini!
Menim sevgi dolu
misralarımla
Açır sêvgililer
öz üreyini!
Sahile baxıram
seher çağında,
Vêrirem denize
susmaz gelbimi.
Xezerin ebedi
coşğunluğunda
Her dalğa ucalır
abide kimi!
Yox, nêce ayrılsın
söz de, fikir de
Bu nedim dünyadan,
Gedim dünyadan?
…Bilsem geleceyem
dünyaya bir de
Yêne istemerem
Gêdim dünyadan
1981
Goca Ve Cavan
O ses – esrlerden
gelir êle bil,
O ses – nêce uzag,
nêce de kövrek.
Esir o gocanın
üreyi tel – tel,
Cavanca dinleyir
gülümseyerek.
Birinin çiyninde
bir esrin yükü,
Galıb el çatmayan
dünende heyat.
Biri saya almır
heç yêri, göyü
Emrile döv redir
sanki kainat!
Biri salamlayır
güneşi, ayı,
Birinin gözünde
sönen bir çırag.
…Goca êle bilir
cavan olmayıb,
Cavan êle bilir
gocalmayacag!
1984
POEMALAR
Ömür Yoldaşı
Bütün vefalı gadınlara ve övladlarımın
anası Gülareye ithaf
Calandı gêceden
gündüze iller,
Esre talêyimi
megş êtdi dünya.
Yaratdı ne geder
mö’cize, iller
Mene de mö’cize
bexş etdi dünya.
Doğuldum,
Göz açdım,
Ağladım,
Güldüm,
İlkin söylediyim
“Ana” sözüdür.
Bizim mö’cüzeli
heyatda, bildim,
En böyük mö’cüze
Ömür özüdür.
* Bu poema trilogıyanın sonudur.
Evvel «Ana» ve «bacı» poemlarıdır.
Güneş – kainatdır.
Ulduz – kainat,
Bürcler de sêhrli
giteleridir.
İnsana vetense
Sonsuz kainat –
Doğma yêr küresi
Görüş yêridir.
Ulduzlar nurlanır
Biri – birinden,
Parlayır gün kimi
Cahanda insan.
Keçib arzuların
Zirvelerinden
Tapır öz baxtını
İnsanda insan.
Êle ki, üz – üze
Çıxır oğlan, gız,
Bir görüş ağacı
Bitir dünyada.
Êle ki, govuşur
İki atasız –
Yêtimlik köç êdib
Gêdir dünyadan.
Gavuşur, hasretli
Eller govuşur
Secde de bunadır,
Hêyret de buna.
Ele bil intizar iller govuşur-
Talê de deyirler,
Gismet de buna!
İnsan yêr üzünün
Şahı olsa da,
Başlara goyulan
Bir tacdır ömür.
Eger ömür yolu
Uzar yolsa da,
Ömür yoldaşına
Möhtacdır ömür.
* * *
Yêne de arzular
Xatirelendi,
Haçandı a axşam,
Belke dünendi?
…Dinir asta – asta
yastı balaban...
(Artıg onu çalan
köçüb dünyadan,)
Ne çılgın sağlıglar
Aşıb – daşırdı,
Ne sözlü – söhbetli
Tamada vardı.
Bele toy êdirdi
Kendim Xırdalan.
Kendim… Şiş tenesi
Oyum – oyumdur.. –
Goy bilen gelsin,
Goy gelen gelsin!
Yığıldı gohum da
Dost da, tanış da.
Kendim ferehlendi
Toylu baharla.
Birge oturmuşdu
Yuxarı başda
Doğma ağbirçiçekler
Ağsaggallarla.
O, bir işıg kimi
Girdi gapıdan,
Düşdü üreklere
Nur izi onun.
Bir üstü gırmızı
Mil – mil çamadan,
Bir de sevgisiydi
Cehizi onun
—Xoş geldin, elleri xıgalı geldi,
Ay utancag gelin, heyalı gelin!
Geldiyin yollara men gurban gedim,
Yaxın gel, ayağı sayalı gelin!
Bu, gelin hesretli
ana sesiydi,
Onun bir dünyalıg
Gur neğmesiydi!
Ana! Girpiyile
Odlar götüren.
Beş oğul yetirib
Birce toy gören
Merdane ananın
Tentenesiydi…
Ana mügeddesler
Mügeddesiydi!
Birleşdi gelblerin
Arzusu, kamı.
Taleden – taleye
Görpü salındı.
Debdebe namıne
O toy axşamı
Ayaglar altında
Bir nimçe sındı
Nimçe xıncım – xıncım
O gün sınsa da
Ürekler sınmasın – dedik – dünyada.
* * *
Garanguşlar kimi
Keldi övladlar,
Doğuldu mirastek
Saxlanmış odlar.
İki anam oldu
Menim cahanda
Bir anam,
Bir gızım
Anam adında.
Anam bu dünyadan
Gızı günü köçdü
Gızıma tapşırıb
Ömrünü köçdü.
Êle ki, heyata geldi gülümser.
Bagdı tebessüme
Yêrlerle göyler.
Sonrasa…
Boyandı
İller garaya…
(Bu « sonra » goy galsın azca sonraya)
…Kainat gündüzdür,
Kainat gêce,
Dünyanın sirleri
Düyün – düyündür.
Yuxusuz gêceler –
İkigat gece,
Narahat gündüzler –
yarımcıg gündür!
Şair, bes dêyilmi
Köhlen çaldığın
Nedir axtardığın,
Nedir tapdığın
Axtar duyğuları,
İtir yuxunu,
Çoşsun fikirlerin deli çovğunu.
Böyük hegiget var
Sêvgi soraglı,
Ağlın üreyidir –
Üreyin ağlı.
Sükutla söz gezdim
men seheredek,
O açdı sabahı
Layla dêyerek.
Ezabla misraya
Düzdüm sözleri,
Gözel övladlarla
O yazdı şe’ri.
O axı, anadır
Axı, anadır.
Şe’rin, şe’riyyetin yaradanıdır.
Dünyada nesil çox,
Gerine çoxdur,
Seherler,
Axşamlar
Durur yanaşı.
Yareb, yêr üzünde
Gadın ne çoxdur.
Yaxşı ki, tekcedir
Ömür yoldaşı!
Heyatda merdlerin
Ehdi gırılmaz.
Ürek metin olsun.
Söz ê’tibardı.
- Sif. 1077
Kişinin papağı
Yêre vurulmaz
Gadını olarsa
Kişi vügarlı!
* * *
—Bu gün yetim galdı kendde bir uşag.
Amansız taleyin işlerine bax!
—İlkin «ana» dedi gonşu körpesi,
Ananın sevincden titredi sesi.
Özge taleleri
ona yad deyil,
Yad ömrü ömrünün yarısı oldu.
—Yaxşı ki, firuze gözledi on il,
Tamarzı olmadı.
Bir gızı oldu!
Başımız ağrıdı –
Ağrı onundu.
Dişimiz ağrıdı –
Ağrı onundu.
Özü üreyini tutsa da bizim –
Dur’du keşiyinde üreyimizin.
Dini imandı da
Uşaglarıydı,
Uşaglar
En nurlu
İşıglarıydı.
Sanki men
Dünyaya
Teze doğuldum.
Uçmaya göy verdi,
Ganad verdi o.
En böyük uşağı
Onun men oldum.
En böyük ezab da
Menden gördü o,
İsindik biz onun
Heraretile,
Sanki heç yağmadı
Gışları garı.
…Bilmedik
Ne sirdir-
Mehebbetiyle
Gelen belanı da
Göyde gaytarır.
Belanı.
Dehşeti,
Xestelikleri –
Gaytarır…
Gaytardı
Nêçe yol gêri…
Gaytara bilmedi
Yalnız bir kere:
Onda vida dedik
Biz elekbere.
Ayrıldı
Öz ata,
Öz anasından,
Dördüncü baharın
Astanasında.
O gün,
Çulğaladı
Güneşi, ayı –
Ana ağısıyla
Ata harayı:
«Elekber yanında yatan elekber,
Atanın sesini belke işitdin.
Gözledik yolunu
Senin ne geder,
Bu geder gec gelib, tez niye getdin»?
Derdden bükülermi
Ananın dizi?
Tekce yaş tökmedi.
O, gan ağladı.
Kişinin üreyi.
Gadının gözü
Bütün yer üzünden
Pünhan ağladı.
Sebinc isteyirsen –
Derd olur nesib,
Bala itirenler –
Bela tapırlar.
Üzlerde,
Gözlerde,
Teskinlik gezib,
Gala tapırlar.
Sanki tufan ötdü…
Bir sükut çökdü…
Nidasız haraydı
Oğul hesreti.
…Gadın kederinden
Daha böyükdür
Ana deyaneti.
Ana güdreti
Keder serhedleri
Olurmu sonsuz?
O yara sızladı
Dünene kimi.
O yara sızladı –
Arzı oğlumuz
Arzu elekbere dönene kimi.
Sebrle deyanet
Êle üzleşir,
Sêvinc êtmeyeni
Derd edir be’zen.
Derde dözümlüler
Mügeddesleşir,
Derd de insanları
Merd edir be’zen!
* * *
Yêne gelib keçer
Baharlar, yazlar,
Analar
Küsmezler
Talelerinden,
Eger küsseler de üze vurmazlar,
Baxmazlar ezaba,
Alın terine.
…Doğma universitet pillerinden
O galxdı
Analıg
Pillerine
Her övlad gülüşü –
Sirli bir seda,
Gelbinde bir inam,
Ümid doğuldu.
…Eger o, mektebde
Ders dêmese de,
Butöv bir nesilçin
Müellim oldu.
Körpeler dil açdı…
Kama yetdi o.
Dilçilik etmedi,
Dil öyretdi o.
Gelerek üz – üze
Coşğun heyatla,
Yêlkenli gayıgtek
Çıxdı ümmana.
Herden bele dedi
O zarafatla:
—Bir ömür verilib
Efsus insana!
—O niye?
—Elbette bu, arzulardır,
İki ömür olsa…
Bir özün düşün
Biri aileye
hesr olunardı,
Biri de galardı
Senet, êlm üçün.
Tebessüm işığı
Gondun üzlere,
Gülüşler garışdı
Gülüşe yêne.
Yêniden men çıxdım
Uzag sefere,
Telesdim evime –
Görüşe yêne.
Hayana gêtse de
Şair, elinden –
Şairin üreyi
Öz evindedir.
Uzar seferde de
Bilirdim ki, men
Êvimin direyi
Öz êvimdedir.
Cahan kitap oldu,
Seferler setir,
Men salam apardım
Nêçe millete.
Dostlar gülüp dedi:
—Nebi gelibdir
Bu gün öz êvine e’zamiyyete!
İller ganad taxdı
Sözden, senetden,
İlham oba – oba
Dadıma çatdı.
Hörmet çoxaldıgca
Artdı şöhret de,
Paxıllar şöhretden
Daha tez artdı.
* * *
İllerin ardınca
İller ötünce –
Bu galır menimçin
Yêne sirr kimi, –
Girdi evimize
Ne zaman,
Nêce.
Gısganclıg –
En böyük
Bir tehgir kimi.
Vurdu gılıncını
Çox derinden o,
Gısganclıg üzleşdi
İlk ê’tibarda.
Başlanıb
Telefon
Zenglerinden o,
Dolaştı ev – ara
Pıçıltılarla
Nêce narahatdı
Saatlar,
anlar,
Yollar
Ayrıcında
Ömürler durdu.
Üzbeüz çıxmağı
Bacarmayanlar
Ne gizli tellerle
Tele gururdu!
Heçdir üzr istemek,
Yersiz küsenden,
Birce çaresi var –
O deyanetdir.
Senet üz dönderdi
Êle ki, senden,
Êvlere nifag sal,
Bu da senetdir!
—Hardaydın?
—Neynirdin?
—Sirri aç barı!
—Ona niye baxdın?
—O niye baxdı?
Bütün yer üzünün
Gözel gızları
Sanki vurulmuşdu
Mene bu vaxtı.
Kêçdim yoxuşlardan,
Yol aça – aça,
Meger ki, sarsıtmag
Asandı meni?!
Ona mügeddestek
Men inandıgça,
O, dağa – daşa da
Gısgandı meni…
Yalnız özüm kimi
Özüm, varam men,
Be’zen ürekleri
Men ganatmışam
Ne dêyim, belke de
Günahkaram men,
Burda ehtiyatsız
Addım atmışam.
Sen gel, bu şairi
İndi başa düş,
Sükutu şirinse,
dili acıdır.
…Vaxtında tebessüm
Vaxtında gülüş –
Gadın üreyinin ehtiyacıdır.
Be’zen mehel goymur
Yar sözlerine,
Alovsuz.
Tüstüsüz
Alışır ki, o!
Sevdiyi gadını
Duymag yêrine
Aylar, ulduzlarla
Danışır ki, o!
Şairin gelbine
Duman da çökse,
İlk sözü.
Son sözü
Mêhribanlıgdır.
Şairlik eger ki,
Bir igidlikse
Şairle yaşamag –
Gehremanlıgdır!
* * *
Be’zen dara çekir
Meni fikirler.
Ele sözler gelir
Gelbimden menim,
Dêdiyim duyğular
Yalansa eger,
Yer de, göy de mene
Goy olsun genim.
Gadın heyasını
Goruduğutek,
Kışı gururunu
Gorusun gerek.
Axı, bir yastığa
Baş goymagla sen,
Gerek bir ömürçün
Başdan kêçesen!
Gelirse bir gün ağ,
Bir gün de gara, –
Mehebbet insanın
Varı – yoxudur.
Başlar baş goyursa
Yad balışlara,
Başsız külekdir o,
Başsız duyğudur!
Xeyanet dursa da
Be’zen tunc kimi,
Edalet çekilsin
Bir gılınc kimi
Başını itiren
Baş eyib gelse,
Min yol üzr isteyer
Söz arasında.
Vefasız keslerin
Başı kesilse,
Kesilsin evinin
Astanasında.
* * *
Herbin o dehşetli
Od illerinden
Ne geder bir uzun
Gerine keçdi?..
…Gêce seksekeli
Galxır yerinden
-Yuxumda
Yanıma
Atam gelmişdi!
Danışır
Sesinde
Gorxu, heyecan
Gövr êdir min doğma
Söz üreyinde.
Ömüründe davanı
Görmeyen insan
Gezdirir dehşeti
Öz talêyinde
Bir asrin
Görüşsüz
Ayrılığından
Ata yuxularda
Dönür êline.
O, dörd onilliyin
Uzaglığından
Toxunur gızının
Gara teline
Haçan o gızıyla
Görüşüb bilmir,
O gara tellere
Den düşüb, bilmir,
Galır ömürlerde
Herbin tufanı
Açılır
Xatire – ganadlar ancag.
Gebri yad ellerde
Tapılmayanı
Tapır yuxularda
Övladlar ancag!
Ölüm yağışları
Yağır torpağa.
Çağlayır köksünde
Herbe nifreti
Özü ana olup
Nêçe uşağa –
Yêne de gelbinde
Ata hesreti
Çekilsin evlerden
Gorxu, telaş da
Axı, xoşbext günün
Evezi olmur.
İki ata ömrü
Süren gardaş da
Bir ata ömrünün
Evezi olmur!
* * *
Neveler –
Êvlerin
Şıltaglarıdır,
Nesil ağacının
Budaglarıdır.
İndi nene üçün ,
Me’nası ömrün
Yanarda, Vüsaldır,
Sonayla, Êlgün!
Êle ki,
Toplaşdı
Êve neveler,
Nene de,
Neve de,
êle kêf êler!
Nağıl danışılar,
Laylalı nağıl,
Be’zen olar haydı – haraydı nağıl!
Yanar
—Sen ancag laylanı mene de «ana»!
Vüsal
—Ana, nağılımı pıçılda menim!
Sonra da bu yandan
hay çekir sona:
—Layla da menimdir
Nağıl da menim!
* Onlar nenelerine «ana» dêyirler.
Elkün beşaylıgdır
Danışmır hele,
Deyir sözlerini
Tebessümüyle,
Onun bic-bic güle
Gözlerine bax,
Danışsa, onlardan
Beter olacag.
…Esir çilçıraglar,
Titreyir tavan,
Sona regs eleyir
Yerde, divanda
Yanar ateş acıg
Avtomatından
Vüsal düz divara
Çıxır bir anda.
Nene
—Başıma uçurtdu evi uşaglar,
Vallah, üreyimi partladacaglar.
…Çekilir ümmanın
Gur dalğaları,
İncik baxışlarla
Gedir neveler.
Êvi başdan-başa
Bir sükut sarır
Marığda dayanıb
Küdür neveler.
Onlar yaxşı bilir.
Sabahdan yene –
Gelbini zenglerde
Açacag nene!
—Canım – gözüm gurban,
Yanar nêcesen?
Niye gelmirsiniz,
Bêle iş, olar?
Gel, bağım baharım
Gözüm yoldadır!
…Yêne gopar evde
Doğma bir tufan,
Eser çilçıraglar,
Titreyer tavan.
İntizar
Çekiler
Dumanlar kimi,
Bu görüş
Bu şadlıg
Dünyaya deyer.
Nene gur çağlayan
Ümmanlar kimi
Dinceler
Dalğalan
Dalğaya geder.
Baxar nevesine
Tez böyü barı?
Görer sabahı da
Boyunda onun
Beli, gelen esrin
Vetendaşları
Bêlece boy atar
Goynunda onun.
Özü de körpeyle
Bir körpe olup
Ana nesli, nesle
Gavuşdurandır.
Zamandan – zamana
Bir körpü olup
Ana esri, esre
Gavuşdurandır.
* * *
Esrim!
O parladı
Güneşle, ayla.
Esrim!
O, yol açdı
Beşer yazına.
Esrimin mübarek
Addımlarıyla
Çatırıg bir esrin
astanasına
Tarixin –
Zekası derin esrini
Bayragtek
Yükseldek
Ulu göylere.
Bütün esrlerin
Zerrin esrini
Çalayag gelecek
Miniliklere.
Gedirik,
Yolumuz
Mügeddes, uca
Doğma ulduzlar da
Halay – halaydı.
Esrin sahiline
Yaxınlaşdıgca,
Kaş ömrün sahili
Uzaglaşaydı.
Beşer bize verib
Ê’tibarını,
Bizimdir al seher,
Parlar gündüz de.
Aparag
Bir esrin
Analarını
Gelecek esre biz
Gözümüz üstde.
Esaret köç etsin
Yêr küresinden,
Günahsız ganların
İzi silinsin!
Bütün insanlığın
Hafizesinden
Kaş ki, müharibe
Sözü silinsin!
Arzular böyükdür,
Yollar da uzun,
Neve, neticeler
Çatsın murada.
Bütün intizarlar
Yêrden yox olsun,
Sêvgi intizarı
Galsın dünyada.
Parlasın ürekde
Büllur mehebbet,
Aparag
Sedaget –
Sabahkı esre.
Galsın bu esrde
Paxıllıg, hesed,
Goy keçsin necabet –
Sabahkı esre.
Ulduzlar
Goynunda
Mürgüleyek biz,
Biz açdıg kosmosa
Nurlu bir gapı
11 Sif. 1077
Bütün ezablara
Vida deyek biz,
Tek galsın bizimle
Senet ezabı
Xeyalen
O güne
Ganadlanıram,
Görürem, çekilir
Gatı garanlıg.
Sahilden o yana
Êle sanıram,
Başlanır sahilsiz
Bir mêhribanlıg.
Baxır ümid ile
Ulduzlar yêre,
Dêyir: uzat mene
Kömek elini!
…Övladlar uçarken
Sabah göylere
Apansız özüyle
Ana şeklini!
Sema denizleri
Goy lepelersin!
Ana tebessümü
Göye çilensin!
Uçsun ana gelbi
Kehkeşanlarda,
Canan daha nurlu
Me’nalı olsun.
Dêyirem, yetimdir
Ulduzlar orda.
Orda ulduzlar da
Analı olsun!
* * *
Baxış mehribandır.
Söz mehribandır.
Sevgisi –
Ebedi
Bir imtihandır,
Sene tebietden
O, ermeğandır
Ömür yoldaşı!
Yanır üreklerde
Zerresi onun,
Neveler –
En sonsuz
Neğmesi onun,
Yalnız o özüdür
Evezi onun,
Ömür yoldaşı!
Özü gızlarıyla
Ana gatarı,
Çoxalır bir daha.
Sona, gatarı;
Bir nesil böyüdür –
Durna gatarı,
Ömür yoldaşı!
* * *
Biz ki govuşmuşug
Duzla, çörekle,
Birlikde bir ümman
Su içmişik biz.
Axı, ne görmüşük
Heyatda hele,
Êle ağır-ağır
Yol kêçmişik biz.
Söykenek gürurla
Oğula,
Gıza,
Övladlar böyüsün –
Sen dêyen kimi,
Gumrular gonsunlar
Êyvanımıza.
Xêyir xeber üçün –
Sen deyen kimi.
Bizimçin hardasa
Gelin beslenir,
Kaş têzce
Özünü,
Üzünü görek!
Sanki lap yaxında
Bir toy seslenir,
Belke oynamagçin
Biz el götürek?
Övladlar
Bextiyor,
Bextiyar olsun,
Budur ibadetim,
Ê’tigadım da.
Goy senin adında
Bir gız doğulsun,
Bir oğlan doğulsun,
Menim adımda.
Vefa ömürdendir,
Cefa da bizden
Nesiller
Nur alsın
Talêyimizden.
Güneş kainatdır,
Ulduz – kainat,
Bürcler de sehrli
Giteleridir.
İnsana vetense
Sonsuz kainat.
Doğma yêr küresi
Görüş yeridir.
Baxtın gapısını
Ne yaxşı döydük,
Ne yaxşı bir vaxtda
Dünyaya vardıg.
…Tezeden cahana
Gele bilseydik,
Yêne bir – birinin
Mütleg tapardır!
1981-1985
Vicdan
Doğma yer küremiz
Sirli – soraglı,
Esrler goynunda
Hegiget yatır.
İnsan var üreyi
Nurlu, işıglı,
İnsan var gelbinde
Bir zülmet yatır.
Könlünü beşere açan insanlar,
Heyata mehebbet kitabı açır.
Gelbinden şetegler saçan insanlar,
Ölmezlik evine
Bir gapı açır.
Onun sedagetdir
Golu – ganadı,
Gonur dodaglara
o, gülüş kimi.
Güneşden doğulan işıg övladı –
Yerde addımlayır
Bir güneş kimi.
Êy pislik, elvida!
Yaxşılıg, salam
Yaxşılıg azdırsa –
Gan – gada çoxdur.
Yoxsa mehv olardı
Bu dünya tamam,
Yaxşı ki, yaxşılar
Dünyada yoxdur.
İnsanlıg cahanda
Asanmı, insan?
Söhbet aç, bu böyük hegigetinden.
Heyatda tek addan
Gızınmır insan,
Gızınır insanlıg
heraretinden!
Bezeyir baharı.
gışı insanlar,
Esrin dayağıdır
Yaxşı insanlar.
* * *
İnsan doğulanda
Büllur doğulur.
Hardansa bir gara
Yêl esir, efsus!
Bir çiçek kiminse
Gelbinde solur.
İşıg da,
Kölge de ekizdir, efsus!
Bir insan insana
Bir yalan dedi,
İnsanın bir şefeg
Söndü köksünde.
İnsanın gelbini
Paxıllıg yêdi,
Bir işıg azaldı
Dünya üzünde.
İnsana inamdı,
ê’tigaddı dost,
Xoş sözden yara da
Gördün sağaldı.
Ondan kömek umub,
El uzatdı dost,
Dost eli havadan
Asılı galdı.
Doğma kend… İki dost…
Son bahar… İlk gar…
Parla, ey uşaglıg.
Gün kimi parla!
Heyata ilk addım –
êyni çığırla –
Sonradan cığırlar haçalandılar.
Kendin yollarına
çıxdılar birge,
Ezelden can deyib,
can êşitdiler.
Onlar mektebe de
Birge gêtdiler,
Gızıl galstuk da taxdılar birge.
Bu sözler seslendi
O gün cahanda
—Sadıg yox, sen sadıg
sirdaşsan mene.
—Gardaşxan deyilsen,
Gardaşsan mene!
Eşitdi bu anda –
Dağlar bu anda!
Onlar her laxmanı
Bölüb yêdiler,
Onların söhbeti
Gezdi êvleri.
Biri Sadig oldu
O günden beri,
Başga birisine gardaş dediler.
Dostlug üreklerin.
Telebi kimi.
Onların sevinci yerin, göyündür.
Dediler gardaşın bexti yeyindir!
Tanındı komsomol katibi kimi.
Bir günse…
O heç ne demedi dosta.
Sadig küsdü…
Gardaş hayana gêdib?
Sonradan bildi ki,
rayona gedib,
Bele uzaglaşdı
Kend asta – asta.
«Gören niye susur…
ne olub ona?»
Rayondan o yana şeher de vardı
Şeher de gardaşı çekib apardı,
Mehriban – mehriban
Basdı bağrına.
Sadıgın köksünde yara ganadı:
O, ali mektebe
gêtdi, kesildi,
Kesilib yêne de
Kendine geldi.
Sınmıştı gartalın
Sanki ganadı.
Bir gün de şehere
o yazdı bele
« - A gardaş,
Sen indi vezifedesen,
Belke sen mene de
kömek êdesen –
Men de gönderişle gedim tehsile»
İntizar – kederli kitaba döndü
Nêce söndüresen
ürek yanarken!...
O öz gardaşından
cavap umarken
Sükut bir dehşetli cavaba döndü.
Susur… bu susmağın
öz adı varmı?
Güruru ucadır axı, her kesin.
Kömek etmeyirse
Kömek etmesin,
Dünyada heç bele gardaş olarmı?
Çavan dost topladı iradesini,
Ele bil verirdi
her gün imtahan –
Heyatda hêç kese o sığınmadan
Ancag arxa saydı
öz güvvesini.
Dünya yola saldı
üç baharını
Yêtişdi zehmetin
İlkin beheri:
Hügug fakültesi…
Payız seheri…
Açdı universitet gapılarını.
* * *
Külekler önünde
Gürurla dur ki,
Neyleyer cahanda
Tufan insana?
En böyük zelzele
o gün olur ki,
Xeyanet eyleyir
insan insana.
Sadıg çox gelecek
Öten illerden.
İller nêce yaxın.
nêce uzagdı!
Gece yuxularda
Dillenib herden.
Gardaşı yuxudan
Oyadacagdır.
…Gardaşın üreyi
tel – tel esirdi.
O, bu herislikle
Dünyada tekdi.
Sanki govurdular –
O telesirdi,
Deyirdin harasa
gêçikecekdi.
Gelbinde
Êle bir heves vardı ki…
Uzağı yaxına
getire bilsin!
Êle istinadgah axtarırdı ki,
Dövranı xêyrine
Dêvire bilsin!
“Dağ da arxa dursun
Goy dağdan ötrü
Menim arzularım
Xalga gerekdir.
Sabah özüm arxa
olmagdan ötrü,
Bu gün mene möhkem
Arxa gerekdir”.
Gezdiyi, xoşbextlik
Rastına geldi.
Yüksel, bu ganadla
Göylere yüksel.
Bir ata tapdı ki,
Gızı gözeldi,
Feget, vesifesi
Gızından gözel
Yalvarıp o, gıza
Êşg e’lan etdi.
Mügeddes êşgi de
O, yalan etdi.
«He, indi gohumdan
Arxayınam men.
Bir tük de düşmesin telinden onun».
Bu gün yaxşı – yaxşı
Tutar elimden
Sabah men tutaram elinden onun».
Daha ne umasan
Bêle herisden,
Döydü gehremantek
Sinesine o.
Keçib dostların da
Cesedi üstden
Süründü reyaset
Zirvesine o.
Gardaşın uçuşu asimanadır.
Uçur uculara
O, çatmag üçün.
Şeherler mübarek
Bir astanadır.
Rayona rehbertek
Gayıtmag üçün.
O, bir gün teze bir rayona ketdi.
Sandı ki, ellerin
Hayına yetdi.
O nêce memnundu
Öz hayatından
Doğma êl,
Doğma ev çıxdı yadından.
Orda goca ana
Baxdı yollara.
—Oğul hara getdin,
Dê, oğul, hara?
Oğul ezizlerin
Ezizi, oğul
Gêtdi ocağımın
İstisi, oğul!
Yuyunub seherin
şefeglerinde,
Ucalıb şefgetle
yêr üzerinde,
Üzünü anaya
Çêvirdi dağlar.
Oğul hay vêrmedi,
Hay vêrdi dağlar.
Ananı anatek
Sêvirdi dağlar.
—Atanın oğlusan,
Atan igiddi.
Onun ömür yolu davada bitdi.
Atana oğşasan
halaldır südüm –
Ana duasını
dağlar êşitdi:
—Ay bala, men senin çiyninde gedim!
Vezife nur oldu.
o ise kölge,
Teles!
Kêçib gêder cavanlıg çağı!
Ana yaddan çıxdı
Milletle birge
Millet de anadan
Başlanır axı!
Bir ana terk êtdi
Goca dünyayı,
O, vida sözünü
Dêdi dağlara.
Gözü yolda galan
uzag ananı
Gonşular tapşırdı
Boz torpaglara.
Bu sözler seslendi –
Teze ve gedim:
—Ay bala, men senin çiyninde gedim!
Ana ayağına
O nêce varsın,
Rayona yoxlama gelen bir günde.
Çiyninde tabutu
Nêce aparsın.
Sanır ki, bir elat
Durur çiyninde.
Gêce… Yuxusuna
cavan dost gelir,
Bir vaxt ondan kömek
uman dost gelir.
Gelir, hegigete
yollar açıgdır,
Çünki yuxulara
gadağa yoxdur!
Bürüdü dünyanı
gör nêce sesler.
Nêce dehşetliydi
Bu gêce sesler!
Susmazdır sedası!
nidası haggın!
—Vicdan mügeddesdir
İnsanlar üçün!
Sen o mügedese keç niye baxdın?
—Biler öz işini
Ağıllı kesler.
Vicdan uydurulub
nadanlar üçün,
—Sene gardaş dedim…
—Canın sağ olsun!
—Sen itdin illerin vadilerinde.
Hezer o günden ki,
Vicdan yox olsun,
Guru beden galsın yer üzerinden!
—Nêçindir bu geder
gileyler mene,
Sadıg, vicdan nedir
Kim söyler mene?
—Vicdan leyagetdir –
eyilmez, meğrur,
—Axı, tek vicdanla
yaşamag olmur!
Eger tarlalarda mehsul boldusa.
Öhdelik vaxtından evvel doldusa
Bu, vicdan dêyil?
Tedbirin adamlar bilse işini,
Bu, vicdan dêyil?
Bezese nişanlar onun döşünü
Bu, vicdan dêyil?
Menimçin vicdan da
Êle plandır,
Menimçin plan da
Êle vicdandır!
—Goy olsun!
—Sen ise dilini saxla!
İttiham êdirsen meni ne hagla?
* * *
Onün özü atlı
isteyi yüyrek,
Bexti taxta çıxıb
Talêyi gülür.
Yüz hêktar yerine
Sen yüz elli ek,
Mehsul hektarla yox
tonla ölçülür.
“Şöhret ganadında
uçum hemişe
Emeye bağlanır hünerin yolu.
Bir teref şoranlıg,
Bir teref meşe.
Torpag isteyirem –
Men torpag oğlu!”
Meydanı gen olsun
gerek zehmetin.
Telebler önünde
durmag asandır?
Axı, şoranlığı
Gurutmag çetin,
Amma ki, mêşeni
Gırmag asandır!
İnsan, tebietin
möhtacı insan –
Bu gün êyledikce
tebiete gesd
Uzag üfüglerde
Şimşek çaxırdı.
Ömründe bir ağaç
Bêcermeyen kes
Yüzillik meşeni
Beş günde gırdı.
Ağaçlar dururdu
igidler kimi!
Ağaçlar yıxıldı
şehidler kimi!
Mêşe helak oldu,
gêyinek gara,
Her sınan bulağın
Tutar yasını;
Sabah gayıdanda
guşlar da bura,
Tapa bilmeyecek
Öz yuvasını.
Bulaglar üstüne
gizli iz salan,
Şirin görüşler de
Ağıya döndü.
Bulaglar başında
Galxıb ucalan
Şagrag gülüşler de
Ağıya döndü.
Bu meşede altı bulag,
Güneşden nur aldı bulag.
Bu meşenin üstü duman,
Bu meşenin altı bulag.
Min il layla çaldı bulag,
Bu gün burdan küsdü duman.
Düzlerden el üzdü duman.
Xeyallarda galdı bulag,
Altı bulag, altı bulag
Uddu sular kimi
Torpag sirini,
Büllur bulagların
Nur ömrü bitdi.
12 Sif. 1077
Özüyle götürüb neğmelerini
Küsen bülbüller de
Harasa getdi.
Yox oldu topası
ter benövşenin,
Lale çıragları
Söndü mêşenin.
Moralları gelerdi
Öz, gatarıyla,
Şahane kêçerdi.
izden, cığırdan.
Marallar şaxeli
Buynuzlarıyla
Sanki bir meşe de
Apardı buradan.
Maral heyandı burada
Zaman dayandı burada.
Maral bir ah çekdi ki,
Çeşmeler yandı burada.
Düzler sarala galdı.
Çemen garala galdı
İsanlar küsdü maral
Dağlar marala galdı
Uzag dost yuxuda
gelirdi yêne
Yuxuda gorxu da
gelirdi yêne.
—Gardaş o mêşeye
Sen nêce gıydın,
Kaş sen bu dünyada
doğulmayaydın!
Men xalga ağac yox,
servet verirem,
Êle dövlete de
dövlet vĕrirem.
—Ağaclar galxdıgca
Aya, güneşe
En böyük servetdi
Xalga o mêşe,
Serin kölgelikler
yurda bezekdir!
—Xalgıma kölge yox,
işıg gerekdir.
Söz vêrdim sözümden
dönmerem ki, men
Gardaş bu sendeki
Mentige ehsen!
…Göylerden od yağır,
Gel, arana bax,
Bürkü êle bil ki,
Alov dillidir.
Dünyada bu işıg
Axtarana bax,
Ürek garanlıgdır,
göz kölgelidir.
* * *
Xeberle gelen il –
gêder xebersiz,
…Gardaş vıda deyib
ömrün gışına,
Bir sonsuz baharı
Sesleyir indi.
Çoxdan devlet guşu
Gonub başına,
O şöhret guşunu
Gözleyir indi.
Hamıya ağaydı,
Pulasa guldu,
Ne idi mersedi
Bilirdi aydın,
Onun dini puldu.
imanı puldu
Pulu manatla yox,
Milyonla saydı.
Êle ki, insanlar
yolunu azır,
Üreyi soyuyur,
gözleri gızır.
…Bir gıza göz goydu.
O kend toyunda,
Barı açılmasın
Kimseye bu sirr.
Aile şeherde.
Özü rayonda –
Be’zi rehberlerçin bu serfelidir.
Baxdı bir «dostuna»
gülümseyerek:
—Gördün mü o gızı?
—Gördüm.
—Biz gerek
Cavan kadrları
İreli çekek!
Gıza söylediler…
Êle sêvindi
«Gerek ê’timadı
doğruldum indi».
…Gêniş kabinêti
Lal sükut udur,
Gız düşüb sêline
Gurşun anların.
O, hardan bileydi
Bu, sükutudur
Ömrüne esecek
Gur tufanların.
—He, orta savadla
kêçinmek olmaz!...
Xoş sözler söylendi
Gıza ilk defe:
—Evvel komsomolda
İşlersen bir az,
Sonra gönderirik
Ali mektebe!
Gızın gözlerinden
Çekilir duman,
Gün doğur ömrünün asimanına
…Birden xoşbextliyin
yaxınlığından
Sanki bir üşütme
Düşdü canına.
Dodag dindi, söz neylesin,
Eyri geldi, düz neylesin.
Bir şexse ĕl inanırsa.
İnanmasın gız, neylesin
İlk bahara gar elendi,
Büllur ömür kölgelendi.
Gördün könül nale çekdi –
Yer küresi silkelendi.
…Gêce yuxu çöküb
yêne aleme,
Yuxu hegigetden
Pakdır, temizdir:
—Vicdanı unutdun,
namusa deyme,
Herçendi vicdanla
namus ekizdir!
—Genclere gayğıdır bu ki,
Gulag as!
—Gayğı rezaletle
Bir yêre sığmaz!
Bir guş özü gelib
Tora düşerse,
İmtina êylersen
Ondan meger sen?
—Düz dedin bu, tordur.
Hem de ki, zordur.
—Men golu zorluyam?
Bu yalan nedir?
—Beli, senin zorun
Vezifendedir.
Gana susamısan
Dayan, a, gansız
Senin gızından da
Kiçikdir o gız!
—Ne olsun kiçikdir?
—Heya et barı!
—Get, gör nevesine
sataşanları!
…Sanki bu anda
Bir sille seslendi
Gulaglarında.
Oyandı… bir tufan:
Esdi êle bil:
«Yaxşı ki, yuxudur
Hegiget dêyil!»
* * *
Dê, hardan başlanır
Dünyada yollar,
Çöküb ulduzlara,
Aya da yollar,
Ölmezlik yoludur
Sanasan yollar
Esrden esre
uzanan yollar,
Dolaşır dünyanı,
gezib dünyanı,
Yollar gollar kimi
Gucur insanı.
…Bir gala
Dağlarda dalıb xeyala,
Üstünde yükselen
Mermer gülledir.
Zirveye dayarsa
O uçug gala,
O gülde göylere
çatan pilledir.
Dil açır,
o tarix ömürlü daşlar.
Yêl esdi
yüz iller esdiyi kimi.
Zaman elleriyle
Möhürlü daşlar, –
Dağların gedimlik
Tesdiği kimi
Bu gala, bizim gala,
Her daşla gözüm gala,
Tikmedim özüm galım,
Tikdim ki, izim gala,
Burdan iti ötme,
Êy usta mê’mar!
Daş üste daş gayan.
yolun haradır?
Ovulmuş göz teki
Baxan divarlar
Zamanın köksünde
Gara yaradır.
Uca bir senetden
meğrur doğulan
O gala sirrini
açıb dêseydi?!
Dünen merdanelik
hêykeli olan,
Bu gün biganelik abidesiydi!
Bu yêrden kêçermiş
cahan yolları,
Goynunda gün doğub,
İşıglar sönüb.
Galaya bağlanan
Karvan yolları
Ot basıb, kiçik bir çığıra dönüb.
Sanki enib göyün
yêddi gatından,
Gala zirvesine
Dumanlar gelir,
Esrler ardından,
İller ardından
Göze görünmeyen
Karvanlar gelir.
Ne geder dağlar var
Dağ sinesinde,
Bize tebietin
Dağ payıdır o.
Sanırsan geceler
Külek esende
Susmuş karvanların
Harayıdır o.
O gala,
Yaddaşın gur sesi kimi.
Güllesi
Mezemmet güllesi kimi
Ordan aşağına
Deli çay axar –
O, yayda guruyor,
Baharda çağlar.
Yetünde taxtadan
Bir görpü vardı,
Onu da kêçen il
Sêller apardı.
Êle bil sellerle
Gopub yêrinden
Sahiller ayrıldı
Biri – birinden.
…O iclas çağırdı
Özü danışdı,
Bu üsul bizlere
Çoxdan tanışdır.
—Çay daşır, yolları
Yuyub aparır,
Biz elin üzüne
Baxag ne üzle!
Men yox fikirleşdim…
Budur gerarım
Ordan körpü çekek
Öz güvvemizle.
—Körpü?
—Beli, körpü!
—Layihe, sened?
—Xalgın iradesi
Özü seneddir.
—Usta biz taparıg…
—Sonra, daş, sêmênt…
—Bu dağda, bu daşda
Daşmı gehetdir?
«Bu gala daşlı gala,
Gözleri yaşlı gala»…
Kiminse gelbinden
Kêçdi bu sözler,
Êle bil köksüne
neşter toxundu,
Ona bêle geldi
Êle bu seher
Galaya ittiham
hökmü oxundu.
…Cellad baltasıyla
Galxdıgça eller
Gopdu mehverinden
Esrler, iller,
Ah, bu gala, metin gala,
Asan uçur çetin gala.
Gartal xeyal kimi
Çekildi göye
Onun yuvası da
Toz – duman oldu.
Sanki uçurulan
Daşlarla birge
Daşlarla ter töken
Başlar vuruldu.
Neler apararmış
Gayadan yêller,
Neler gopararmış
Galadan êller
«Galanın dibinde bir daş olaydım.
Gelene, gedene sirdaş olaydım»
Ay babam ne dêyir
Dinle, övladım
Bu gün êşitdikcedoğma sesini:
Ay babam, yaxşı ki,
Sen daş olmadın,
İndi hörmüşdüler körpüye seni!
Ağrı yerin, göyün sinesindedir,
Gala divarları
eriyib gelir,
Dünyaya küçüçük
körpü gelirdi
Göçürdü heyatdan
Goca rehreman,
Heyata bir cılız
körpe gelirdi.
Artıg sovuşmuşdu
Soyug gış günü.
Çatdı o körpünün
Açılış günü!
Geldi pionerler bura gatarla,
Gardaş yuxarıda
Durdu vügarla.
Çıxışlar oldu ki,
odlu çıxışlar.
Çıxışlar dalınca
Odlu algışlar.
Ona zillenmişdi
Bütün baxışlar.
Kimi irişirdi,
Kimi susurdu.
Odlu gezebini
Kimse udurdu.
Danışdı…
Gözüne
Gala deyende
Sesi birce anlıg titredi, esdi.
Eller ganadlanıb
Çepik döyende
O, gırmızı lênti
Telesik kesdi.
İz hanı ilk nağıl,
İlk efsaneden?
Baxırdı çapılıb
talanmış dağlar,
Tarixi elinden
Alınmış dağlar.
Bu gün ağlayırdı.
Bu tenteneden.
Yaş tök gözlerinden.
Bulur yağışınla
Ağla, a dağlar.
Yaran sağalacag
Bu ağlamagla?
Essin goy zirveden
Gezebin külek
Ağla, dünen meşe
Ağladığıtek.
Ağla! İndi senden
Azca uzagda,
Bir gız da ağlayır
tenha otagda.
Ağla sesin tutsun
Bütün alemi,
Bir ana – oğluna
Ağlayan kimi.
Durub gerib – gerib
O yêtim gala.
O gedim gala
Bir de el toxunsa
Doğma ganaya,
Gala galmaya!
Gala esrlerin
Güssesidirmi?
Güllesi bir gezeb
güllesidirmi?
Bağça salan gül derer,
Derib töhfe gönderer,
Dünene kec baxandan
Sabah da üz dönlerer.
…Zaman seksekeli…
Cahan nigaran…
Ürek narahatdır.
Nêce narahat?
Nedir gelbindeki,
zelzele, tufan?
Gelir yêr üzüne
Gêce narahat.
Dünya söyle görek
Ne sirdi sende,
O gorxur, her defe
gêce gelende?
Calayıb gêceye
O gündüzünü,
Bunu demeye de heç dili gelmir
Günahkar bilende
İnsan özünü –
İnsan yêr üzünde
yêr tapa bilmir!
Belke gövr êleyir
yaralı iller?
Soyug garanlıgda –
fikirler gara.
Gara eller kimi
Gara emeller,
Belke gece onu
çekirler dara:
—Yêne zühur etdin?
Ne üçün, niye?
Sadig, belke geldin
Tebrik dêmeye?
Meger tikilirim
her günde körpü?
—Ucaldı cinayet üctünde körpü?
—Menim irademdir
onun özülü.
—Gelecek söyleyer
Esl sözünü:
Sen ayı doğrayıb,
ulduz eyledin!
—Sen lap zehmetimi
ucuz eyledin!
—Tarix divarından
sökülen daşlar
Sabah ittihama
Başlar, ne başlar!
—İttiham… Cinayet…
Vicdan… Gelecek.
Sen bu debdebeli
sözlerden el çek!
Burda temel goydum
hünerlere men?
Çatdırdım êlatı
zeferlere men.
—Xalgın hünerini
Adına çıxma!
—Kendlerde gördüyüm
her kiçik daxma
Gözlerim önünde
Saraya döndü.
Men baxdım…
Gürurla gelbim döyündü
—Gardaş, tanıyıram.
Seni yaxından.
—Mene de isteyin
Pislikdir ancag!
—Dünen bir gız tutdu
Senin yaxandan,
Sabah tebietle
Tarix tutacag!
—Ne tarix? Men dövrün
Vicdan sesiyem,
Burda partiyamın iradesiyem!
—Vicdan?
Hanı, sende o vicdan hanı?
—Yêne de başladın
köhne neğmeni!
—Partiya özüdür
Esrin vicdanı,
O, sorğu – suala
çekecek seni.
—Mehkeme?
He, sevin, toy – bayram eyle!
—Beli mügeddesdir
Dövrün ganunu.
—Hakimsen,
Gel meni
İttiham êyle!
—Belke êle oldu
Kim bilir bunu!
—Ganun keşiyinde
Durursan, dur da.
Meğer biz yazmırıg
Ganunu burda?
—Kül ile oynama,
Sönübdür odun.
Ganun yaza bilmez
Ganunu pozan.
—Meger hügugşünas
Onunçün oldun
Ki, bizim hügugu
Sen tapdayasan?
...Yatırdı al – gumaş
zer içinde o,
Êşitdi hardansa
Boğug ses geldi
Seksenib oyandı
Ter içinde o,
Gorxu da oğrutek
gözlenmez gelir.
Gezeb sözlerini
o, uda – uda
Titredi varlığı
Bu an gorxudan,
Gorxu vücuduna
düşüb gor kimi.
Gözü göre – göre
Baxır kor kimi.
Düşünür « Belkede menim sonumdur
Sadig sedagete
sesleyir meni?
Belke de o menin öz vicdanımdır,
Gêce de, gündüz de
izleyir meni?!
Men agır zehmetle
Galxdım, ucaldım,
Esen yeller sildi
Alın terimi
Men çaylar üstünden
Körpüler saldım
Yandırdım öz ömür
körpülerimi.
Men ona dost dedim
O mene gardaş,
Hesretdir dostunun
üzüne gardaş…
Ayrıldıg. Bu hökmü
talêmi vêrdi?
Uçdu uzaglara
Çaşgın xeyalı –
« Hele uşaglıgdan
O bal sêverdi,
Belke bal gönderim,
Bizim dağ balı».
Bêle mêhribanlıg
nedendi gören?
Nurlu gündüze de
çöküb garanlıg,
Yêrde de, göyde de
Bir nigaranlıg!
Ne olub, uçmağa
ganadmı ister?
O, sovgat gönderib
İmdadmı ister?
Bal gêtdi…
Bal, feget, geri gayıtdı.
Ağır tehrig daşı
Êndi çiynine.
Sovgatla pna bir
Name de çatdı:
“Götür, senin balın
zeherdir mene”.
* * *
…Ne olub dünyada
göresen bêle?
Hardansa sert gülek
esirdi ancag.
Göyde tufan vardı,
yêrde zelzele.
Ayağı altından
Gaçırdı torpag!
Çaxırdı üfügde
od ildırım da.
Sanki ayrılırdı
o, baharından.
Onun dağ saydığı
Uca gohum da
Uçmuşdu zamanın tufanlarından
Dönübmü illerin
Talê yolları?
Nêce vida dêsin
O pışa bilmir!
Axı teze dövrün
Teze mê’yarı
Köhne ölçülere
sığışa bilmir!
“Ona mektup yazım?”
Çox yazdı, cırdı.
“Belke yol gösterib,
tedbir tökdü o”.
Dünen özü üçün
tehgir sayardı,
Duydu bu arzudan
yüngüllük de o:
“Gur ömür çayımın çekilir suyu,
Belke bir gayıgdım
daşlara deydim;
Êle yol gêdirdim men iller boyu,
Senin mehkemene
men gelmeliydim!
O geder ittiham êtmisen meni,
Belke bağışlarsan
İndi sen meni.
Bir vaxt menden kömek
uman, a dostum,
Yaman dost elinden
Aman, a dostum,
Görmedim,
Duymadım,
duya bilmedim –
O, göy gurşağımda
Gara zêh oldu.
Baş vurdum bulanlıg suya, bilmedim,
Bir ömür sehve cavabdêh oldu.
Zehmetsiz günleri
Afsane saydım,
Yêne düşündürür bu sirler meni.
Dünen men heykeli goyulmalıydım,-
Bu günse çarmıxa
çekirler meni.
Êle yêr üzünde bumu hegiget –
Bugünkü Nögsandır
Dünenki xidmet?
Menim sehvim varsa,
dövrün sehvidir.
Özü gurban gêtmiş
Ömrün sehvidir.
Gelsin teze nesil –
Gelbinde heves,
Onları böyütüb bizim el – oba.
Bugünkü xidmetler ne olacak bes,
Onlar da günaha
Dönecek sabah?!
Êy esrim, sen nêce
iti sür’etsen,
Doğurdur bu sema,
Bu torpag seni.
Senden evvelkini
Sen inkar êtsen,
Senden sonrakı da.
Danacag seni!
Meninçin dağmadır, sevincim, derdim
Kêçir üreyimden.
her yol da, iz de.
Bu adı, şöhreti gurban vêrerdim,
Muellim olsaydım öz kendimizde.
Men niye çatmadım
arzularıma?
Cahanmı sehv düşüb,
iglim deyişib?
Ya men gêcikmişem
Ya menim gatarım öz gatarıma,
Ya menim gatarım
Têz gelib kêçib?
Belke vücud menem,
Vicdanım da sen?
Be’zen üreyim de
Baxmır sözüme.
Êle gaçıram ki, özüm özümden,
Men çata bilmirem
özüm özüme.
Haçan ayrılmışam
Dê, men seninle?
Xeyala dönmüşmü.
Dostlug, mehebbet?
Üzbeüz olmuşam
gelben seninle
Üz – üze gelmeye gorxuram feget.
Sirlidir torpag da.
gül de, çiçek de,
İnsan doğulmuşug –
Bu agibetdir.
Uzag ulduzları
Aça bilsek de,
İnsan acılmamış bir planetdir.
Arzular cahanda
ilk garanguşlar.
Bahara gel desen
Bahar êşitmir.
Dünyada bitse de
Bütün vuruşlar,
İnsanın özüyle
Vuruşu bitmir.
Belke güleçeksen:
«Ne olub sene».
İstedim gelbimi
men açıb dêyem.
Belke çatmayacag
Bu mektub sene,
Çatsa cesaretim, göndereceyem.
* * *
Her gün – bir susmayan
ses – sorag kini
Zamanın sehrlı
köçünde geldi.
…O mektub gözlenmez.
Bir konag kimi
Yıpranmış bir zerfin
içinde geldi.
Dost baxdı…
Gizilti gezdi canında,
Dillendi bir ömrün
Êrken nağmesi.
Dindi uşaglığın
gür ümmanında
Külekden seslenen
yêlken neğmesi.
Yêlken gayıgçıya
Nêce gerekdi –
Dözmekçin illerin
Sert tufanına.
O yêlken
Dalğadan dağlaya deydi,
Yêne gayıtdımı
öz limanına?
…Zeng vurdu rayona
teles – telesde.
Onu dinlediler
Soyug bir sesle:
—Hardadır?
Yoxdur o!
—Haçan gelecek?
—Bir de bu yêrlere
o çetin gele!
O ses pıcıldadı
Sanki sevincek
—Dünen plenumda… öz xahişiyle!..
Düşdü telefonun desteyi yêre:
«Bu xahiş benzemez
O xahişlere».
Xahiş!
Ferman kimi möhürla xahiş!
Mecburi xahişdir
könüllü xahiş?
Menim xahişlerden
Bir xahişim var -
( Tökse de yay günü
yağan gar kimi),
Gerek ê’timadı doğrultmayanlar
Gêtsin ê’timadsız o damlar kimi
Belesi « xahişler »
gêden zamanda,
Esl xahişlere
İtir inam da.
Sadıg öz gelbinde
Elvida dêdi,
Dêdi gezeb adlı
zağlı gılınca.
…O, belke sadece
Kende gêtmedi.
İtmiş vicdanının
gêtdi dalınca.
Görür ütüglerin nehayetinde.
Elvan çiçekleri
külek sovurur.
Bir ana gebrinin ziyaretinde.
Yol azıb gayıtmış
Bir oğul durur.
Oğul üreyinden
haray gopanda–
yêne cahanda –
Üzünü anaya
çêvirdi dağlar, –
Anatek ananı
sêvirdi dağlar!
Zirvenin güneşden
zerrin tacı var,
Yadına garlı dağ,
göy tala düşdü.
“Belke kömeyime êhtiyacı var?”
Seher teyyareyle
O yola düşdu,
* * *
Kainat pozmayır
öz ahengini,
Ümidler yollarda
Güneşe dönsün!
Tebiet!
yaratdın gara rengini
Ki, ağ reng daha da
Aydın görünsün?
İnsanlıg cahanda
Asanmı, insan.
Sohbet aç, bu böyük
hegigetinden!
Heyatda tek oddan
Gızınmır insan,
Gızınır insanlıg
heraretinden.
Essin yêller kimi
illerin, dünya.
İnam da.
Ümid de gelbimizdedir.
Yaxşı ki, senin de
mehverin dünya,
Yaxşı insanların çiyni üstedir!
Dêkabr 1986, yanvar 1983
İNSAN OĞLU
İKİ GÜTBÜN ARASINDA
I
Özün teksirin de
uludur senin,
Tarix sinesinde
Vuran üreksen.
Bilmirsen dünyaya
sen nêce geldin,
Bilmirsen nêce de
Sen gêdeceksen.
Her günün,
Her anın
doğma sesi var,
Zaman addımları
Sene ezizdir.
Dünyada her şeyin
Xatiresi var,
Bir doğum,
Bir ölüm
xatiresizdir.
Gelirsem, gêdirsen…
Feget êle bil.
Doğum da, ölüm de
Seninki dêyil.
Ekirsen,
biçirsen,
tikib gurursan,
Sêller tek çağladın
yêller tek esdin.
Bilseydin ölmekçin
Sen doğulursan,
Belke de dünyaya
Sen hêç gelmezdin.
Bu an gözlerine
düşdü nur, İnsan,
Gördüm birden – bire
Tutuldu üzün:
—Yox, yox ölmek üçün
Doğulmur İnsan,
Doğulur yaşamag,
yaşatmag üçün!
Esrin axşamı var,
Esrin sübhü var,
Yollar intizardır.
yollar mükedder.
Ömrün de cahanda
iki gütbü var.
Uzanır cenubdan
Şimala geder.
Esir iki gütbün
Sirli yêlleri,
Galın cengellerde
uca, ağaçlar.
Cenub herareti –
Genclik illeri
Şimal hegigeti –
Bem – beyaz saçlar.
Dğuldun bu yolu
get êtmelisen,
İl gelir göz ile gaş arasında,
Gütbden gütbe
Sen gêtmelisen,
Ömürdür – yaz ile gış arasında.
II
ELE KÖRPÜ OLDUN NESİLLERE
SEN
Gelimli – gêdimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya.
Dağlar zirvesine
Galdırdı seni,
Ömürlerde doğan
Güneşdin, aydın.
Xalgın merdliyini,
igidliyini
Dünenden sabaha
çatdırmalıydın.
Sen geldin.
Gêtmedin.
Gêde bilmezdin,
Xalgın talêyi tek
Dünyanı gezdin.
Doğma torpağını
basdın köksüne,
Hegiget – elinde
Gılıncın kimi.
Gelbinden od vêrdin
Dünya üzüne
Sönmez şö’le kimi,
Gığılcım kimi.
Odlardan doğulan
Odlarda galdı.
Talêlerde galdı,
Adlarda galdı.
Geline ayıran
Dêmedin ki, sen,
Ayrana doyuran
Dêmedin ki, sen.
Sadigler gelbinde
sedegetin var,
Sêvgi seadetdir –
Mehebbet ömür:
Efsus ki, o geder
Nesihetin var,
Bu gün nadanların
yadına düşmür.
Feget nadan üçün
Yaşamır insan,
Yalnız İnsan üçün
Yaşayır İnsan.
İller yêr üzünden
sessiz gêdermi?
Gêtseydi zamanda
Gırılmış simdi.
İnsan yêr üzünden
İzsiz gêdermi?
Gêtseydi kainat
İndi yêtimdi.
Êle körpü oldun
nesillere sen,
Çatdın esrlerden
esrlere sen.
Büllur bulağından
Tarixler içib
Müdriklik – ölmeyen
bir hegigetdir.
Gelimli – gêdimli
dünyadan kêçib
Sen ki, ebediyyet
Yoluyla getdin.
Gêtdin,
ve gêdirsen,
ve gêdeceksen.
Yêre de, göye de
Çünki gereksen!
III
ZAMAN ATLI OLDU, İNSAN
PİYADA
Zaman atlı oldu,
İnsan piyada,
Zaman umman oldu
Nesiller ada.
Geçib yerin – göyün gayğılarından
Yollara şaxta da baran da geldi.
İnsanın narahat duyğularından
Dünyaya İncilde, Gur’an da geldi
Yox, uda bilmedi
Zerdüştü zülmet,
Yolları işığa, nura sarıdır.
Din ayrı olsa da
İsa, Mehemmed
Onlar bir ağacın budaglarıdır.
Onlar bir budağın yarpaglarıdır.
Onların ilk adı
İnsan olubdur,
Cahan insan üçün
cahan olubdur.
Onların dinini danan olsa da
Onlar ki, tarixdir bizim dünyada.
Dinir sülhün sesi
uzag nida tek,
Emmi – amanlığa «amin» dêyerek.
Menim öz alemim,
Ayım, günüm var
Yurdumun taleyi agibetimdir.
Men dindar deyilem,
Feget dinim var;
Dinim öz tarixim,
öz milletimdir.
Gezebil keslere menim kinim var,
Sêvirem kimler ki, gelbi açıgdır.
Men dindar deyilem
menim dinim var,
Men mêhribanlıg,
xêyirxahlıgdır.
Menim öz dostum var,
öz düşmenim var.
Her şeyden ucadır mene hegiget.
Men dindar deyilem,
menim dinim var,
Dinim mehebbetdir,
dinim sedaget.
Yollar yolçusuyam,
Yol gêdenim var,
Dünya uyuduğum nur beşiyimdir.
Men dindar deyilem,
menim dinim var,
Dinim övladlarım,
Êv – eşiyimdir.
Menim baş eydiyim
Bir vetenim var,
Axı men onunku.
o da menimdir.
Men dindar deyilem
menim dinim var,
Dinim öz torpağım,
öz vetenimdir.
IV
İNSAN İRADESİ
İnsan iradesi
yareb, nedendir?
Ateşde yanmayır.
suda batmayır,
Ona zamanın da
gücü çatmayır,
İnsan iradesi,
yareb, nedendir?
Önünde zaman da
zamansızlaşır,
Gelir ebediyyet,
ölümse gaçır –
İnsan iradesi
yareb, nedendir?
Azadlıg eşgile uzanır yollar,
Gılınca çêvrilir
Kesilmiş gollar,
İnsan iradesi.
yareb, nedendir?
Onun derisini
Diri soyurlar,
O gêdir dünyadan
gözünde nurlar,
İnsan iradesi, yareb, nedendir?
Sêvgi, mehebbetle
Gelbi döyünür,
Uçruma atırlar –
Zirveye dönür.
İnsan iradesi
yareb, nedendir?
Öz arxan, direyin –
öz iradendir!
İraden, êy İnsan ilk tentenendir!
V
SEVDEYE ÊNDİKCE KAİNAT
SENE…
Sen baxdın göylere,
Baxdın aramla,
Üfügler eyilir,
üfügler sınır.
Ulduzlar axışır,
sonsuz nizamla,
Bu göymü fırlanır,
yêrmi fırlanır?
Ulduz da ucadır.
güneş de uca,
Göylere nur saçan
senin özündün.
Dünya birce defe
14 Sif. 1077
Dövre vurdugca
Sen min yol dünyanın
Başına döndün.
Ulduzlar min – milyon,
Ulduzla tek – tek.
Uzduzlar göylerin
Susmuş sesidir,
Kainat goynunda
Kiçik bir ürek
Dillendi bir böyük
haray çekerek,
Sen dedin – tırlanan
yêr küresidir.
Senin ölmezliye
yol aldı ömrün,
Sildin güneşlerle
Alın terini.
Tek yêrin sirrini
Açmadın, ogün
En evvel göylerin.
Açdın sirrini.
Sene – “sus” – dêdiler,
Susa bilmedin,
Yêne yêr küremiz
“Fırlanır”- dêdin.
Secdeye êndikçe kainat sene,
Yêrde ölüm oldu mükafat sene.
O an gucaglayıb
Yêr küresini,
Uzar sonsuzluğa
Çatan sen oldun.
Göylere ilk addım
Atan sen oldun.
Bilmedi tongala
yaxanlar, seni –
O axşam odlardan
Teze doğuldun.
Dünyayla baş-başa
yatan sen oldun.
VI
İNSANI İNSANDIR ÖLÜMSÜZ
ÊDEN
Zaman amansızdır,
Zaman mêhriban,
Sêvdiren zamandır,
Sêven de zaman!
Mehebbet bexş êdir.
Ümid getirir,
O ezab vêrirse
dözüm de vêrir.
Burda Lêyli derdi
dillere düşdü,
Cülyêtta ağladı
uzag diyarda.
Burda cavan Mecnun
çöllere düşdü,
Ömre vida dêdi
Romêo orda.
Açıldı İnsançin
sirr dalınca sirr.
Giteler başgasa,
Derdler êynidir.
Burdan yêddi gözel
Gördü alemi,
Nur olub govuşdu
Torpagla, göyle.
Ordasa Cakonda
Gur işıg kimi
Galdı esrlere
tebessümüyle.
Bu, ömrün en böyük
Hegigetidir:
İnsanı insanlar
ölümsüz êdir.
Uzag esrlere düşdü ses – seda,
İller de tarixçin
Parlag güzgüdür.
İnsandan ulu bir
Mehlug varsa da
O yene insanın
Êle özüdür.
VII
GÜLLE NEĞMEYE YOX, ÜREYE
DEYDİ
Bir neğme seslendi,
İlahi neğme,
O dahi neğmeydi,
O dahi neğme.
Tunc atlı neva tek
coşdu, çağladı.
O, sêven gelbini
Aleme vêrdi.
Rusiya şê’rinin
ezel övladı
Beşere ebedi
Bir neğme vêrdi.
Êşge yana – yana
Dindi Tatyana,
Titredi onegin soyugluğundan.
Ateşli bir neğme
Axdı cahana
Arzular, ümidler
İsindi ondan.
O, nedir?
Üz – üze
dayandı cani,
Mügeddes neğmeni
Nişana aldı.
Varmı êle cani,
gezsen dünyanı –
O seni, o meni
nişana aldı.
Êle ki, neğmeye
Tuşlandı gülle.
Êle ki, o cani tetiyi çekdi,
Açdı gar üstünde
Gırmızı güller;
Gülle neğmeye yox
Üreye deydi.
Neğmekar susarken
Yêr üzerinde,
Gezebli ümman tek
Coşdu o neğme.
Garlı sonsuzluğun
ağ düzlerinde
Ürekden üreye
Goşdu o neğme.
Sebuhi gelbile
Ah çekdi gafgaz,
Şair susdurular,
Neğmese susmaz!
Neğme ganadlandı
göyün üzüne
Gezdi garış – garış
O, kainat.
…Tarixin bir gara
Sehifesine
Le’netle yazıldı
Caninin adı.
Düz bir esr keçdi
O garlı günden
Soyug yeller esdi
Dünya üzünden
Şübheler altında
Ne sirler oldu?
Zorla susdurulan
Şairler oldu?
Gızıl lale bitdi
Şair ganile,
Gebrini secdeye
Gele bilmedik.
Neçe gülle çaxdı
Adsız caniler,
Kim kimi öldürdü
Bile bilmedik.
Feget cinayetin
itermi izi?
Arzulu, ümidli
Min ürek susdu.
Biri öz gözüyle
Gördü İblisi,
Biri de « Oxu tar »-
Dêyerek susdu.
Ne geder
Gan tökdü
Gapgara eller,
Yaza vaxtsız yağan
Şaxtalı garmı?
Bir şair gelbine
Sıxılan gülle
Bir xalgın gelbini yaralamırmı?
İnsan?
Bu nidaya bir de gulag as,
Şair susdurular
Neğmese susmaz!
VIII
SENİN ÇİYNİN ÜSTDE YÊR TUTUB
GERAR
Sen inan semaya.
torpağa İnsan,
İnamsız bir ömür –
Bir heyat dêyil!
Ucal, sen könüller
Açmağa İnsan,
Ganad uçmayırsa
O ganad dêyil!
Bütün beşerle ol, –
Tenha galınca.
Beşersiz ê’tigad.
ê’tigad dêyil!
Can atma, sen ancag
Sêvinc dalınca,
Hesret de, nisgil de
Ömre yad dêyil.
Goru üreyinde
Mehebbet varsa,
Dünya başdan – başa
Toy – büsat dêyil
Çekinme yollarda
Garlar yağarsa,
Kim sevmir dünyada
O xoşbext dêyil.
Yox ise – saatın
Davamı anlar,
Dê, ömrün sonudur
O saat dêyil.
Senin çiynin üstde
yêr tutub gerar.
Sensiz kainat da
Kainat dêyil!
IX
PARLADI DÜNYADA O, GÜNEŞ
KİMİ
Êy İnsan, xalg seni
Sen xalgı sêvdin,
Yêni dünya gurmag meyer asandı?
Uzag simbirsk…
Kiçik bir êvden
Beşer talêyine
Bir yol uzandı.
Çıxdı zülmetlerden
Seherin yolu,
O yola calandı
Beşerin yolu.
O gün…
Cahan boyda
Gêniş üreye
Dünyanın ümidi,
İnamı axdı.
Kim dêye bilerdi
Güneş üreye
Zeherli gülleler açılacagdır.
Gorki… gedim bina
Durur gururla,
Moskva altında
Tepeler üste.
Boylanıb üfügden
Gışla, baharla
Güneş de nurunu
Sepeler üste.
Serkerde yatagda…
Ordu bes hanı?
Zefer dalğaları tutub dünyanı!
Azadlıg neğmesi
Gezir dillerde,
Bayragdar yatagda –
Bayrag ellerde.
O yatır.
Nigaran – nigaran yatır, –
Esrin peyğemberi, –
Esrin dühası.
Onunla yer yatır.
Asiman yatır,
Dünya onunlaydı.
Osa dünyasız.
Xeyanet, sedaget
Ayırd olarmı?
El atdı, yapışsın
O têlefondan
Xestelik adıyla
Ayırdılarmı
Dê, onu ölkeden
Ölkeni ondan?
Onun gayğısıyla kimler kim oldu,
Oldu vezifeli,
şöhretli, şanlı.
Rehbere diggetmi.
Hörmetdirmi bu,
Nêçindir göresen
Bu canfeşanlıg?
Bir de têlefona
Kederle baxdı,
Yazmag, danışmag da
Ona yasagdı.
Öz meğrur sesile
Erzi titreden
Bu gün susmalıydı
ne üçün, neden?
Anlar asta kêçir,
Saatlar ağır
Baxır penereden
kederli Ay da.
Özü bacarsaydı
Bu gün susmağı
Gerek lap dünenden gelbi susaydı
Bu êve axırdı
yüz – yüz gerine
Min bahar govurdu-
Min garlı gışı.
Onun başı üste
Durmuşdu yêne
Onun ümid adlı
heyat yoldaşı.
Hardasa parlayır
Zümrüd çemenler,
Hardansa ümmanlar
Çoşub gelirdi.
Ömrün yollarını
Goşa kêçenler
Ömrün limanına
Goşa gelirdi.
Tarixe nur saçlı
Ürek dünyada
Bu anda yeridi,
Göyündü ürek.
Kiçik bir otagda.
Ürek sussa da
Cahanın köksünde
döyündü ürek.
Azadlıg – ilk sözü,
Son vesiyyeti,
Êşgi – esrlerçin
Bahar – yaz kimi.
İnsan – ulu insan
İnsaniyyeti
Vêrdi insanlığa
bir miras kimi.
X
SEN TORPAĞA TOXUM SEPDİN
Sen torpağa toxum sepdin
Bitdi xeyirxahlıg
yêr güresinde.
Sen denize toxum sepdin,
Neğmeler eşitdin
Dalğa sesinde.
Sen mêşeye toxum sepdin,
Düşdü ylolarına
Serin kölgeler.
Sen dağlara toxum sepdin
Bir boy da uçaldı
Meğrur zirveler.
Sen göylere toxum sepdin.
Göyler ulduzlardan
Behre gönderdi.
Sen gelblere toxum sepdin
Mehebbet cücerdi.
sêvgi göyerdi.
XI
SENEDİR DÜNYADA TEKCE
GÜMANIM
İnsan yazılmamış sirdı kitabdın
Sen ne axtarırdın,
gör sen ne tapdın!
Neçe yol sehere
Calandı gece,
Zaman bir sudur ki,
axmaz tersine.
Cahan ümman kimi
lepelendikce
Niye baş eym zerreler sene.
Bu atdın od çıxdı
gızıl güreden,
Yox, müdrik ağlın da
öz derdi varmış
Dünyada kiçikden
kiçik zerreden
Dünyayçın böyük
Bela doğarmış
Atom parçalandı.
yandırdı, yandı.
Nurundan gözlere
çökdü garanlıg.
Zaman gerdişinden
Sanki dayandı.
İnsana heyretle
Baxdı insanlıg.
Atom parçalandı…
Sende güce bax!
İnsan, sevindinmi
hemin gêce sen
Senin faciendi –
senin tentenen!
Gelbin gürurlamı
Vurdu sinende?
Belke de sen bu gün
êle xoşbextsen!
Sabah xirasima
güle dönende
Özün hönkür – hönkür
Ağlayacagsan!
Sen zeka yoluyla
Meğrur gederken
Zümet buludların
Goynuna girdin.
Beşere sen heyat
Vêrmek isterken
Bes niye heyata
ölüm getirdin ?
Birden teryad etdi
üreyin senin
Tutuldu gelbimin
sesi, sözü de.
Zekanın özünden
Doğan güvenin
Önünde gücsüzmüş
Zeka özü de.
Facie baş vêrse…
Bir özün, düşün, –
Sönecek od ocag
yêr üzerinde.
Onda insanlığa
yas tutmag üçün
İnsan galmayacag
yêr üzerinde.
Olacag dünyamız
Onda körpesiz,
Ocaglar gulacag
gelinsiz onda.
Uzag ulduzların
sakinleri, siz,
Bizi ağlamağa
Gelin siz, onda.
Gelin gelbinizde
heyecan, telaş,
Görün torpag üstde
kor garanlığı.
Dêyin, ulduzlardan
öyreneydi kaş
İnsan insanlara mêhribanlığı.
Ulduzlar ümidle
torpağa baxır,
Ebedi zinetdir
nur asimana.
Ulduz da ulduza
yad dêyil axı,
Bes niye yad olsun
İnsan insana?!
Min – min mö’cüzeler
düşür keserden,
Sonsuz kainat da
Bize dar gelir.
Dehşetli belalar
gören esrde,
Nece görünmemiş
belalar gelir.
Sabahın yolları
hele dumandır.
Bu gün haray çekir
çay da, deniz de
«Çêllêncêr» gelbleri
odları, yandı,
Çernabil iz goydu
talêyimizde.
Belke beşer küsüb,
könlü gırıgdır,
Nigaran – nigaran
Belke karıxıb
Cahan sınaglardan
yarıg – yarıgdır.
Azon yarığıda
Bu yandan çığıb.
Ayıg ol, cahanda
yol geden zaman.
Herçendki sene «dost»
«gardaş» dêyirler.
Yêri zelzeleler
titreden zaman
Kimlerse yer üstde
dava döyürler.
Elacdır xoş gülüş,
Xoş söz, xoş baxış,
İnsan yene ömre
Güman êyleyir
Gışın boranından can gurtarmamış
Magnit boranları
tufan êyleyir.
Besdir, oynamasın
nadanlar odla
Kainat,
narahat – narahat yatır.
SPİD de oğru tek
gelir sükutla
Feget bu sükutda
Bir feryad yatır.
Zeka addımlayıb
Goy ölke – ölke
Rezalet kökünü
Kese dünyada.
Bilirem İnsanı
İnsandan özge
Xilas êtmeyecek
Kimse dünyada
Sel ucal,
Sınmasın
Ganadın senin!
Neciblik ömrünün
ezelindedir,
Senin elindedir.
heyatın, senin,
Senin ölümün de
öz elindedir.
Êy meğrur İnsanım.
Müdrik İnsanım,
Senedir dünyada
Tekce gümanım.
Gurlasın hegiget,
Edalet sesin,
Axı sen de İnsan,
Men de İnsanam.
Bizim yêganemiz-
Bu yêr küresi
Senin de anandır
Menim de anam!
Bir daha ölümler
durmasın gesde
Saxlayag ananı
gözümüz üstde
XII
ASİMAN ALTINDA, TORPAG
ÜSTÜNDE
Galın buludlardan
çıxdı dağ, gaya,
Eridi duman da
torpag üstünde.
Bir insan arzusu
geldi dünyaya
Asiman altında
Torpag üstünde.
O nece nağmeydi
axdı cahana,
İlk layla dillerdi
torpag üstünde.
Yêr idi, göy idi
güneşdi ana,
İnsan «ana» dêdi-
torpag üstünde.
Parladı yolunda
lale – çıraglar,
İnsan baxdı yêne
torpag üstünde.
Gayadan gaynayan
şeffaf bulaglar
Hopdu üreyine
torpag üstünde.
Burda öz sözünü
neğmeyle dêyer,
Gelbleri aç, dindir –
torpag üstünde. –
Mavi göylerese
Doğma, göz deyer-
Men gelende göy idi,
Garabağın söyüdü.
Menim torpağımdır –
Menim torpağım
İnsan sönmez nurdur
torpag üstünde.
Gara bağlamasın
Goy Garabağım
Gürurla o durdu
torpag üstünde.
Veten talêyini
yazırdı İnsan
Torpagdı var-yoxu-
torpag üstünde.
Her gün ölüme de
hazırdı İnsan
Bir gün doğulduğu
torpag üstünde
Beşer addımıyla
yol alıb gêdir
Tarix de, zaman da
torpag üstünde.
Veten insanlığın
ilk talêyidir.
Asıman altında,
torpag üstünde.
Sonsuz Sonlug
Uzag esrlere
Düşsün ses – seda,
İller tarix üçün
Parlag güzgüdür.
İnsandan ulu bir
Mexlug varsa da,
O yene insanın
Êle özüdür.
1987–1989
Kitablar ve Azablar
MENE DOĞMASINIZ, MENE YADSINIZ
Kitablar – heyatda
yanar işıg tek,
Seması ucadır,
üfügü sonsuz.
…Bir vaxt elinizden
tutdum uşag tek
İndise elimden
siz tutursunuz.
Kitab seadetdir,
kitab zülümdür,
Kime ölmezlikdir,
kime ölümdür.
Ürek sesi gelir,
sehifelerden,
Gandan damla – damla
sızan sizsiniz.
Meger men yazmışam.
sizi meger men,
Menim bextimi de
yazan sizsiniz.
Kitab kim deyir ki,
şöhretdir yalnız
Kitab meger ömre
genim dêyildir?
Yox, sizin heyata
göz açdığınız
Yuxusuz geceler
menim deyildir!
Êy menim, yox iken
var olanlarım!
Var olub
Dünyaya
çar olanlarım!
Niye baxırsınız
soyug – soyug siz,
Meger sinenizde
sönüb odunuz?
Doğulub göylerde
sessiz – semirsiz
Belke de hazıra
nazir oldunuz?
Bunu bacarmazdı
şair olan kes,
Siz ki, doğruldunuz
sehrden, sirden.
Siz bir soraysınız –
Meğrur, mügeddes
Onu menim tıkdim
sözden, setirden?
Mene doğmasınız,
mene yadsınız.
Siz ki, menden ayrı
bir heyatsınız.
Duyğular –
Şüphenin mengenesinde,
Be’zen sürünmüşem
Men dizin – dizin.
Doğma oxucular mehkemesinde
Tengid menim olub,
Te’rifse sizin.
O geder doğulub
naşı misralar,
Elimle onlara
mezar gazmışam.
Gelib ilahiden
yaxşı misralar,
Ancag pislerini
özüm yazmışam.
Mügeddes kitablar.
eziz kitablar.
Ne söz götürmedim
men sözden ötrü.
Menden ömür alan
mensiz kitablar,
Esdim yarpag kimi
men sizden ötrü.
Tanrım, bu sözü de
cahana çatdır.
Sevgi gelbde olsun,
üzde olmasın.
O xalg azaddır ki,
dili azaddır!
Goy söz azaddığ!
sözde olmasın!
Bir dostun elinden
üzülüb elim,
Fikrini yad êtmek
feget mümkündür:
—Sabah ölecekse
eğer ki, dilim
Êy tanrım,
Sen meni
bu günden öldür.
Gün keçir,
İllerin
gur dalğasında,
Bağlıyam şê’re men,
şê’riyyete men.
Bir ulu me’bedin
astanasında
Gelirem ebedi
ibadete men.
DİLE İBADET
Sensen ucalığım,
sensen gururum,
Menim ayrılığım
görüşüm de sen.
Gêceden süzülen
ağappag nurum,
Gündüzden boylanan
güneşim de sen,
Ay ana dilim!
Göyler layla desin,
dağa baş goyum,
Menim intizarım,
Nigaranımsan.
Hesret sehnasında
bir için suyum,
Sêvgi gitesinde
gur ümmanımsan,
Ay ana dilim!
Senden uzaglarda
bir galdıg yetim
Ancag seslenirdin
yuxularda sen.
Belke müveggeti mağlubiyyetim,-
Amma ki, ebedi bir tentenemsen.
Ay ana dilim!
Yaralar tezedir.
yaralar derin,
Can goydug, ter tökdük
êlimiz üçün.
Dilini kesdiler
Dil deyenlerin
Dil dêyib ağladıg
dilimiz üçün,
Ay ana dilim!
Xoşdur her çemenin,
çölün öz gülü,
Çemenler gül açsın
baharla, yazla.
Gelin yaxşı bilek
biz iki dili,
Ancag iki dilli
Olmayag esla!
Ay ana dilim!
Durur erzularım
hele gözümde
Nêçe dêyilmemiş
söz de galıbdır.
Uca bayrağımsan,
dünya üzünde,
Sende güllelerden
iz de galıbdır.
Sene nankorlugdan
Min gelpe deyib.
Dile deyen yara
her gelbe deyib.
Ay ana dilim!
Dil özü –
En böyük
mö’cüzedirse,
O alıb gücünü
doğma xalgından.
Dostlar öz diline biganedirse
Ne umag yadların
soyugluğundan
Ay ana dilim!
Ezizdir öz yurdum,
torpağım menim,
Men ki, veten deyen terigetdeyem.
Ucal, êy mügeddes
bayrağım menim
Önünde ebedi ibadetdeyem.
Meni bu secdeden
ölüm ayırar,
Sonra diz çökecek
övladlarım var!
Ay ana dilim!
KİTAB DA KİTABA DÜŞMEN OLARMI?
Dünya çemeninden
kêçir nesiller
Parlayıb soluxan
laleler kimi.
Feget esrleri
govur esrler.
Esrler uzanır taleler kimi.
Heyat gah temizlik.
gah da çirkabdır.
Xalgın ne gederdir geza – gederi.
Cahanın özü de
sirli kitabdır.
Esrler kitabın sehifeleri.
İnsan ümidleri
geldikce dile
Çağladı sevinci, gezebi, kini
Beşer öz sadedil dahiliyile
Yazdı yer üzünde öz tanxını
Süfre tek açıldı
behreli torpag,
Ne geder söz dedi
lal gerineler.
Doğuldu kitabdan
yazıdan gabag
Beşerin yaddaşı
Daş kitabeler.
Êy insan!
Bu güne çatır salamın
Üreyin xalgımın
susmaz sesidir.
Sehrli Gobustan –
Megrur babamın
Özünün özüne
abidesidir.
Kainat goynundan
nur vêrdi yêre,
Dêdi: Goy çekilsin
göylerden duman.
Ulduzlar,
Ovcunda
getirdi yêre
Bir Tövrat, bir İncil,
Bir de ki, Gur’an.
Onlar – insanlıgın
inam çağıdır,
Orda mügeddesdir
torpag, asiman,
Bir ulu kitabın
üç varağıdır-
Bir Tövrat, bir İncil,
Bir de ki,Gur’an.
Derdini insanla
bölen insanlar,
Efsus, edavete
êrken yêtdiler.
Cahana gardaş tek
gelen insanlar
Sonra kitabları
düşmen êtdiler.
Dê, görüm bunların
me’nası varmı,
Kitab da kitaba
düşmen olarmı?
Algış insanlıgın
ömrüne algış,
İller soraglanır
kitabla birge.
İlk kitab yazılan
o güne algış,
Tarix vererlenir
kitabla birge.
SÖZE İBADET
Esrler atını
êrken çapanda
Göyler yazılmamış
mavi kitabdı.
Belke insan oğlu
Odu tapanda
Sevimden, heyretden
İlk sözü tapdı.
Zaman hem gezebin
hem mêhribandır,
İlk sözü yaradan
ilk yaradandır!
Be’zen iller ile
gezdim her sözü
Sözler çırag – çırag
alışandımı?
Mene pıçıldayan
bu geder sözü
Güneşmi, ulduzmu,
kehkeşandımı?
Bahara oxşatdım
teze – ter sözü
Men ona bagladım
ezel ahdımı.
Mene pıçıldayan
bu geder sözü
Daşan sêl,
Axan çay,
göy ormandımı?
Her sözün rengi var,
her sözün etri,
Men sözü,
Söz meni
Mehrem sandımı?
Mene pıçıldayan
bu geder setri
Yêrdimi, göydümü.
asimandımı?
Onları men yazdım
Dêsem düz olmaz,
Bir gelbde bu geder
axı, söz olmaz!
Sözler –
göz – göz sızan
bulaglar kimi,
Teleser gür axan
bir çaya dönsün.
Sözler –
göz – göz yanan
ocaglar kimi
Ürekler odundan
nura bürünsün!
Sözler –
göy ağacda
yarpaglar kimi
Goy uca zirveden
uca görünsün.
Mene mügeddesdir.
êlin talêyi,
Ürekler sözlerin
öz paytaxtıdır.
Milletin bextidir,-
dilin talêyi,
Dilin talêyi de
Xalgın bextidir.
Êy söz –
en ilahi
vetenim menim
Gücüsüzlüyüm de sen,
güdretim de sen.
Sensen dostum menim,
düşmenim menim
İşığım da sensen,
zülmetim de sen!
Êle ki dilimde
soluxur sözler
Sözüme efsus!
Üreksiz dêdimmi
ox olur sözler,
Oxlar da sancılır
Özüme efsus!
Seneti ucaldan
millete algış!
Sözlerle ucalan
senete algış!
“KİÇİK TEPE”NİN BÖYÜK BELASI
Belalı övladım,
Ay “Kiçik tepe”m.
Seni vereg – vereg
goy bir de öpüm!
Üç il gözlerimin getdi garası
Şirin ezabımı
kim gaytarar, kim?
Sen “kiçik tepe”min
böyük yarası,
İndi de gelbimde gövr êdir menim.
Görünmez düşmenle
nêce bacarım?
Bizim ittifagda
ne hay – haraydı?
Ne baxt gur danışan
senetkarlarım.
Gapılar dalınca pıçhapıcdaydı.
Gezeb şerbetini
içdiler o gün,
Menim damgam oldu:
“Xalgın düşmeni”.
Ne kiçik gelb ile
ölçdüler o gün
“Böyük müellimler”
“Kiçik tepe”ni.
Sinem yaralandı.
od güllelerden,
İndi insan olan
buna tab getir!
Sehife, sehife
megalelerden
Tehgirler yagırdı
Setirbesetir:
—Menzum roman yazır
dünenki uşag,
Yazır lap yalandan,
geletden yazır.
—Bundakı boya bax,
cesarete bax,
Gürbeti görmeyen
gürbetden yazır.
(Onda düşünesen
bêle sen gerek:
Ölüden yazmagçın
ölesen gerek)
“Nebi ne edayla meydana girdi.
Hele ki, senetde bizim meydandır.
Goymayın o şe’re beyi getirdi,
Hele bey oğlu da baş gehremandır»
Nece dolu kimi yağdı böhtanlar.
Gırdımı bir kencin egidesini?
Belke bir vaxt eli gana batanlar
Bele batırarmış şe’rin sesini.
—Kim dêyer yolunu
azmayıp Nebi
Bizim dövrümüze
biê’tibarmış.
—Bunu tesadüfen
yazmayıb Nebi
Beylere, xanlara
reğbeti varmış.
—Gören kêçmişinden
ne çıxar baxsan.
O bey neslindendir
özü de yoxsa?
Menzum roman yazsın
ziyanlı, uzun,
Özü de İttifag
katibi olsun!
Böhtan yağdırıldı.
menim adıma,
Sözün ağasısan,
şê’rin gulusan.
Bir şair nidası
düşdü yadıma
“Bey oğlu, dêmeli köpek oğlusan!”
Ürek!
Nêce dözdün
ittihama sen
Günahsız mügessir!
bu nêce işdi?
Yaxşı ki, o zaman
37’den
Üç defe 7’il
ötüb kêçmişdi.
Yoxsa garışardı
halal haramla
Gaça bilerdikmi teze dehşetden.
Hele yazılmamış
kitablarımla
Ebedi susardım
yarı yolda men.
Bêlece az galdı
dara çekilim,
Özüm müttehimdim,
sözüm vekilim.
Her mısra böhtana
Bir süper kimi,
Her mısra galdırdı
çılğın sesini.
Onda Mehdi Hüsêyn
cengaver kimi
Gerdi hücumlara
öz sinesini.
Seni axtarıram,
çatmayır elim
Baxıram, gur işıg bir anda sönür.
Sene rehmet olsun
Mehdi müellim,
İller arxasından
yêrin görünür.
16 Sif. 1077
Yox, yox sağalmamış
gefil yaralar
Dalga çekilse de,
izleri galdı
Feget üreyimde
teskinliyim var
Mene “düşmen” oldugca
dostum çoxaldı.
Mektuplar…
Her mektub
bir ganaddımı,
Mektup – sêvinc dolu
kainatdımı?
Ateşdi ellerden
isindi canım,
Sözü deste – deste
Nergizler dêdi.
O, kişi gêyretli
Mirvarid xanım
Zerif cesaretle
merd sözler dêdi.
İller – hagsızlara
“saf ol” dêmirler,
Çoxu sual goydu
esrin adından.
Abbaslar, familler,
Ehmed Cemiller
Sonra ismayıllar,
sonra Gabiller
Meğrur cavab vêrdi
neslin adından.
Merhem duyğuların
menem möhtacı,
Dünyaya me’lümdur
me’lum dostlarım.
Yaşayan dostlarım.
başımın tacı
Meğrur abidedir
merhum dostlarım.
Gêce de, gündüz de
Gelirim yêne,
Men o hêykellerin
ibadetine!
Esirim illerin
soyug yêlleri?
Dumanmı yükselir
ömür dağından?
Axı otuz yaşlı
gençlik kederi
Susmur otuz ilin
uzaglığından.
Susmur, haray çekir,
bu gün biz barı
İsterem söylenecek
ürek – üreye.
Bir daha nesiller
görmesin dêye
O ağır
Dehşetli,
ittihamları!
Bir de söylemeyek
sonradan – efsus!
Êy böhtan,
Bir dayan,
Êy ittiham sus!
Her şêyi yêrbeyêr
Êtmirmi zaman?
Hagsızlıg yükünü
hegiget çekir
…Kimse xecaletli
gêtdi dünyadan
Kimse lap bu gün de
xecalet çekir.
Ömür uzun olsun
teki onların,
Yêne görüşürük
biz dostlar kimi
Çoxdan efv êtmişem,
men ki, onları
Göresen oxucum
efv êdecekmi?
EZABSIZ DOĞULAN KİTAB
Hökmler vêrdikce
ölkeye rehber
Yazıcı olmasın
bes niye rehber?
Niye pay olmasın
o bu senetden?
Dêdi: çörek varsa,
mahnı olacag.
Mahnılar gün – günden
düşdü giymetden
Çörek bahalaşdı
gün – günden ahcag.
Axı senet sözle,
söz ilhamladır,
Senetin şöhreti dilde, dodagda.
“Xam torpag” adıyla
kimi xamladı,
Böyüdü gün – günden
“Kiçik torpag” da.
Eller el çalmagdan
lap düşdü elden,
Dillere vurulan
kilidler oldu.
Be’zen vereglar de
sürüşdü elden,
Êybi yox, veregler
cildler oldu.
Xalg onu
o xalgı
gören ne saydı?
Şê’r de yazardı ömrü çatsaydı
Belke de yamışdır.
Sen saxla, Allah!
Belke bir “xezine”
açıldı sabah!
Dara da çekilir –
vaxt olur kitab
Setir unudulur,
söz ölüb gêdir.
Êle ki, ezabsız
doğulur kitab
Kitab müellifden
tez ölüb gêdir.
BİR SETİR YAZMAĞA…
Tanrı, belke sönen
ulduzam, ayam,
Azacıg yanmağa
aman vêr mene.
Özüm yêr üzünde
kiçik yamlayam
Derdimi boğmağa
ümman vêr mene!
Tufanın sonunda
sakitlik varsa
Tanrı, bir çağlayan
tufan vêr mene!
Dünyada her kesle
gülmek olarsa,
Barı ağlamağa
insan vêr mene!
Ne gördüm besimdir
menim cahanda,
Torpağa ebedi
iman vêr mene.
Êy tanrı,
Ömrümün
Sonu çatanda
Bir setir yazmağa
güman vêr mene!
GÊCENİN GOYNUNDA BU GÖRÜŞ NEDİR?
Gêcenin goynunda
bu görüş nedir?
O, gelir güdretli
hökmran kimi.
Gözümü yumdummu
o menimledir.
Yêr kimi, göy kimi,
kehkeşan kimi.
Bilmirem heç hardan
o pêyda olur.
O atlı.
Fikrimse
piyada olur.
Dinir öz inamı,
öz mehtigile,
Ondadır edalet,
mendedir xeta.
Onun gêce yarı
söz mehtigiyle,
Bütün hegigetler
yêtir isbata.
O açır torpağın,
göyün sirrini
Meni de özüyle ganadlandırır.
Deyişir Ay ile
Günün yêrini
Zöhre ulduzunu
axşam yandırır.
Deyir: Gêyretdedir
insan hüneri,
Dêyir: -Özünden küs
bextinden evvel.
O dinir…
Dünenim
gayıdır gêri,
Gelir gelecek de
vaxtından evvel.
Dêyir: -Yazılsa da
göylerde bextin,
Senin talêyindir-
senin torpağın.
Sözler büllur kimi,
Sözler ter – temiz.
Onun mügeddesidir
Gözlerinde nur.
Be’zen togguşdugca
fikirlerimiz
Uzag ulduzlardan
gığılcım gopur.
Goşa dolanırıg
dağda, aranda,
Sözü düz demedin.
acığı gelir.
Efsus ki, o gêdir
dan gızaranda
“Yat” - dêyir
Belke de
yazığı gelir.
Galır onun daşdan
kêçen mentigi,
Seherin nuruna
bürünür alem.
Gündüz mende olsa
gêce mentigi,
Men bütün dünyaya
encam çekerem.
Gêce… Asimanda.
ulduzlar titrek,
Gêce… Yuxu gaçır
yêne gözümden.
Gêce… O gelecek.
indi gelecek.
Gêce… Gorxurammı
özüm – özümden.
Yox, yox gözleyirem,
Yox, yox sesleyirem,
Yêne seninledir sözüm sovum, gel,
Menim menden müdrik
filosofum gel!
GELBİNİ OVCUNDA APARANLAR
Düşündüm,
ulduzlar alışan kimi,
Bir zülmet yol gêdib
yağır olmuşam.
Gelbimi ovcumda
tutub şam kimi,
Ayağım altında
işıg salmışam.
Dolaşıb dünyanı
öz işığımla
Artıg govuşuram
axır çağımla.
Baxdım,
Bir – birine
deydi ulduzlar,
Parlayan doğmalar,
mêhribanlardır.
Belke ulduz dêyil
göyde ulduzlar
Gelbini ovcunda
aparanlardır.
Onlar nur saçarag
özü – özüne
Esrler goynunda
yol gêdir yêne.
Gêceni gündüze
gatıb ulduzlar,
Artıg ölmezliye
çatıb ulduzlar.
Ulduzu
İnsana çevirib cahan,
Bes haçan, haçan
Bes haçan ulduza
dönecek İnsan?
1988-89
KİTABIN İÇİNDEKİLER
Zirvelerin Ağ Yaddaşı
Çinar Kölgesinde Üreyimden Xahişim…………….………………………………...4
Nizami Yolu…………………………………………………………………………6
Altmış İlim……………………….…………………………………………………..9
Bilirsen Ne Geder…………………………………………………………………..12
Gan Tezyigi………………………………………………………………………...13
Kendde Doğulanlara………………………………………………………………..15
Nêce Geribedir Gelbin İsteyi……………………………………………………….16
Şimşekler Yağanda Yağışlar Kimi………………………………………………....18
Var Ol Mehebbet!......................................................................................................21
Adsız Gebirler…………………………….………………………………………...22
Elvida Dêyerem…………………………………………………………………….23
Sirdir İnsanlar.……………………………………………………………………...25
Köhne Dost-Teze Düşmen…………………………………………………………26
Abide İnsan.…………………………………………….…………………………..28
Sönmüş Yanğının Alovları.…………………………….…………………………..30
Tebessümün Galdı Dünyada.………………………………………………………33
Ağrılar..……………………………………………………………………………..37
Tebessüm.…………………………………………………………………………..38
Yuxuda Layla Êşidirdim……………………………………………………………39
Men Sêvgimi Gezmedim…………………………………...…….………………...40
Odlarda Doğulan ………………………………………….………………………..41
Ocag Tütsülenir…………………………………………………………………….43
Gözelin Ölümü Gözel Olarmış………………………………………………..……45
Ne Üçün, Niye?..........................................................................................................47
Hegiget ve Yalan ……………………….………………………………………..…49
Bibioğlum ………………………………………………………………………….51
İlk Cinayet …………………………………………………………………………53
Çinar Ömrü…………………………………………………………………………54
O Günden…………………………………………………………………………...55
Çekin Gara Elleri…………………………………………………………………...57
Sanıram Göylerden…………………………………………………………………58
Yarım Addımlıgda………………………………………………………………….60
Ümid Yollarında………………………………….………………………………...61
At, Övlad ve Torpag……………………………………………………………….62
Şefegler Üfügde Zer Leçek Kimi……………….………………………………….65
İki Ganadlı Düşünce…………………………….………………………………….66
Sün’i Ürek………………………………..…………………………………………67
Zirvelerin Ağ Yaddaşı………………………….…….……………………………..68
İllerden Esen Yêller
Ê’tiraf…………………………………….…………………………………………70
Êşg ve Sedaget………………………….…………………………………………..72
Menim Üreyim………………….………………………………………………….73
Bura Muğandır………………………….…………………………………………..74
Gözleyir Bizi…………………………..……………………………………………76
Çinar ve Men……………….………….……………………………………………77
Karvangıran………………..………………………………………………………..80
Penceremi Döyür Çinar……..………………………………………………………82
Son Bahar………………………….…….………………………………………….83
Durnalar Gayıdanda……………….………………………………………………..84
Gêcikmiş Mektub……………………………………….………………………….85
Ucmag Üçün…………………………………………….………………………….87
İste……………………………………………………….…………………………88
Mavidir………………………………………………….………………………….89
Senin Üçün……………………………………………….………………………...91
Ağ Çiçek…………………………………………………..………………………..92
Sakit Setirler……………………………………………….……………………….93
Ayrı Sahillerin Êyni Dalğası………………………………..………………………96
Tekce Ümid Galsın………………………………………..………………………..98
Göy Gölde Uçan Kepenek………………………………...………………………100
Bir An ve Ebediyet……………………………………….……………………….102
Menim Limanım………………………………………….……………………….104
Çiçek Lêysanı…………………………………………….…………...…………..107
Bizim Sehvlerimiz……………………………………….………………………..108
Birligde ve Ayrılıgda…………………………………….………………………..110
Kölge Kimi……………………………………………….……………………….112
İlan… İnsan… Zeher…………………………………….………………………..113
Belke de Özümem Özüme Gedim……………………….………………………..116
Yuxular-İkinci Ömür…………………………………….………………………..118
Otlar Üstde Yatan Uşag………………………………….………………………..120
Erik Çiçekleyirdi………………………………………………………………......122
Be’zen…………………………………………………….……………………….124
Sabaha Baxarken………………………………………………………………….125
Şübhe İle Söhbet…………………………………………………………………..127
Hemin Êyvan………………………………………………….…………………..128
Heyecanlı Yuxu………………………………………...…………………………129
Ölüm Dêmeyin ki, Dehşetle Gelir……………………...…………………………130
Dünyaya Güneş Tek Nur Yayan İnsan…………………...……………………….131
Tebriz Bayatıları………………………………………..…………………………133
Bilsem Geleceyem Dünyaya Bir de………………………...……………………..135
Goca ve Cavan……………………………………….……………………………138
Poemalar
Ömür Yoldaşı………………………………………..……………………………140
Vicdan………………………………………………..……………………………166
İnsan oğlu…………………………………………………………………………202
Kitablar ve Ezablar…………………………………...…………………………...228
Nebi Xezri.
N 47 Torpag sene and içirem. Şê’rler ve poemalar. B.; Yazıçı, 1989. 256 c.
İSBN 5-560-00104-X
Nebi Xezrinin bu kitabına daxil edilmiş ekser eserler son dörd ilin mehsuludur. Burada insanın zaman garşısında mes’uliyyeti ve zamanın da insanlığa borcu kimi meselelere toxunulur.
İnsan, insanlıg. İnsaniyyet ve bunlardan doğan insan hügugları, xalg hügugları. Torpag ve veten mehebbeti… Şairin ehate êtdiyi esas exlagi ve me’nevi problêmler bunlardır.
4702060200-44
N 102-88
M-656-88
Rêdaktoru Minaye Eliyêva
Ressamı C. Hüsêynov
Bedii rêdaktoru A. Elekberov
Têxniki rêdaktoru V. Plitkina
Korrêktoru M. Muradova
İB No 2656
Yığılmağa vêrilmiş 2.09.1988-ci il. Çapa
İmzalanmış 21.04.1980-ci il. FG 13030.
Kağız formatı 70x90 1/32 Metbee kağızı
No 1. Şriftin garnituru edebi. Yüksek çap
Üsulu ile. Şerti ç. v. 9,36. Uçot neşr
Veregi 9,4. Tirajı 15.000. Sifariş No 1077.
Giymeti 1 man. 40 gep.
Azerbaycan SSR Dövlet neşriyyat,
Poligrafiya ve kitab ticareti işleri
Komitesi.
“Yazıçı” neşriyyatı,
370005, Bakı, Natevan mêydanı, 1.
Metbuat istehsalat senaye birliyi
“Gızıl Şerg” metbeesi.
370000, Bakı, Hezi Aslanov küçesi, 80.
SÖZLÜK
A
Addım: 1-Adım, 2-Bir adımlık mesafe.
Alaçığ: Çubuklarla yapılarak üzeri keçe ile kaplanan ev; çadır.
Alış: Yanmak, tutuşmak, alevlenmek.
Alov: Alev, ateş.
Anbaan: Gitgide, gittikçe, aralıksız, ardı arkası kesilmeden.
Aram-aram: Yavaş yavaş, usul usul.
Araz: Aras Nehri.
Arzu-kam: Bir şeyin olmasını yürekten isteme, dilek, emel, özlem.
Asan: Kolay, zahmetsiz, hafif.
Asta-asta: Yavaş yavaş, usul usul, ağır ağır.
Axtarmag: Aramak.
B
Bağırtı: Bağırma sesi, haykırış, gürültü.
Bala: 1-Evlat, çocuk. 2-Küçük körpe hayvan.
Beledçi: Yol gösteren, rehber.
Belek: Bebekleri sarıp kundak yapmaya yarayan genişçe bez.
Bergerar: 1-Yerleşmiş, devamlı. 2-Sabit kalma, daimi.
Berkimek: 1-Sertleşmek, katılaşmak. 2- mec. Ruhen ve bedenen sağlamlaşmak, kuvvetlenmek, güçlenmek. 3-Çoğalmak, çabuklaşmak, süatlenmek. 4-Şiddetlenmek, artmak.
Bes: Yeter, kâfi.
Betn: Karın bölgesi.
Bezek: Süs, ziynet, güzellik veren takı.
Birce: Bir tek, sadece.
Birge: Birlikte, beraber.
Bu cür: Böyle, bu şekilde, bu tarzda.
Budag: Ağaç veya bitkilerin gövdelerinden ayrılan kolların her biri, dal.
Bulag: Yerin altından çıkan su, pınar, kaynak.
Buraxmag: Elini açarak tuttuğu şeyi bırakmak, tutmamak. 2-İçinden bir şeyin dışarı çıkmasına izin vermek. 3-Bir yere gitmeye veya girmeye engel olmamak. 4-İmkân sağlamak, razı olmak.
Bürc: Kale çıkıntısı ve kulesi, gözetleme kulesi.
Bütöv: 1-Bir bütün halinde olan, kesilmemiş, kırılmamış, parçalanmamış. 2-Baştan başa, bütünüyle, tamamen.
C
Calamag: 1-Aşı yapmak. 2-Birbirine bağlamak, yapıştırmak, eklemek. 3-mec. Karıştırmak, eklemek, bağlamak. 4-Bir işin aralıksız sürmesi.
Cavabdeh: Bir iş için mesuliyet taşıyan, cevap vermek mecburiyetinde olan, mesul olan. Cavabdehlik: Kendi hareket ve işlerinden dolayı sorumlu olma.
Cavan: Genç.
Cerge: Sıra, dizi.
Cığır: Yaya gidip gelmekle meydana gelen dar yol. Mec. Gidilen yol, hedef.
Cild: Kıyafet, giyilen elbise, şekil, deri.
Cummag: Kaçmak, gitmek, hızla gitmek.
Cücermek: Yetişmek, boyu uzamak, topraktan çıkmak, yeşermek.
Ç
Çalmag: 1- Müzik aleti ile bir şey icra etmek. 2-Vurmak, çarpmak, savurmak. 3-Sokmak, dişlemek(böcek vs.). 4-Biçmek(ot vs.). 5-Alıp kaçmak.
Çapar: 1-Eskiden atla bir yere mektup, emir, haber götüren adam, ulak, posta. 2-Atlı Muhafız.
Çapmag: Koşmak, hızlı bir şekilde koşa koşa.
Çatmag: Yetişmek, ulaşmak.
Çaxnaşma: 1-Karışıklık. 2-Heyecan, telaş, velvele.
Çehrayı: Pembe renk.
Çetir: 1-Şemsiye. mec. Canlı teşbihlerde örtü anlamında. 2-Kesilerek alına dökülen saç, kakül. 3-Paraşütün hava alan kısmı. 4-Ağacın gövdeden yukarıda kalan kısmı.
Çıngı: Ses, seda.
Çil-çirag: Avize, aydınlık.
Çilemek: 1-Hafif hafif yağmak. 2-Damla damla dökmek, serpmek.
Çilik-çilik: Parça parça, ufak ufak.
Çimdik: Parmak ucuyla tutarak alınan miktar.
Çulgamag: Kaplamak, bürümek.
D
Danışmag: Konuşmak, söylemek, anlatmak, ifade etmek. 2-Sohbet etmek. 3-Fikir yürütmek. 4- Bahsetmek, haber vermek.
Darıxma: Sıkılma, bezme, bıkma, usanma.
Deste-deste: 1-Gruplar halinde. 2-Katar katar.
Destebedeste: Gruplar halinde, katar katar, grup grup.
Diksinme: Ürperme, sıçrama, ürkme, korkma, iğrenme.
Dinçel: Dinlenme.
Dinmek: Konuşmak, söz söylemek. 2-Seslenmek, duyulmak. 3-Azarlamak, keyfini bozmak.
Dönük: Sözünde durmayan, vefasız, döneklik gösteren.
Dövr: Zaman, çağ, vakit, devir.
Döymek: 1-eziyet etmek veya cezalandırmak için birinin el veya vücuduna vurmak. 2-Çekiç darbeleriyle bir şeye şekil vermek. 3-Bir şeye vurarak ses çıkarmak. 4- mec. Vurmak, çarpmak(dalga, rüzgar vs.) bir şeyi başka bir şeye bir müddet yavaş yavaş vurmak.
Döyünme: Hızlı hızlı çarpma, atma, heyecan, sevinç vs. sebebiyle kalbin hızlı çarpması.
Döyüntü: Çarpıntı (kalp çarpıntısı).
Dözmek: Tahammül etmek, katlanmak.
Dözüm: Tahammül etme, katlanma, dayanıklılık, sabır.
Dübare: Tekrar, ikinci defa.
Düha: 1-İnsan zekâ ve kabiliyetinin zirvesi, olağanüstü akıl ve zekâ, dâhilik. 2-Böyle bir akıl ve zekâya sahip olan kimse, dahi.
Düz: Doğru ve düz yer.
Düzülü: 1-Dizilmiş halde. 2-Belirli bir düzenle, tertiple dizilmiş, sıralanmış.
E
Efsus: Yazık, eyvah.
Elçatmayan: El değmeyen, yetişilemeyen, uzak.
Elçim: Bir elde tutulacak kadar, bir tutam.
Eseb: Sinir sistemi. Esebler: İnsanın tavır ve davranışlarını belirten sinir rolü.
Esr: Yüz yıllık zaman, asır. 2- Devir, çağ, zaman.
Etir: Güzel koku, ıtır, rayiha.
Eynek: Gözlük, gözlüklü.
G
Gan: Kan.
Garsalanmag: Hafifçe yanmak.
Gatar-gatar: Sıra sıra, dizi dizi, birbiri ardınca sıralanmış.
Gayıg: Küçük gemi, kayık.
Gaytarmag: Geri dönmek, vazgeçmek.
Gebir: Mezar, kabir.
Gelb: Yürek, kalp.
Gelem: Kalem, yazı yazma aracı.
Gem: Keder, dert, gam.
Gen: 1- Geniş. 2-Uzak mesafeli. 3-Küskün olma, araları soğuk olma.
Gence: Genç, henüz olgunluğa erişmemiş, gençlik.
Genim: Düşman.
Gerdiş: 1-Gezinti, gezmek, gezinti yapmak. 2-Hareket, dolaşma.
Gerib: Garip.
Geşeng: Güzel.
Getre: Katre, damla.
Gezeb: Hiddet, öfke, sinir.
Gezmek: Bir şeyi aramak, her tarafa bakmak.
Gığılcım: Kıvılcım, parlak ışık zerresi.
Gırış: 1-Bir şeyin büküldüğü, katlandığı yerde oluşan kırışıklık, iz, bükülen yer. 2-Yüz ve vücudun bazı yerlerinde deride oluşan çizgiler, kırışık.
Gısılmag: 1-Bir şeyin arasında kalıp sıkışmak. 2-Hırıldamak, kısılmak. 3-Sığınmak, saklanmak. 4-Utanmak, çekinmek.
Gışgırmag: Haykırmak, bağırmak.
Gızmar: Çok kızgın, yakıcı, çok sıcak.
Gibte: Başkasında olan iyi halin, üstünlüğün, başarının, mutluluğun vs. kıskanmadan kendisinde de olmasını isteme, imrenme, gıpta.
Gile: 1-Üzüm, nar vs. taneleri. 2-Damla. 3-Gözbebeği. 4-Meme ucu.
Gite: Ülke, memleket, kara parçası.
Goca: Yaşlı, ihtiyar.
Gohum: 1-Birisi ile akrabalık bağı olan adam. 2-Birbiriyle soy olarak yakın olan.
Gol-boyun: Kucaklaşarak, kollarını birbirinin boynuna dolayarak.
Gonşu: Komşu.
Gopmag: Kopmak, ayrılmak.
Gorxu: Korku.
Goşun: Bir devletin nizami gücü, askerleri, ordu.
Govuş: Kavuşmak, birleşmek.
Gövsi-güzeh: Gök kuşağı, ebemkuşağı.
Göy:Yeri ve gök cisimlerini çevreleyen boşluk, sema, asuman. Göy: Gök, sema, sema renginde; mavi. Göy: 1-Yeşil renk. 2-Olgunlaşmamış, ham. 3-Yeşillik(ağaçlar, bitkiler). Göy: Cimri, hasis.
Gubar: Dert, gam, keder.
Gucmag: Kucaklamak, kollarıyla sarmak.
Gur: Güçlü, kuvvetli, gür, şiddetli.
Gurğuşun: 1-Mavimsi, gri renkli, yumuşak, dayanıksız kimyevi etkilere dayanıklı bir maden. 2-Tüfek, tabanca mermisi.
Gurşag: Kuşak, kemer.
Güman: İhtimal, sanma, zannetme.
Güsse: Gam, keder, sıkıntı, hüzün, dert, düşünceli hal.
Gütb: Kutup.
Güzeşt: Başkasının menfaatine bir şeyden veya düşünceden vazgeçme, bağışlama.
H
Haçalanmag: 1-İkiye ayrılmak, iki yöne ayrılmak(yol, ırmak vs.). 2-Çatallaşmak, iki taraf olmak.
Haçan: Ne vakit, ne zaman.
Haglamag: Koşup yakalamak, varmak, ulaşmak.
Hamı: Hepsi, bütünü.
Har: Zelil, rezil, kepaze olmuş, mahçup.
Harasa: Nerdeyse.
Haray: İmdat, bağırma, çağırma.
Hay: Sessizlik, sakinlik.
Hegiget: Gerçek, doğru, hakikat.
Helelik: 1-Şimdilik, henüz, bir müddet, belirli bir zamana kadar. 2-Allahaısmarladık!, görüşürüz!, hoşça kal!.
Hemin: Kendisinin benzeri, aynısı.
Hemişe: Her zaman, daima, her an, sürekli, daimi.
Heremiz: Her birimiz.
Hövlnak: Korku içinde, dehşetle, ürkerek.
İ
İclas: toplantı, üyelerin bir yerde toplanması.
İl: Yıl, sene.
İlan: Yılan.
İnam: İnanma.
İnamla: Bir şeye yürekten inanarak, güvenerek.
İndice: Şimdi, bu anda, bu dakikada.
İsti: 1-Isıtılmış, harareti artırılmış. 2-Vücutta oluşan sıcaklık, hararet. 3-Sıcaklık veren, kızgın, yakıcı.
İşıg: Işık, aydınlık, ziya, nur.
İti: 1-Keskin, çok keskin. 2-Gittikçe sivrileşen. 3-Süratli, çok çabuk, hemen. 4-Keskin, çok etkili. 5-Çabuk kavrayan, hemen anlayan, akıllı.
K
Kaş: Keşke anlamında.
Kehkeşan: Samanyolu yıldız kümesi.
Kend: Şehir, kent.
Kepenek: Kelebek.
Kes: Kimse, biri, herhangi biri, şahıs.
Keşik: Koruma, nöbet. Keşiyinde durmag: Korumak, müdafa etmek.
Kimi: Gibi edatı.
Kol-kos: 1-Birbirine karışmış, kaba otlar, otluk. 2-Çöp, faydasız şeyler.
Köçeri: 1-Bir yerde karar kılıp yaşamayan, göçer, her zaman göç eden. 2-Göçmen kuşlar.
Külek: Rüzgâr, havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti.
Kür: Kura Nehri.
Küseyen: Çabuk küsen, her şeye gücenen.
L
Laybalay: 1-Üst üste, katlar, tabakalar halinde. 2-Kat kat, bölüm bölüm.
Leçek: Çiçeklerin taç yaprağı.
Lepe: Dalga, küçük dalga.
Lêysan: Nisan yağmuru, iri taneli yağmur, sağanak yağmur.
Lövber: Gemileri demirlemek için kullanılan çapa.
M
Mağar: Düğün, yas vs. büyük meclisler için kurulan büyük çadır.
Mayak: Gemilere yol göstermek için sinyal ışığı olan yüksek kule, deniz feneri //mec. Yol gösteren, yolunu aydınlatan.
Mehter: Ata hizmet eden kimse, at hizmetçisi.
Mekr: Hile, tuzak, dalavere, aldatma.
Meslehet: Hareket tarzıyla ilgili teklif, emir, buyruk, tavsiye.
Meş’el: Etrafı aydınlatmak için kullanılan, ucunda yanıcı madde bulunan değnek, meşale.
Min: Bin sayısı.
Mirvari: İnci.
Müdrik: 1-Çok akıllı, çok derin düşünen, anlayışlı, görmüş geçirmiş. 2-Derin anlamlı hikmetli.
Müntezir: Hazır bekleyen, bekleyiş içinde olan.
Mürgülemek: Yarı uykulu hal, uyuklamak.
Mürgülü: Uykulu.
N
Nahag: Haksız, adaletsiz, kanunsuz, adalete sığmayan.
Nakam: Mutsuz, arzusuna ulaşamayan.
Narahat: Rahatsız, endişe ve telaş içinde.
Natevan: Zayıf, takatsiz, güçsüz, kudretsiz, hasta.
Naxış: Renkli boyalarla, çizgilerle yapılan süs, resim.
Neheng: Son derece büyük, iri, kocaman, azman.
Neve: Torun.
Nigeran: Bakıveren, bakakalan, hayranlıkla seyreden.
Nisgil: Herhangi bir şeyden dolayı içte kalan hoşnutsuzluk duygusu, yüreğe işleyen dert.
O-Ö
Od: Ateş, yangın.
Oxşarı: Benzerlik, benzeyen, benzetme, aynı.
Oyatmag: 1-Uykudan kaldırmak, uyandırmak, uyanmasına sebep olmak. 2- mec. Canlandırmak, diriltmek, hayat vermek.
Özge: 1-Başka, diğer, gayrı. 2-Aynı cemiyete mensup olmayan. 3- Yabancı, yad.
P-R
Papag: Tüylü deriden yapılmış başlık, kalpak.
Part: Ses, patlayan veya bir yere çarpan bir şeyin sesi.
Paxıllıg: Başkasının üstünlüğünü, mutluluğunu çekememe, kıskançlık, haset.
Payız: Sonbahar mevsimi.
Paylamag: Birden çok kimseye bölüştürmek, payını vermek.
Peyk: Bir gezegen veya yıldızın etrafında dönen ve ona tabi olan uydu, gök cismi. Sun’i peyk: Araştırma için uzaya gönderilen uydu, gök cismi.
Pıçıldamag: Yavaşça fısıltı ile konuşma söylemek.
Pıçıltı: Fısıltı, çok yavaş sesle yapılan konuşma.
Planet: Güneşin etrafında dönen gezegenlerden her biri, dünya.
Regs: Raks etmek, dans.
Rişe: (Bitkide) Kök.
S-Ş
Sakit: 1-Sessizce, iyi duyulmayan, yavaşça, usulca. 2-Suskun, sükût içinde olan, sessizliğe gömülmüş. 3-Rahat, heyecansız, ızdırapsız. 4-Mülayim, yumuşak.
San: 1-Şöhret, şan, saygı. 2-Talim, yürüyüş. 4-Sanki.
Saralmag: Sarı renk almak, sararmak.
Sarban: Kervanı götüren, kervana başkanlık eden kimse, rehber.
Satgınlıg: Satılmış kimsenin işi, faaliyeti, hainlik, namertlik.
Sedaret: Önderlik, başkanlık.
Sêhr: 1-Sihir, efsun, cadı. 2-mec. İnsanı hayran bırakan hüner.
Sehv: Sonucu bakımından önemli olmayan yanlışlık, hata.
Senet: Belirli bir eğitimden sonra kazanılan beceri, zanaat.
Sepelemek: 1-Bir şeyi dağıtmak, etrafa saçmak, yaymak. 2-Serpmek, dökmek. 3- Savurmak, sıçratmak.
Sernişin: Yolcu, yolcu taşıyan araç.
Sınmag: Bir yere sertçe çarparak parçalanmak, kopmak, kırılmak, azalmak, zayıflamak.
Sifet: 1-Yüz, surat. 2-Bir şahsı veya bir şeyi diğerlerinden ayıran hal, durum
Sigaret: Küçük ince sigara.
Sir: Sır, gizem.
Sorağ: Arama, gezme, sorma. Sorağında olmag: Aramak, hasret çekmek.
Soyug: Soğuk.
Söykemek: Dayamak, yaslamak, yapıştırmak.
Suvarma: Sulama fiili.
Şad: Sevinçli, şen, mutlu, memnun.
Şaggıltı: 1-Kırılan, patlayan şeylerin sesi veya yıldırımın çıkardığı ses. 2-Yüksek sesle gülüş, kahkaha.
Şagrag: Şen, neşeli, sevinç uyandıran, gönül açan.
Şefeg: Güneş doğarken veya batarken gökte meydana gelen kızıllık, şafak.
Şerik: 1-Herhangi bir işte (ticaret vs.) başkası ile birlikte çalışan kimse, ortak. 2- Katılan, ortak olan.
Şırım: Çizgi, hat, çizik.
Şoran: 1-Tuzlu, içine tuz sinmiş. 2-Tuzlu toprak, çorak toprak.
T
Talê: 1-Baht, kısmet. 2-Mukadderat, gelecek, ikbal.
Tapmag: Bulmak.
Tapşırmag: Havale etmek, üzerine yüklemek.
Tarım: Gergin, gerilmiş.
Taya: Üst üste yığılmış ot, sap, saman, tahıl, odun vs. yığını, kümesi.
Teberrik: 1-Mutluluk ve uğur getirdiğine, hastaları iyileştirdiğine inanılan kutsal toprak, su, kutsal kabul edilen birinin giydiği elbise parçası. 2-mec. Çok zor bulunan bir şey
Tekce: Yalnızca, tek, sadece.
Telatüm: Tufan, kasırga, güçlü dalgalanma, büyük dalgalar.
Telesmek: Bir işi mümkün olduğu kadar çabuk yapmak, acele etmek, sabırsızlık göstermek, acele ederek bir yere varmaya çalışmak.
Teles: Acele, çabuk.
Temenna: Arzu, istek, dilek, rica.
Ter: Henüz solmamış, taze, genç.
Tongal: Yakmak için bir yere toplanmış çer çöp, odun, dal vs. yığını.
Topa-topa: 1-Küme küme, yığın yığın. 2-Gruplar halinde.
Toy: Düğün
Tüstü: İyice yanmamış ateşten daha kesit olarak çıkan gaz karışımı.
U-Ü
Uca: Yüksek, uzun boylu, yüksek yer.
Ucalıg: Yükseklik, etrafa göre daha yüksek, şeref.
Üfüg: Gökle yerin veya denizin birleşir gibi göründüğü yer.
Ürek: 1-Kan dolaşımının hareket merkezi olan organ, yürek, kalp. 2-mec. His, duygu merkezi, gönül. 3- Cesaret.
Üzbeüz: Yüz yüze, diz dize, karşı karşıya.
V
Vagif: Bir işte bilgisi, malumatı olan, haberdar.
Varag: Yaprak, sayfa.
Vecsiz: Gereksiz, önemsiz, değersiz.
Vıyıltı: Rüzgârın çıkardığı ses, ıslık sesi.
Vida: Veda.
Vügar: Ağırbaşlılık, temkin, ciddiyet.
X
Xahiş: Rica, bir arzuyu, isteği yerine getirmek için istirham, talep.
Xalg: Bir ülkenin, devletin ahalisi, millet.
Xeyanet: İhanet, aldatma.
Xeyir: Fayda, menfaat, hayır.
Xezan: Güzün ( sonbaharda) yaprakların dökülmesi, hazan.
Xezer: Hazar Denizi.
Xıncım-xıncım: Küçük küçük, parça parça, lokma lokma.
Xilas: Kurtulma, kurtuluş.
Xoşbextlik: Mutluluk, memnuniyet, saadet.
Xumar: 1-Süzgün, baygın. 2-Mestlik, sarhoşluk. Xumarlanma: Keyiflenme, neşelenme, zevk alma.
Y
Yad: Akraba olmayan, yabancı. Mec. Düşman
Yay: Yaz mevsimi.
Yoxuş: Yokuş, gittikçe yükselen yol, bayır.
Yumrucuğ: Azıcık yumru, yuvarlak.
Yuxu: Uyku.
Yüngül: 1-Ağırlığı az olan, hafif. 2-Zor olmayan, kolay. 3-Ciddi olmayan, önemsiz.
Z
Zağlı: Cilalı, parlak.
Zarafat: Şaka, gülmek ve eğlenmek için yapılan komik hareket veya söylenen söz.
Zehm: Korku, vahime, dehşet.
Zemi: Tarla, arazi.
Zer: Altın.
Zireh: Ok, kılıç ve silahlardan korunmak için giyilen elbise, zırh.
Zülmet: Karanlık.