Eğitim Bir-Sen Nevşehir Şubesinden Açıklama;

Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söylermiş…

Pabucun pahalı olduğunu gördünüz değil mi?

Meydanın boş olmadığını anladınız değil mi?

Eskisi gibi kılıcı çekip özgürce at koşturamıyorsunuz değil mi?

Konfor alanınızda rahatsız edilmeye başlandınız değil mi?

Mücadele etmek zorunda bırakıldınız değil mi?

Başkanımızın çalışkanlığı, mütevazılığı, ağırbaşlılığı, üniversite nezdindeki saygınlığı sizi rahatsız etti değil mi?

Bu ahvâl içerisinde yaptığınız tek şey her zaman olduğu gibi acizlerin başvurduğu yalan ve iftira…

Yalanlar ve iftiralarla algı oluşturmak, insanları etkilemeye çalışmak, psikolojik baskı kurmak sendikacılığın şiarı mıdır?

Bu konuda gerçekten kimse elinize su dökemez zira bu işin kitabını yazmışsınız.

Rektörlük atama sürecinde olduğu gibi yalan haberler yaptırarak “Çamur at, izi kalsın!” düşüncesiyle iftiralar atıp rektörün atanmasına engel olmak için elinizden geleni yapmak sizin karakteriniz…

Telaffuzu bile ağzınıza yakışmayan “etik” sözcüğünü dilinize pelesenk etmiş duruyorsunuz. Sahi “etik” sizce nedir? Durun cemâziye’l-evvelinizi biz söyleyelim,

Sizce etik, tehditle üye yapmak ve diğer sendikalara üye olmuşları istifa ettirmekti değil mi?

Sizce etik, dersteyken hocaların odalarındaki masaların üzerine üyelik formlarını bırakıp gitmek ve “Doldurmazsan gerekeni yaparız!” mesajını vermekti değil mi?

Sizce etik, yeni gelen personeli ziyaret etme zahmetinde bile bulunmadan üyelik formlarını bölüm başkanlarına, fakülte sekreterlerine, dekanlara, dekan yardımcılarına bırakıp onları ayaklarına çağırttırıp personele hiçbir açıklama yapmadan formları doldurtmaktı değil mi?

Sizce etik, yeni gelen personelin başlama evraklarının arasına üyelik formalarını koyup habersiz bir şekilde onlara imzalatmaktı değil mi?

Sizce etik, kameralardan yönetimimizdeki arkadaşların hangi odaya girip çıktığını kontrol ederek onların ardından gidip üye olan personeli tekrar istifa ettirmekti değil mi?

Sizce etik, sendikanıza gelen paranın hesabını verememekti değil mi?

Sizce etik, yılda bir kere de olsa üyelerine bir hediyeyi çok görüp; üyelerini değerli görüp onlara her yıl hediyeler veren, onların gönüllerini alan sendikamıza “ promosyon sendikacıları” diye çamur atmaktı değil mi?

Sizce etik, “Biz hediye dağıtmıyoruz, siz de dağıtmayın, üyelerimiz bundan çok etkileniyor.” diye yalvarmaktı değil mi?

Hâsılı sizce etik işte bu… Bu maddeleri sayfalarca yazabiliriz çünkü siz busunuz.

Atalar, “İki dinle, bir söyle!” demişler, doğru söylemişler. Birisini karalama kampanyası başlatacağınız zaman keşke cahilliğinizi de ortaya koymayıp bir bilene sorsanız, danışsanız ya da açıp okusanız; iftiralarınızı da ona göre dizayn etseniz. Başkanımızın aldığı bütün ünvanlar çalışmalarının eseri, yıllarca döktüğü alın terinin ödülüdür. Kimse doğru dürüst üniversite senatosunda geçen “yeni kriterleri” sağlayamazken başkanımız “yeni kriterler” ile başvurusunu yapmış ve istenenin kat kat üstünde bir puanla da unvanını almıştır. Alnı açık, başı diktir ve kimseye verilecek bir hesabı da yoktur.

Kamuoyunu bilgilendirmek, yalan ve iftira ile iş görenlere meydanın boş olmadığını göstermek için yazdığımız bu yazıyı Dede Korkut’un duasıyla sonlandıralım.

Dedem Korkut soylamış, görelim hanım ne soylamış:

Sert yürürken cins bir ata namert yiğit binemez, binince binmese yeğ! Çalıp keser öz kılıcı namertler çalınca çalmasa yeğ. Çalabilen yiğide ok ile kılıçtan çomak daha yeğ. Yalan söz bu dünyada olunca olmasa yeğ. Gerçeklerin üç otuz on yaşınız dolsun, Hak size kötülük getirmesin, devletimiz devamlı olsun hânım hey!"