FİB Haber Köşe yazarlarımızdan emekli öğretmen şair Türk ve Dünya Ozanları Ocağı Genel Başkanı Sadi Teltik, yaptığı röportaj ve kaleme aldığı yazıları ile Nevşehir'in hafızasını tutuyor.
ESKİ ODUNCU, HIZARCILARDAN (MAHRUKATÇI), MERHUM TOPÇU'NUN İHSAN ÖNCÜL OĞLU ALİ RIZA ÖNCÜL İLE MÜLÂKAT:
Köşe yazarımız ve Türk ve Dünya Ozanları Ocağı Genel Başkanı Sadi Teltik, Nevşehir'in eski oduncu hızarcı esnaflarından Ali Rıza Öncül ile yaptığı keyifli sohbeti gelin birlikte dinleyelim.
TARİH: 5 MART 2025
SAAT: 12:15
YER: YENİ SANAYİ, ODUNCULAR SİTESİ
Mülâkatlar serisine ara vermiştim. Halkımızın talebi üzerine devam etmemin yararlı olacağı düşüncesiyle bugün Ramazan'ımızı da fırsat bilerek Topçu'nun İhsan Öncül (Merhum) oğlu Sayın Ali Rıza Öncül ile mülâkat yapmak için yola koyuldum. Vardım ki yazıhanede Baba Ali Rıza ve oğlu İhsan oturuyorlar. Selam verdim...
"Ramazan'ımız mübarek olsun Dayı" diyerek girdim içeri. Niye "Dayı" diyorum? Eşimin dayısı olur da onun için...
Açtım sarı yüzlü defterimi, geçtim masanın başına...
5 Mart Ramazan’ın 5'i ve tam 55 yıldır süren(1970-2025 ) bir zanaat...
Bu mesleği sürdüren kaç kişi kaldı diyorum, Dayım 5 kişi diyor. (Mustafa Çölyen, Mustafa Yücel, Abdullah Hızalan, Bekir Baykara, Harun Çiçek)
Tevâfuka bakınız ki mülâkatımız da 15:15'te bitti.
Neyse...
-Sohbete başlayalım mı?
-Başlayalım Hoca'm sor hadi!
- Çayın yok kahven yok olur mu böyle?
Bak, bir bardak çay ne imiş, anlatayım sana.
BİR BARDAK ÇAY
Bir bardak çayın verdiği lezzet
Sanma ki âlemde
Bir başka şeyde
İçimden kopup gelen
Bir nefes var neyde
Dostlarım !
Dostluğun en güzel yeri
Kuytu bir köşede
Küçük bir kahve
Seslen hele çaycıya
Baksana…heey de !
-Bir bardak çay…!
Neler çektim vay !
Yudumlarken çayı
Gökte beliren ay’ı
Saçı Leylâ, kaşı hilâl,yay’ı
Ve
Başındaki sevdâyı…
Geç karşıma
Otur şöyle
Bana derdini söyle
Derdine derman olayım
Çayın verdiği lezzeti unutup
Sende lezzet bulayım
En güzel anları
Geçen zamanları
Çayın deminde
Nefis kokusunda tatmak isterim
Çay ki sohbetin adı
Ağzımızın tadı
Mâzinin yâdıdır
Yeter ki yanında ahbabın, eşin dostun olsun
Yalnız içemem çayı
Bu demde
Demâdem
Demli bir çay içmeli
Daldıkça derinlere
Kendinden geçmeli
Canın sohbet isterse şayet
Hasan Emmi’yi,Hüseyin Ağa’yı,Durmuş Dayı’yı seçmeli
İnsanlarla iç içe olup
Şehrin bunaltıcı havasından
Köylere, yaylalara göçüp
Bir köy kahvesinde
Çayı essahtan içmeli
14 ŞUBAT 2017
SADİ TELTİK
BİR BARDAK ÇAY’IN TAHLİLİ
Bir bardak çayın verdiği lezzet dünyada yoktur bir başka şeyde.
Tıpkı neyin çıkardığı sesin ,insanın derûnundan kopup gelen bir nefes olması gibi…
Küçük bir kahvede, büyük bir dostluk görür, dostu yakalarsınız.
Zira sohbetine ortak olan kişi, dostun kendisidir.
Çaycıya seslenen kişinin istediği bir bardak çay, aslında dostunun dertlerini dinlemek için atılan bir adımdır. Sohbet için bir fırsat yakalamaktır.
Çay burada dost, dostluk ve dertlerin ortaya çıkmasına bir vasıtadır.
Çayı yudumlarken insan neler düşünüyor bakınız;
Gözü ufuklara dalıp sevdiğini, sevdasını, Leylâ’sını hayal eder.
Bir yudum çayda en güzel anlar, geçen zamanlar gizlidir.
Sohbet o kadar derin ve samimidir ki Hasan Emmi, Hüseyin Ağa ve Durmuş Dayı bütün içtenliğiyle başından geçenleri anlatır.
Derdiyle dertlenen birini arzular, kendisini dinleyen biri vardır artık. Bundan büyük bir haz duyar.
Bundan da anlaşılıyor ki sıkıldığın anda, şehrin bunaltıcı havasından çıkıp köy havasını teneffüs ederek bir köy kahvesine uğrak vermeli, essahtan bir çay içmelisin.
14 ŞUBAT 2017
SADİ TELTİK
- Borcum olsun Hoca'm. Bayram sonu bu işi de hallederiz inşaallah...
-Doğum yeriniz ve yılınız?
-Nevşehir/01.02.1956
Herikli Mahallesi Tuzyolu Sok.No:64
Kıratlıoğlu Mahallesi(Karataş Mevkii)
Hacı Rüştü Mahallesi,Mezar Sokak ve
20 Temmuz Mahallesi Yüce Sokak No:10
İkamet ettiğimiz evler...
Babam İhsan Öncül,Annem Kadriye Öncül
2 erkek,2 kız (4)kardeşiz.Mustafa(1955),Latife(1952),Kadın
(1948)doğumludur.
1963-1968 İlkokulu bitirdim.
İlkokul numaram (375).20 Temmuz İlkokulu. Müdürümüz Mustafa Şenöz(Daloğlu).İlkokul öğretmenim Mehmet Kararlı. Ahmet Çakır ve Kuddusi Tekeroğlu hatırladığım öğretmenlerdi.
İlkokul arkadaşlarım: Bekir Bender Sağdıç, Ahmet Gökpınar (Nam-ı Diğer Albay),Ekrem Çapaçeken, Kadir İzci, İsmail Yücel, Duran Er, Akif Köylü, Ömer İlter, Foto Uğur(Uçar),Hasan Uçar, Ahmet Üzümcü, Erdal Özpamuk (Babası Rahmetli İbrahim Özpamuk; yıllarca Herikli Mahallesi Muhtarlığı yaptı. Çok sevilen bir insandı. Baba ve oğluna Allah'tan rahmet diliyoruz).
İlkokulu bitirdikten sonra babamın okutmak imkanı olmadı, beni sanata verdi.1968'de Boyacı Hasan Hazer'in yanında 2 yıl çalıştım.
1970'de babamla çalışmaya başladım. O gün bu gündür tam 55 yıldır bu mesleği sürdürüyorum. Benden sonra da hâlen birlikte çalıştığım oğlum Mehmet İhsan devam ettirecek diye düşünüyorum. Artık kendisi bilir. Kurulu düzeni hazır.
1976'da,Kütahya ve Bitlis Tatvan'da askerlik görevimi ifa ettim.
1978'de Yusuf Alkış'ın kızı Dönüş ile evlendim.
Bu evlilikten bir kız, bir oğlum oldu. Kızım Kadriye(1986),Oğlum Mehmet İhsan(1981)
Kızım, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı (Nevşehir Devlet Hastanesi)
Eşi de Doktor(Nevşehir Versa Hastanesi)'nde çalışıyor.
-Dayı,neden oduncu diye anılıyorsunuz?
- Hoca'm, eskiden odun kömür sobaları vardı. Kalorifer ne gezer...
Odun temel ihtiyaçtı. Fakirler çuvalla, zenginler traktörle odun alırlardı. Biz de ticaretini yapardık.
-Odunları nereden getirirdiniz?
-Adana Pozantı, Mersin Silifke, Erdemli, Konya, Karaman, Ermenek Orman İşletmeleri'nden kamyonlarla getirir, halka arz ederdik.
Babam önceleri(1968'de Çerçilik yaptı, Bakkal dükkanı çalıştırdı).Daha sonra tahta kapı yapmaya başladı.1970'de Yeni Sanayi Sitesi'nde şimdiki yerimizin yakınında bir dükkan kiralayarak bu işe başladı. Babam ölünce biz kaldığımız yerden devam edip gidiyoruz. Bilmem nereye kadar...Ben her an buraya kadar diyebilirim. Eşin dostun uğrak yeri. Onlarla sohbet ediyoruz. Bu da bana keyif veriyor.
- Bu mesleğin eski mensupları kimlerdi?
-Salih Tulumbacı, Baraklının Fethi Yöndemli, Bekir ve Oğlu Tayfun Eyileten, Tahsin Eyileten, Veli İşbilir, Hasan Kocabay(Tat Hasan)Ağanın Bekir, Asım Polat, İhsan Tombalak, Hüseyin Varır, Yaşar Ağman, Hızarcı Ali Ağa(kelle hızarıyla tahta biçerdi. Eşimin dedesidir). Mehmet(Hoca Baba) ve oğlu Mustafa Yücel, Mustafa Demirel, Hazım Çölyen, Mustafa Çölyen, Faruk ve Yusuf Hızalan, Faruk Yöndemli, Remzi Çiçek ve kardeşleri...
Hızarın çalıştırılmasını, kesme biçme işlerini bana öğreten Rahmetli Hasan Kocabay'dı.
"Elinize ayağınıza mukaat olun, gerisi önemli değil" derdi. Aletler kesici olduğu için çok dikkatli olmamız gerekirdi.
-Mesleğin meşakkatli yanları ve eskiden yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
-Odun, mevsimlik ( Yani kış yakacağı olduğu için)bizler Yaz mevsiminde işe başlar, bağ ve bahçelerden kavak ağacı keserdik. Traktörlerle taşır, dükkanda kereste haline getirirdik.
Yolu olmayan bahçelerden kestiğimiz ağaçları omuzumuzda taşır, binbir güçlükle traktöre yüklerdik. Günlerce uğraştığımız olurdu.
1985'te odun işini bırakıp kavak kereste üzerine çalışmaya başladık.
-Ağaçları en çok hangi yöreden temin ederdiniz?
-Gönnüs, Nar, Sulusaray, Çat (Senirin) vd. köy ve kasabalarda temin ederdik.
Bu işlemi 2009'a kadar sürdürdük.2009'dan sonra da çam kereste işine başladık. Aran Doğrama Mehmet Yüce ile 2 yıl ortaklık yaptım.
Hâlen oğlum İhsan ile birlikte yükü omuzluyoruz inşaallah...
-Çatı yaptırmak isteyenlere nasıl yardımcı oluyorsunuz?
- O,ayrı bir sanattır. Biz sadece çatı için gerekli keresteyi veririz. Çatıcıları da elbette tanıyor ve halka yardımcı oluyoruz.
İhtiyaç halinde Marangoz ve Karoserciler için gerekli olan malzemeleri de bulundururuz
(Meselâ Kasa yanları ve Kasa tabanı)
Sohbetimizin tam koyulaştığı bir anda çat kapı bir misafirimiz geldi. O da kim?
Sevdiğim dostum, Sanayinin sevilen esnafından
Akücü olarak tanınan, Nevşehir'in Âhi Babası Elektrikçi Sayın Mehmet Ekrem Özenmiş.
Tabii ki işin seyri değişti. Sohbeti başka kanala çevirdik.
Mehmet Ekrem, Sanata ve sanatçıya değer veren biri olduğu için ,kendisine sözleri bana ait, bestesi ve seslendireni Sayın Yakup Asan'ın SEN Kİ HAK'SIN,SEN İLÂH adlı ilâhimizi dinlettim. Hayran olmamak ne mümkün...Beste gönüllere dokunuyor. Bestenigâr Makamı'ndaki bu eser içinde Ney de olunca değmeyin keyfine...
Ardından ORUÇ şiirimi okudum.
Tabii ki Ramazan ayındayız. Konudan kopmamamız lazım.
Hâ bir de Rahmetli Cümbüşçü Mustafa(Çelikel) Âbimizin oğlu Kanunî Mehmet Efendi adıyla mâruf Mehmet Hoca/Müzik Öğretmeni'nin besteleyip okuduğu, sözleri bana ait GÜNLERİM KARANLIK GECELER ZİNDAN şarkısını dinledik. Adetâ mest olduk.
Şunu da yeri gelmişken söylemeden geçemem; Mehmet, bestekârlığa ,3 şarkı besteleyerek adım attı. Mehmet Ekrem de bundan ziyadesiyle memnuniyetini belirtti.
İzin istedi yanımızdan ayrıldı ama gözü arkada kaldı. Bayram sonrası, bir mekanda buluşmak üzere söz verdi.
-Şimdi tekrar bize dönelim Dayı.
Dükkanda kullandığınız belli başlı malzemeler nelerdir?
-Bıçkı Hızarı, Kelle Hızarı(El Testeresi),80'lik ve 100'lük Bıçkı Hızarı, Benzinli Testere, Bil'umum Testereler, Tomruk Biçme Kızağı, Bıçkı Bileme Makinası ,Balta, Nacak vs...
-Meslekte yaşanan unutulmaz hatıralardan biraz bahs edelim isterseniz...
-İlkokul 4.sınıftayım.Okul tatilinde Marangoz yanına çırak olarak girdim. Gündelik ve haftalık almadığım gibi öğle yemeği hazırlanınca, ustamız bize hadi siz gidin, evinizde yiyin gelin derdi. Buna rağmen niye hâlâ orada çalışıyorsun dersen meslek öğren, yerin belli olsun, kötü alışkanlıklardan uzak dur.
Ustam, dükkana bir kaz getirdi 3 ay bize güttürdü. Sonra kazı kestik, yolduk, temizledik, kuşânede pişirdik, akşam oldu kaz etini ustam doğruca eve götürdü. Bir lokma tattırmadı. Yorum sizin..
Ustam disiplinliydi. Dükkanda levhalar asılıydı.
"Üzerine lazım olmayan işe karışma", "İzinsiz takım alma, kaybolan takımı sana ödetirim"
İşte böyle Sayın Hoca'm. Acısıyla tatlısıyla geçen bir ömür.
Benimle mülâkat yapmak için buralara kadar zahmet etmişsin. Bana ve sanata gösterdiğin ilgi dolayısıyla teşekkür ediyorum.3 saat boyunca sohbet ettik. Allah razı olsun senden.
-Ben de sizlere teşekkür ediyorum, dedim. Çay içemediysek de bir bidon sütle beni uğurladılar.
Bir mülâkatı da böylece sonlandırdık.
Unutulmaya yüz tutmuş olan bir mesleği ve meslek erbabını da tanıtmış olduk..."
TOPÇU'NUN İHSAN ÖNCÜL