NEVŞEHİR ve MESAİ
Çok sevdiğim ailenin çok sevdiğim mahdumu rahmetli Sıtkı Gönen’in İstanbul Maltepe’de hasta yattığı hastanede oğlum Abdullah’la ziyaretine gitmiştim. Ziyaretimizden sonra henüz orada tanıştığım Nevşehir’in tanınmış ailelerinden (Dirikoç) biri de bizim gibi ziyarete gelmiş. Birlikte babaları rahmetli Hasan amca, diğer mahdumları Lütfullah ve Emrullah’la beraber damatları Yaşar Altun’la çay içtik muhabbet ettik. Muhabbet esnasında Dirikoç ailesinden olan şahıs, “…geçenlerde Nevşehir’e gittdim. Sabah namazından sonra çarşıdan itibaren sanayiye kadar şöyle bir dolaştım. Bir tane açık esnaf göremedim. Dükkânlar maalesef saat 9-10 gibi açılıyor. Oysa bizim zamanımızda mesai sabah namazı sonrası başlar, akşam namazıyla biterdi...”Mesai konusunda umur görmüş zatların hemen hepsinin söyleyeceği sözdür bu. Bu durum Nevşehir esnafı için değil, tüm ülke esnafları için de geçerli olduğunu düşünüyorum.
Oysa bizim kültürümüzde rızıkların dağıtımı sabah erkenden başlar…
Bayram münasebetiyle Nevşehir’e geldim. Birkaç gün hariç hemen her gün sabah namazmı mahalle caminde eda ettikten sonra Gaznevî caminin yanındaki (Kocaçay) yürüyüş parkurunda dokuz on tur atıp, bazen 2000 Evler bazen de Ürgüp yolu istikametine doğru yürüyüş yaptım. Gerçi buralar çarşı özelliğini taşımıyorlar ama olan dükkânlardan hiçbiri de açık değildi.
O saatte şehir çok dingin. Çok sessiz. Tefekkür etmek için iyi bir zaman. Gökyüzünün eşsiz güzelliği insanı mest ediyor. Aradan biraz zaman geçtikten sonra yürüyüş yapan insanların teker teker gelmeleri, arabalarıyla bir yerden bire yere gidenlerin hareketliliği uykudan uyanışı, kabirden kalkışı çağrıştırıyor…
Diğer taraftan yürüyüş esnasında sanırım otomatik yöntemle çimlerin sulandığını gördüm. Harika bir sistem. Fakat mesele su olunca çok dikkatli olmak gerekiyor. Bazı fıskiyeler istenen istikameti değil başka yerleri sulamakta. Nitekim askeriyenin yanındaki ana fıskiyeden biri bozulmuş olmalı ki, harıl harıl su boşa akıyordu. O saatte kime telefon edeceğimi bilemediğim için maalesef arama yapamadım. Çiçeği burnunda yeni başkanın sık denetim yapması/yaptırması gerekmektedir.
Konu buraya gelmişken şehir merkezindeki asfaltlamayı iyi bulduğumu söylemeliyim.(İyi bulmasına iyi buldum da bir önceki dönemde asfaltın kanserojen etkisi yaptığından en azından şehir merkezinin taş döşeneceğini duymuştum…) Sanırım tamamlandığında güzel olacağa benziyor. Başta belediyeler olduğu gibi diğer tüm siyasiler ve kamu görevi yapan yetkililer hassas çalışmalı, hassas olmalıdır.
Ülkenin içinde bulunduğu şartlar malum. Yapılan iyilikte kötülükte yapana olduğu kadar, bağlı olduğu kuruma da mâl olmaktadır. Denetim derken bir yerde bunu kastediyorum.
Hani temcit pilavı gibi, çiğnediğimiz “liyakat” olayı var ya! Ona çok dikkat etmeliyiz. Basit kasaba siyasetinden ziyade aklı başında makul siyaset üretmeliyiz. Hiçbir hizmet insana rağmen yapılamaz. İnsanla yapılacağına göre onların görüş ve düşünceleri de dikkate alınmalıdır. Ben bilirimci ve tepeden konuşarak, gerekli gereksiz mavi boncuk dağıtarak değil, daha kalbe dokunucu mütevazı olarak yapmalıdır.
Diğer taraftan yapılacak olan hizmetlerin popülizmden uzak sürdürülebilir olmasına azami dikkat edilmelidir.
Yürüyüşümüze devam edelim. Muhsin Yazıcıoğlu caddesinden aşağıya doğru inip üst köprüden karşıya geçtikten sonra şehir merkezine doğru yürürken bisiklet yolu güzel, fakat bakımı gerektiren bozuk yerlerin elden geçirilmesi gerekiyor.
Köprüden geçince hemen sağ taraftaki Belediyenin parktaki bisikletleri dikkat çekmekte. Kullanılırsa iyi bir hizmet. Umarım insanlarımız heder etmezler. Hakir kullanmazlar.Gördüklerimden hareketle söylemeliyim ki, parkları gayet bakımlı buldum. O saatte değilse de sair zamanlarda başta çocuklar olmak üzere epeyce kullanan var.
Bu güzel imkânı sunanlara teşekkür ederken kullanıcıların da bunları güzel kullanmalarını istirham ediyorum.
Akşamları erken yatıp, sabahları erken kalkmak gerekiyor. Mesaiye dikkat etmeliyiz. Her ne yapıyorsak çok çalışıp çok üretmeliyiz. Netice vermeyecek olan gereksiz şikâyetlerde bulunup durmaktansa işimizle meşgul olup ona kafa yoralım.
Ahmet BELADA