FİB Haber Köşe yazarlarımızdan Araştırmacı-Yazar Emekli Öğretmen "Yasemin Tutuş" kaleme aldığı yeni yazısıyla köşesine taşıdı.

Sınıkçı Merhume, Şerife Dudu ( Şirif Dudun )

Bir zamanlar Nevşehir ve bölgesinin en çok tanınan meşhur sınıkçısı (Kırıkçı ve çıkıkçı) namı değer sınıkçı Şirif dudu (Şerife Sataşmaz)'ın torunu Erkut Erdinç açıklaması: Nevşehir'in en ünlü sınıkçısıydı. Şirif dudun çot parmağının acısını tatmayan azdır tuttu mu bırakmazdı. Nevşehir'den ziyade köylerde de onu bilmeyen yoktu.

İşte  değerli yazarımız Yasemin Tutuş'un o eşsiz  kaleminden, Nevşehirli sınıkçı Şirif dudu...

"SINIKÇI ŞİRİF DUDU,"

"KIRIK-ÇIKIKÇI ŞERİFE DUDU."

"ŞERİFE SATAŞMAZ"

Selâm; yine yeni bir yazı, yine yeni bir anlatım ve Nevşeer Mozaik taşlarıma ekleyeceğim yine bir hayat hikayesi. 
Kimi nmi başlıktaki ŞİRİF Dudu'nun..

Öncelikle bilgi aktarımı yapan babannesininde ismini gururla taşıyan torunu "Şerife Sorgusormaz" hanıma, "Saliha Bilge" hanıma ve bana manevi kızım diyen ecdat gonşumuz, yaşayan tarih "Nevzat Öndegelen" büyüğüme Yürekten Teşekkürler...

Gelelim Şerife hatuna yada halk ağzıyla sınıkçı Şirif dudu'ya; aslen Nevşeer'in yerlisi, 7 göbek "Herikli" Türkmenlerinden olup lakap olarakta "Göllükçü'nün" "ŞİRİF DUDU" Hicri 1330 Milâdi hesaplarsak 1914 yılında "Herikli" mahlesinde doğmuştur. 

Eskiden gızları tahta sandalyeye oturturlar ayakları yire diğdiği anda artık bunun gelinlik çağı gelmiştir diye gözü açılmadan gelin iderlermiş. Şerife hatunda bu gelenek görenekten nasibini alıyor, çoh güccük yaşta gelin ediliyor...

Şerife Dudu'da güccücük vardığı el gapısında evde gelinlik, bağda, tarlada ırgatlık, gocaya garılık, bebelerine de analık yapmaya çalışıyor.  
İlk bebesi Muhlise'yi 1934 yılında, ikinci bebesi Halise'yi 1942 yılında, gözünün bebeği oğluşu Mehmet Yaşar'ı ise 1948 yılında dünyaya getiriyor. Mehmet Yaşar bilindik isimde, benim dikkatimi Halise ile Muhlise isimleri çekti. Himen aslını öğrenmek için araştırdım, sordum ve yeğeni Saliha Bilge hanımdan öğrenivirdim.

Saliha Bilge hanım babannesinden nakletti bende yazıvirdim. Eski büyüklerimizden şimdikilerin hurafe dediği o zamanlarda inanç ve itikatla yapılan örf, adet ve ananelerimiz ile gönülden yapılan dualarımız vardı. 
Halise ile Muhlise'nin hikayesine gelince; Gün ağarırken yani şafak vakti Rabbimizi zikreden "MUHLİSE" ve "HALİSE" kuşları olurmuş. 
Şafak vakti zabah irkenden cümle gapısı veya peceler, camlar açılıp; kişi önce sağ tarafına "Halisen, Muhlisen Lâ İlâhe İllallah" diye selâm virip, sonra da sol tarafına aynı şekilde "Halisen, Muhlisen Lâ İlâhe İllallah" diye selâm virirse; bu kuşlarda bu selâmları alır. Rabbimize iletir ve Rabbimizede dua  babında zikir ile şükrederlermiş...

Saliha hanımın babannesi ŞİRİF dudu'nun Zeynep bacısinin gelini oluyor. Bu duayı ve zikreden kuşları bilen babaannemiz ŞİRİF dudu'nun kızlarının ismini Halise ve Muhlise koyuyor. Rahmet canına..

Hatta Rahmetli anneminde gökteki ay "Hilâl" şeklinde ilk doğduğunda vede gördüğü zaman ettiği bir duası vardı. Bu duayı eder ya aynada kendi yüzüne bakar, yada en yakınında bizlerden kim varsa onun yüzüne bakardı. İnancı kimin şansına yüzüne baktıysa, o ayın bereketli, nasipli veya sıkıntılı yada sıkıntısız geçeceğine dair yorardı. Bende gökte yeni ay girerken "Hilâl" şeklinde doğan ay gördüğümde; 

"Ay gördüm ALLAH,"
"Amentübillâh;"
"Seninde Rabbin ALLAH,"
"Benimde Rabbim ALLAH" dir..

3 ihlas, 1 Fatiha okur yanımda biri varsa onun bahtına yüzüne bakar yoksa aynaya kendi yüzüme bakar. Hayırlı, nasipli, bol bereketli bir ay geçmesi için duamı ederim. 
Rabbim dualarımızı Arş-ı Âlada kabul edilen dualardan eylesin. Rabbim Anneme de rahmetini daim eylesin, Mekanı Cennet olsun. İnşaallah. Amin...

Gelelim ŞİRİF dudu'ya; Çocukları daha ele avuca gelmeden eşi genç yaşta vefat ediyor.
ŞİRİF DUDU 3 tane boy boy bebeyle dul kalıyor. Gencecik eşini toprağa veren "ŞİRİF DUDU" 3 evladı Muhlise, Halise ve Mehmet Yaşar'ını alıp baba evine dönüyor. 

Burada da çilesi bitmiyor çocukları için çalışıyor, çabalıyor, saçını süpürge ediyor onları büyütüyor. Kızı Muhlise'yi Baraklılar'dan keresteci Zeki Yöndemli ile evlendiriyor. Muhlise ile Zeki Yöndemli'nin sırayla Süleyman, Sadi, Sami isminde üç oğlu oluyor. Halise'yi ise Göde'nin Yusuf Usalan'a veriyor. 
Halise ile Yusuf Usalan çiftinin ise Ayten, Nurten, Gülten isminde üç kızı ve dayısıyla aynı ismi taşıyan Mehmet Yaşar isminde bir oğlu oluyor. 
ŞİRİF DUDU; canözü iki gızını Muhlise ile Halise'yi kendisi gibi güccücük yaşta gelin edip, yerlerine yirleştirip oğlu Memmet Yaşar ile yaşamına devam ediyor.

Diğer taraftan "Boranların" Mustafa emmide hanımı Resmiye hatunla bir ömür sürmüş, çocukları da olmayınca hasbel kader kendi hallerinde yaşamış, beraber yaşlanmışlar. 

Gel zaman, git zaman Resmiye hanıma inme inmiş (Felç) ve uzun bir süre yatalak yatmış. Mustafa emmide eyaline, hatununa gül gibi baksada vakti saati gelmiş ve Resmiye hatunda Rabbine ruhunu teslim etmiş...

Akabinde Resmiye hatunun vefatından sonra uzun bir süre Mustafa emmi gosgocaman evde; 
"Bir başıma, tek başıma, 
"Dön dön dur, yan başıma..
Misali yapayalnız kalıyor. 

Yaş dersen 70'i geçmiş. O yaştaki kimsesiz Mustafa emmiye gonugonşu gadınlar sahip çıkıyor ve baba evindeki çilekeş ŞİRİF Dudu'ya dünür gidiyorlar. Nevşeer gibi yerde, O devirde tek başına dul olmak golaymı, eski böyükler boşuna dimemişler; 

"Sinek kadar kocan olsun, 
"Gelsin üstüne konsun;
"Elaleme karşı da, 
"Kürek kadar dilin olsun diye...

"ŞİRİF dudu'da" dünürcü olan gonşularına eyi gözel didiniz gonşularım emme didiğiniz gibi yalnızlık Allah'a mahsus gocasız, sahipsiz bir hayat çoh zor emme benimde gözümün nuru bir oğlum Yaşar'ım var onu bırakmam, bırakamam diyor. 

Mustafa emmi yarı yaşındanda güccük Şerife'yi ve 10 yaşlarında olan oğlu Yaşar'ını kabul ediyor ve belediye nikâhını kıyıyor. 
Hiç çocuğu olmadığı içinde oğul Yaşar'ı nüfusuna geçirtip, evlat ediniyor. 
Şerife hatun babaocağından çıkıyor; Askerlik şubesinin karşı sokağındaki palancının Şefika dudu'nun bitişiğindeki Mustafa emminin evine siz deyin gelin, ben diyeyim tapu gibi "Hökümet Nikâhıyla" hatun olarak gidip, yerleşiyor.

ŞİRİF Dudu'nun okuması yazması olmasada, görgü görenek görmüş bilgili bir hatunmuş. Anne tarafıda kırık, çıkık yapan, el verilerek devam eden "Ocak" diye tabir edilen şifalı ellere sahip insanlarmış. Çoğumuz biliriz ki; Nazar ocağı, Termaa ocağı, Albasma gibi rahatsızlıklara dua eden şifacı kişiler vardır. Yüzünde Terme, Termaa (Döküntü) var, elinde siğil çıkmış filancaya git denilen evler varmış.  
Birde bu insanlar para canlısı değillermiş ve gapıları herkeşe açıkmış. Şimdilerde ise o şifalı eller, o ocaklar nadir bulunur oldu...

Bizim Şerif Dudu'da anasından bu zanaatı öğrenip, "El" alıncada kendini bu işe adamış. 
Hatta para bile kabul etmez, Hakkın rızası için amme hizmeti gibi yardımcı olurmuş. 
O zaman ki Nevşeer'lilerde hakkı kalmasın diye zorla minderin altına 3, 5 lira sokuştururlarmış.
Sonraları kızı "Muhlise Yöndemli'de" annesinin izinden gitmiş, oda anası gibi kırık çıkık yani sınıkçılık yapmış.

Nirde galmıştık; ŞİRİF dudu sınıkçı olarak öyle tanınmışki, Nevşeer'de namı almış yürümüş, Sözün özü işininde ehliymiş. Çıkık kolu tuttumu bırakmaz, öfeler, öfeler işte şinci yerine oturturdum diir, öyle bırakırmış. Annıyacağınız o devirde Nevşeer'de ortopedi uzmanı olmadığı için bizim sınıkçı ŞİRİF Dudu'da ortopedi dohtoru gibiymiş...
Erkeklere de Meteris'te dükkanı olan Fehmiağan bakarmış, oda kırık bölgeye üzüm sarar, et sarar, tarif verir, çıkığı yerine guyarmış... 
 
Sayın okurum "Mehmet Alper" beyin bir yorumunu sizlerle paylaşmak isterim. Bir zamanlar; Ortopedi alanı hep böyle sınıkçılarla doldurulmuştu. Meteris'te (rahmetli) Fehmi Ağa ve kardeşi Şükrü Ağa'da meşhur sınıkçılardı. Sınıkçıların işlevleri günümüzde de hâlen devam ediyor kısmen. 
El yordamıyla, Ferasetle, Tecrübeyle yapılan işlerdi. Kimi zaman işe yarar, çoğunlukla da yanlış uygulamalar nedeniyle sakat kalanlar olurdu. Hatta ilkokul 3'teyken kolum çıkmıştı. Sınıkçı Fehmi amcaya koştuk hemen. Röntgen filanda yok. Düşündükçe gülerim, hüzünlenirim didi. Yüreğine sağlık hemşehrim...

Bence Sınıkçı ŞİRİF Dudu ve Fehmi Sınıksaran o günün şartlarında insanlara yardımcı olabilen birer nadide cevhermişler.
Mekanları Cennet olsun. İnşaallah...

ŞİRİF Dudu'ya; sadece Nevşeer ahalisi değil, köyden, kentten her yerden insanlar gelirmiş. 
Bu nasıl oldu da kırıldı yada çıktı diye sorunca; İşşikten düştüm, gapı bana çarptı, ben gapıya çarptım, At, eşşek depti diselerde ..

ŞİRİF dudu hiç inanmaz, kocasımı dövmüş, dayakmı yemiş iyi bilirmiş. Çıkıksa yerine oturtur, kırık ise tereyağ, bal ve çeşitli baharatlar gatarah kendine özgü bi krem "TİLİ" hazırlar; kırık olan el, kol, ayak, bacak veya omuz o bölgeyi "Kaput" dediğimiz Sarı ham Amerikan beziyle sarar, şifa olsun diye de dua edermiş. Rahmet Canına...

Hatta bir hastanın ayak topuğundaki çatlağı bile kendi hazırladığı bir karışım olan "Tili" ile sarmış, çatlak topuk kerpiç gibi kısa zamanda tutmuş, iyileşmiş. 
Yine el, kol, ayak çıkıklarında önce o bölgeyi bi gözel öfeler yerine getirir. Ondan sonaa da bir sabunu rendeler, içine bir yumurta gırar, amerikan bezine döker, iyice yaydırır, çıkık olan bölgeye sararmış. Bu sabunlu, yumurtalı karışım şimdilerde doktorların yaptığı "ALÇI" görevini görürmüş. Rahmet canına...

Hatta eskiden "Göre" yolunda bir Genelev varmış. Eski kulağı kesikler bilir. Hatta Fiii tarihinde yeni yetme delikanlıların babaları, emmileri veya akrabaları tarafından götürülüp milli oldukları malum evlerden. 
O zaman ki hayat kadınlarını da bir ana doğurmuştur, nihayetinde onlarda bir can taşıyor, değil mi! onlarda birer insan...

Patronlarından veya müşterilerinden eziyet gördüğü veya dayak yiyip eli, kolu, ayağı, bacağı kırılıp, çıktığı zamanlarda başlarındaki o yolun kıdemlisi "Namı Güllü" adında bi bayan tarafından taksiyle ŞİRİF dudu'na getirilir, taksi gapıda bekler. ŞİRİF Dudu bu gariban kadınların el, kol, ayak kırık, çıkıklarını yapar, beş krş da para almaz. Hayr öğütlü de bir hatun olduğu için, Allah Kurtarsın diye dua eder gönderirirmiş...

Bana manevi gızım diyen "Nevzat Öndegelen" büyüğümde barnak gadar çocukken çoh haylaz olduğu için top oynarken, özlerde goptururken vede sekilerden atlarken ya golunu ya bacağını gırarmış. 
Rahmetli annesi Naciye yengem oğlunu gaptığı gibi ŞİRİF dudu'na götürürmüş. 
Şirif Dudu muhakkak ayda bir kere gapısına gelen Nevzat abimi görünce "Demşek" oğlan yinemi geldi, gocaman hiyerif oldu, niye dooru dölek durmuyor! golu, bacağı gırıp geliyor diye söylense de kırık çıkık neyse gerekeni yapar, hiç para almazmış.
Not: "Demşek"(Haylaz, yaramaz çocuk anlamındadır).

ŞİRİF Dudu'nun 3 evladı var dimiştim. Muhlise ile Halise'nin evleri de yanyana imiş. Halise yaşadıği müddetçe hiç tarlaya gitmezmiş. 
Bir seferinde Muhlise tarlaya kabak toplamaya giderken bacısına sende bizimle gel biz işimizi görürük, sende yanımızda oturursun demiş. Halise'de hiç gitmek istemesede ablasını kıramamış yanına da arkadaş olsun diye Muhlise ablasının gelinini almış, ikisi beraber ablasının peşisıra tarlaya gitmişler. 
Takdir ilâhimi diyelim, ömür bitmiş ne çaremi diyelim; O günde bi yağmur bastırıyor. Halise ile ablasının gelini yağmurdan korunmak için bir ağacın dibine siniyorlar. Bunlar ağacın dibinde otururken; Yağmur yağıyor, şimşek çakıyor ve bu ağaca yıldırım düşüyor... 

Düşen yıldırımdan Halise 33 yaşındayken 1975 yılında vefat ediyor. Düşen yıldırımın sıcak ve yakıcı etkisiyle Muhlise hanımın gelininin kıyafetleri vücuduna yapışıyor, bütün vücudu yanıyor ve gelin ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor. Uzun bir süre tedavi görüp, iyileşiyor. 
Muhlise ise 1989 yılında 51 yaşında vefat ediyor. ŞİRİF dudu'muz yaşarken iki evladının da ölüm acısını tadıyor...

ŞİRİF Dudu'nun göz bebeği oğlu Mehmet Yaşar ise büyüyünce "Kurtçular" lakaplı sülalenin kızlarından Sadakat ile evleniyor. Bu evlilikten Resmiye, Şerife, Mustafa, Halis (nüfusta Halil İbrahim) 4 çocukları oluyor. Mehmet Yaşar mesleği icabı Berber Yaşar olarak tanınıp Zaara (Zahire yani Buğday) bazarının girişindeki "Dükkan kapısı, Hak Kapısı" misali dükkanında çalışıp çabalayıp hem ailesini geçindiriyor hemide herkes tarafından sevilip sayılan bir esnaf oluyor. Herikli mahlesindeki kendisini evlat edinen babalığı Mustafa emmiden kalan evini kiraya verip, Köprü altından eski bazar yerinin ordan İnallı'lı Memmet ağanın otelinin yanından bir ev satın alıyor. Anası ŞİRİF dudu ve kendi ailesiyle uzun yıllar orada yaşıyorlar. Kendiside anası ŞİRİF Dudu'dan sonra 1999 yılında vefat ediyor.
Mekânı Cennet olsun.

Berber Yaşar abimizin eşi Sadakat hanım ise şimdilerde kızı Şerife Sorgusormaz'ın yanında bakılıyor. Rabbim yar ve yardımcıları olsun.

ŞİRİF Dudu'da cilt kanserine yakalanıyor, uzun bir süre tedavi görüyor. Yaşlılıkta olunca ahir ömründe yatalak oluyor. Oğlu ve gelini tarafından aylarca gümüş gibi bakılan ŞİRİF Dudu'muz 1991 yılında vefat ediyor... 
Rabbim Gani Gani Rahmet Eylesin.

Bugün yine yazımı sonlarken; "Herikli'li" ŞİRİF Dudu didim, Sınıkçılık didim çoğumuzun derdine deva olan bir büyüğümüzü tanıtıp anaadmaya çalıştım. Sessiz, sakin kendi halindeki bu Anadolu kadını çokta merhametli ve yukaa yürekli üstüne üstlük çokta vefalıymış. Niden dirseniz evlendiği Mustafa emminin ve önceden vefat eden eski karısı Resmiye'nin isimlerini oğlu berber Yaşar'ın çocuklarına koyuyor. Bence "AHDE VEFA" bu olsa gerek...
Kendi ismi ile yıldırım çarpması sonucu 33 yaşında ölen kızı Halise'nin ismi "Şerife ve Halis" olarak yine tek oğlunun çocuklarında yaşıyor. Ruhuna El-Fatiha...

"Benim adım hıdır, 
"Elimden gelen budur" misali. 
Şincilik benimde elimden gelen budur.  
Bulup, Buşurup, Araştırıp, Soruşturup, Yazması Benden Okuması ve Yorumları Sizlerden"...

Sağlıklı, Sıhhatli Günler Dileklerimle...
Yasemin Tutuş
15.03.2025