Nil Irmağı Herkese Bereket Dağıtmıyor

 Nil Irmağı Herkese Bereket Dağıtmıyor
 
Nevşehir Muhtelif Gayeli Ortaokul (MGO) 2. sınıftayız.
1959-60 ders yılı.
Dersimiz Coğrafya.
İşlenecek konu Mısır.
Öğretmen Osman Gürtemel. İlkokuldan geliyor; ders boş geçmesin diye.
 
Irmak boyu köylerinden Kenan parmak kaldırdı.
Ayağa kalkıp sordu:
Hocam ! Nil Nehri yukarı doğru nasıl akıyor? “
Sınıfta bir anda derin bir sessizlik.
Bal arısı  uçsa kanatlarının sesi duyulacak.
Sonra bir kahkaha tufanı.
Dakikalarca sürdü.
Sonra sustu herkes.
Hala kıkır kıkır gülenler vardı.
 
Gürtemel’in kara yüzü daha da karardı.
Ooolum, eşşek gafalı ooolum, haritayı yatır yere, öyle baaak ! “
Kenan bir şey demedi. Yüzü allak bullak, oturdu.
Tüm öğrencilerin maskarası olmuş, bozulmuştu.
……………………………………….
Derslikte dolaşıyor Gürtemel. Çalımlı çalımlı.
Bacağı dışarı taşan oylumlu arkadaşların
ayaklarına ayaklarına       
                               vuruyor,içeri çeksinler diye.
Gülenler oluyor onun bu davranışına.
İlkokullardan  Gürtemel’i tanıyanlar var. Belki, aynı mahalledendirler.
 
Sıraların üzerinde kitaplar, atlaslar, harita metod defterleri.
Büyük çizgisiz defterin iki sayfasına  iki harita çizmişim:
Biri Afrika, biri Mısır…
Özenle, emek vererek... Renkli kalemler kullanmışım.
Nil mavi; Akdeniz mavi…Çöl sarı…Dağlar kahverengi…
 
Geldi geldi, başımda dikildi Gürtemel.
Çizdiğim haritaları denetliyor; bunu anladım.
Git tahtaya ! “ dedi.
Vardım yazı tahtasının önüne dikildim.
Duvarda bir Afrika haritası asılı.
Bakalım,  ne isteyecek, ne soracak.
Gözlerini kısıp bir süre beni seyretti.
Dudaklarında “gıcık” bir gülüş…
Yanıma geldi. Elindeki çubuğu bana verdi.
Hiç bozma duruşunu,” dedi.   “Şöyle haritanın önüne doooru gel bakalım,”
Dediğini yaptım.
Biraz yana geçip, haritanın önünde durdum.
Afrika haritasıydı bu. Baktım.
Ne dedim ben sana, duruşunu bozma,”  diye bağırdı. “Bize bak !”
Bakmayacaksam, niye asılmış ki harita duvara ?
Sınıf içinde çalımlı yürüyüşünü sürdürdü.
İstiyordu ki, merak edeyim.
Şindiiii, Nil nehrini doğduğu yerden Akdeniz’e kadar göster bakalım,”
Haritaya döndüm yine.
Bağırdı.
Sesi çatal çatal…
Çın çın öttü derslikte.
Belki gezenekten, avludan bile duyulmuştur.
Ben sana oraya bakma,demedim mi?
                                  Bize bak, elindeki çubukla göster nehrin geçtiği yerleri.”
Şaşırdım.
Ellerim titriyor. Bacaklarım da.
Çubuğu arkaya doğru,haritaya değdirdim,yukarı yukarı kaydırdım.”
Bağırdı yine.
Aptal heriiif, aptal heriiif…
                                          Bi Nil nehrini gösteremiyorsun.
                                                   Bi de bilgili geçiniyorsun.”
Beni nerden tanıyorsa.
Kim söylediyse coğrafyayı sevdiğimi.
O anda, “ Benim gözlerim yok mu,
                                                    niye haritaya doğrudan bakamıyorum,”
         diye düşündüm. Ama dilimle söyleyemiyorum. Ortam uygun değil.
 
Bi daa dene bakalım, tutturabilecek misin? “ dedi.
Bu kez bağırmadı.
Daha sakin bir ses tonuyla buyurdu.
 
Şaşkınlık, telaş…
Ben paniğe kapılmışım.
Çubuk yine kayıyor;
                                Nil’in üzerinden gidemiyor. Kızıldeniz,Libya Çölü…
Hafifçe haritaya bakacak oldum;kafamı çevirdim.
 Ne zaman geldi, nasıl ulaştı anlayamadım.
Önümde dineldi.
İki eliyle vuruyor yüzüme.
Ben özellikle gözlerimi korumağa çalışıyorum.
Göre yolunun tozlarından gözlerim hep kanlı idi.
                                       O an düşündüm ki, daha da  zarara uğrayabilirler.
Sille tokat girişiyor.
Bu arada ayakları da boş durmuyor.
Bir sağ,bir sol…Bacaklarıma vuruyor.
Tekmeliyor.
Tüm öğrenciler sus pus…
 
O anda söylemeseler de “ Emrullah’a bu yapılmaz ki,
                                          Gürtemel Hoca da aşırı gitti canım, “ der gibiler.
En ön sırada oturan bir kız arkadaşla gözgöze geliyoruz.
Ağladı ağlayacak…
 
Bir tokat daha…
En şiddetlisi bu…
Burnum kanadı.
Bir an , gözlerim eline takıldı.
Sümüklü,turuncumsu kan eline bulaşmış.
Biraz geri çekilip, cebinden çıkardığı mendiliyle elini sildi, kuruladı.
Arkadaşların önünde ağlamıyayım diyorum, ama kendimi tutamıyorum.
Biraz geri çekildi.
Yüzünde bir tiksinti ifadesi...
Eline sümüklü kan bulaştı ya, hoca efendi tiksindi.
Git ! Giiitt ! Lavaboda yüzünü yıka ! “
Çıktım dışarı.
Yavaştan aldım.
Burnumu,gözlerimi yıkadım.
Ellerim titriyordu.
O , derslikteyken de girmedim içeri.
Zilin çalmasını bekledim.
 
Bu olaydan anama,babama hiç söz etmedim.
Günümüzde, değil böyle bir zulüm,
                     bir öğretmen öğrenciye sert söz söylese, azarlasa,
                      ertesi gün ,
                      veliler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyorlar.
…………………
Aradan yıllar geçti.
Şimdi, nerde bir Afrika haritası görsem, Mısır’la ilgili bir belgesel izlesem,
Nil ırmağından söz edilse , aklıma Osman Gürtemel gelir.
Yüksek psikoloji bilgisine hayran ( ! ) kalırım .
 
Anılar canlanır belleğimde.
 
Ve kendi kendime düşünürüm, bu olayı …
Acaba,derim, Mısır’da,  yaşı 12,13 olan bir fellah çocuğuna, öğretmeni
eline bir çubuk verip, haritaya bakmadan, bizim Seyhan ırmağımızı doğduğu yerden Akdeniz’e ulaştığı yere dek, izlemesini ister mi? Bunu elbette yapamayacak olan çocuğa sille tokat girişir mi, tekmeler mi?
Burnunu kanatır mı?
 
Sorunun yanıtını veremem.
Acizim.
 
………………………………………………………………………………………………