Okçular tepesi; Medine şehrine yaklaşık 5 Km uzaklıkta bulunan Uhud Dağı mevkiinde bir tepedir. 625 tarihinde yapılan Uhud Savaşı’nda; stratejik bir konumdur, sonucu doğrudan etkilemiştir ve şehadet makamına şahitlik etmiştir. Okçular tepesi stratejisi; görev bilincinin maddi ve manevi özeti niteliğindedir.
Uhud Savaşı; düşmanın cephe gerisinden saldırıp, askeri birlikleri arkadan vurmasını önlemek için okçular; Uhud Dağı’nın karşısında, birliklerin sol tarafında kalan, daha sonra “okçular tepesi” olarak adlandırılan tepeye yerleştirilmiştir. İkinci bir emre kadar kesinlikle yerlerinden ayrılmamaları gerektiği belirtilmiş, düşman ordusunun arkadan saldırması halinde onları geri püskürtme görevi verilmiştir. Ancak yaşananlar böyle olmamış, savaşın kazanıldığını galip gelindiğini düşünen “dünyayı arzulayanlar” okçular tepesinden ayrıldığı için birlikleri kuşatılmış, savaşın seyri değişmiş ve “ahireti arzulayanlar” şehitlik makamına erişmiştir. Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/uhud-gazvesi
Vatan topraklarımız; şehitlerimizin kanlarıyla / gazilerimizin zaferleriyle yurt edinilmiştir. Bugün itibarıyla Vatanın etrafı farklı söylem ve gerekçelerle kuşatılmıştır. Bir asır önce olanları Atatürk; “İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler” diye belirtmiştir. Hatta bugünün art niyetlileri, öncekilerden daha vicdan yoksunu görülmektedir. Çünkü milletleri kuşatmada / parçalamada / bölmede / yok etmede, insani değerleri / uluslararası hukuku devre dışı bırakan, her türlü faaliyeti yapmaktadır.
Bu gerçekler doğrultusunda, sorun bölgesel olarak görülse de Vatanın her tarafı “Okçular Tepesi Stratejisi” ile 7/24 korunmaktadır; bu görev gazilik onuru / şehitlik nuru mertebelidir. Dost görünümlü söylemler / gerekçeler ne olursa olsun bulunulan konumda / yerde; verilen görev harfiyen uygulanmalıdır, milli strateji kararlarına her daim uyulmalıdır. Çünkü bu strateji; tarihte yaşananları bilen, Kızılelma hedefleri doğrultusunda Türksat, Göktürk, İmece uyduları dahil, kara / deniz / hava / siber güvenliğin anlık verilerini alan, istişare temelli analiz eden, değerlendiren ve gereğini yapan milli bir merkezin stratejisidir. Bu kapsamda; maneviyat boyutlu stratejiye yön veren Uhud Seferi sürecinde, birliğe dahil olmak isteyen veya birlikten ayrılan guruplara karşı izlenen yöntemin ve şehitlere yapılan vicdansızlığın / coğrafyamızdaki Truva Savaşı sürecindeki dahili kuşatmanın / tarihimizdeki Mondros Antlaşmasının maddelerinin uygulanma sürecindeki harici müdahalenin, hassas değerlendirme raporları; anlık / haftalık / aylık / yıllık / asırlık strateji planlarına yön vermede dikkate alınmaktadır. Zira; tarihteki bu yaşananlar ibretlik bir ders niteliğindedir.
Vatanın içinde bulunduğu zorluklar, elbirliğiyle daha önceleri olduğu gibi yine aşılacaktır. Bunun için birlik ve beraberlik içinde, empati ruhu önemlidir. Mehmet Akif’in belirttiği gibi “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” dizeleri mükemmel bir strateji parolasıdır. Art niyetlilerin algı yönlendirmesiyle, şaşma eğilimli beşerlerin tefrika kulvarına girmemesi için; toplumun tüm bireyleri ile milli ve manevi değerler ışığında, varlık ta / yokluk ta, hakkaniyet ölçüsünün hâkim kılınması önemlidir. Milli konularda Türk Milleti olarak / manevi konularda İslam Alemi olarak birlik ve beraberlik içerisinde olunması önemlidir. Türk-İslam Alemi olarak her daim hep birlikte “bir olmak, iri olmak, diri olmak” bilinci çok önemlidir.
Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir - 2023; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.