OKUYAN KALDI MI ?

            OKUYAN KALDI MI ?

Öğrencilerimle bir yurt gezisindeyiz. Ders yılı boyunca verdiğimiz derslerde anlatılanları kendi gözleriyle görünce daha iyi anlıyorlar. Coğrafi geziler unutulmaz anılarla gençlerin belleğinde yer tutuyor.

Akşam, güneş battıktan sonra Afyonkarahisar'a ulaşıyoruz. Öğretmen Evi'ne daha önce bilgi vermiştik. Yerimiz hazır. Hiç bir sorun yok. Cep telefonuma gelen iletiden öğreniyorum : O gün Cumhuriyet Gazetesi verdiği Kitap Eki'nde Arkeoloji-Sanat Tarihi kitaplarını tanıtıyormuş. Özgen Acar'ın güzel yazıları varmış.

Hem kendi bölümümde, hem Edebiyat Fakültesi'nin yeni açılan Arkeoloji-Sanat Tarihi Bölümü'nde Genel ve Türkiye'nin Tarihsel Coğrafyası ve Antik Kentleri derlerini verdiğim için, gelecek ders yılında bu Ek'in içinde yer alan yazılar çok işime yarayacak. Notlarımı geliştirerek iki cilt olarak kitap yayımlatmayı da düşünüyorum.

Çantamı odaya bırakır bırakmaz dışarı çıkıp bir gazete satış yeri arıyorum. Satılmayan gazeteler arasında olabilir mi? Yok. İple bağlanmış; teslim edecekler artık. Açamıyorlar. Bulamadım.

Derin bir üzüntüyle akşam yemeği yiyeceğimiz aşevinde toplandık. Kendimi avutuyorum: ''Zararı yok. Bir şey yitirmiş sayılmazsın. Dicle Üniversitesi'ndeki meslekdaşlar almıştır Gazete'yi ve ekini. Rica ederim, verirler. Alıntılar yaparım ajandama. Sonra geri veririm.''

Bir hafta sonra döndük kentimize. Hemen gidip Arkeoloji-Sanat Tarihi bölümünün Doç Dr unvanlı başkanına durumu anlattım. Heyecanlı anlatımıma güldü. Sanırım içinden '' Şuna bak, adamın yaşı 50'yi geçmiş; çocuk gibi heyecanlanıyor. İşi gücü yok da,'' der gibiydi. Sinsi sinsi sırıttı. Ne o Gazete umurundaydı, ne de o verdiği Ek, ne de Özgen Acar...

Üniversitemizin hali pür melali. Bu, küçük bir örnek...İlgi yok, sevgi yok...Nedir önemli olan ? Unvan kazanmak...Yurt dışından bir çağrı alıp gitmek , bir iki yarıyıl uzaklaşmak Gündoğu'dan(Hem ziyaret hem ticaret )...

.........................................

Ürgüp'te bir yaz dinlencesindeyiz. Günler güzel geçiyor. Haftanın 5 günü Kütüphane'ye gidiyorum. Eski dergi kolleksiyonları arasında özümü yitiriyorum.

Türkçe Öğretmeni, Kız Meslek Lisesi Müdür Yardımcısı Kaya Mustafa haber verdi.

Ünlü bir yazar gelmiş. Kapadokya'nın tarihsel geçmişini romanlaştıran. Çok sayıda kitabı varmış. Kitaplığımda birkaç tane eseri vardı, ama vakit bulup da okuyamamıştım.

Buluştuk. Otomobili vardı. Binip Damsa Koyağı boyunca ilerledik. Mustafapaşa'yı anlattım. Sonra Cemil'i. 1340 Ahali Mübadelesi...Nedenleri, sonuçları...Ses kayıt aygıtı çalışıyor. Anlattığım konuları daha sonra değerlendirecek.Tamissos adı Damsa'ya dönüşmüş. Göreme'nin Hristiyan kimliğine ve bir Teoloji Üniversitesi olarak rahip, misyoner yetiştirme eylemine karşı Taş Hun Paşa'nın kurduğu Külliye'yi anlattım. İlgiyle dinliyor, sorular soruyordu. Refik Başaran'ı anlattım; türkülerinin sözleri belleğimdeydi. Ağmaz Köyünün başına gelenleri...Kalbur altında bırakılan yolunmuş tavuğu, iç acıtan ,halkın öyküsünü...

Sonra Şahinefendi...Eski adı Süveşe...Yakında Sobessos Antik Kenti var. Dağlardan sellerin getirdiği  moloz, enkaz tümüyle örtmüş. Arkeolojik kazılar yapılacak ve kent ortaya çıkarılacak.

Döndük aynı yollardan. Pancarlık Kilisesi'ne uğradık. Mustafapaşa'da temiz bir aşevinde doyurucu bir yemek yedik. Konuğumuza ödetmedik borcu.

Ürgüp'e geldiğimizde hava kararmıştı.

Gazete'nin Perşembe günleri verdiği Cumhuriyet Kitap Eki'ni izliyor diye düşünüyordum. Kitapları okunan bir yazar. Bunca birikimi nasıl sağlamış olabilir ? Elbet okuyarak...

'' Ben, böyle gazete eklerine yüz vermiyorum,'' dedi bıkkın bir ses tınısıyla...'' Hiç bir edebi değeri yoktur yazılanların. Çoğu dedikodu mahiyetindedir. Eleştiri saymam. Deneme de değildir onlar.''

Bir süre önce kendisi ve kitapları hakkında iki yazı yer almıştı o Ek'te.

Onu almış olmalı...Başkalarını, diger kitapları tanıtan yazıları neden okumalı ? Ne işe yarar ki ?

Bizde yazar çok da, okur yok...

Yerde kalem bulan özünü yazıcı, yazar sanıyor...

Yerde yazılı kağıt bulan okumuyor; duvar girintisine sıkıştırıyor.

Öğretmeni okumayan ülkede öğrenci nasıl açılım gösterecek, nasıl gelişecek?

Yazarı okumayan ülkede nitelikli yazılar nasıl üretilecek, dünyanın ilgilendiği kitaplar nasıl yayımlanacak ?

Hali pür melalimiz budur efendim.

                ...........................................