ORTAHİSAR (2)

ORTAHİSAR (2)

Üzengi Deresi Güvercinlikleri.

Öğretmen yazarımız Rahmetli Cahit Beğenç'in Kayseri Kitabından 1950 öncesinde Ortahisar izlenim ve gözlemlerini aktarmıştık.

Bu yazımızda da  Beğenç'in , kitabında anlattığı Güvercinliklere  değinelim.

'' Üzengi Deresi Ürgüp-Ortahisar-Mustafapaşa Köyü arasında uzanan, ucu Kızılırmak'a kadar dayanan bir vadidir. Aman Yarabbi, o vadide ne güvercin vardır, ne güvercin: mübarekler bulut gibi, günü kesiyorlar.

- Tüfek atmak yasaktır.

- Nasıl yasak. Yabani güvercin değil mi bunlar ?

- Yabani desek de olur, demesek de...

- Anlamadım. Sahibi var mı bu güvercinlerin.

- Var desem de olur, yok desem de. ''

Üzengi Deresi'ni anlatıyor Beğenç Öğretmen : '' Vadinin iki yanı, yüz metre yükseklikte, kayadan duvar halinde, devam edip gidiyor. Kayanın yüzü tıpkı apartman gibi : Çok muntazam katlar.''

Herbirinin tapusu olan güldamı, güvercinliğe verilen ad imiş. '' Güvercin burada eğleşir ; delikten girer, gübresi kapıdan çıkar.''

Güvercin gübresi ''kimya''dır. Bağların, meyve ağaçlarını  dibine dökülür. Değil yere dökmek, eşeğin sırtında, bahçenin içinden bir kere geçse, meyvenin bereketi yedi yıl eksilmezmiş.

Güvercinlere şahin, atmaca, çaylak saldıramazmış. Çünkü o yuvaları bekleyen iki kartal daima yer alırmış, nöbet tutarmış  vadinin iki geçesinde, tepelerde. Her gün birer güvercin nafakaları varmış onların. '' Kartal arslan gibidir. Nafakasını yer, karnını doyurur, artık uslu uslu oturur.''

Her görevin bir karşılığı, bir bedeli var. Bekçilik kolay değil.

'' Mustafapaşa Köylü Süleyman Öztürk'ün altı katlı, güzel bir güldamı var. Fakat, muhtar mütevazıdır, güvercinliği ile öğünmez. Zira, bu taraflarda, kayanın yüzünde, çok katlı, cephesi süslü güvercinliği olan, çok zengin, çok varlıklı, eşraftan sayılır. Süslü güvercinlik o adam için şereftir. Köylüler, '' Falancanın güldamı şöyle boyalı, böyle nakışlı'' derler, medhederler. Yani böyle adamlar, Ürgüp köylülerinin diliyle söyliyeyim '' dillenirler'' .''

'' Günlük güneşlik havalarda, Üzengi Vadisinin içi, seyrek yapraklı bir orman içine benzermiş: Güvercinlerin gölgesi yapraklar gibi titrermiş. Bazan alaylar halinde suya inerlermiş. Başlarını suya soka soka yıkanırlarmış. Yıkandıktan sonra kayaların sırtına inci gibi dizilirler, saatlerce dem çekerlermiş. ''

Yazarımız, Öğretmenimiz Beğenç, bize tadı tuzu yerinde bir Üzengi öyküsü anlatmış...

................................

18 Ekim 2019. Ürgüp.