SANAT’A DAİR…..

SANAT’A DAİR…..

NAİLE BOZKURT VE EBRU SANATI

Günümüzde sanatın Türkiye çapında bir düşüş eğilimde olduğunu görmekteyiz. Bu düşüşün birçok nedenlerini saya bileceğimiz gibi sanatın topluma onlarca yararını da saya biliriz. Sanat itibar gördüğü yerde yeşerir ve gelişir. Bu yerleri tanımak için Sanat tarihine bakmamız yetecektir.

Sosyolojide; “ Maslov’un piramitleri “ inceleyecek olursak en hayati ihtiyaçların giderilmesi halinde ancak sanatla uğraşmak mümkün olduğu görülmektedir. Hayatın hızlandığı, iş bulmanın bile zor olduğu, ücret düşüklüğü, pahalılık bunlara bağlı ruh hali sanatı gençlerden ve çıraklardan devamlı ötelemektedir. Sözün özü; Kapitalist sistemlerde sanat da ranta dönüşmektedir. Gelir düzeyi fazla olan vatandaşlarımızın lüks evlerini süslemektedir. Bu yüzdendir ki, sanatın bazı yönleri zanaata benzemeye başlamıştır.

Oysa sanat bir bilgi zinciri, bilgiyi hayata uygulama alanıdır. Bu durum bir toplum için hayati önem taşımaktadır. Zira sanat teknolojilere açılan bir anahtar olmanın yanında toplumsal peyzajdır, toplumsal huzurdur. Okuduğunu anlamak, anladığını en güzel bir şekilde ifade edebilmek demektir. Yaşamda yeni yollar bulmak demektir. Gençler için idol demektir. Kısacası sanat karanlıklarda parlayan ışıklardır. Daha da kısası sanat medeniyetin imzasıdır.

Sanata dair yazı dizimde yöresel sanatkârlarımızı tanıtırken, sanatın ve sanatkârın önemi, fonksiyonları, sıkıntıları ve güzelliklerinden de bahsetmeye çalışacağız.

NAİLE BOZKURT HANIMEFENDİ VE EBRU SANATI

Ebru sanatı Naile Hanımefendi için bir sanat olmayı da aşmış, yaşam tarzı haline gelmiştir.Uçhisar’da ki sanat evine ziyarete gittiğimde incecik tüllere ebru uyguluyordu. Koskoca bir teknenin içi sıvı dolu… Yandaki raftan boya şişelerinden bu sanata özel fırçalarla boya sıçratıyor, bu özel sıvı teknesinde dağılan boyalara şekiller veriyordu. Sonra ipeksi malzemeyi özel bir seremoni ile ebru teknesine Osmanlı kayığının boğazda arzı endam etmesi gibi sürüp kaldırıyordu. Teknenin kenarına da silinen ürün kurumaya bırakılıyor, ütülenip hazırlanıyordu. Tekne sıvısının ömrü az olduğu için biraz da acele gerekliydi.

Çıkan ürünler çamaşır ipine asılıyor, indiriliyor, asılıp indiriliyordu. Naile hanım bu kadar işin arasında bile güler yüzünü hep göstermiş, yaptığı aşamaları anlatarak öğrencilerini ve bizi bilgilendiriyordu.

Kısaca ebru sanatının malzemelerini tanımak bile sanatın çok boyutluluğunu açıklamaya yetmektedir. Kısaca incelemeye çalışalım. Malzemeleri incelerken Ebru sanatının aslında doğanın bir parçası olduğu her yönüyle kendini gösterecektir.

EBRU FIRÇASI: Yabani gülün dallarından yapılır. Dikenli olan bu çalımsı ağaççığın dalı hafif ve ortası deliktir ve ebru çalışmalarında sanatçıya kolaylık sağlar. Anadolu’nun her coğrafyasında bulunması kolaydır. Fırça at kılından yapılmaktadır. Atın günümüzde nadir bulunsa da, ebru sanatının zirve yaptığı Osmanlı döneminde çokça bulunduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Yağlıboya, sulu boya fırçaları sapın içinden monte edilir ki fırça kılları toplu durur. Ebru sanatında ise kıllar sapın etrafına sarılmaktadır. Bundan amaç boyayı tutma ve tekneye fiskelemede daha geniş alana etki edebilme olsa gerektir.

Ebru teknesinin hazırlanması

EBRU TEKNESİ VE SIVISI: Naile Hanımın sanat evinde çeşitli boylarda tekneler görmüştüm. Günümüzde bu tekneler en kolay galvanizli saclardan yapılmaktadır. Burada önemli olan ebru sanatında kullanılan tekne sıvısının yapısıdır.

Kitre geven,Keven ( Astrogalus Sp.) bitkisinin gövdeleri kesilerek akan sıvının kurumasıyla, oluşmaktadır. Kitre, ebru sanatının dışında; Yatıştırıcılıkta ve şifacılıkta da kullanılmaktadır. Bozkır bitkisidir. İran-Turan bitki topluluğunun vaz geçilmez bitkileri arasındadır. Dünyada bin kadar türü olduğu söylense de yetiştiği yerlere göre oldukça çeşitlilikler göstermektedir.

Naile hanım hazırladığı ebruyu ipeğe geçirdiği an.

Kitre şifacılıkta ise ağız mukozası düzenlemesinde, öksürükte ve bel gevşekliğinde kullanılmaktaydı. Bilmediğim bir özelliğini de yine Naile hanımın sanat evinde öğrendim. Kitreli su ile elimi ıslattım. Kaygan sıvı elimi inanılmaz bir şekilde rahatlattı.

Yeri gelmişken Orta Anadolu gevenleri hafif sarıya çalan renkleri vardır. Bunu bitkinin aromasının sıvıya fazla güneş ve kurak yazların nedeniyle geçmesine yoruyorum. En muteberi Erzurum geveninde olduğunu ve gevenin beyaz olduğunu da Naile Hanımdan duymuştum.

Kitreli suyu hazırlamak oldukça zahmetli bir iş olduğunu biliyorum. Devamlı karıştırmak ister. Teknenin büyüklüğüne göre hazırlanır. Belli bir zaman sonra bozularak kullanılmaz hale gelir. Hele ki günümüzde mikserler çıktı da karıştırmak biraz kolaylaştı. Naile hanım el matkabına (Breyz) takılmış mikserle işi çözmüş.

Kitreli veya denizkadayıfından (Bir tür deniz yosunu) hazırlanan bu sıvı kıvamlı olup, fırça ve bız yardımıyla suyun içine dokundurulan boyalar tabana batmamaktadır. Sadece suyun yüzünde akışkanlık yapacağı için ebrunun esas yapısını oluşturmaktadır. Kullanılan öd ise boyaya kıvam vermektedir.

İri başlı geven (Astragalusmacrocephalus) Kılıçlar vadisi sırtları-Göreme.

Kitrenin şifacılık tarihinde kullanılması hususunda kendi kitabımdan bir alıntı sunmak isterim. NEVŞEHİR VE YÖRESİ BİTKİLERİ.

Geven balı, kitre zamkı gibi isimlerle anılan ürünü eczacılıkta da kullanılmaktadır. Şifacılıkta; Ağız mukozasındaki yara ve tahrişlere karşı ağızda emilir. Öksürüğe karşı ise sıcak suda eritilen kitre balla tatlandırılarak içilmektedir. Balgam söktürmek için kitre sıcak sütte eritilip günde 3-4 çay bardağı içilmektedir. Kitre suyu tarihte de çeşitli macun ve terkiplerde kullanılmıştır. Örnek olarak Nusret Efendi kitabında, kitrenin de içinde olduğu karışımı bel gevşekliğinde kullanmıştır. ( Havlıcan: 30 gr. Şeker: 30 gr. Anason: 5 gr. Kitre: 5 gr. Bu maddeler toz haline getirilip, günde 5-6 gram yutulur.)

EBRU BOYALARI: Geleneksel ebru çalışmalarında toprak boyalar kullanılmaktadır. Boya hazırlanacak toprak materyaller “Destiseng” denilen mermer el taşları ile birlikte su ve öd ilave edilerek ezilir ve hazırlanırdı.

Ebru sanatçısı boyasını topraktan toplar bunun için; Kaya parçaları, kumlar ve topraksı yapılar kullanılmaktaydı. Ezilme işlemi, mermer destiseng te su v ödle kıvam aldırılması zahmetli de olsa doğanın hediyesi olarak kabul etmek gerekir. Naile Hanım siyahı soba isinden elde ediyormuş. Beyaz üstübeçten… Badanada kullanılmak üzere üretilmiş hazır toprak boyalar da bulunmaktadır. Tabi bunların karışımlarıyla renk harmonileri de elde etmek yine sanat tecrübesine dayanmaktadır.

Bitkisel boyalar ebru sanatında kullanılmamaktadır. Yöremizde kaya kiliselerinde bulunan ikonalar genelde bitkisel boyalardan yapıldığı için ışıkta bozulma ihtimalini göz önüne alan idarecilerimiz fotoğraf çekmek için flaş kullanmayı yasaklamışlardır. Yine kök yani bitkisel boyalarla boyanan halılarında güneşte renklerinin solduğu görülmekte ve duyulmaktadır. Ebrunun güneşten de çekinecek bir tarafı yoktur. Zira toprak boyadır.

Bitkisel ve doğal boyaları inceleyen deneysel bir makaleyi ayrıca sizlerle paylaşmak isterim. Zira hangi sanat dalına bakarsanız bakın bilgi ve uygulama çeşitliliği ile karşılaşıyoruz. Eskiden ressamlarda kendi boyalarını kendileri imal ettiğini de düşünürsek sanatın çok boyutlu olduğu konusunda fikir sahibi ola biliriz.

Günümüzde kırtasiyelerde ebru boyaları satılmaktadır. Hatta ebru seti bile satılmaktadır. Geleneksel ebru sanatkârları bu hazır boyaların ve setlerin geleneksel ebru sanatının yansıtmadığını savunurlar.

KÂĞIT VE ŞAP: Baştan şunu bilmemiz gerekmektedir. Ebru sadece kâğıtta uygulanmıyor. Bez, kumaş, ipekli gibi ürünlerin yanında ahşap ve sert yüzeylere de uygulanmaktadır. Naile hanımın sanat evinde kolyelik ve takı olarak kullanılan malzemelerdeki gördüğüm ebru beni oldukça etkilemişti.

Eski ebrucular kâğıtlarını kendileri yapıyorlar ya da bir imalat haneden alıyorlarmış. Minyatür sanatçıları, tezhipçiler, hat sanatçıları kâğıda ahar yapmaları Şap ve yumurta beyazı, yerine göre nişasta yardımıyla kâğıtlarını kaplayıp, bunlara metal yuvarlaklarla mühre vurmaları ve vurulan mührelerin tarihlenip mühreyi atan sanatçının adının yazılması, bu kâğıtların uzun zaman dilimlerinde muhafaza edilip sonra sanatçıların beğenisine sunulması ise sanat aysberginin görünmeyen kısımlarıdır. Biz bu eserleri; Hat olarak minyatür ve tezhip olarak müzelerde görmekteyiz.

Burada sanatçı olmanın özel olduğunu anlatmak istedim. Zira tüm bunları bir bir kendisi yapan sanatçılar vardı. Hatta bazı ressamların boya imalinde kendi üsluplarını kullandıklarını da okumuştum.

Şap ise kendine özel bir maddedir. Şifacılıkta ağız yaralarına ve kan durdurmak için kullanılmaktadır. Piyasada kan taşı olarak da bilinmektedir. Eskiden genelde berberlerde olurdu. Ahar lama da yumurta beyazı ile birlikte kullanılmaktadır.

Başka bir ipek şalın ebru teknesinden çıkışı

EBRU SANATININ TARİHİ VE KULLANIM ÖZELLİKLERİ

Ebrunun önemli evraklarda yanı hesaplar, fermanlar, özel mektuplar. Ebru burada yazıyı ve evrakları kilit ve koruma sağlamaktadır. Zira ebrulu bir yazıyı silme veya değiştirme imkânı bulunmamaktadır. Bozulursa yazının hileli olduğu ap açık görülür.

Ebrulanmış kâğıtlara güve gibi zararlı haşaratlar da gelmez ve zarar veremez. Ebru kağıtları yıllarca hatta yüzlerce yıl korumaktadır. Müzelerde Osmanlı zamanından kalma kağıt sanatları bunlara örnek teşkil etmektedir.

Muhasebe defterlerinin üst alt ve ön tarafları ince tarak ebrusu atılır ki, defterden sahife kopartıldığı daha defteri açmadan görülür. Eskiden muhasebe defterleri hep böyleydi.

Yöremizin tarih ve doğa açısından cazibe merkezlerinden biridir. Yöremizin bu özelliğini de kullanarak hem yurdumuzu kalkındırmakta hem de doğaya hizmet etmektedir. İster ekonomik olsun, ister kültürel olsun isterse sosyal olsun sanat insanlar için elzemdir. Sanatın gelişip yayılması için cesur sanatçılara ihtiyaç vardır. Naile hanım yöremizde ebru sanatının gelişmesi ve yaygınlaşması için hatırı sayılır emekleri geçmiştir. Kendisine bir ebru ustasından bahsetmiştim. “ O benim öğrencimdi.” Demesi kendisini ifade etmesinde yetmişti.

Gönül ister ki, ahşap işlemeden, sedef kârlığa, kalem işinden daha başka sanatlara Cesur sanatkârlar çıkıp yöremiz sanatını geliştirsin. Geliştirsin ki, insanların ruhlarının bir tarafında hapis kalmış becerileri ortaya çıksın. Bu konu ülkem ve yerel yönetimlerin de konusu olsun. Osmanlının bile birçok sanatı unutulmaktadır. Ülkem ise tanıtım için maddi harcamalar yapmaktadır. Sanatkârlarla istişare edin, onların kafasından geçim telaşelerini silin ki, kendilerini sadece sanata versin. Nizamiye medreselerinin kuruluşunda ve yaşamında bu felsefe hâkimdi. Sanat bu devletleri en yüksek yerlere taşıdı ve dünyanın başka yerlerindeki sanatkarları da yurdumuza çekti. Saygılarımla.

Hazırlanmış ebru örneği

Naile hanım öğrencisi ile ebru yaparken.

Hazırlanmış ebruların kurutulması

Naile hanımla sohbetimiz.

Minder yapımında ebru sanatı

Ebru boya ve fırçaları

Ebrunun kolyelik taşlarda örnekleri.

Ebru ve minyatür