SULTAN ALPASLAN VE MALAZGİRT
Dr Seyfi ŞAHİN
1040 Yılında Dandanakan savaşı olmuştu.
Kınık Türkmenlerinin başı Tuğrul ve ağabeyi Çağrı bey;
Gazneli Sultanı Mesuttan intikam almıştı.
Selçuk oğulları, artık merkezi Asya’da dünyanın en büyük devletini kurdular.
Abbasi devleti çökmüş Bağdat’ta Batını Büveyhiler devlet olmuşlardı.
Halifeyi öldürmek istediler. Kaim Biemrillah çöllere kaçtı, saklandı.
Büyük alim Maverdi’yi, Sultan Tuğrul’a gönderip yardım istedi.
Özetle Sultan Tuğrul Bağdat’ı feth edip Halifeyi ve İslam’ı kurtardı.
Halife de Sultan Tuğrul’u; “Doğunun ve Batının sultanı” ilan etti.
O gün bu gündür İslam dünyasının dünyevi yönetimi Türk milletinin üzerindedir.
***
Sultan Tuğrul, İslam dünyasını düzene sokmak için İslam fıkhını her yerde hakim kılmaya karar verdi.
Çünkü, İslam dünyasında ikinci büyük devlet, Mısır’da Fatımilerdi.
Onlar da sapık Batıni mezhebindendiler.
Türkler, Ehli Sünneti ihya edip, devlet yönetimine hakim kılınca.
İslam’ın ikinci yükselme dönemi başladı.
Mısır hariç bütün İslam dünyası yeni bir hukuka ve felaha kavuştu.
Sultan Tuğrul vefat edince, Alpaslan Sultan oldu.
İslam’ı çok iyi bilen, güçlü imanı olan, iyi yetişmiş bir devlet adamı idi.
Madem ki Doğunun ve Batının Sultanı idi.
Mısırı da halletmeli idi. Hemen sefere çıktı.
Şam’a yaklaşmıştı ki, Bizans ordusunun Selçuklu başkenti Rey’i almak için yola çıktığını öğrendi.
Hemen acelece geri dönüp Ahlat’a geldi.
Bizans’ı Malazgirt ovasında karşılamalı idi.
Bizans ordusundaki, Türk asıllı Peçenek, Uz, Çepni ve diğerleri ile temas kurdu.
“Aylardan ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel iklimi Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeniden şevk ile inledi gökler,
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber!”
Deyip üç misli kalabalık Bizans ordusunda Türkler kardeşlerinin yanına geçti. Savaşı kazandık.
Artık Anadolu ve Avrupa kapıları açılmıştı.
Malazgirt savaşı, Türk milletini cihan devleti yapmıştır.
***
Sultan Alpaslan İslam dünyasındaki düşünce kargaşayı da biliyordu.
Derhal veziri Nizamülmülkü görevlendirdi.
Ehli Sünnet (peygamber yolu) ihya ve sistematize edilmeli idi.
Derhal önce Bağdat’ta, sonra da hızlıca yayılarak İslam dünyasının her merkezinde medreseler açıldı.
Bu medreselere Nizamiye, (düzenleme) medreseleri dendi.
Bu ilim yuvalarında, dünya ve ukba için lazım olan bütün ilimler öğretildi.
Yani Kuran, hadis, icma, kıyas, yani fıkıh, ilmi siyaset, matematik, cebir, astronomi, geometri, v.s..
Artık İslam alimleri, ilimde ve teknikte en üst seviyede idiler.
Mekanik sulama tesisleri, çalar saatler, en iyi çelik ve silahlar yapıldı.
***
Nizamiye medreseleri, bu gün de Doğu Türkistan, Hindistan, Pakistan ve Cezayir’de eğitim veriyor.
Türkiye’de 1933 yılında, tevhidi tedrisat kanunu ile kaldırıldı.
Tanzimat’ta, devlete İngilizler el koyunca, medreseleri dışladılar.
Oradan mezun kişilere iş vermediler. Fonksiyonsuz hale getirdiler.
Daha önce ilmi araştırma ve geliştirme medreselerde yapılıyordu.
Devlet adamları, kadılar, kazaskerler, vezirler medreselerde yetişiyordu.
Hendese kitapları, fizik ilmi, kimya ilmi medreselerde yazılıyordu.
Mesela Dünyanın en doğru takvimi, olan celali takvimini Ömer Hayyam medresede geliştirmiştir.
Hasılı, Türk milletinin son başarılı, şerefli ve zaferle biten son Bin yılı Medreselerin ürünüdür.
Bu da Sultan Alpaslan’ın Türk milletine kazandırdıklarıdır.
28.08.2023, Kayseri.