ÜNİVERSİTE DEYİNCE
‘’ Oğlum, uğraşma şu karıyla, kaç kere dedim, bela o yahu !’’
Kim, kime söylüyor bu sözleri ?
Söyleyen bir Doğu üniversitesinin rektörü, dinleyen yabancı diller eğitimi bölüm başkanı.
Sözkonusu olan bela karı kim ?
O da bir öğretim görevlisi.
Veteriner Fakültesinin tek profesörünün karısı…
Peki, ne yapmış ki o hatun, Rektör, çağırıp bölüm başkanını, bu sözleri söyleme gereği duymuş !
Öğretim görevlisi Ruhsar Hanım hem hiç ders işlemiyormuş, okula gelse bile ‘blok ders’ yapıyorum diye, toplam 100 dakika olması gereken dersi 10 dakikada bitirip, yoklama çizelgesini alıp, kaçarcasına çıkıp evine gidiyormuş…
En çok söylediği söz şu:
‘’ Gayrı işim gücüm yok da, kırolara İngilizce öğreteceğim. Bu bir kapasite meselesi. Nerde o zeka…Haftada 10 değil,100 saat ders versen de öğrenecek değil bu güruh.’’
Bölüm başkanı Selim, her elemanını bilen, kim ders yapıyor, kim yapmıyor; izleyen ,çalışkan, aydın bir eleman.
Ruhsar Hanıma da görev vermek isteyince çıngar çıkıyor.
Fakat hanımefendi aylığını almayı biliyor…
Üniversite elemanlarının konutlarında her aileyi, her hanımı sıraya koymuş; mutfağında ocak yanmıyor ama, yüksek lisans ve doktora yapanların, doçent ve profesör adaylarının, eşlerinin yapıp, yaptırıp getirdiği etli, sebzeli yemekler, pastalar, kekler değil bir aileyi , orduyu doyurur.
Sonuçta 35 yaşındaki Ruhsar Hanım 120 kilo çeker kantarda. İki kızı da obezdir. Semizliğin ötesinde …
…………………………….
Bir diğer bölüm başkanı da toplamış araştırma görevlisi hanımları, konuşuyor.
‘’ Buradan mezun oldunuz. Bu şehrin yerlisi genç hanımlarsınız. Araştırma görevlisi olarak çalışmağa başladığınızdan bu yana 12 yıl geçmiş. Çevre illerdeki üniversitelerde yüksek lisans programları var. Hiçbiriniz başvurmadı bugüne değin. Böyle şey olur mu? Gün boyu. Saat 11’de gelip, 14’de evinize gidiyorsunuz. Olmaz,kabul etmiyorum... Size ders dağıtmayı planladım. Hazır.’’
‘’ Biz araştırma görevlisiyiz. Ders verme yükümlülüğümüz yoktur.’’
‘’Ben onu bunu tanımam. Öğrenci sizlerden yararlanmalı.’’
‘’ YÖK’e şikayet ederiz seni.’’
‘’ YÖK, mök anlamam. Elemanımız yetersiz. Ders vermek zorundasınız.’’
‘’ Gider, Rektör Bey’e anlatırız biz de.’’
Devekuşu örneği…Yük taşı; ben kuşum.
Öyleyse uç ; ben deveyim…
Taşra üniversiteleri…Perperişan. Kimin ne yaptığı belli değil.
Tek bir çalışma yapmadan, derse girmeden, yüksek lisans, doktora programlarını izlemeden yıllar, yıllar geçiren, sonunda emekli olan o denli çok sayıda eleman var ki.
Hale ile Jale aynı yıl bitirdiler Fakülte’yi. Erzurumlu Hale hemen araştırma görevlisi oldu. Akrabası o yıl rektör yardımcısı olmuştu. Yarkurul üyeleri de onun ağzına bakıyorlardı. Sonuç önceden belliydi. Daha başarılı mezunlar varken Hale ipi göğüsledi. Kayserili Jale 2 yıl bekledi; bir ilçe merkezindeki ortaokulda İngilizce öğretmeni oldu. Hale-örnek- 5 bin TL aylık alırken, Jale 3 bin TL aylık alıyor. Hale tek bir saat derse girmezken, Jale’nin haftalık ders yükü 25 saat…
…………………….
Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü bir bunalımı yaşıyor.Mezunları, liselerde Almanca olmadığından atanamıyor.İngilizce ezip geçmiş diğer batı dillerini.
Bölüm başkanı Mutahhar Arıcı, Sinop Üniversitesi’ne geçti. Orada Prof oldu. Bölüm başkanlığını pek hırslı bir eleman, Sarıca İnanmış üstlendi. Fakülte Kurul Toplantısında söz aldı, konuştu :
‘’ Benden önceki başkan ikinci öğretime gerek görmemiş. Dekanlık’ın sorusuna olumsuz yanıt vermiş. Fakat ben, elemanlarımın maddi durumlarını iyileştirme fikrindeyim. İkinci öğretimin açılmasını öneriyorum.’’
Dekan vekili olan zat kimyacı. Ne umurunda kalite! Kabul ediliyor öneri.
Öğrenciler öğreniyorlar alınan kararı. Gülüşüyorlar.
‘’ Hocaların arabaları eskimişti. Yeni modelini alacaklar. Yazlık dairenim kooperatif taksidi artmış. Tıp hocalarının döner sermayesi var. Bizimkilere de bir kıyak gerekiyor. Verdikleri bilgi cahil bir Almanın konuşmasından bile aşağıymış. Kimin umurunda…’’
Ve bir doğu üniversitesi, birinciydi, ikinciydi, yığınla mezun verecek artık.
Kalite ? O da ne demek! Geçiniz.
Aynı toplantıda Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı da istiyor ikinci öğretimi. Tartışmaya bile gerek yok. Gülüşmelerle reddediliyor. Kabul de edilebilirdi. Ne farkeder ki ! O bölümü bitirenlere de iş yok artık okullarda.
…………………………………………………….
İnsan savurganlığı…Yetişmiş eleman israfı…
Plansızlık, programsızlık…
Bu ülke nasıl ilerleyecek ?
…………………………………………………..