Vay ki... Vay

VAY Kİ… VAY
   Kimileri inanmaz
   İnançsızlıkları doğuştan mıdır? Tabii ki hayır!
   Kendilerini o yolda bulmuş, o yola sürüklenmişlerdir.
   İnanmadıkları halde inanmış gibi davranırlar.
   İç huzurları yerine oturmamıştır.
   Kıpır kıpıdırlar
   Hiçbir yerde, hiçbir zaman rahat olmazlar, sanki bir tehlike altında imiş gibi huzursuzluk duyar, onun etkisinden kurtulamazlar.
   Söylediklerinde sık sık çelişkiye düşerler.
   Fikirleri kesin değildir, duruma, ortama ve şartlara göre değişir, bunu doğru olarak kabul ederler.
   Sadece kendilerinden şüphe etmezler, herkesten şüphe ederler.
   Kimseye, hatta kendi gibi düşünen insanlara dahi tam anlamı ile güvenmezler, bu yaşam felsefeleri olmuş ve kanıksanmıştır.
   İç dünyaları paramparçadır.
   Ruhunda savaşlar olmaktadır.
   İç dünyaları her gün yeni alt-üst oluşlarla sarsılır.
   Bu onlarda strese yol açar, insanlarla iletişimleri bozulur, dostluklar geliştiremez.
   Argo konuşurlar
   Küfrü ruhun yelpazesi sayarlar
   ‘İlerici’ oldukları iddiasına en baştan kendileri inanmışlardır, kendileri dışında herkesi ‘gerici’ sayarlar.
   En doğru onlardır
   En doğru onların düşünceleridir
   Bazen korkunç bir bağnazlık çukuruna düşerler, herkese ve her düşünceye cephe alır, karşı çıkarlar.
   Tüm bu çelişkiler onları hem ruhen hem de bedenen çökertir, erkenden yıpranırlar.
   Hayat onlar için bir cephe hattıdır.
   Rahat yüzü görmezler
   Huzur nedir bilmezler
   Sevginin semtine uğramazlar
   Karşı cins sevgisi onlarda ‘cinsel içgüdünün gereği’ olarak kabul edilir.
   Ne tam sevebilir, ne de sevilebilirler.
   Samimi olmayı beceremezler
   Aile, akraba, eş-dost bağları fazla gelişmez, sorunludur.
   Onlarda ‘bilimsel düşünce’ inanç ile yer değiştirmiştir, bilimin her şeyi çözebileceğine inanırlar.
   Bilim adamlarına peygamber gözü ile bakarlar, her dediklerini ‘mutlak doğru’ sayarlar.
   Onlar için insan madde, evren madde, hayat maddedir.
   Tüm sermayeleri; işte bu “maddedir”