YENİDEN MERHABA DİYEBİLMEK
Deyim yerindeyse;
Daktilonun başına oturup, “ahkâm kestim”
Kurallar, kararlar, yargılar sıraladım.
Hükümler çıkardım.
Kimi zaman boş atım
Kimi zaman ise boş bile atamadım.
Kendi değer yargılarım, sanki birer değişmez kurallarmış gibi ortaya koydum.
Sıraladım
Kimi zaman ölçtüm, biçtim
Kimi zaman ise ölçüp, biçmeden, alasulu ortaya attım.
Kâh genelleme yaptım
Kâh genellemelerden yola çıkarak, özel kaidelerin ortaya çıkmasına yardım ediyormuş havası giriverdim.
Espri yaptım
Espri yapmaya çalıştım, kendimi çok espritüel biri gibi gördüm.
‘Ben ne imişim de haberim yokmuş’ duygusunun etki alanı içinde kaldım bir süre…
Ayaklarım yere basmadı
Uçtum
Yere inmek için epey bir çaba gösterdim
Zor bela yere indim
İnmem ile beraber yerin yedi kat altına girmem bir oldu.
Utandım
Beni tanıyanlardan utandım
Olmaz!
Suçlu kimdi? Ben mi, yoksa beni bu duruma getiren şartlar mı? Karar veremedim, bocaladım.
Telkinler, suçlamalar arka arkaya gelmeye başladı. Sıkıştım fakat sıvışmadım.
‘Sıvışmak bize yakışmaz’ duygusu ağır bir kütle gibi çöktü üstüme, kıpırdayamadım.
Sonra ise gereğini yaptım
Yapmaya çalıştım
Kendimin başkalarından farkı olmadığını, hatta başkalarının benden daha üstün olduğunu düşündüm durdum.
Çok değersiz olduğum zannı ile epey bir süre bocaladım.
Kendi kaleme bol bol gol attım.
Okları kendime çevirdim
Çuvaldızın tadına baktım
Kendi heybemi epey bir süre karıştırdım.
Sonra tuhaf bir rahatlık, bir huzur geldi ki; sormayın
Tüy gibi hissetim kendimi
Kelebekler gibi özgürce uçtum, uçtum
Ve elimi uzatıp, yaşama yeniden ‘merhaba’ diyebildim…