Zafer; şehitlerin manevi, gazilerin dünyevi gözle gördüğü tescillenmiş başarıdır. Bu yolda şehit olanlar dualarla, gazi olanlar ziyaretlerle anılmaktadır. Şehitler, vadedilen nurlu mekanlarındadır; gaziler, zafere giden her aşamada vardır, yaralanmaları zihnen hatırlayan, bedeni kayıpları her an yaşayan onurlu kişilerdir.
Gaziler; imkânın maddiyatını imanın maneviyatıyla birleştirip, zafer elde edenlerdir.
Gaziler; yanlarında arkadaşlarının kahramanlıklarına şehadetlerine, şahitlik edenlerdir.
Gaziler; muharebe meydanlarında zafer kazanmak için, düşmana cepheyi dar edenlerdir.
Gaziler; iman gücü ile 215 kilogramlık top mermisiyle, Çanakkale’yi geçilmez edenlerdir.
Gaziler; vatan topraklarının istiklali ve istikbali için, canları pahasına mücadele edenlerdir.
Millî mücadelenin kurtuluş ve kuruluş sürecinde yazılarıyla aktif rol alan kişilerden biri de Yahya Kemal, yani Ahmed Agâh’tır. Bu isimler anlambilim olarak değerlendirildiğinde; kişinin kişiliğinin kelimelere yansıması gibidir. Şiirlerinde, yazılarında Yahya Kemal’e; kim, hangi açıdan bakmış ise onu görebilmiştir. Vuslat özlemli özel hayatı / Lozan ile başlayan diplomatik yaşamı / Milli ve manevi duygularını kelimelere yansıtan edebi kişiliği, aşinadır.
Yahya Kemal’den konu ile ilgili bir anekdot;
Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmış ve nüfus 13 milyon 648 bin olarak belirlenmiştir. İki yıl sonra ülke nüfusu 15 milyona yaklaşmıştır.
Yahya Kemal, 1929 yılında Madrid Elçisi olarak görev yapmaktadır; bir toplantıda kendisine Türkiye’nin nüfusu sorulur.
Yahya Kemal; “Nüfusumuz 50 milyon” diye cevaplar.
Bu cevabı alanlar, iki yıl önceki nüfus sayımını hatırlatır.
Yahya Kemal; “Bunda şaşılacak ne var ki? Biz ölülerimizle birlikte yaşarız” ifadelerini kullanır.
Türk Milletinin Vatan Toprakları; eski dünyanın merkezi, yeni dünyanın hayalidir. Bu vatan; Karadeniz’in, Montrö ile güvenceli iç denize bir boğaz kapısı / Akdeniz’in, okyanusların buzullara bağlı seviyesinin yükselmesiyle iki denizin ayrıştırıldığı boğaz kapılı devasa bir havzada uzun sınırları olan bir ülkesidir. Bu milletin ataları, tarihin önemli bir imparatorluğunu batıda Atilla / doğuda Fatih ile tarihin sayfalarında bırakmıştır. Bu coğrafya jeostratejiktir; böyle bir coğrafya, ancak böyle cengâver böyle cihangir bir milletin vatanıdır. Ama insani vasıfların erozyona uğradığı dünyada, bu toprakların istiklali ve istikbalinin de bir bedeli olmaktadır.
Mehmet Akif in “Kahraman Ordumuza” ithaf ettiği İstiklal Marşı’nın devam kıtalarında bu bedel;
“Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.” Olarak ifade edilmiştir.
Toprağın altındaki şühedalarla, Yahya Kemal’in belirttiği gibi, şimdi bu vatanın nüfusu belki 185 milyon, belki de daha fazladır. Toprağın üstünde yaşayanlar; istiklal ve istikbalini toprağın altında bulunanlara borçlu olduğunun, her daim farkında olmalıdır. Reşit efendi (Arminius Vambery) sahte tiplemeli dış kumandalı Truva tuzaklarına karşı da her daim basiret ve feraset sahibi olma zorunluluğu vardır.
Bu sebeplerle;
Sahada kazanılan zaferler, milli kişiliklerin emekleriyle “yeni neslin dijital dünyasında” ilgi çekebilecek kurgular ile vizyona konulmalıdır. Şehitlikler; kazanılan zaferlerin yapıları ile “şehitler” için bir anma yeri, “gaziler” için her daim hatırlama yeridir; bu mekanlar daha fazla ziyaret edilmelidir. Çanakkale için vardır ama, Kore için / Kıbrıs için de bilgi veren yeni nesle uygun kalıcı eserlerin yapılması sağlanmalıdır.
Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir-2025; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.