ZEMİ DERESİ SEYAHATNAMESİ
At binmiş iki turist...Selamlaşıyoruz.
Onlar günümüzde turist olsalar da, geçmiş çağların şövalyeleri...
Bir anda çağlar ötesine gidiyorum. Kapadokya Krallıkları...
Doruğundan Akdeniz'in de Karadeniz'in de seyredilebildiği Erciyes daha lavlar püskürürken...
Kayseri'nin Sezarea- Kayzer beldesi, Ürgüp'ün Prekopi- Brügüp; Nevşehir'in Nyssa; Kızılırmak'ın Halys; Ihlara suyunun Potamos Cappadokus, Soğanlı Dere'nin Soandos olduğu dönemler...
.................
Nevşehir-Ürgüp yolunun ortaları...
Germil Dağı'nın kuzeye bakan yamaçlarından başlayan bir koyak, dere...Solda üçlü kaya koniler...Başbaşa vermiş dertleşmekteler...Üç Ahbab Çavuşlar adını vermiştim ben onlara yıllar önce. Tutundu bu tanım; yerleşti. Britanya'da, ABD'de yayımlanan Cappadocia kitaplarında Three Close Friends olarak geçiyor. Yoldan dikkatli bakınca görülür. Çevreye bakmasını bilmeyen, doğayı önemsemeyen zaten bu güzellğin ayırdında olmaz.
Zemi Deresi yolculuğumuz başlıyor.
Dik bir iniş. Sert volkanik tüf katmanların üzerinde çakıllar...Kaydırıcı...Dikkat edilmezse düşülür; tehlikeli.
Durup ileriye, soldaki bağlara doğru bakmalı. Artık üzümü kalmamış sarı yapraklı omcaların üzerinden güzel Uçhisar Kasabası görülüyor.
Döne döne inelim aşağılara doğru.
Ekimin son haftasında, son güneşli günler...Derenin yoğun bitki örtüsü giderek yapraksız ağaçlardan oluşuyor. Ne var ki dulda, korunaklı olduğundan gömgök ağaçlar da var.
30 yıl bitki coğrafyası-botanik dersi vermişim. Gözlem yapmak gerek. İki dere üstündeki düzce bağlarda ağaçlar her yana doğru enine büyürken, dar dere içinde dikine, boylanarak büyümüşler. Güneş ışınlarından daha çok yararlanma isteği. Akçaağaçlar güzel görünümlü, sağlıklı...Yerler gazel...Fakat dikkatli olmak gerek, gazel birikimi tuzak anlamına da geliyor. Bir sel yarığının üzerini kuru yapraklar örtmüş olabilir. Dalgınlığa gelmez.
Burası bir cangıl-cengellik...İng botanik kitaplarında jungle olarak geçiyor. Elbet bu terim ekvatoral bölgeler için geçerli. Hind yarımadasının, Amazon bölgesinin cangılları ünlü.
Ağaçlar burada birbirine girmiş.
İşte bir atlı ikilisi daha. Bir genç kız ve delikanlı...Atları da sağlıklı. Bizim ülkemizi bizden iyi tanıyorlar bu gezginler. Nevşehir'de, Ürgüp'te sorsan, belki 10 kişiden 9'u bu dereyi bilmez. Turistler hazırlıklı. Montları üzerlerinde, boyunlarında en nitelikli kameralar, ayaklarında safari pantolonlar ve deri çizmeler. Güneşten yanmışlar; güzel yüzleri mutlulukla parlıyor.
Selamlaşıyoruz. Onlara ''İyi yolculuklar ! '' diliyorum.
Bir elma ağacına üzüm asması sarılmış. Onbeşinde kız yanağı elmalar güneşte parlıyor.Elmalar ışıldarken, arıların delik deşik ettiği üzümler artık salkım olma özelliğini yitirmişler. Sarılmış bitkiler; sanki elma ağacı üzüm de yetiştiriyor gibi...
Burası bir mikroklima- lokalklima alanı. Kuz yeller etkilemiyor; dulda. Karadeniz'e özgü fındık ağaçları görüyorum. Meyvesini arıyorum; yok. Belki vardı da gelip geçen gezginler toplayıp yedi. İncir ağaçları görüyorum; meyvesi kalmamış. Belki olgunlaşamadan toplandı, tüketildi.
En çok da ayva..Akça sarı, ışıl ışıl...Tüylü tüylü...Piyasa değeri var mı? Ekmek ayvası denince akla Kocaeli Yaylası geliyor. Fakat bu dereler, ıslak topraklı dere tabanları da ayva ağacının yetişmesi için ekolojik- edafik koşulları sunuyor.
Ne var ki yerler sergen olmuş. Toplayan yok. Giderek toprağa karışıp yok olacaklar.
Gülburnu çalıları. Yerel adıyla Kuşburnu. Batının botanik kitaplarında Rosa canina olarak geçen küçük, sevimli, mucizevi özellikleri olan meyve...Toplayan yok. Oysa çaya karıştırılıp içilebilir. Soğuk algınlığına karşı birebir.
Topladığım bir avuç gülburnunu bir turist kıza hediye ediyorum. Açıklamasını yaparak. Gülümseyip teşekkür ediyor.
Ceviz ağaçları meyve tutmamış mı; ya da ürünler toplanmış mı ?
İlkbaharın selleri yer yer dar yolları bozmuş. Yarıntılar genişlemiş.
Suların rahat akamadığı yerlerde çamurlaşma da yürümeyi güçleştiriyor.
Sellerle getirilen alüvyal maddeler, balçık bazı tünellerin altında birikerek yolu daraltmış. Tavanda kavlamalar insanı ürkütüyor, böyle yerlerde diz çökerek ilerlemek gerekiyor.
Derenin iki geçesinde binbir kaya oluşumu gözleniyor. Jeomorfolojik değeri büyük bunların. Oluşum, gelişim, yokolma süreci...Kaya konilerin bazılarının başlığı bir volkan bombası...Katmanlar güzel izleniyor. Kalın olanlara mağaralar oyulmuş. Zamanında burada bağı, bahçesi, bostanı olanlar bir yağış sırasında buralara sığınmış olmalılar. Sebze, meyve üretimi için tüm yaz mevsimi boyunca bu kaya oyma damlarda yaşamış olmaları da sözkonusu...
Gündüz ısınma, gece donma..Sular kaya çatlaklarına sızmışlar , orada buzla kama etkisi oluşuyor ve çatlaklar giderek büyüyor. Ol nedenle kaya düşmeleri sık görülüyor. En çok uyarı yazıları da bunlarla ilgili. Önlenemez bir gelişme bu; durdurma olanağı yok.
Zemi Deresi yolcuları bu güçlükleri göze almalı...
Son yıllarda yeğleniyor. Bahçesi olan aileler Göreme Kasabası'na yaklaştıkça konutlar yapmağa başlamışlar. Burası Göreme Ulusal-Tarihsel Parkı sınırları içinde yer alıyor. Dikkatle izlenmeli, gözlenmeli. Her yapılaşmaya, bahçe duvarı çekmeğe izin verilmemeli.
Ticari amaçlı aşevleri de açılıyor. Para kazanmaya yönelik girişimler...Denetlemek gerekiyor.
Zemi Deresi'ni volkanik tüf katmanlar içinde açılmış bir kayalık vadi, mikroklima özelliğiyle cangıl oluşumu benzeri bir botanik parkı gibi korumak gerekiyor.
En büyük endişe budur : Yarın bir işgüzar çıkar, der ki: Turistler rahat gezemiyor. Buraya bir otoyol yapalım. Bitkileri, ağaçları, fidanları ortadan kaldıralım; ayan beyan, tertemiz ortaya çıksın !
Hayır. Zemi Deresi olduğu gibi korunsun.
Kaya koniler, piramidal oluşumlar, silindirik yapılar...Oluşacak, gelişecek, sonra yokolacak. İnsan ömrü benzeri. İnsan müdahalesi gerekmez. Kayalar da düşecek, çatlaklar ilerleyecek; yamaçlar gerileyecek; yer yer dikliklerini yitirip yatıklaşacaklar...Dereler arasında düzce yerlerdeki üzüm bağları da bu bütünün bölümleri...Zerdali ağaçları, muşmula , alıç ağaççıklarıyla aynen korunmalı...
Evet, 4.5 km kadar uzunluğu olan bir derenin iyice gezilmesi için 5 saat kadar zaman ayırmak gerekiyor. Yorucu olsa da güzel...
--------------------------------------
25 Ekim 2024. Ürgüp