ZİYARET

(MUSTAFA ÇALIŞKAN) 17.02. 2017

Dr. Mustafa Çalışkan, Ahmet Belada
Ziyaret tanışmayı, dayanışmayı, güveni; aynı zamanda güvensizliği de belirleyen en önemli bir olgudur. Bundan dolayıdır ki, insanların hayatında ziyaretler çok büyük önem arz eder. Yüz eskimesi olmasın diye her ne kadar sık ziyaret iyi görülmemişse de, her halükarda ziyaret önemlidir. Aksi takdirde insanlar birbirini tanımasa yapacakları işlerin taksimatını, sair görevlendirmeleri kime ve neye göre yapacaktır. Hiç değilse bile, ziyaret bunun içinönemlidir.
Ben de bu yüzden gösterdiği performans ve dirayetiyle muhataralı bir süreci çok iyi yöneten, gayet güzel idare eden hemşerimiz İstanbul Emniyet Müdürü Dr.Mustafa Çalışkan Bey’i çok merak ediyordum. Merakımı gidermek ve yakından tanımak için İstanbul’da makamında Nevşehir sanayicilerinden, NESİAD (Nevşehir Sanayici ve İş Adamları Derneği) Başkanı İlhan Kahraman’labirlikte ziyaret ettik.
Mustafa Bey, Nevşehir/AvanosÜçkuyu köyünde doğmuş. Çocuk denecek yaşta Kayseri’ye yerleşmişler. Fakat Nevşehir’le ilgisini hiçbir zaman kesmemiş. Nitekim görüşmemizden çok az bir zaman geçmişti ki; “Nevşehir’le ilgili ne yapabiliriz” diye sordu. Doğrusu böyle bir soruya hazır olmadığımdan cevap veremedim ama memnuniyetimi ifade ettim.
Kamuda çalışan insanların kahır ekseriyeti yaptığı hemen her işten,söylediği her sözden sonra ne menfaat elde edebilirim düşüncesiyle gösteriş ve reklama yönelik yapar/söyler. Bu tür insanların beklentisi bazen gerçekleşse de çoğu zaman da tabasbusçuluğu yanına kar kalır. Böyle insanlara hesabi insanlar denir.
Öyle insanlarda vardır ki, yaptığı işi görev telakki edip, onu ibadet aşkıyla en iyi şekilde yapmaya çalışır. İşini yaparken de vazife ittihaz ettiği için yapar. Bu tür insanlara hasbi insanlar denir.
Her ne kadar günümüzde bir şekildeinsan kendini ifade edebilmeli, belirliplatformlardakendini göstermeli ise de aşırı haris olmaktan kaçınmalıdır.Bu tutumkişiye zarar verir. Zarar vermenin dışında mehabetini zayıflatır.
Yeni ve kısa süre önce tanıdığım Dr. Mustafa Çalışkan, daha önce kendini tanıyan ortak bir dostum vasıtasıyla kısmi kanaat sahibi olsam da, ilk görüşmemizde edindiğim intiba, hakkında yanılmadığım şeklindeydi. Hesabilikten ziyade hasbi bulduğumu söyleyebilirim.
Oldukça mütevazı. Onu “ben” den ziyade “biz” kavramını çok özümsemiş gördüm. Özellikle 15 Temmuz’dan dolayı kendine ait methiyelerimiz karşısında ısrarla kendini öne çıkarmadı. ‘Biz beraber yaptık’şekliyle ekip arkadaşlarını önceledi.
Birçokdevletten daha büyük bir ilin en prestijli müdürü amiri olmasına rağmen odasını dahi oldukça mütevazı buldum.
Muhabbetimiz biraz ilerledikten sonra; “Ahmet Bey! Ben amatör ruhlu bir insanım. Hayatım boyunca hangi makama gelmişsem, hangi işte bulunmuşsam hep amatör ruhla çalıştım. Allah’ta işimi rast getirdi. İnşallah bundan sonra da böyle devam ederim. Allah bizleri bozmasın/değiştirmesin” dedi.Ne güzel bir anlayış. Belki de öyle olduğu için böyledir.
Kendilerine armağan ettiğim “Tarihe Yön Veren Simalar” isimli kitabıma ’15 Temmuz’un kahramanlarından, Nevşehir ve Ülkemizin medar-ı iftiharı İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan Bey’e engin muhabbetlerimle’ ifadesini yazdığımda veçhesinde adeta utangaç birinin mahcubiyetini gördüm.
Dr. Mustafa Bey’e, hemşerime Allah’tan sağlık sıhhat ve hayırlı hizmetler dilerim.

Soldan sağa: Gaffar Demir (İstanbul Emniyet Müd. Yrd.) İlhan Kahraman (NESİAD Nevşehir Başkanı ve sanayici) Dr. Mustafa Çalışkan(İstanbul Emniyet Müdürü), Ahmet Belada (TTK), Osman Çalışkan (Mustafa Bey’in ağabeyi)
GAFFAR DEMİR
Gaffar Demir Örgün değilse de yayın eğitimde talebemdir. Birçok değerli talebem gibi o da hiçbir zaman saygıda kusur etmemiştir. Ahlakı, edebi, ağırbaşlı kişiliği ve insanî tavrıylahaza bir insan. Demir Nevşehir’in Paşalı/Avanos köyündendir. Kendinden önce köylerinde İmam-Hatip Lisesinde okuyan kaç insan var bilemiyorum ama o, İHL de okuyup bu alanda köyünü en iyi temsil edenlerdendir.
İstikrar ve istikametini hiçbir zaman kaybetmedi. Belki o İyi niyet ve dürüstlüğünden olacak ki, meslek hayatında önüne engel koymak istemelerine,bin bir türlü psikolojik baskı ve eziyet etmelerine rağmen bir türlü terfiine mani olamadılar.
Ankara’dan sonra İstanbul emniyetinde görev yaptı. Oradan kısa bir süre Sivas’ta görev yaptıktan sonra tekrar İstanbul’a geri döndü. Bir müddet görev yaptıktan sonra uzun bir müddet Cumhurbaşkanımızın korumasında bulundu. Bilahare İstanbul’un değişik ilçelerde farklı görevlerde bulundu.
Gaffar Demir, özellikle 15 Temmuz’un mimarları o meşum gecenin kötü karakterli FETÖ’cülerinden çok çekti. Onların vaatlerine hiç meyillenmedi. Meyillenmediği gibi tehdit ve tekliflerine de boyun eğmedi. O onların neme nem birileri olduğunu ta başından biliyordu.Muhtelif görüşmelerimizde onların acımasızlıklarından hep bahsederdi. O her daim mesleğinin gereğini, işini yapmaya çalıştı. O azim ve iyi niyetinden olacak ki, Allah’ta onun işini rast getirdi.
Şimdi de Nevşehir’in, Nevşehir’in olduğu kadar İstanbul’un, İstanbul’un olduğu kadar da Türkiye’ni gurur kaynağı İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Beyle, el ele vererek dünyanın cazibe merkezi, Peygamber dualı İstanbul’a hizmet ediyor.
Yolun bahtın açık olsun benim değerli kardeşim.
‘Yürüyerek Gidilip, Sürünerek Çıkılan Yer’
GAYRETTEPE
 
İstanbul emniyetinin geçmişten bu yana en önemli biriminin bulunduğu merkezlerden biri de Gayrettepe’dir. Çok detaylı bilmemekle beraber günümüzde Gayrettepe asayiş ve cinayet birimlerinin bulunduğu yerdir. 1970-80’li yıllarda İstanbul’da yaşayanlar iyi bilir. Kim ki oraya gitti.  Perişan olarak çıktı/çıkacak demektir. Hiç gitmemiştim ama ününü çok duymuştum. Belki de korku salmak veya caydırıcı olsun diye böyle propaganda yapmak istenmiş olabilir.
Bir iş vesilesiyle oraya gittik. Mevcut devlet binalarına oranla kuytu bir yerde diyebiliriz. Belli ki zaman içinde sağından-solundan yeni binaların alınıp eklemlenmesiyle oluşturulmuş intibaını veriyor.70-80’li yıllarda İstanbul’da talebelik yapmış biri olarak oraya giderken biraz heyecanlandığımı söyleyebilirim. Demek ki psikolojik etki böyle oluyor. Sağ-sol olaylarının tavan yaptığı o dönemlerde yaşanan ve anlatanlar herkesi etkiliyordu. Son yıllarda hemen tüm devlet kurumlarda iyileşmenin yaşandığını dikkate alarak, burası da eski bina olmasına rağmen gayet güzel dizayn edilmiş. Şöyle oturun. ‘Ne içeriniz’ diyen mütebessim bakışlı insanları görmek ne güzel. Devlet millet kaynaşması demek ki böyle oluyor. Ziyaretimizi yaptık, söylememiz gerekeni söyleyip gerekli bilgileri aldıktan sonra ayrıldık.
Fakat orada görevli bir polisimizin 15 Temmuz’la ilgili yaptıklarını anlattı. Ciddi faaliyette bulunmuşlar. Anlattığı bir hususepeyce dikkat çekiciydi.Özetle;“O gece asayişi sağlanmak için gittiğimiz yerde askerlerle mücadele ederken, bazı evlerin penceresinden üzerimize silah sıkıldı. Maalesef bu yüzden kayıplarımız ve yaralılarımız oldu” dedi. Böyle bir olayın olduğunu ilk defa duydum. Ardından; “Hocam, sıkıntılı bir geceydi elhamdülillah zor da, sıkıntılı da olsa o geceyi atlattık ama ne dramatik olaylar, birbirinden ilginçhatıralar yaşandı.” Dedi.
O geceyle ilgili çok şeyler yazıldı çizildi. Daha da yazılıp çizilecektir de. Ama hiçbiri o geceyi anlatmaya kafi gelmeyecektir.
İSTANBULDAKİ DEV YATIRIMLAR
İstanbul’a gitmişken birazda gezmek istedim. Gezdiğim tüm yerlerden bahsetmekten ziyade yeni hizmete giren iki önemli projeden kısaca bahsetmek istiyorum.
Üçüncü Boğaz Köprüsü;(YAVUZ SULTAN SELİM)Avrupa’yı Asya’ya/Asya’yı Avrupa’ya bağlayan üçüncü boğaz köprüsü.
Misafir olarak kaldığım kayınbiraderimin Çekmeköy’deki evinden çıkıp yaklaşık yirmi-yirmi beş dakika sonra Yavuz Sultan Selim Köprüsünden Kilyos sahiline vardık. İstanbul’u bilenler bu söylediğim semtleri ve mesafeleri çok iyi bilirler.Çekmeköy Anadolu, Kilyos Avrupa yakasındadır.
Yapılan köprüyle mesafenin kısaltılmasından ziyade bağlantı yollarındaki güzellik ve köprüdeki mimari muhteşemlik insanı tek kelimeyle büyülüyor. Doyumsuz boğaz ve Karadeniz manzarasını seyretmek insana öylesine haz veriyor ki, anlatmaktan ziyade ancak yaşanabilir/müşahede edilebilir.
Vatansever biri olarak elimden gelen ancak böylesine muhteşem şaheserin yapılmasına sebep olanlara Allah razı olsun demektir.
Müsaadenizle kısa bir göndermede bulunmak istiyorum. Üç-beş ağacı bahane ederek meşhur GEZİ olaylarından sonra;
  • Üçüncü boğaz köprüsü yapılmasın.
  • Üçüncü hava limanı yapılmasın.
  • Kanal İstanbul yapılmasın.
Naraları atanlar yapılan ve yapılmakta olan bu eserleri gördüklerinde acaba ne düşünüyorlar doğrusu merak ediyorum. Diğer bir düşünceyle acaba bu köprüden geçebiliyorlar mı ki?
Avrasya Tüneli; isminden de belli olduğu gibi Avrupa’yı Asya’ya; Asya’yı Avrupa’ya bağlayan ve denizin yüzlerce metre altından geçen tünelden bahsediyorum.
Mühendislik harikasını ehli takdir etsin. Sadece istifade eden Türkiyeli bir vatandaş olarak büyülendim. Gururlandım. Hayran oldum. Göztepe, Acıbadem’den Yenikapı’ya sadece beş dakikada geçmek! Hem de denizin metrelerce altından! Bu ne güzelliktir Yarabbi!
Dönüşte; Beyazıt meydanından Acıbadem’e on beş dakikada geçtik/geldik. Bu söylediğim mesafenin ne ifade ettiğini, ne anlama geldiğini ehliçok iyi bilir.
Aksi takdirde aynı mesafeyi; Beyazıt, Aksaray, Topkapı, Okmeydanı, Çağlayan, Mecidiyeköy, Ortaköy, Boğaz Köprüsü, Bağlarbaşı, Kısıklı, Acıbadem, Göztepe semtlerini geçerek oraya varacaktık ki trafik sıkışıklığı olmasa dahi en az 1,5-2 saat sürer. Üstelik bu bahsettiğim gidiş birinci alternatif. Belki inci alternatifi (Eminönü-Beşiktaş) daha da uzun sürebilir.
Ceddinin düşünüp yapma imkânı bulamadığı projeleri onun torunları yaklaşık 150-200 yıl sonra gerçekleştiriyor. Böyle bir ceddin ve böyle bir torununmuhibbanı, destekçisi ve duacısı olmaktan mutluluk duyuyorum.
İstanbul her geçen gün bir başka güzel oluyor. Olacak gibi de gözüküyor. İstanbul’un asayişini sağlayan,  İstanbul’u güzelleştiren bütün güzel insanlara binlerce teşekkür ediyorum.
Ahmet BELADA
ahmetbelada@gmail.com