İslam dinine inanyorsanız: Başörtüsü her kadına FARZDIR...

-İnanmıyorsanız zaten sorun yok.
Din İşleri Yüksek Kurulu?nun 3 Şubat 1993 tarihli kararı.
Sayı: B.02.1.DİB.0.10 / 212 / 11.02.1993 / 0221
Konu: Tesettür
Karar No: 6
Karar Tarihi: 03.02.1993
İslâm dininde kadının kıyafeti ile ilgili olarak zaman zaman sorulan sorular dolayısıyla konu, Kurulumuzca ele alınıp incelendi: Nûr Sûresinin 30. âyet-i kerimesinde:
Resûlüm! Mümin erkeklere, gözlerini harama dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Buyrularak mümin erkeklerin harama bakmamaları, namus ve iffetlerini korumaları emredildikten sonra 31. âyet-i kerimesinde kadınlarla ilgili olarak da:
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler buyurulmakta ve âyet-i kerimenin devamında kadınların kendiliğinden görünmeyen zînet yerlerini, kimlerin yanında açabilecekleri belirtilmektedir. Şöyle ki:
Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları mümin kadınlar, ellerinin altında bulunanları yani köleleri, erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler. Ey müminler! Hep birden Allah?a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
1. Harama Bakmak Ve İffeti Korumak: Görüldüğü gibi bu iki âyet-i kerimede, hem erkeklerin, hem de kadınların harama bakmamaları, edep yerlerini iyice örtülü tutup, iffet ve namuslarını zina, fuhuş ve onlara sebep olabilecek durumlardan korumaları emredilmektedir. Ebû Hureyre (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de:
Gözlerin zinası: Harama, namahreme bakmaktır (Müslim, Kader: 5, No:21, 4/2047; Buhari, İsti?zan: 12, Kader: 9; Ebu Davud, Nikâh: 42; Ahmed b. Hanbel, 2/276, 317, 329, 343, 379, 431, 536; Beyheki, Es-Sünenü1-Kübra, 7/89) buyurarak harama bakmayı, göz zinası olarak nitelemiştir. Ancak, gözün harama tesadüfen ilişmesinin kasıtlı bakmak hükmünde olmadığı da hadis-i şeriflerde belirtilmiştir. İslâm âlimleri, yukarıda metin ve mealleri yazılı âyet-i kerimelere ve konuyla ilgili hadis-i şeriflere dayanarak, erkeklerin ve kadınların, nikâhlı eşleri dışında, herhangi bir kimseye şehvetle bakmalarının haram olduğu üzerinde müttefiktirler. Tedavi, şahitlik ve evlenme maksadı gibi, zaruret veya ihtiyaç halinde bakmalara, fıkıhta belirtilen şartlar ve ölçüler dahilinde müsaade edilmiştir. Fitne tehlikesi ve şehvet korkusu olmamak kaydı ile, gerek erkeklerin ve gerekse kadınların, kendi yakınlarından ve yabancılardan kimlere ve nerelerine bakıp bakamayacaklarına dair hükümler, delilleri ile birlikte fıkıh kitaplarında mevcuttur.
2.Örtünme: Nur Sûresi?nin 31. âyet-i kerimesinde zikredilen bu emirlerden sonra kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, kendiliğinden görünenler müstesna zînetlerin, zînet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredilmiştir. Cahiliyyet Devri?nde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, bu âyet-i kerimeyle, İslâm?dan önceki bu âdeti kesinlikle yasaklayarak mü?min kadınların, kendiliğinden görünen hariç zînetlerini, zînet yerlerini açmamaları ve başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir. Hz. Âişe (R.anhâ): ?Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Çünkü Yüce Allah, ?Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar? ayetini indirdiğinde yünden ya da ipekten dokunan dış giysilerin bedeni en iyi şekilde örtenini, dış giysilerinin en kalınını ikiye bölüp onların bir parçasını kendilerine başörtüsü yaptılar.? (Ebu Davud, Libas: 32, No: 4102, 2/459; Buhari, Tefsir: 251, No: 4480, 4/1782) Yine Hazret-i Âişe radiyallâhu anhâ bir gün Ensar kadınlarından sitayişle bahsederken, buna benzer bir ifade ile, başörtüsü emrine nasıl uyduklarını şöyle anlatır: ALLAH Teâlâ, Ensar kadınlarına rahmet etsin. Çünkü, Nûr sûresindeki:
Başörtülerini yakalarının üstünü kapayacak surette koysunlar... âyet-i kerimesi, indiği zaman; mırtlarını yani boydan boya örten dış giysilerini yardılar, onu kendilerine baş örtüsü yaptılar. (Buhari, Tefsir: 251, No: 4480, 4/1782; Ebu Davud, Libas: 32, No: 4102, 41100, 2/459) Ümmü Seleme (R.Anha) validemiz de demiştir ki: Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler. âyet-i kerimesi nazil olduğu zaman, Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kargalar varmış gibi idi. (Ebu Davud, Libas: 32, No: 4101, 2/459)
3. Örtülmesi gerekli olmayan kısımlar: Örtülmesi emredilen zînetten istisna edilen ve mücmel olarak geçen kendiliğinden görünen ifadesi; Ashabdan Hz. Ali, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Enes; Tabiîlerden Said b. Cübeyr, Atâ, Mücâhid, Dahhâk; Müctehid İmamlardan Ebû Hanîfe, Mâlik ve Evzaî nin (radiyallâhu anhum) de dahil olduğu İslâm âlimlerinin çoğunluğu tarafından; yüz ve bileklere kadar eller? olarak tefsir edilmiştir.
4. Örtülmesi gerekli olan kısımlar: Âyet-i kerimedeki ?kendiliğinden görünen? mücmel ifadeyi az da olsa farklı tefsir eden âlimler, kadınların, istisna dışında kalan zînetlerinin ve zînet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacaklarının örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir. Kadınların, bu zînet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise, âyet-i kerimenin devamında bildirilmektedir. Bu âyet-i kerime nazil olunca, yukarıda rivayet edilen hadis-i şeriflerle de sabit olduğu üzere, Ensar ve Muhacir kadınları, eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örtmeye acele etmeleri, Hz. Âişe (R.Anhâ)nın ablası Esma (R.Anhâ)nın ince bir elbise ile Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin huzuruna çıktığı zaman, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: ?Ergenlik çağına gelen bir kadının elleri ve yüzü dışında kalan yerlerini göstermesinin caiz olmadığını? (Ebu Davud, Libas: 34, No: 4104, 2/460; Beyhaki es-Sünenü?l-Kübra, Salat, No: 3302, 3/81) bildirmesi, yine Hz. Âişe (R.Anhâ)dan rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek: ?Allah?a ve âhiret gününe iman eden bir kadına, ergenlik çağına gelince, yüzü ve şuraya kadar elleri hariç, herhangi bir yerini açması caiz değildir.? (Kurtubi El-Cami?u li Ahkami?l-Kur?an; 12/ 229) buyurması; söz konusu âyet-i kerimedeki emirlerin vücub için olduğuna, kadınların yukarıda sayılan zînet yerlerini örtmekle yükümlü olduklarına delâlet etmektedir.
Örtünmenin gayesi: Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının zînetini ve zînet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin veya zînetlerin görülmesine engel olacak kalınlıkta, vücut hatlarını göstermeyecek nitelikte olması gerekir. Bu konuda, yukarıda zikredilen hadis-i şerifler dışında, daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır. Ahzâb Sûresi?nin 59. âyet-i kerimesinde de: ?Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü?minlerin kadınlarına söyle: Evden çıkarlarken üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler. Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar.? buyurulmaktadır. Bu âyet-i kerimede, Müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafeti ile sokağa çıkmamaları emredilmektedir. Nûr Suresi?nin 60. âyet-i kerimesinde ise, yaşlanmış kadınların, 31. âyet-i kerimede örtülmesi emredilen zînet ve zînet yerlerini örtmek kaydı ile manto, pardösü, çarşaf gibi dış elbiselerini üstlerine almadan dışarı çıkabilecekleri belirtilerek şöyle buyurulmaktadır: ?Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların zînetlerini, yabancı erkeklere göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında, kendilerine bir vebal yoktur. Yine de dış elbiseli olmaları, kendileri için hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.?
NETİCE:
1. Gerek erkeklerin ve gerekse kadınların gözlerini haramdan korumaları;
2. Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise, örtü ile örtmeleri;
3. Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin, Kitap, Sünnet ve İslâm âlimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dinî bir vecibedir.
Tesettürü bez parçasına çevirmek en hafif tabiriyle ihanettir.
HAYVAN GÜBRESİNDE BUĞDAY ARAYAN ANADOLU ANALARINDAN TARZ KADINLARINA BİR İHANETİN ÖYKÜSÜ
Ali Fuad Başgil’in, ailesinin nafakasını teminle mesul erkeklerini cepheye gönderen ya da şehid veren bir Anadolu kadınının hayat mücadelesi ile alakalı anlattığı hadise, esasında bütün İslam kadınlarının sabır ve metanetine numune olacak çaptadır. 
Askerde zatürre hastalığına yakalanan Başgil’in tedavi için kaldırıldığı revirde bulunduğu sırada pencereden tanık olduğu manzara şu şekildedir: “(Revire kaldırıldıktan) on iki gün sonra kendime geldim. Odada gezinmeye, pencere önünde oturup dışarıyı seyretmeye başladım. Pencerenin önü kolordu hayvanlarının yükletilip boşaltıldığı genişçe bir meydan idi. Bir sürü kadın, havadan fırsat bulunca o meydana geliyor, bir şeyler topluyordu. Ne topladıklarını göremiyor, merak ediyordum. Dışarı çıkmaya başlayınca ilk işim bunu öğrenmek oldu. Ne göreyim? Topladıkları, hayvan gübrelerindeki erimemiş yem taneleri değil mi? Kadınlardan birine sordum:
-Tavuklara mı topluyorsunuz?
-Tavuk mu kaldı ey oğul! Onları öğütüp çorba, ekmek yapıyoruz.”[ Ali Fuad Başgil, Hâtıralar, İstanbul, 2005, s. 29.]
Bu milletin evlatları cephelerde taşlı bulgur ya da suyla peksimet yerken, onları doğuran analar da cephe gerisinde hayvan terslerinden yem tanelerini toplayarak, çocuklarını doyurdular. İşte bu ülke böyle büyük bir fedakarlık ve mahrumiyet üzerine kuruldu. Bugün dişlerini tırnaklarına takarak bu mübarek vatanı bize emanet eden o çilekeş anaların edebine, iffetine sahip çıkmamak, tesettürü bez parçasına çevirmek en hafif tabiriyle ihanettir.
iHSAN Şenocak

Sonuç: Geldiğimiz noktada inacımızı değerlerimizi bir bez parçası olarak görüp bunu gözardı eden zihniyet günümüzde yıllardır verdiği çabaları sonucu başarıya ne yazıkki ulaşmışladır.Öyleki günümüzde anasına nenesine bakıyoruz ... Birde kızına torununa...? Bir çağı açıp kapatan Fatihlerin torunu bunlarmı? Şimdi çağ açıp kapayan değilde saç açıp vucudunu sergileyen bir gençlik huzurlarımızda... İnancı değerlerine sahip çıkmayan,çıkamayan,kedinin aslan,aslanın kedi olduğu,Ahlak,ar,namus,saygı sevgi,karı koca rızası bitmiş tükenmiş bir nesil...Eşine evladına söz geçiremeyen bir nesilden nasıl evlatlar beklersiniz?

Dinimizde Kadınların evden çıkmaları izne tabidir kaidesi bir hakikattir. Koca rızası olmadan yapıalcak kutsal ziyaretlerin bile makbul olmadığı hakikati bir yerde, Şimdilerde ise artık bırakın izni,rızasını almayı....Eşlerini sosyal paylaşım sitelerinden takip eder bir nesil olduk...Yazık...Hemde çok yazıkk.