SEVMEK DEDİĞİMİZ ŞEY ASLINDA…
 
Kişinin tamamen almak için verdiği şeydir.Yani verdiği duyguların yansımasını diğerinde görmek ve kendisini iyi hissetmek için sever insan.Sevgilerin çoğu böyledir ama biz kendimizi değil eşimizi,sevgilimizi,çocuğumuzu,ya da arkadaşımızı sevdiğimizi zannederiz.Evet karşılığında olumsuz tepki(öfke,umursamazlık) görsek de severiz belki ama zaten bu da diğeri olmadan kendimizi tanımlayamadığımızdan kaynaklanır, insanın sevmek ten ziyade sevilmek gibi bir derdi vardır,aslında almak için verir yani.
Sevilmek, değer görmek, önemsenmek ve umursanmak kayıtsız kalabileceğimiz şeyler değildir gerçekten.Hoşlanmadığımız kimselerin bile bize olan ilgisi ne kadar inkar etsek de hoşumuza gider aslında,besler egomuzu.
Özellikle  çok verici ve fedakar insanlarda bu durum daha vahimdir.Kendilerini hiç düşünmeyen ve kendilerine değer veremeyen bu kişiler kendilerine hep diğeri üzerinden anlam yükler,diğeri üzerinden değer verirler.Fedakarlık yapıp değer verdikleri kişiler ola ki karşılık vermedi onlara,işte bu kişilerin felaketidir bu durum.Artık yaşamın ve kendilerinin  anlamı yok gibidir,asla mutlu olamazlar.
Yani ayna gibi düşünün,diğerleri aynadır kendilerini yansıtan.Ayna ortadan kalktığında kalakalırlar.Ancak kendini bilen kendine iç gözüyle bakabilen ve değer verebilen kişiler böyle değildir.Elbette bu kişilerinde üzüntüleri ve hayal kırıklıkları vardır ancak derin ve travmatik değildir.
Kendine değer vermekten bencillik anlaşılmasın lütfen,bencil olmayalım derken kendi benliğimizden olmayalım.Allah beni yaratmış bana değer vermiş ve biricik kılmışken,benim ‘kendim’ i bu kadar önemsiz görmem haksızlık değil mi?
Hal böyle iken başkaları adına yaptığımız fedakarlıkların hem bize hem de o kişiye zararları da vardır.Birincisi aşırı fedakarlık ve vericilik karşımızdaki yok saymak demektir.Onun adına ondan daha fazla iyiliğini düşündüğünüz kim varsa sonuç hüsran olmuştur örneğin.Çünkü bu durum karşımızdakini yok sayarak onu pasifize etmektir.Bu durum özellikle çocuklarımızda böyledir.Onlar adına onun iyiliğini ondan daha fazla düşündüğümüzde özgüveni düşük bireyler yetiştirmiş oluruz  ve hiçbir zaman yaptıklarımız tatmin etmez onu.Ha peki çocuk kendi adına nasıl düşünebilir diyeceksiniz iyiyi kötüyü,doğruyu yanlışı?Haklısınız katılıyorum ancak burada demek istediğim ebeveynin tamamen rolden çıkması değil,elbette yön vereceğiz çocuklarımıza ama hükmetmeden.Biz fark ettirmekle ve anlatmakla yükümlüyüz.Aksi halde bi şeyden çok sakınırsak ona mutlaka maruz kalırız.Bu durum eşler arası ilişkiler için de böyledir.Yani eşlerden biri aşırı fedakarlık yaptığında diğeri otomatikman pasifize olur ve karşısındakine tepkili davranmaya başlar,memnuniyetsizlik başlar.En acısı da aşırı değer veren kişi,değer verdiği kişi tarafından değersizleştirilir ve aşağılanır.Bu sefer ‘Ben bu kadar fedakarlık yaptığım halde bana bunları bunları yaptı,bunları bunları dedi’ olur.İşte sorun o ya senin bu kadar fedakalık yapman.Yani ‘fedakarlık yaptığın halde’  değil ‘fedakarlık yaptığın için’ durum böyle.
Her şeyin aşırı zararlı azizim.Aşırı sevgi,aşırı merhamet,aşırı sorumluluk hassasiyeti.İnsanoğlunun olgunlaştıkça algılarında ve davranışlarında dengelendiğini biliyoruz değil mi?
Şimdi bunların tamamen dışında bir de ‘Allah için sevmek’ var.Allah adına sevmek.Tabii  bu nasib meselesi.Bir çok zaman Allah adına sevdiğimizi zannettiğimiz kişiler,şeylere de nefsimiz karışabilmekte çünkü(beklentiler,kırgınlıklar,kızgınlıklar vs.)
Nefis terbiyesi kişinin nefsini bilmesiyle ilgili bir konu ‘nefsini öldürmesiyle(kendini hiç görmesiyle değil)Tabi bu konuda işin ehli olan tasavvuf bilgeleridir elbette ama acizane benim anladığım bu.
 
insanın sevmek ten ziyade sevilmek gibi bir derdi vardır,aslında almak için verir yani,vermek için alan ise sadece Allah’tır...Ama biz bizden almak için verenlere sempati duyarız,vermek için alan Rabbe ise isyan...