VATAN SEVGİSİ, ŞEHADET VE GAZİLİĞİN ÖNEMİ

İnsan hayatının olmazsa olmazlarının başında hürriyet gelmektedir.

Bir insan esaret altına düşüp hürriyeti elinden alınırsa hayat artık yaşanmaz hale gelir.

Bu sebeple hürriyet önemlidir. Hürriyetin yaşanacağı yer de vatandır.

Vatan sadece toprak parçası değildir.

Vatan, hür yaşama demektir.  

Vatan, tarihimizdir.

Vatan, canımızdır.

Vatan, namusumuzdur.

Vatan, sevgimizdir.

Vatan, uğruna kanımızı akıttığımızdır.

Bu husus şu mısralarda ne güzel ifade edilmektedir:

‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ (M.Akif)

Vatan müdafaasından maksat, sadece sahip olunan toprakları korumak olmayıp bunun arka planındaki esas gaye, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırzını, edebini, namusunu, iffetini, hayasını ve kısacası namusunu, korumak ve milletin fertlerini hürriyet içinde yaşatmaktır.

Yüce Milletimiz bu gayeyi en güzel şekilde gerçekleştirmiş, tarihte eşine az rastlanır bir mücadele ile dört bir yandan gelen düşmanlara karşı koymuştur.  

Bayrağını gönderden indirtmemiş, namusunu çiğnetmemiş, ezanını dindirtmemiş, kadının başındaki örtüsüne el değdirtmemiş ve vatanı uğruna canını malını feda etmiştir.

Erzurum’da Nene Hatun, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam,

İlk direniş fetvasını veren ve ilk direniş örgütünü kuran, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi,

Afyon Müftüsü Hüseyin (BAYIK) Efendi.

Ve daha nice adları bilinmeyen vefakâr erkeklerimiz ve cefakâr kadınlarımız… düşman işgaline karşı canla başla çalışmışlar ve vatanımızı işgalden kurtarmışlardır.

Yüce dinimiz; İslam barış dinidir, esenlik dinidir.

İslam dininin asıl gayesi, nihai hedefi tüm insanların barış içerisinde yaşayabileceği bir dünyadır.

Yüce dinimiz haksız yere insanların öldürülmesini ve onlara zulmedilmesini kesinlikle yasaklamıştır

 Bir Ayet-i Kerime’de Rabbimiz şöyle buyurur:

 “...Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.

Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır..." (Maide, 5/32) 

Yüce dinimiz İslam inananlara birçok müjdeler sunmuştur.

Şehitlik bu müjdelerin en başında gelmektedir.

Şehit ahirette peygamberlerle beraberdir.

Şehitler insanlar nazarında ölmüş olarak kabul edilse bile Allah katında kendilerinin diri oldukları bize aktarılmaktadır.

Başka bir Ayet-i Kerime’de de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.(Al-i İmran, 3/169.170)

Peygamber Efendimiz(SAV) ise; Şehitliğin önemine şöyle vurgu yapmaktadır.

“Hiç kimse cennete girdikten sonra bütün dünya'ya sahip olsa bile tekrar dünya'ya dönmek istemez.

Yalnız şehitler, keramet (ve erdikleri nimetler) sebebiyle dünya'ya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.”(Buhari, Cihad, 6)

Efendimiz(SAV) bir başka hadisinde bizzat kendisinin bir değil birkaç kez şehit olmak istediğini şöyle ifade etmektedir:

“Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederim.” (Buhari, Cihad, 7)

İslam dini vatanın korunmasına ayrı bir değer vermiştir. Bu hususta nöbet beklenmesini Efendimiz(SAV) övmüştür. Bir başka hadislerinde de Sevgili Peygamberimiz(SAV) şöyle buyurmaktadır:

“İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz”(Riyazü’s-Salihin,No:1308) 

Hz. Peygamber (SAV) bir diğer hadislerinde savaş esnasında Allah için yaralanan insanın ahiretteki durumunu şöyle tasvir etmektedir:

“Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah'ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur.” (Buhari, Cihad, 10)

Kur’an-ı Kerim’de ise şehitlik ve gazilikten iki iyilik olarak bahsedilmektedir.

İlgili ayette şöyle buyrulmaktadır:

“De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?” (Tevbe, 9/52)

Müslümanlığı din olarak kabul eden, yukarıda ifade ettiğimiz İslam dini ile ilgili ilkeleri benimseyen ve kültüründen getirmiş olduğu değerleri koruyan Müslüman Türk Milleti “Ölürsem Şehit, Kalırsam Gazi” düsturuyla hareket etmiştir.

Bugün sahip olduğumuz, içerisinde hür olarak yaşadığımız bu cennet vatan, kahraman atalarımızın canlarını seve seve verdikleri, şehitliği ve gaziliği şeref olarak gören bir anlayışla her karışını kanları ile sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır.  

Bu topraklar bize ecdadımızın emanetidir.

Bu emanet ise sonraki nesillere en güzel şekilde aktarılmalıdır. 

Bu emaneti aktarırken dikkat edeceğimiz en önemli husus; birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmak ve birbirimizden ayrılmadan Rabbimize ve Rasûlullah’a (SAV) yönelmektir.

Rabbimizin bu konudaki ayetini düstur haline getirelim:

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/46)

Kimden gelirse gelsin ayrılıkları bırakmalı, birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmalıyız.

Yüce Rabbimiz bu konuda ne güzel buyuruyor:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O,  kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103)

Şu hususu iyi bilelim ki çalışma bizden başarı Yüce Rabbimizdendir.

Biz bize düşeni yapacağız. Her daim en iyi şekilde çalışacağız.

Allah-u Teala bizlere esaret hayatı yaşatmasın.

Hürriyetimizi elimizden almak isteyenlere fırsat vermesin. Milletimize birlik vatanımıza dirlik nasip etsin.

Bu toprakları koruma görevini sürdüren kahraman güvenlik güçlerimize, askerlerimize, polislerimize kolaylıklar ihsan etsin.

Bizlere bu vatanı emanet eden aziz şehitlerimizi  ve kahraman gazilerimizi rahmetle ve minnetle anar. Rabbimden Rahmeti ve lütfuyla muamelesini niyaz ederim.

HÜSREV ÖNDEGELEN

İlahiyatçı Araştırmacı Yazar