AVM KÜLTÜRÜ

Günümüzde tüketim kavramı, alışveriş adı altında yeniden biçimleniyor. Bu değişimin lokomotifi olup, çekim merkezi haline gelen nice mekânlar var. Avm’lerde bunlardan bir tanesi. Modernleşme, kentleşme ve sanayileşme sürecinin bir parçası olan bu tanımlayıcı yapılar, hiç de öyle dışarıdan göründüğü gibi çekici değil.

Aşırı ve gösterişçi tüketim olgusu , alış veriş merkezleri ile insan hayatını etki altına almış durumda. Öyle ki , avm’ler artık piyasanın mikro görünümü olan , sahte bir kamusallık sunan ,tüketim toplumunun cisimleştiği yer konumunda.

Alış veriş merkezleri artık, alt sınıfların ve boşluktakilerin, düzene entegre edilmesinin önemli mekanizmalarından biri. Kent insanının kaçış alternatifleri arasında yer alan, kapitalizmin sinsi hipnoz yöntemlerinden en cezbedici olanı. Her geçen gün, kentleri tektipleştiren bir üniforma gibi her coğrafyaya giydirilmeye çalışılmakta. Metropollerden başlayarak Anadolu'nun kentlerine yayılan avm’lerin , tüketim kültürü oluşturmadaki rolleri oldukça büyük.

Bizim olmayan bir medeniyet tasavvuruna özenip , o zihniyetlere göre inşa edilen bu yapıların işlevi her gün daha da artmakta. Zira, ilk başlarda durup soluklanma ve ihtiyaç karşılama yerleri olarak görülen bu mekanlar, sadece bununla kalmayıp, kültür ve sanatı da tüketime dâhil ediyor. Kapitalizmin zaferlerinden biri de bu.

Mantar gibi çoğalan ve cuk diye yaşam alanlarımızın göbeğine oturtulan avm’lerin, satışa sunduğu kültürle, topluma belir bir hayat tarzı aşıladığı aşikâr. Buralar, eşitsizlikleri derinleştiren ve kültürü sanayileştiren noktaları. İçindeki mağaza zincirleriyle birlikte uluslararası sermayenin yansıması durumuna gelen , yanlış tüketime yönlendirilen insanların tuzağa düşürüldüğü, gereksiz tüketimin pompalandığı , kapitalizmin devasa mabedleri.

Bu mabedde, dolmuş parası olmadığı halde küçük burjuva edasıyla, tavus kuşu gibi kabararak sokakta içebileceği beş fincan kahve parasını, bir karton bardak kahveye ödeyenler de var. Maddi imkansızlık yüzünden alamadıklarını , sadece görmeyi tercih ederek mutlu olmayı yeğleyenler hiç de azınlıkta değil.

Alış veriş merkezlerinde hiçbir detay boşuna değil. İnsanların açlık güdülerini harekete geçirmek için ortama salınan kokular, müşterilerin bilincini gevşetmek için ışıltılı vitrinler ve gösterişli dekorlar, ürünlerin fiyatlarının gölgede kalmasına neden oluyor. Gelişmiş iklimlendirme teknolojileri ile dışarısı ile aynı ısı ve havayı bulanlar hiç yabancılık çekmeden uzunca bir zaman buralarda kalabiliyor. Üstelik ne hikmetse, zamanın hızla akıp geçtiği bu mekânlarda, havanın karardığını gösteren bir saat bile yok. Varsa da kuytularda .

Yalnızlık psikolojisi de insanları avm’lere sürükleyen etkenlerden bir tanesi. Kimileri yalnızlıklarından bir nebze olsun kurtulmak ya da sosyalleşmek için buralara akın ediyor. Yeni nesil gözlerini buralarda açıyor. Her katında, sosyalleşmeyi yüzüne bile

bakmadığın insanlarla iç içe olmak olarak anlayanlar volta atıyor. Kalabalık insan toplulukları, yalnız başına dolaşan insanların da kendisini onların arasında hissetmesini sağlayarak tatmin sağlıyor. Bu, duygusal aldatmacaya kananların sayısı her gün artıyor.

Avm denilen dev robotlar bizi önce kolaycı yapıyor sonra da usul usul kendilerinden bir parçaya dönüştürerek robotlaştırıyor. Bu kolaycılığın atar damarlarından biri olan avmler’in ihtiyaç duyduğu motor yağından başka bir şey olmanın ötesine gidemeyen biz insanlar ise , mekanik duygularımızın güdümünde halimizden oldukça memnun bir şekilde avm kuklaları olarak yaşamlarımıza devam ediyoruz. İşin önüne geçilemeyen boyutu bu kültürü özümsemeyi ne kadar şiddetli reddedersek, kültür bunun iki katı güçlenerek yaşam hücrelerimize nüfuz ediyor (1)

Prof. Erol Göka, AVM'lere ilginin bilinçli olmaktan ziyade şehir hayatının dayatmalarından kaynaklandığı görüşünde. Kendi kültürümüze uygun şekilde inşa edemediğimiz şehirlerde özellikle çocuklara yönelik cezbedici eğlence, verimli zaman geçirme kültürü olmadığı için, insanlar, eğlence, oyun ve alışverişi aynı anda sunan bu mekanlara yönelmek zorunda kalıyor. Göka, enformasyon teknolojileriyle nefes alıp veren gençlerin, AVM'lerde kendilerini küresel dünyanın bir neferi gibi hissettiğini söylüyor. Giyimleri, tüketim ve sinema zevkleri diğerlerinden hiç farklı olmadığı duygusu onların dünyaya yabancılıklarını ortadan kaldırıyor. Göka, özellikle ailelerin AVM'leri güvenli bulmalarının da bu tercihi etkilediğini vurguluyor (2)

Avm’ler planlı şekilde değiştiriyor insanları. Alış veriş festivalleri gibi tuzaklarla, kontrolsüz harcama dürtüleri canlı tutulmaya çalışılıyor. Tüketicinin marjinal doyum noktasını sürekli değiştirerek yeni ihtiyaçları açığa çıkartılıyor. Tüketim çılgını, yerli malı ve yerli üretimi umursamayan , yabancı marka tutkunu bir toplum haline getiriyor toplumu.

Marka tarikatının müridleri, hafta sonları ayinlerini daha çok bu mekanlarda icra ediyor. Buralardaki insanlar arasındaki ilişkiler, şeyler arasındaki ilişkiye dönüşüyor. Biri diğerini “gerçek” insan olarak değil, meta üretiminin bir parçası olarak görüyor İnsan burada özne olmaktan çıkıp, nesnelerin hükümranlığı altına girerek nesneleşiyor.

Bu gidişata karşı, kapitalist külliyeler olan Avm’leri mayamıza uygun hizmet yerleri haline sokmalıyız. Faydalı yönlerinden yararlanıp, zararlı yönlerine karşı önlem almalıyız. Kendimizi ve neslimizi koruma sorumluluğunu taşımalıyız. Yoksa, sahile gidip kuş cıvıltısını, dalgaların kayaya vurduklarında çıkardıkları sesi dinlemek varken, Avm gibi kapalı bir kutuların içine hapsolup , gözünüze sokulan mallar arasında kurulu bir bebek turlamak gibi hiç de akıl kârı değil.

1. medium.com / Gürcan Öztürk 2. www.milliyetemlak.com