TARİKATTA İŞLER KÖTÜ

Adam çok sıradan. Yüksek okul bitirmiş. Genel müdürlük yapmış.  Ama bomboş... Tarih coğrafya  bilgisi yerlerde sürünüyor. Edebiyat ,şiir, genel kültür desen nanay. Hesap uzmanıymış. “Bu nasıl diploma almış” dedirten aritmetik hesaplamalar yapıyor. Celal Şengör, bunu bir yemek boyu tartmış. “Utanç duydum” diyor.. Porno kaset piyangosu tezgahını kuranlar, bunun hangi vasfını gördüler de; baş ödül olarak  CHP nin başına sardılar???  Değiştirme özelliği...

Küçümsenmesin. Bir partiyi tüm öz değerlerinden arındırarak, ülkenin en büyük tarikatı ve mensuplarını da cemaat haline getirmek az şey mi? Kimi zaman gandi, kimi zaman küfürbaz, kimi zaman saf, kimi tuhaf ve komikliklerle kütlesini alıştırdı.. CHP zarar görüyormuş. Görürse görsün. Zembereği kuranın amacı; CHP’yi ihya edip,  Türkiye’yi ondurmak değil ki: Bölmek, yıkmak, parçalamak...

Kütle masallarla uyutuluyor. Bilimsellik, ilericilik, aydınlık, çağdaşlık iddiaları iddiada kalmış.  Sadece iddia.. Tek bir yanlışlamanın tüm teoriyi çöp eden bilimsel anlayışa mukabil; burada, aynı şartlar altında aynı sebeplerin, farklı sonuçlar vereceğine inanılıyor.  Yanılgı üstüne yanılgı, yenilgi üstüne yenilgiye karşın her yeni hamle: Eski hokus fokus ve bayatlamış okumalarla başlıyor...

Makarna, kömür ve samandan; gaz neredeye, soğan yüz liraya evrilmeyi, gelişme sanılıyor.. Saray... Tek adam.. Otorite.. Dikta.. Hâlâ göbeği kaşıntılı adamın bıraktığı yerdeler.

Dayın,  parti içi demokrasi, liyakat, ön seçim gibi şeyleri unutturmuş. Onbeş değil, binbeşyüz  seçim kaybetse de yapıştığı koltuktan kopacak gözü yok.

Cuhapaya oy vermeyen memur, memur değil; öğretmen, öğretmen değil. Ya kendi seçmeninin değeri?  Helâ terliğine kuzu kuzu oy vermeye hazır zavallıya kim değer verir ki? Zatının, yüzlerine tükürse:‘bir bildiği vardır’ diye şükredecek mürîdân-ı angutu; çift şeddeli güzel gözlü uzun kulaklı bineği işaretle değil de, tıpış tıpış emriyle yönlendirmesi, unutkanlığından değil kibarlığından.

Orayı hâlâ CHP sanan eski kulağı kesikler şaşkın, çaresiz ve tedirgin.. Ellerine geçse liğme liğme edecekleri tipler, başlarına tâc olmuş . Üstlerine bir de pensilvanya sümüklüsünün kriptolarıyla pekeke gevuru  binmiş.. Kıvranıyorlar. Yönlendirilmiş medyanın tetikçi beslemeleri “Ya şunu bi değiştirsek mi?” bile dedirtmiyor. Linç korkusu mu desem, öd korkusu mu desem.  Aşağı tükürseler sakallı, yukarı tükürseler badem bıyıklı..

Perşembenin gelişi “Atatürk’ün itleri” aşağılamasını sîneye çekmelerinden belliydi. Şimdi orada aşağılanlar, aşağılıklarla birlikte enseye  şaplak, mâbâda parmak yuvarlanıp gidiyorlar. Afiyet olsun. Ve de yarasın.

Da. Nereye kadar bu efsun?  Kemal Tahir, böyle aşağılanma ve kabullenmişliklerin umulmadık   tepki ile sonuçlanacağı konusunda uyarır..

Şimdi oradaki morâl: Mezarlık ıslığı. Korku bacayı sarmış. Fünye sıkışık.. Kıvılcım için için parlıyor. On gün sabret..

Ve seyret gümbürtüyü..