GÖRE’DEN SİNEMA ARTİSTİ ÇIKAR MI ?

‘’ Ben mevlut okumayı  bilirim.Filimde böyle bir kısım olunca benden iyisini mi bulacaklar ? ‘’

1959 yılındayız.

İvrişi’de çayın göleklendiği yerde, bir söğüdün gölgesinde, tatlı bir yaz akşamındayız.

Zafer Dal iştahla anlatıyor.Hüseyin’le ben dinliyoruz.

‘’ İstanbul’dan mektup geldi. Sorular var. Onları cevaplandırmak için sizin de yardımınız lazım. Biliyom, gazeteleri okuyorsunuz. Bilgi sahibisiniz ‘’

Hüseyin sordu.

‘’ Ne gibi sorular var o mektupta ?  ‘’

‘’ Meselaa, 1958 yılında çevrilen filmlerin adları…Dur bakiyim ! Hah , bi de Turan Seyfioğlu.’’

‘’ Bunu karşılığında ne istiyorlar ? ‘’

‘’ Yirmi lira.’’

‘’ Çok para yav. Babanın haberi var mı ? ‘’

‘’ Bi mekdubu bulmuş. Okutmuş birisine. Bağırdı, çağırdı ya. Gulağasma ! ‘’

‘’ Daha ne kadar devam edecek bu sorular, para istemeler ? ‘’

‘’ Her şeyin bi garşılığı var bu dünyada. Şimdi 20 lira viriyom ya, yârin 20 bin lira gazanacaam. O parayı babamın önüne atıvirecaam. ‘’

Babam Cumhuriyet; Osman emmim Ulus; Ahmet  dayım Hürriyet getiriyordu köye. Hüseyin’le ben her gün 3 gazeteyi okuyorduk. Sonra takada, dolapta bir bohça içinde onları saklıyordum.

Zafer’in sorduğu soruların karşılığını Hürriyet’te buldum. Bir kağıda yazıp götürüp verdim. Çok sevindi.Gözleri yaşarmıştı.

‘’ İşde bu gadaaar. Artizliğe giden yol açıldı bana. ‘’

Ben kuşkuluydum.

Ortaokul 3. Sınıfa geçmiştim ve her olayın arkasında bir şeyler olduğunu, her olayın göründüğü kadar basit olmadığını öğrenmiştim. Hüseyin’le konuşmalarımızda da hep bunları irdeliyorduk.

1958 yılı içinde  şu filmler çevrilmişti.

-          Üç arkadaş, Çoban Kızı, Yaşamak hakkımdır, Meyhanecinin Kızı, Bir Şoförün Gizli Defteri, Kumpanya, Dokuz Dağın Efesi, Altın Kafes, Beraber Ölelim, Günahkarlar Cenneti. Duvaklı Gül, Yaprak Dökümü, Ateş Rıza, Funda…

-           

Adres olarak Nevşehir’de bir bakkalı göstermişti Zafer. Pazartesi günü köye dönerken bakkal Hikmet ağabey mektubu bana verdi. Baktım, adres olarak P.K. 13 , Beyoğlu-İstanbul var. Anladım. Yine soru soruyorlar, para istiyorlar.

Zafer, köyde bus bus bunalıyordu. Mektubu verince pek sevindi. Hemen açıp okudu.

‘’ Muhterem Zafer Bey, suallerimize tam doğru cevap verdiğiniz için sizi tebrik ediyoruz. Artistliğe giden yolda emin adımlarla ilerliyorsunuz. PTT yoluyla 40 TL gönderirseniz size çok kaliteli artist resimleri hediye edeceğiz. Türk olmayan artist resimleri istemeniz halinde bu meblağ 80 TL olacaktır.’’

Dondu kaldı Zafer.

‘’ Yav, şimdi param da yok. Ne yapmalı ? ‘’

Hüseyin sordu.

‘’ Listede Funda adlı filmi görüyorum. Kerime Nadir’in romanından çevrilmiş. Bunu okudun mu ? ‘’

‘’ Yav kitap okuyacak zaman mı var. Lüzum da yok. Yarın gelir bu filim Nevşehir’e, gider siyrederim.’’

‘’ Amerikan artistlerinden kimleri tanıyorsun ? ‘’

‘’ Pek hazzetmiyom onnardan. Rock Hudson, Marilin Monroe, Clark Gable  falan.’’

Yazılışıyla söylüyordu artistlerin adlarını.

………………

Haber hemen yayıldı köyde.

Zafer, babasında habersiz ambardan üç çuval buğday, iki çuval arpa çıkarmış, daha önce anlaştığı bir tüccara satmış. Adam at arabasıyla gelip alıp götürmüş tahılı. Zafer’ i küçük kardeşi Adnan görmüş,  bunu, babasına anlatmış. Evde kıyamet kopmuş.

‘’ Lan oolum gavur icadı bunnar. Günah hem de. Parana yazıh deyil mi? Evimizin zahiresini ucuz ucuz niye viriyon ilin adamına. Bi daha yaparsan bunu, üçden dohuza şart olsun, seni govarım evden. Bah; yimin itdim ha! Valla govarım !.. ‘’

Alışmış kudurmuştan beterdir, derler.

Zafer artık kendini artist sanıyor.Tarla, bağ, bahçe işleri angarya. Köylü olmaktan soğudu. Haftada 3 gün Nevşehir’e gidiyor. Büyük Sinema’da, Lale Sineması’nda ne oynuyor, hiç bakmadan, girip seyrediyor.Bazen ardarda 2 film.  Gelecek hafta  hangi fil oynatılacak, onu da belleğine yazıyor. Bir şey yiyip içmeden dönüyor köye. Babasına güya belli etmeyecek. Yaşlı adam, bilmez mi? Zafer evde yokken, duvarlara yapıştırdığı artist resimlerini söküp ,ocakta yakıyor.

‘’ Günah da bilmiyor. Naapacaaz bu oğlanı böyle yav ! Kim fişekledi de, böyle, sınama sevdalısı oldu ? ‘’

İmama danışıyor, köyden çıkmış birçok öğretmen var, konuştuğu tek konu Zafer’in artistlik hevesi.

Öğretmen Hamdi Sucu, Bitlis’ten gelip Göre İlkokulu’nda göreve başlamıştı. Dinledi, dinledi.

‘’ Gözünde fazla büyütme canım. Askerliği yakın, değil mi? İyi ! Göre’den mi olur Çardak, Eneği’den mi, bir kız bulun, nişanlayın, askerliği bitince evlendirin. Unutur filmi, artistliği falan. ‘’

Zafer için babası, anası, ablaları, halaları seferber oldu. Aklı başında bir kız aradılar. Bulundu da. Eneği’den temiz bir ailenin kızı Leyla…

Nişanlılık ilk günler iyi gitti. Bir ay sonra Zafer, nişan yüzüğünü kızın ailesine geri yolladı. Diyesiymiş ki,

‘’ Ben mühim bir artist olacaam. Adı iyi de kızın, bir artistin karısında olması lazım gelen hususiyetler yok onda. Herkes kendi yoluna gitsin ! ‘’

Haber alınca babası, çılgına döndü.

‘’ Lan bu oolan bilmez bu lafları. Nirden öğrendi de yazdı . Yohsa, Nevşehir’de bunu goltuklayan birisi mi var. Ben nasıl bahacaam gızın babasının yüzüne. Hem de asger arhadaşım lan. ‘’

………………………….

Bir sabah Zafer’i yatağında bulamadılar.

Nasıl da, kimseye haber vermeden hazırlığını yapmış, tahta bir bavula iki Göre çöreği, biraz çölmek pindiri koymuş, bir iki göynek, içlik…

Daha babası sabah namazına kalkmadan evden çıkıp gitmiş. Ortalık aydınlanmadan. Şaşırtmaca… Niğde’ye giden bir kamyona atladığı gibi kaçmış. Bir ay sonra İstanbul’dan mektubu geldi. Kısacık.

‘’ Ben iyiyim, merak etmeyin. Yakında film çevirmeğe başlıyorum. Önce figüran, sonra baş rolde esas delikanlı oyuncu.’’

Babası kızdı, bağırdı, çağırdı.

‘’ Lan bizim sülalemizde salak yoh, ahmak kişi çıhmadı. Bu oolan nasıl böyle oldu, nasıl ? ‘’

Askerlik Şubesi’nden çağrı geldi. Nevşehir’de Muhacir Mahallesi’nin altındaki karakoldan iki jandarma tebligat getirdiler. Yaşı 20. Zafer’in celp kağıdını verip gittiler. Babası başka hiçbir şey yazmadı. Nevşehir Oteli, Ahmet Dirikoç eliyle, Sirkeci-İstanbul adresini yazdırdı zarfın üzerine. Celp kağıdını içine koyup gönderdi.

…………………..


İvrişi’de bir söğüt gölgesinde oturuyoruz yine.

Zafer anlatıyor.

‘’ Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş. Bi de buldum YeşilÇam Sokağını, gahvehaneler dolusu insan. Neymiş. Artist olmağa gelmişler. Yalnız bizim memleketten de değil. Urumeli’nden, Gafgasya’dan, Irak’dan felan. Boylu boslu, yahısıglı delaannılar. Yav Zafer, sen cüce galdın oolum didim. Babamın mektubu da gelinci, tamam didim. Bu defter gapandı. ‘’

Hüseyin gülümsedi.

‘’ Hadi geçmiş olsun. Çok para harcadın amma, bu da kazanç hanesine yazılacak bir hayat dönemi. Deneyim. Geçmiş olsun.’’

……………………..

Zafer, askerlikten sonra Çukurova’ya taşındı. Artist namzedi olarak harcadığı paraları, nasıl heveslendiğini, nasıl sömürüldüğünü acı acı anıyor, çocuklarına anlatıyor.

………………………..

30Aralık 2024

Acıbadem - İstanbul