Eğer,
Eğer Türkiye;
İŞİD’e karşı savaşması, kan dökmesi, ve bu arada milyonlarca sivilin de kim vurduya gitmesi için:
İngiltere, ABD ve Batı’nı müşterek koalisyonuna katılırsa; hükümete destek verecekmiş…
Öyle buyurmuş hazret.. Ya katılmazsa?
Yahu,fitnenin sebebi biz miyiz ki, ateşe biz atılalım?
Hem Mehmetçiğin kanını, hem de kardeş kanı dökelim?
ABD’nin İngiltere’nin İsrail’in pisliklerini temizlemek bize mi düştü?….
Malikî’nin vahşî yönetimine karşı zat-ı âlîlerinin bir tenkîdini görmedik.
İŞİD belâsının baş müsebbibi Esad, milyonlarca insanı eşinden, işinden, aşından, yuvasından, canından
ederken hükümeti suçluyordu.
Varil bombaları ve kimyasallarla kitleler katledilirken,
Diktatöre ziyaretler tertipliyor, meşruiyet bahşediyordu.
Öyle değil mi Kemal Bey?
Batı’nın ütmeli tavrında, rol katkınız yok mu?
Oyun büyük oynanıyor Kemal bey, büyük..
Bir tarafında masum Ortadoğu halkları, diğer tarafta küresel Emperyaller var.
Siz
hangi taraftasınız Kemal Bey?
Lübnan şiidir. Irak’ı ta baştan şiilere yamadılar. Esad şiiliği ise malumunuzdur.
Ta öbür başta ise;
kayıkçı dövüşçüsü İran, avuçlarını ovuşturuyor.
İslam dünyasını fitne ve mezhep savaşına iteliyorlar.
Anadolu’da Emperyal ajanlar, karış karış kimlikleri kaşıyorlar.
Şu anda Ortadoğu sadece bölünmüyor, yarılıyor… Hem de
tam ortadan yarıyorlar.
Küresellere hiç sözünüz olmadı. Değil mi?
Niçin onlara:
-Türkiye çatışmacı değildir. Olsaydı rehinesini bahane eder gene vururdu. Demediniz?
Bu coğrafyada terörün milyonların gözyaşından doğduğunu,
Adalet bulamayan insanların hançerine davranmaya mecbur edildiğini,
niçin söylemediniz?
Varil bombalarıyla, kimyasallarla kitleler imha edilirken susanların,
önce kendilerini sorgulamaları gerektiğini niye söylemediniz.
-Bu leşin sebebi sizsiniz. Kaldırmak ta size düşer. Demediniz.
-Biz ana muhalefet olarak: Rehinelerimiz teslim edilse bile;
TEK BİR ASKERİMİZİN bile oraya girmesine razı değiliz. Diyemediniz.
Demediniz… Yoksa
diyemiyor musunuz?
Muhalefet ve iktidarı ile tek vücut hareket eden bir Türkiye’ nin daha güçlü ,
aksi halde ise zayıf görüneceğini bilmiyor musunuz?
Savaştan ne umuyorsunuz sayın kılıçdaroğlu?
Bir beklentiniz mi var?
Yok mu?
Ben de öyle sanıyorum…
Buyrun öyleyse meydan sizin sayın Kılıçdaroğlu.
Türk Devletine omuz verip. Türkiye Hükümetinin yanında durabilir misiniz?
Yaralı parmağa işeyip, bir çözüm de siz sunabilir misiniz?
-Ey küreseller! Ey İsrail, İngiltere, ABD hey!.. Sizler:
İŞİD sebep değil, sonuçtur. Diyebilir misiniz?
Çözüm, örgütün varlık sebebi olan sosyolojik arızaların giderilmesindedir. Diyebilir misiniz?
-Ortadoğu halklarına diktatörler seçip dayatmaktan vazgeçin.
Diyebilir misiniz?
- Dağ gerillası olmayan İŞİD’i imha bahanesiyle, şehirlere yapılacak bombardımanların
Yaratacağı kitlesel sünnî katliamının,
teröre yarayacağını haykırabilir misiniz?
Ve sonuçta; örgütün bir ölse, bin dirileceğini söyleyebilir misiniz?.
-Savaş sonrası boşalan toprakları kime terkedeceksiniz? Diyebilir misiniz?
Ya silahları?..
Eğer PKK ya bırakma niyetinde iseniz;
Ortadoğu’yu kazanamayacağınız gibi,
Türkiye’yi de kaybedersiniz. Diyebilir misiniz?
Malikî defoldu gitti.
Esad’da, Sisi’de defolup gitmelidir.
Diyebilir misiniz?
Evet sayın Kılıçdaroğlu…
Bunları diyebilir misiniz?
Demek kurbanı, Mehmetçik sırtından keseceksiniz. Öyle mi?
Ama,
Toplum böyle düşünmüyor..
Halkımız, kardeş kavgasına girip, kan , kin, ve utanç içinde kıvranarak,
Yarın, onlarla yüz yüze bakamaz hale gelmek istemiyor.
Türk Devleti ve Hükümeti de
aynen milleti gibi;
tavrını vicdandan, ve masum halklardan yana koymuştur.
Gönüllüsü olduğunuz
yana değil.
Yarın, yine sandık kurulur da Millet:
Ne imamın şekeri, ne CHP’nin yüzü derse
kabahati kömür çuvallarında
aramayınız…
E mi?