İngiliz krallığına bağlı teşkilatlar, Dünyanın her yerine Demokrasiyi getirirler.

İngiliz krallığına bağlı teşkilatlar, Dünyanın her yerine Demokrasiyi getirirler.

Demokrasi, halkın parçalanıp birbiri ile uğraşmasıdır.

Bu mücadelede, yalan en çok uygulanan metottur.

Çokça gıybet, dedikodu edilir.

İftiralar yapılır. Ahlak hiç bekleme…

Nefisler öne çıkar, alavere, dalavere gırla gider.

Tabii ki asla ehil insanların başa geçmesi mümkün değildir.

İslam hukukuna göre bu bir fitnedir. Caiz olamaz.

Ama ne yapalım ki, küresel emperyalizm, bu dini çıkarmış, bize zorla uyguluyor.

                ***

Benim partim en iyi, benim genel başkanım hata yapmaz, denir.

Madem ki onu seviyor, kusurlarını görmemezlikten gelir.

Bu ruh halini iyi bilen kurucular(emperyalistler) , bu liderlere hainlikte yaptırır, bölücülük de…

İşte ondan sonra akıl, düşünce, zeka, feraset dumura uğrar, herkes olur ebleh…

“Benim liderim diyorsa bir bildiği vardır.” diyerek onu kutsar, ona ilahi sıfatlar verir.

Buna kitle psikolojisi denir.  Yani toplum psikolojisi…

Hitlerin propaganda bakanı Göbels: “Gerçekler yok, çok tekrar edilen şeyler vardır” der.

O halde, bizim atasözümüz devreye girer.

“Bir kişiye kırk kere deli derseniz deli olur”

İşte “demokrasi denen particilik toplumları deli etmektir”.

                ***

Toplumların, kişilerin ve liderlerin değerini ölçen kriterler vardır.

O da milletlerin inancı ve töresidir.

Bizim inancımız, İslam ve töremiz Türk töresi olduğuna göre,

Parti, kişi ve diğer unsurları bu şablona göre değerlendirirsek gerçekler ortaya çıkar.

Çünkü, bu durum  teşkilatların arkasına gizlenmiş, kavmiyetçilik, mezhepçilik ve dincilik de vardır.

Bu yüzden mesela Türkiye’nin başına  bilhassa Cumhurbaşkanlığına hep gizli Ermeniler getirilmiştir.

Ama bundan daha önemli ve gizli masonluk hep hakim olmuştur.

Son 2 asırdır, Türkiye’nin başına İngilizleri seven, onlara hizmet eden kişiler iktidar edildi.

Bu İngiliz sevenler, Tabii ki Türkleri sevmedi.

İslam’dan nefret etti.

                ***

İşte Osmanlı dönemimden beri, meşrutiyetler, cumhuriyetler bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Şunu hiç unutmamalıyız. Batılılar, Türklerden hep korktular.

Yeniden Osmanlıyı diriltecekler diye ödleri sıddı.

Bu seçim öncesi, the Ekonomist, TİME, Le Figaro, der spigel, Washington post,

Tayyip Erdoğan’ı yaylım ateşine tuttu.

Gizli tehditler savurdu.

Ama Türk milleti, Milli gurur ve şuuru ile, İslam imanı ile,

Hatta onun verdiği feraset ile Batılıları ve Batıcıları elinin tersi ile itti.

Bütün demokrasi, particilik dalaverelerine rağmen Türk milleti;

Devletini korudu. Gayet demokratik kurallarla bir seçim geçirdi.

Cumhur ittifakını tekrar iktidar etti.

Önümüzdeki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Sayın Erdoğan’ı ezici çoğunlukla kazandıracak, inşallah.

Bu da dostun sevinmesi, düşmanın üzülmesi demektir.

Bu vaziyet; Afrika’daki mazlum toplumların, İslam dünyasındaki mağdurların,

Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Libya’da ve Türkiye’deki ezilmişlerin dualarının kabulü demektir.

Ey Rabbilalemin! Ne büyüksün, sana binlerce kere şükürler olsun.