SELAHADDİN VE MARANGOZ
Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi küçük bir çocukken marangoza gider.
Marangoz ahşap bir minber üzerinde çalışmaktadır.
Minik Selahaddin sorar; "Ne yapacaksın bu minberi?"
Cevap verir marangoz:
"Mescid-i Aksa'ya koyacağım!"
Selahaddin şaşırır:
"Kudüs yıllardır haçlıların elinde, nasıl koyacaksın?"
Marangoz çalışmaya devam ederken cevap verir:
“Ben marangozum, benim işim minber yapmak...”
Bir gün bir Selahaddin çıkar, Kudüs'ü alır, ben de minberi koyarım!"
Aradan yıllar geçer, marangoz çoktan ölmüştür.
Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü alır ve marangozun yaptığı minberi Mescidi Aksa'ya koyar.
Bugünkü minber, o marangozun yaptığı minberdir.
O günlerde oralarda kim bilir kaç marangoz vardı ama sadece o marangozun hayalleri bu kadar büyüktü...
Selahaddin Eyyubi öyle bir komutandı ki;
Kudüs'ü Küffarın (haçlıların) elinden alıncaya kadar hiç gülmemiş, sarayına dahi gitmemiş, çadırında yatmıştır.
Kudüs’ün Gazze’nin işgal altında olduğu şu günlerde üzerimize düşen kardeşlik görevini yerine getirmeliyiz. Maddi ve manevi her türlü imkanları seferber ederek zor durumdaki kardeşlerimize yardım etmeliyiz.
Zira bizim için KUDÜS, şehir değildir. Kudüs; dindir, imandır, davadır, heyecandır, simgedir, ölçüdür. Onunla ölçeriz cihat tutkumuzu.
“KUDÜS… Bir sınav kağıdı… Her Mü’min kulun önünde…”diyor Cahit Zarifoğlu
Zira Mekke bizim iddiamız, Medine davamız, Kudüs bitmeyen duamız, İstanbul son durağımız, son sığınağımız, koruyucu kalkanımızdır.
İstanbul Kudüs’ündür, Kudüs İstanbul’un. Şam ve Bosna, Üsküp ve Kudüs emanettir bizlere.
Tarih, emanetine sahip çıkan milletleri her zaman hayırla yad edecektir.
Bizler Selahaddin'in torunları isek tarihimizin emaneti Mescid-i Aksa İslam’ın kalacaktır.
ZAFER, HÂKKIN ve HÂKKA İNANANLARINDIR. VE ZAFER YAKINDIR.
HÜSREV ÖNDEGELEN